Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/435 E. 2022/250 K. 01.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/435 Esas
KARAR NO: 2022/250
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 17/10/2019
KARAR TARİHİ: 01/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle—- imzalanmış olup, bu çerçevede taraflar arasındaki ilişkinin — kadar süre gelmiş olduğunu, davalı ile yapılan son anlaşmaya göre davalı şirketin, davacı şirketin—- teslim etmeyi taahhüt etmiş olduğunu, bu ürünlerin bedelinin —– davalıya peşin olarak ödenmiş olduğunu, davalı şirketin ödemeyi almış ve müvekkiline garanti verdiğinden müvekkilinin de kendi müşterisi ile anlaşma sağlamış olup, böylelikle müvekkili şirketin de üçüncü kişiye karşı teslim borcu altına girmiş olduğunu, davalı ile yapılan anlaşmaya göre, davalının —– kadar müvekkili şirketin müşterisine teslim edeceğini, ancak davalının bu tarihte çeşitli bahaneler ileri sürmesi üzerine müvekkili şirketin tüm çabasıyla müşterisini ikna ederek yeni teslimat süresini — tarihi olarak belirlediğini, ancak davalının kendisine tanınan ek süreye rağmen bu süreye kadar ürünlerin— kısmını teslim edebilmiş, kalan —- tahsil edilmiş olmasına rağmen teslim edilmemiş olduğunu, davalıya ürün teslimi veya ücretin iadesi için —– ihtarnamenin gönderildiğini, ancak ihtara rağmen ne mal teslimi ne de ödemenin gerçekleştiğini, müvekkilinin tüm iyi niyetli çabalarına ve uyarılarına rağmen müvekkili şirketin zararının bugüne kadar giderilmemiş olduğunu, teslimatın yapılamayacağının anlaşılması üzerine, davalı hakkında —- sayılı dosyasından —- geçildiğini, kendi ticari kayıtlarında bir borçlu görülen davalı —– tamamen kötü niyetli olarak takibe itiraz ederek takibi durdurmuş olduğunu, dava öncesi gerçekleştirilen —- —-, ürünlerin teslim edileceğinin belirtilerek müvekkili şirketin uzunca süre oyalandığını, ancak davalının buna da uymaması sonucunda arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama şeklinde sonuçlanmış olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari ilişki sebebiyle müvekkili şirketin usulüne uygun defterlerinin tetkikinde davalının müvekkili şirkete dava bedeli kadar borçlu olduğunun görüleceğini iddia ederek davalı şirketçe —–Asıl Alacak üzerinden iptaline, takibin avans faiz oranı üzerinden işleyecek faiziyle birlikte devamına, en az %20 İcra İnkâr Tazminatı ödenmesine, Yargılama —- davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; —- davacı tarafından müvekkili şirkete borç ödemesi olarak verilmiş olduğunu, aksini iddia eden davacının bu durumu kesin delille ispatlamak zorunda olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirket lehine keşide edildiğini iddia ettiği çek bedellerinin sipariş avansı olduğunu kabul etmemekle birlikte öyle olsa bile müvekkili şirketin üzerine düşen bütün yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmiş olduğunu, müvekkili tarafından davacının talebi olması halinde davacıya mal gönderimi yapılmakta olduğunu, ancak davacı tarafından müvekkiline sipariş verilmediği gibi sözleşmenin feshine ilişkin bildirim yapılmadan bedelin talep edilmiş olduğunu, —–, avans iadesinin talep edilebilmesi için satıcının mal teslim konusunda temerrüde düşürülmesi gerektiği yönünde olduğunu, bunun yanında davacı tarafından yapılmış usulüne uygun bir sözleşmeden dönme/fesih de olmadığı gibi sözleşmeden —— konusunda haklı bir nedenin varlığının da söz konusu olmadığını, itirazın iptali davasının takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı olarak ele alınması gerektiği ve sonucu itibarıyla takibin devamına etkili bir dava olduğunu, bu nedenle takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile borcun muaccel olup olmadığı konusunda takip tarihi ile bağlılığın asıl olduğunu, takip tarihi itibariyle müvekkilinin davacıya hiçbir borcu olmadığını, yukarıdaki açıklamalarının saklı kalması ve borcu kabul etmemek kaydıyla davacı tarafından talep edilen faiz ve faiz oranının da hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olduğunu, ——-şeklinde olup, davacının müvekkilini temerrüde düşürmeden asıl alacağa faiz işletmek istemekte olduğunu ve davacının bu talebinin hukuki dayanağı olmadığını, borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının, icra takibinde cari hesaba dayanmış olduğu ve davacı tarafından taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğunun iddia edilmekte olduğunu, taraflar arasında cari hesap ilişkisi varsa davacının öncelikle cari hesap ilişkisini sona erdirmesi gerektiğini, cari hesap ilişkisini sona erdirilmeden takip başlatmasının hukuka aykırı olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun 97. maddesi uyarınca, davacının dava tarihi itibariyle alacaklı olmadığını, davacı tarafından müvekkile, cari hesabın kesildiğine ilişkin herhangi bir bildirim gönderilmediğini, davacı hukuken alacaklı sıfatına sahip olmadığından, müvekkili aleyhine dava açmakta haksız olduğunu, davacı şirketin takip açmakta haksız ve kötü niyetli olduğunu, alacağın varlığının ve vadesinin gelip gelmediğinin yargılamaya muhtaç olduğunun ortada olduğunu, müvekkili şirketin borca itiraz konusunda kötü niyetli olmadığını, ortada likit bir alacak da olmadığı için müvekkil aleyhine icra inkâr tazminatı hükmedilebilmesinin şartlarının da oluşmamış olduğunu savunarak, Davanın reddine, davacı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —– icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir
Davacı vekili uyap üzerinden gönderdiği —– tarihli dilekçesinde davadan feragat ettiğini, taraflar arasında akdedilen protokol gereği tarafların birbirinden herhangi bir vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin bulunmadığını bildirdiği ve vekaletnamesinde davadan feragat etme yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Davalı vekili uyap üzerinden gönderdiği —- tarihli dilekçesinde davacı tarafın feragati nedeni ile herhangi bir vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin bulunmadığını bildirdiği görülmüştür.
HMK 307. vd maddeleri gereğince davadan feragatin, davayı kesin hüküm gibi sonuçlandıran taraf işlemlerinden olduğu, hüküm ifade edilmesi için karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine de bağlı olmadığı hükme bağlanmış olup davacı vekilinin vekaletnamesi incelendiğinde davadan feragat etmeye yetkisinin bulunduğu anlaşılmakla açılan davanın feragat nedeniyle reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK nun 307.maddesi gereğince davacının davasının feragat sebebiyle REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan başlangıçta yatırılan 2.730,10 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 2.649,40 TL .nin kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davacı vekiline iadesine
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Talep olmadığından taraflar lehine vekalet ücretin hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafça dosyaya yatırılmış olan gider avansından artacak kısmın HMK 333.Maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra ilgili tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——-bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; tarafların yokluklarında gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde ———- Mahkemeleri İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 01/04/2022