Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/248 E. 2022/813 K. 25.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TC. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/248 Esas
KARAR NO : 2022/813

DAVA:Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:21/04/2019
KARAR TARİHİ:25/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili arasında 15.06.2016 tarihli sözleme imzalandığını, sözleşme konusunun——Tesislerinde davalının almış olduğu iş nedeniyle davalı adına—–hizmetleri ile——- hizmetlerinin yerine getirilmesi olduğunu, müvekkilinin sözleşmenin kendisine yüklemiş olduğu tüm sorumlulukları eksiksiz olarak yerine getirerek üzerine düşen edimi ifa ettiğini, davalının sözleşme hükümlerine aykırı davranarak sözleşmeyi erken feshettiğini, sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ödemediğini, müvekkilinin sözleşmenin erken feshedilmesi ve sözleşmenin devamı sırasında davalı tarafın sözleşmenin edimlerine uymaması nedeniyle büyük zarara uğradığını, zarar kalemlerinin ödenmesi için ——. Noterliğinin ——yevmiye sayılı, 12.12.2018 tarihli ihtarnamesi ile davalı tarafa ihtar gönderildiğini, davalı tarafça ——- yevmiye sayılı ihtarnamesi ile olumsuz cevap verildiğini, açıklanan nedenlerle fazlaya dair tüm hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Tacir olan taraflar arasındaki yetki sözleşmesinin geçerli olduğunu, davacının haksız fesih iddiasının isabetli olmadığını, müvekkili şirketin halihazırda edimleri yerine getirilmeyen ve ileride müvekkilinin daha fazla zararına sonuçları olabilecek olan sözleşmeyi —— Noterliğinin——- yevmiye numaralı ve 10.09.2018 tarihli ihtarname ile feshettiğini, taraflar arasındaki sözleşmede müvekkiline fesih hakkının verildiğini, sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal eden davacının sözleşmenin haksız feshedildiği yönündeki iddiasının haksız olduğunu, sözleşmeye göre müvekkilinin sözleşmeyi tek taraflı feshetme hakkına sahip olduğunu, davacı tarafça iddia ve talep olunan diğer zarar kalemlerinin ispat olmadığını ayrıca dayanağının da olmadığını, müvekkilinin sözleşme ile yüklendiği edimlerini eksiksiz ifa ettiğini, aksini davacının ispat etmesi gerektiğini, açılan davanın reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasıdır.——- sayılı kararı yetkisizlik kararı verilmekle dosya mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.——- sayılı dosyası uyap sistemi üzerinden gönderilmekle dosya mahkememiz dosyası arasına alınarak incelenmiştir
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan 30/11/2020 tarihli raporda özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde, —— Noterliğinin 12/12/2018 tarih ——yevmiye nolu ihtarnamesinin davalıya gönderildiğini, davalı tarafın —— Noterliğinin 21/12/2018 tarih——–yevmive nolu ihtarnamesi ile olumsuz cevap verdiğini ileri sürerek fazlaya dair tüm hak ve alacaklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10. 000,00 TL’nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, davacı şirket vekili 10/07/2020 tarihli dilekçesinde, müvekkili şirketin ticari defter ve belgelerinin ——İcra Hukuk Mahkemesinin 12/11/2018 tarihli muhtırası gereğince—– İcra Hukuk Mahkemesinin——esas sayılı dosyası içine gönderildiğini, bu nedenle müvekkile ait defter ve belgelerin bilirkişi incelemesine esas olmak üzere ilgili mahkemeden celbini talep ettiği, —– İcra Hukuk Mahkemesinin ——- esas sayılı dosyasından gönderilen 18/08/2020 tarihli yazısında, mahkemenin dosyasının karara çıktığını ve kesinleştiğini. dosyalarının arasında ticari defter asıllarının bulunmadığının anlaşıldığını bildirdiği, davalı şirket ticari defter kayıtlarına göre, davalı şirketin dava tarihi olan 21/04/2019 tarihi itibariyle davacı şirkete 384.391,10 TL borçlu durumda bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesi —— Hukuk Dairesi ——Sayılı İlamı ile 384.301, 11 TL nin davalı —– şirketinden alınarak davacı——verilmesine karar verilmiş olması ve kesin hüküm sebebiyle davacı şirketin sözleşme konusu olan 384.391,11.