Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/392 E. 2021/111 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/325 Esas
KARAR NO: 2021/195
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/10/2019
KARAR TARİHİ : 23/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın, —- plaka nolu——— tarihinde Davalı mengerlerden satın aldığını, alınan aracın gıda nakliyatında kullanıldığını bu nedenle aracın kasasının davalı —– yaptırıldığını,—— tarihine kadar herhangi bir arıza vermeyen aracın bu tarihi kadar çalıştırılamadığını, acil servisten gelen ekibin aracın aküsünün bittiğini daha sonra da akünün kutup başlarının yanması nedeni ile araçta elektronik beyin hasarının meydana geldiğini, oluşan bu hasarın aracın garanti kapsamına dahil olmadığını belirtilerek tamir bedeli olan —- talep edildiğini,—– boyunca sorunsuz çalışan aracın kutup başlarının yeterince sıkılmaması nedeni ile böyle bir hasarın oluşacağını, meydana gelen zararın aracın üretiminden mi yoksa kasa yapımı sırasında —- nolu davalının hizmet ayıbından mı kaynaklandığının taraflarca tespit edilemediğini, bu nedenle tarafların kusur oranları ile oluşan zarardan sorumlu olduklarını, bilirkişi marifeti ile tespitinin gerektiğini beyanla, ödemesi yapılan —– ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalılardan sorumluluklarına göre tahsiline, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle; Türk Ticaret Kanununa göre ayıp açıkça belli ise 2 gün içinde, açıkça belli değil ise, 8 gün içinde satıcıya ihbar edilmesi gerektiğini, böyle bir ihbarda bulunulmadığını, dosyaya sunulan faturaya göre aracın —- tarihinde satın alındığını, arızanın ise ——tarihinde meydana geldiğini, ihbar sürelerine riayet edilmediğini, dava konusu araçta herhangi bir imalat hatası veya ayıp bulunmadığını, davacı aracı satın aldıktan sonra kasa yaptırdığı sırada araca aküye ilave kablolara takıldığını ve iddia edilen arıza meydana geldiğini, kutup başına takılan ilave kablonun aracın orjinal aksamında bulunmadığını, meydana gelen arızada müvekkil şirketin bir ilgisini bulunmadığını, serviste yapılan incelemede kutup başına ilave kablolar takıldığı ve aracın kutup başının gevşek kalması üzerine sürekli ark kıvılcım yaparak kutup başını erittiği, ve — nolu arızaya sebep olduğunu, bu nedenle garanti kapsamında olmadığını, meydana gelen arızanın üretim kaynaklı olmasının mümkün olmadığını beyanla, davanın reddine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı ———–Vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının satın aldığı —- kasasını yaptırdığını, kasanın yapılmasından bir yıl sonra aracın arızalandığını ve onarım bedelini kabul etmediklerini; müvekkilinin arızanın oluşumunda bir kusurunun olmadığını, kasanın yapılmasından sonra aracın uzun süre kullanıldığını, kasanın yapılmasından sonra aracın uzun süre kullanıldığını, arızanın davacının ihmallerinden kaynaklandığı kanaatinde olduklarını, bütün bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, satım sözleşmesine araçtaki ayıp nedeni ile oluşan zararın tazminine yönelik olarak açılan tazminat davasıdır.
Tarafların tacir olup, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya 6098 sayılı Borçlar Kanunu (TBK) ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin (TBK m. 207 vd) esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK m. 25/1, 3). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 25/I hükmü de uygulanacaktır.
Satım sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 207. maddesinde “satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Satım sözleşmesi synallagmatik, başka deyişle tam iki tarafa karşılıklı borçlar yükleyen bir sözleşmedir. Tam iki yanlı sözleşmelerde, her iki yan birbirine karşı birer asli edim ile çeşitli yan ve tali edimler yüklenirler. Eş deyişle bu sözleşmeler nitelikleri gereği yanlardan her birini zorunlu olarak alacaklı ve borçlu kılar. Yanlardan her biri karşı edimi elde etmek için borç altına girer. Satıcının malın teslimi ve mülkiyetinin alıcıya geçirilmesi yükümlülüğü yanında satılanın ayıplardan ari olmasını sağlama yükümlülüğü de bulunmaktadır.
