Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/246 E. 2021/268 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/108 Esas
KARAR NO : 2021/250
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/09/2019
KARAR TARİHİ: 12/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil banka ile dava dışı ——- firması arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, takibe konu borçluların ise söz konusu kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları düzenlenen ——- istinaden borçlu şirkete kredi tahsisi yapılarak kullandırıldığını, söz konusu sözleşme hükümlerine riayet etmeyen davalılara —— yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek borcun ferileriyle birlikte ödenmesinin ihtar ve ihbar edildiğini, ihtarnameye rağmen ödeme yapmayan davalı hakkında ——- dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiğini, davalı borçluların icra takiben tüm borç ve ferileri yönünden itiraz etmesinin haksız olduğunu tüm bu nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, davalının icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin davaya konu —— olmadıklarını, asıl borçluya başvurulmadan müvekkilleri aleyhine takip yapılamayacağını, temerrüt için gerekli şartların oluşmadığını, müvekkillerin bankanın göndermiş olduğu ihtara yasal sürede itiraz etmiş olduklarından hesap katında bildirilen alacak ve faiz miktarının kesinleşmediğini söz konusu alacağın likit olmadığından davacı yanın icra inkar tazminatı talebini doğru olmadığı tüm bu nedenlerle davanın usul ve esastan reddine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, Dava dışı ——- tarafından kullanılan krediye kefil sıfatı ile imza atan davalıların borçtan sorumlu olup olmadığı, sorumluluk miktarının ne kadar olduğu, icra dairesinin yetkili olup olmadığı, icra takibine yapılan itirazın haksız olup olmadıağı ve alacağın likit olup olmadığı hususları üzerine açılan itirazın iptali davasıdır
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —- sayılı takip dosyasının incelenmesinde; —– tarihinde davacı alacaklının, davalı borçlular aleyhine ilamsız takiplerde ödeme emri ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrine davalı vekili tarafından —- tarihli itiraz dilekçesi ile itiraz edildiği ve takibin durduğu huzurdaki davanın ——- tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememiz dosyası — tarihinde bilirkişiye tevdii edilmiş bilirkişi raporunu —- tarihinde mahkememize sunmuş olduğu bilirkişi raporuna itirazlar doğrultusunda dosyanın — tarihinde yeni bir bankacı bilirkişiye tevdii edilerek bilirkişinin —– tarihinde raporunu sunmuş olduğu görülmüştür.
Bilirkişi tarafından alınan raporda; davalıların “davacı banka ile dava dışı asıl borçlu —– çerçeve niteliğinde —- davalıların sözleşmede müteselsil kefil olarak imzalarının bulunduğu, icra takip tarihi itibariyle davacı bankanın kredi hesaplarından ——- ihtar masrafı olmak üzere toplam ———- şeklinde rapor düzenlenmiştir
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır ———–
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez——-
TBK 586. maddesi uyarınca alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu alacağın —— tarihli genel kredi sözleşmesine ilişkin olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, dosyada bulunan ———– tarihli genel kredi sözleşmesi incelendiğinde, davalıların müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmede imzasının, azami miktarın ve kefalet tarihinin yer aldığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamına göre, davacı ile dava dışı ——– arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, davalılar tarafından verilen kefaletin geçerli olduğu, ancak davalılar tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine ——— sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan ——— tarihli bilirkişi raporunun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıların itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2- Tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla davalı takip borçlululurının—- sayılı dosyada yürütülen takibe vaki itirazının ticari kredi kartı ve ticari kredilerin toplamından dolayı——- ihtarname alacağı yönünden iptaline, kabulüne karar verilen takibe konu; Ticari krediler yönünden —— asıl alacağa takip tarihinden itibaren —– oranında , kredi kartı yönünden —-asıl alacak yönünden ——- temmerrüt faizi uygulanmasına, fazlaya yönelik talebin reddine
3-Kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafın harçtan muaf olması nedeniyle 59,30 TL başvurma harcı 10.943,71 TL karar harcı olmak üzere toplam 11.003,01 harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan tebligat ve müzekkere gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.771,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.759,19 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 19.169,63 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 1.075,11TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca——- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.311,20 TL’sinin davalıdan, 8,80 TL’nin ise davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
10-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——–Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/03/2021