Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/318 E. 2022/312 K. 22.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/318 Esas
KARAR NO: 2022/312
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/10/2019
KARAR TARİHİ: 22/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Şahsına ait şirket—— tarihinde bir miktar malın —-satışı yapılarak tesis edildiği, davacının malı satan ve sevk irsaliyesinden anlaşılacağı üzere teslim eden taraf olarak ticari ilişkiye uygun olarak ifada bulunmuş olsa da muaccel olmuş ve faturalandırılmış alacakların davalı tarafça ödenmediğini, —- numaralı faturanın davalı tarafa teslim edildiğini, bahsi geçen faturada toplam bedelin — olduğunu, davalı tarafça yapılan ödemeler sonrası —davalının borç bakiyesinin kaldığını, davalının yapmış olduğu kısmi ödemeler sonrasında kalan borca ilişkin davalının hiçbir surette ödemeye yanaşmaması üzerinde davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz ettiğini, davalının faturaya —- günlük yasal süresi içerisinde itirazda bulunmaması sebebiyle, faturayı ve bedelini zımni olarak kabul ettiğini, tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının davacı taraf ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, davacının dava konusu faturayı hiçbir şekilde davalıya tebliğ etmediğini, sevk irsaliyesinde davalının imzasının bulunmadığı, davalıya atfedilen bir imzanın olup olmadığının anlaşılmadığını, sevk irsaliyesi incelendiğinde davalıca atıldığı iddia edilen bir imzanın bulunması durumunda söz konusu imzaya açıkça itiraz ettiğini, imza incelemesi gerektiği, sevk irsaliyesi üzerinde davalıya ait kaşe basılmış gibi gözükse de söz konusu kaşenin davalı tarafça basılmadığını, zira davalının sevk irsaliyesinin hiç görmediği, söz konusu kaşenin herkes tarafından bastırılabilir bir kaşe olduğunu, davacının kötü niyetli olarak davalı adına kaşe bastırdığı ve o kaşeyi davalı adına sevk irsaliyesinin üzerine bastığını tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacının takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahküm edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —– icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —— esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda özetle; Davacının ve davalının —– yıllarına ait yasal ticari defterlerinin zamanında ve usulüne uygun şekilde açılış ve kapanış noter tasdiklerinin yapıldığı, ticari defterlerin tarafların kendi lehlerine delil nitetiğine sahip olduğu davacının davaya konu alacağının, davalı adına düzenlenen —- tutarındaki faturanın ödenmeyen —- tutarındaki kısmından kaynaklandığı—- tespit edildiği, söz konusu fatura, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olup, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalı şirketin —– yılında işletme defteri tutması sebebiyle, davacının sunduğu tahsilat makbuzlarına ilişkin işlemler de kayıt altına alınmadığı, işletme defterinde, yapısı gereği sadece gelir ve gider faturaları kayıt altına alındığı, dava konusu faturanın düzenlenme tarihi —- olmasına karşın, davalının iş yerinin —- tarihinde kurulması ve ticari defterlerini yine —— onay tipiyle tasdik ettirmiş olması sebebiyle, faturanın davacı tarafça davalının kuruluşundan önce davalı adına düzenlendiği, gerek davalıya kesilen fatura ve faturaya ilişkin sevk irsaliyesinde, gerekse tahsilat makbuzlarında davalının unvanı yer alsa da, tüm bu belgelerde davalı —– imzası bulunmadığı, makbuzlarında davalıdan alındığı belirtilen çeklerin arka yüzü görüntülerinde veya çek teslim tutanaklarında —- isminin yer aldığı, tutanaklarda çeklerin dava konusu fatura bedeliyle aynı tutar olan —- —- borcuna karşılık verildiğinin belirtildiği fakat davalı —- ve davalı adına düzenlenen fatura karşılığı bu çeklerin verildiği ifadesinin geçmediği, davacının kalan alacağına —-ilişkin, davalıdan aldığını fakat ödenmediğini iddia ettiği, dava dilekçe ekinde sunduğu borç senetlerinde de, davacının ve —— isim ve imzalarının geçtiği, davalı —- isminin geçmediği, dava konusu faturanın, davalının faaliyette olmadığı zamanda davalı adına düzenlenmiş olması, davalının imzasının dava konusu faturada ve faturaya ait sevk irsaliyesinde —– kısınında bulunmaması, davacının, fatura alacağına karşılık yaptığı tahsilatlara ilişkin sunduğu