Bu noktada uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilmektedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır—- Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır —– Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir ————- Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 25/4’de zamanaşımı süresi altı ay olduğunun belirlenmesi nedeniyle gizli ayıplarda azami ihbar süresi altı aydır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. Maddesine göre Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 25/3. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “ Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 25/3. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 223. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Türk Borçlar Kanunun 223. Maddesine göre; alıcının, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorunda olduğu, alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde, satılanı kabul etmiş sayılacağı, ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hükmün uygulanmayacağı, Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği; bildirmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 227 ve 228. maddelerinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
Ayıp ihbarının yasal sürede yapılıp yapılmadığını kimin kanıtlaması gerektiğini bulabilmek için hukukumuzda “ispat yükü”nün nasıl düzenlendiğine bakmak gerekmektedir.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir.
Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür.
İki tarafın (veya bir tarafın) gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır ——-
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Somut olayda davacı satım sözleşmesine konu aracı davalı —- tarihinde satın aldığını, diğer davalı —da kapalı kasa yaptırdığını, — tarihine kadar araçta sorun olmadığını, bu tarihte aracın çalıştırılamadığını, akü kutup başlarının yanması sebebiyle beyin hasarı meydana geldiğini, —– tarihinde davalılara başvurduğunu beyan ettiği görülmüştür.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, konunun incelenmesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Bilirkişi tarafından verilen —- tarihli raporda “araç satın alındıktan —-ay sonra , kapalı kası yapımından —— ay sonra kamyonun kutup başının gevşek kalması üzerine sürekli ark nedeniyle kıvılcım yaparak kutup başının eriyip yandığı, kutup başındaki bu ark atlaması sebebiyle kamyonun elektronik beyin değişken yüke maruz kalması nedeniyle hasarlandığı, kutup başı gevşemesinin devam ettiği zamanlarda aracın sabahları zor çalışacağı, aracın malikinin bu durumu görüp kutup başını sıkması veya servise müracaat etmesi gerektiği, dava konusu —– plaka nolu —- elektronik beyinde hasar meydana gelmesinin imalat hatasınından veya kasa yapımından kaynaklanmadığı, davacı tarafa ait —- plaka sayılı nolu kamyonun akünün kutup başının gevşemesi nedeni ile toplam zarar ve ziyanın —– olduğunu, bu zararın imalat hatasından veya kasa yapım hizmet hatasından kaynaklanmadığından davalı firmaların bu bedelden sorumlu olmayacakları ” şeklinde rapor sunmuştur. İtiraz üzerine alınan ek raporda da aynı sonuçlara varıldığının görüldüğü görülmüştür.
Davacı vekilinin itirazı üzerine alınan—— tarihli bilirkişi heyet raporunda da araçtaki hasarın imalat hatasından veya kasa yapımından kaynaklanmadığının, akü kutup başlarının gevşek kalması sebebiyle beyin hasarından kaynaklandığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporlarındaki değerlendirmelerde araçtaki ayıbın akü kutup başının gevşek kalması sebebiyle beyin hasarından kaynaklandığı, kasa yapımında kutup başlarının gevşek kalması halinde aracın —- ay süre ile kullanılamayacağı en fazla—- çalışabileceği hususunun yer aldığı, tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, aracının olağan kontrollerini zamanında yapması gerektiği, kasa yapımından veyahut aracın satın alınmasından arızanın meydana geldiği tarihe kadar gerekli olağan muayenelerini zamanında yerine getirmediği ve araçtaki kutup başı gevşekliğini fark etmediği, bu durum karşısında oluşan zararın tazminini davalılardan talep etmesinin mümkün olmayacağı kanaati ile usul ve yasaya uygun bilirkişi raporları hükme esas alınarak davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 59,30-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 505,46-TL harcın mahsubu ile artan 446,16-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı —- tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı —– verilmesine
5-Davalı —- tarafından yapılan 32,50 TL yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı —–verilmesine
6-Davalılar kendilerini avukat ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.439,67-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan her bir davalı için ayrı ayrı alınarak, davalı taraflara verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
8-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekillerinin ve İhbar olunan vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —– Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/02/2021