- TL. alacağını talep ve dava hakkının bulunmayacağı, Sözleşme hükümleri gereği, davacının sözleşmenin erken feshi sebebiyle zararını talep hakkı bulunmayacağı hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Bilirkişi tarafından alınan 09/07/2021 tarihli raporda özetle; Davacı tarafından 03.02.2021 tarihinde sunulan itiraz dilekçesinde bilirkişi raporunda dava dilekçesinde yer alan zarar kalemleri açısından değerlendirme yapılmadığı, sözleşmenin erken feshi nedeniyle davacının zararın olmadığı yönündeki tespitin doğru olmadığı; sözleşmeye göre davalının sözleşmeyi feshetmeden | ay evvel davacıya yazılı bilgi vermesinin gerektiği beyan edilmiş olup bu itirazlar kapsamında: Öncelikle belirtmek gerekir ki uzmanlık alanım olan borçlar mevzuatı yönünden değerlendirme yapıldığında davacının, hem dava dilekçesinde he de 03.02.2021 tarihli dilekçesinde yer verdiği zarar kalemlerinin hesaplanmasının mali bilirkişi veya ——bir bilirkişi tarafından yapılabileceği, önceki raporlarda yapılan hesaplamanın ancak mali bir bilirkişi tarafından değerlendirilebileceği: bu sebeplerle açıklanan zarar kalemlerinin hesabının uzmanlık alanıma girmediğinden yapılamadığı, Bununla birlikte davacı, itirazlarında sözleşmeye göre davalının sözleşmeyi feshetmeden 1 ay evvel davacıya yazılı bilgi vermesinin gerektiğini beyan etmiş olup taraflar arasındaki sözleşmenin 10.2. maddesinde davalının, davacıya 1 ay evvel haber vermek şartıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceği kararlaştırıldığından her ne kadar davalı yevmiye numaralı ihtarname ile “15,07.2016 tarihli sözleşmenin görülen lüzum üzerine tek taraflı olarak feshedildiğini” beyan etmişse de bunun haklı bir fesih sonucu doğurup doğurmayacağı incelendiğinde bu yönde yukarıda belirtilen ——-kararı gereğince davalının, 10.09.2018 tarihinde gönderdiği noter ihtarnamesi ile sözleşmeyi feshettiğinin kabul edilebileceği takdirin, mahkemeye ait olduğu, Bu feshin, haklı olup olmadığı, haklı gerekçeye dayanıp dayanmadığı hususunda davalının, davacının yapmadığını iddia ettiği hususların iş hukuku alanına da girmesi nedeniyle uzmanlık alanım olan borçlar mevzuatı yönünden davalının saydığı nedenlerin oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, Bu feshin, sözleşmenin ihlali anlamına gelip gelmediği noktasında ise sözleşmenin 10.2. hükmünde davalının, davacıya “I ay evvel haber vermek şartıyla” tek taraflı olarak sözleşmeyi feshedebileceği kararlaştırılmasına rağmen davalının, davacıya —— Noterliği’nden 10.09,2018 tarihinde gönderdiği ——yevmiye numaralı ihtarname ile “15.07.2016 tarihli sözleşmenin görülen lüzum üzerine tek taraflı olarak feshedildiğini” beyan etmesi karşısında sözleşmenin 10.2. hükmünde yer alan “/ ay evvel haber vermek şartıyla” şeklindeki ifadenin (hükümde — “yazılı” şekilde yapılması açık bir şekilde aranmamıştır), işbu ihtarnamenin davacı tarafça tebliğ alındığı tarihten (bu tarihe dosya kapsamında rastlanmamıştır) 1 ay sonra sözleşmenin feshedildiği anlamına geleceği, bu kanaatin kabulü halinde ise dava dilekçesinde yer alan “sözleşmenin erken feshedilmesi suretiyle uğranılan