tahsilat makbuzlarında, çek görüntülerinde ve çek teslim tutanaklarında ve tahsilatlarını yapamadığını belirttiği senet görüntülerinde davalının imzasının geçmemesi sebebiyle, davacının dava konusu faturayı ve faturaya konu malları davalı —– teslim ettiğine ilişkin bir değerlendirmeye varılamadığı, bu nedenle davacının davaya konu taleplerinin yerinde olmadığı, hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Bilirkişi tarafından alınan ek rapor da özetle; —– kök rapor sürecinden sonra —- gelen belgelerin incelenmesi ve davacının itirazlarının değerlendirilmesi sonucu, kök rapordaki görüşümü değiştirebilecek bir tespite varılmadığı, dolayısıyla davacının davaya konu taleplerinin yerinde olmadığı, her ne kadar, — imzaladığı tutanaklarla, davacı tarafça —-kesilen dava konusu fatura arasında tutar ve satılan mal bakımından benzerlik olduğu tespit edilse de, kök raporda da belirtildiği gibi; dasyaya sunulan tüm çek ve senet belgelerinde —— imza ve cirolarının yer almaşı şebebiyle, doğal olarak tespitlerim fiili duruma yönelik yapıldığı, sunulan belgelerle dava konusu faturanın illiyet bağının bulunup bulunmadığının mahkeme takdirinde olduğu,—– tarihli cevabında — adına kayıtlı işyeri dosyasına rastlanmadığının belirtildiği, ve buna göre, —— firmasında çalışan olduğuna ilişkin bir sonuca varılamadığı hususlarını beyan ve rapor etmiştir
Tarafların ticari defterlerinin birbirini doğrulamaması, mutabakatsızlık bulunması sebebiyle dosya kapsamında bulunan fatura ve irsaliye sebebiyle davalı asil isticvap edilmiştir.
Mahkememizin —-tarihli duruşmasında İsticvap olunan davalı şirket yetkilisi- duruşmadaki beyanın da; “davaya konu irsaliyede bulunan imzanın kendisine ait olmadığını, irsaliyede adı geçen şahısla herhangi bir alışverişim de olmadığını, söz konusu —– davacıdan teslim almadığını, Söz konusu imza kendisine ait olmadığını, söz konusu şahsı tanımadığını, söz konusu imza kendi çalışanlarından birine ait olup olmadığını bilmediği” şeklinde isticvap olunmuştur.
Davacının delil listesinde yemin deliline dayandığı anlaşıldığından davacıya yemin delili hatırlatılmış, davacı tarafından usulüne uygun ihtara rağmen yemin metni sunulmadığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça dosyaya sunulan çek ve bono görüntülerinde söz konusu senetlerin dava dışı —– tarafından davacı yana ciro edildiği/ düzenlendiği görülmekle borcun şahsiliği ilkesi gereğince ve davaya konu irsaliyedeki imzanın davalı tarafça kabul edilmediği dikkate alındığında usul ve yasaya uygun bilirkişi raporları hükme esas alınmış ayrıca davacı tarafça usulüne uygun yemin metninin sunulmadığı hususu bir bütün halinde değerlendirildiğinde ispat yükü üzerinde olan davacının alacağın varlığını ve faturaya konu mal teslimini ispat edememesi sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafın kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden davalı tarafın kötüniyet tazminatı taleplerinin de reddine karar vermek gerekmiştir.
Arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf, davada haklı da çıksa haksız da çıksa yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir. Ayrıca davada haklı çıkması halinde lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Bu halde arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf vekalet ücreti alamaz ve yargılama giderini ödemeye mahkum edilir. Davalı taraf usulüne uygun olarak davet edildiği arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından dolayı lehine vekalet ücreti hükmedilmemiş ve yargılama giderleri üzerinde bırakılmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
3- Karar harcı 80,70 TL den başlangıçta peşin olarak yatırılan 631,43 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 550,73‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11) maddesi uyarınca davacı tarafından yapılan, Bilirkişi ücreti, tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 1.068,00 TL yargılama giderinin davalı yandan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından lehine vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11) maddesi uyarınca — bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekillerinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ———- Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/04/2022