zarar” kaleminin, davalının, sözleşmede tek taraflı fesih hakkının olmasından ve bunun kullanılmasından ötürü sözleşmeyi erken feshetmesi sebebiyle istenemeyeceği; aksinin kabulü halinde ise bu zararın ne olduğunun, neleri kapsadığının dosya kapsamından açıkça anlaşılamadığı ve bu sebeple hesaplanamayacağı, kaldı ki bu hususun da hesaplanmasına karar verilecek olursa mali bilirkişi tarafından yapılabileceği, salt borçlar mevzuatı yönünden hesaplamanın yapılamayacağı kanaatine varıldığı; elbette bu hususta takdirin, Sayın Mahkeme’ye ait olduğu (Belirtti simiz üzere uzmanlık alanı olan borçlar mevzuatı yönünden değerlendirme yapıldığında davacının, hem dava dilekçesinde he de 03.02.2021 tarihli dilekçesinde yer verdiği “diğer zarar kalemlerinin ” hesaplanmasının mali bilirkişi veya——- bir bilirkişi tarafından yapılabileceği; önceki raporlarda yapılan hesaplamanın ancak mali bir bilirkişi tarafından değerlendirilebileceği; bu sebeplerle açıklanan zarar kalemlerinin hesabının uzmanlık alanına girmediği, davalı tarafından 24,02.2021 tarihinde sunulan itiraz dilekçesinde bilirkişi raporunda defter incelemelerinde hata yapıldığı, iki bilirkişi raporunun çeliştiği, haciz ihbarnamesiyle ödenen ve fakat defterlere işlenmeyen ödemelerin dikkate alınmadığı, davacının dava hakkının olmadığı beyan edilmiş olup bu itirazlar, mali incelemeyi gerektirdiğinden uzmanlık alanım gereğince herhangi bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı, hususlarını beyan ve rapor etmiştir.
Bilirkişi tarafından alınan 22/01/2021 tarihli ek raporda özetle; Davacı şirket ticari defter kayıtlarına göre, davacı şirket ile davalı şirket arasındaki borç alacak ilişkisinin başlangıcı 01/01/2017 tarihinden önceki tarihlere dayandığı, davacı şirket 01/01/2017 tarihine davalı şirketten 240.935,56 TL alacaklı durumda bulunduğu, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenmiş faturaların davalı şirkete borç kayıt edildiği, davalı şirketin ödemeleri ve faturalarının davalı şirkete alacak kayıt edildiği, bu işlemler neticesinde, davacı şirketin 27/09/2018 tarihi itibariyle davalı şirketten 513.942,54 TL alacaklı durumda bulunduğu hususlarını beyan ve rapor etmiştir.Bilirkişi tarafından alınan 18/05/2022 tarihli raporda özetle; davacı vekili dava dilekçesinde,—–Noterliğinin 12/12/2018 tarih ——yevmiye nolu ihtarnamesinin davalıya gönderildiğini, davalı tarafın —–. Noterliğinin 21/12/2018 tarih —— yevmiye nolu ihtarnamesi ile olumsuz cevap verdiğini ileri sürerek fazlaya dair tüm hak ve alacaklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL’nın sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, davacı şirket vekili 10/07/2020 tarihli dilekçesinde, müvekkili şirketin ticari defter ve belgelerinin —–esas sayılı dosyası içine gönderildiğini, bu nedenle müvekkile ait defter ve belgelerin bilirkişi incelemesine esas olmak üzere ilgili mahkemeden celbini talep ettiği, ——-esas sayılı dosyasından gönderilen 18/08/2020 tarihli yazısında, mahkemenin dosyasının karara çıktığını ve kesinleştiğini, dosyalarının arasında ticari defter asıllarının bulunmadığının anlaşıldığını bildirildiği, davalı şirket ticari defter kayıtlarına göre, davalı şirketin dava tarihi olan 21/04/2019 tarihi itibariyle davacı şirkete 384.391,10 TL borçlu durumda bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesi —–Hukuk Dairesi —— Sayılı İlamı ile 384.391,11.- TL nın davalı —–şirketinden alınarak davacı —— verilmesine karar verilmiş olması ve kesin hüküm sebebiyle davacı şirketin sözleşme konusu olan 384.391,11.- TL. alacağım talep ve dava hakkının bulunmayacağı, sözleşme hükümleri gereği, davacının sözleşmenin erken feshi sebebiyle zararını talep hakkı bulunmayacağı, hususlarını beyan ve rapor etmiştir
Toplanan/sunulan deliller iddia ve beyanlar sözleşme hükümleri—- Mahkemesinin ——- ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde —— Dosyası incelendiğinde dava dışı——Asliye Hukuk mahkemesi’nin—–Esas sayılı dosyasında İhtiyati haciz kararı verildiğini, dava dışı borçlu aleyhine——Esas sayılı dosyasından takip yapılarak dava dışı borçlunun, davalı ——-bulunan alacağının haczedilmesine karar verilerek davalıya 09/10/2018 tarihli birinci haciz ihbarnamesinin 11/10/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının tebliğ edilen haciz ihbarnamesine karşı 16/10/2018 tarihli dilekçesi ile itirazda bulunduğunu, davalının “davacı borçlu ile aralarında ——Hizmet Sözleşmesi olduğunu, davacı şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğinden sözleşmeyi fesih ettiklerini,haciz ihbarnamesine itiraz ettiğini, davacı tarafından icra dosyasına sunulan 26/10/2018 tarihili mal beyanı dilekçelerinde ise davalı taraftan 507.194,84-TL alacaklarını olduğunu beyan ettiğini akabinde yapılan yargılama neticesinde Davacının davalı şirketten toplam alacağının 507.203,72.- ‘TL. olduğu, davalı şirket tarafından davacının borcuna karşılık —— Sayılı dosyasına 26.10.2018 tarihinde 122.812,62.- TL. ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin mahsubu akabinde davacının alacağınım 384,391,10- TI. olduğu, 384.391,10.- TL. alacağının ise ——-Sayılı İlamı kapsamında davacının alacaklısına ödenmesi konusunda verilen kararın kesinleştiği görülmekle birlikte ——İcra Hukuk Mahkemesinin —— sayılı ilamına konu davanın İİK madde 89/4 maddesi uyarınca açılmış tazminat davası olduğu ve kural olarak icra mahkemelerinin vermiş olduğu kararların kesin hüküm oluşturmadığı ancak İİK 89/4 maddesi uyarınca açılmış tazminat davasının bu kuralın istisnalarından biri olduğu ve ——-sayılı ilamı uyarınca verilen kararın Yargıtay incelemesi neticesinde kesinleştiği ve davacı tarafın davalı yana karşı davaya konu sözleşmeden kaynaklı alacağın konu itibariyle yukarıda izah edilen ——-sayılı dosyası konusu ile aynı olduğu her ne kadar iş bu dosya ile icra hukuk mahkemesine konu dosyanın tarafları kısmen farklı olduğu bu nedenle kesin hüküm oluşturulmayacağı gözetilmiş ise de davacının davalı taraftan sözleşme konu alacağının dava dışı davacı borçlusuna İİK madde 89/4 maddesi uyarınca açılmış tazminat davasında ödendiği tespit edilmekle davacı tarafın dava konusu iş bu alacak davasını açmasında hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmakla ve hukuki yararın dava şartı olduğu ve noksanlığını her zaman ileri sürebilir olduğu ve (HMK 115/1). mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir ( HMK 115/2) hükmü uyarınca yukarıda izah edilen nedenlerle öncelikle davacı yanın iş bu alacak davasında hukuki yararı bulunmadığından dolayı usulden reddine aksi durumda davacı yanın yapılan bilirkişi incelemeleri neticesinde de fazlaya yönelik alacağını ispat edemediği anlaşmakla iş bu davanın esastan da reddi gerekeceği lakin usulün esasa mukaddem olduğu gözetildiğinden açılan davanın usulden reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Karar harcı 80,70 TL den başlangıçta peşin olarak yatırılan 170,78 TL peşin harçtan mahsubu ile artan 90,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli——-maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——- arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——-Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.