Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/243 E. 2021/230 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/243 Esas
KARAR NO : 2021/230
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 25/09/2019
KARAR TARİHİ : 09/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı————– maliki olduğu, ——- plakalı aracın müvekkilinin nezdinde sigortalı olduğunu, —— plakalı——– araçta başlayan yangın yanında bulunan araçlara sirayet ettiğini ve ———– plakalı aracın içinin tamamen dış ——- kısmen yandığını, yangının meydana gelmesinde ——– plakalı araçta yangın başlamasına araçtaki üretim hatasının sebebiyet verdiğinin———–tarafından bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, bu sebeple üretici firma olan davalı———- yangının meydana gelmesinden TBK’nun ayıp hükümleri gereğince sorumlu olduğunu, meydana gelen zarardan yana üreticinin sorumlu olduğu yönündeki beyanları saklı kalmak kaydı ile bilirkişi marifeti ile üreticinin sorumlu olmadığının tespiti halinde —- plakalı araç maliki——-TBK madde 49. Gereğince ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu, sigortalı araçta meydana gelen hasarın müvekkili olan şirketçe —— numaralı hasar dosyası ile incelendiğini ve araçta meydana geldiği tespit edilen —– hasarın müvekkili olan şirketçe sigortalısına ödendiğini, yapılan bu ödeme ile müvekkili olan şirketin TTK’nın 1472 gereğince sigortalısının haklarına ve borçlarına halef olduğunu tüm bu nedenlerle açmış oldukları davanın kabulü ile ———–sigortalıya ödeme tarihinden itibaren avans faizi işletilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili olan şirket’in ihbar olunan sıfatına haiz olduğunu, dava dışı———-kendisine ait, ——— tarihleri arasında üçüncü bir kişiye kiraladığı —- plakalı araç ile yan yana park halindeki diğer davalı ———- plakalı aracın yanması nedeniyle aracının hasara uğradığını, kiracısına araç temin etmek için başka bir şirketten araç kiraladığını iddia ederek, araç kiralama bedeli olduğunu iddia ettiği —— tutarındaki bedelin yangın tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte diğer davalı ———- dosya tahtında talep ve dava etmiş olup ————–davanın halen derdest olduğunu, davacı — işbu dava ile; sigortalısı dava dışı———— yangın neticesinde araçta oluşan hasara ilişkin ödediği bedeli araçta üretim hatası olduğunu iddia ederek rücuen Müvekkil Şirket’ten ve diğer davalı ———–kusuru oranında talep etmekte olduğunu, müvekkili olan şirket’in somut olaya ilişkin doğrudan/dolaylı/yansıma ve sair tüm doğmuş/doğacak zararın meydana gelmesinde kati suretle sorumluluğu bulunmamakta olduğunu, davaya konu olayın meydana gelmesinde müvekkili olan şirketin herhangi bir kusuru bulunmamakta olduğunu, diğer davalı ve davacı sigorta şirketi’nin iddia ettiği gibi somut olaya bir imalat hatası sebep olmuş olsaydı, bu imalat hatasının yangına konu aracın dahil olduğu üretim bandındaki diğer bütün araçlarda da görülmesinin gerekeceğini, öte yandan davacı sigorta şirketinin dava dilekçesinde iddia ettiği üzere; dava dışı ——— isimli şirket tarafından alınan tek taraflı ekspertiz raporuna itibar edilerek işbu davada hüküm kurulması mümkün olmadığını, zira mahkemenin de kabul edeceği bu rapor mahkeme nezdinde alınmayan özel bir şirket tarafından alınan tek tarafları, subjektif yargılar içeren raporlar olduğunu, davacı tarafın üçüncülere karşı yolcu taşımacılığı amacıyla yapılan—– plakalı araç sürücüsü araçta veya çevresinde bulunuyor ise yanan ——- plakalı aracın yanından kendi aracına yangının sirayet etmemesi için zamanında uzaklaştırma gayreti göstermediğinin tespiti halinde tali kusurlu (%25) olacağını,” şeklinde somut olaya ilişkin taraflara kusur oranları atfedildiğini, bu bağlamda müvekkili olan şirket’in davaya konu olay ve zarar ile arasında illiyet bağı bulunmadığından ve araçta üretim hatasından kaynaklanan bir ayıbın bulunmadığı da göz önüne alındığında işbu davada davacı sigorta şirket’inin ödediği bedelin rücuen tazmini noktasında müvekkili olan şirket’e husumet yöneltebilmesi mümkün olmadığını tüm bu nedenlerle ——–dosyada verilecek hükmün işbu dosyada bekletici mesele yapılmasına, işbu davanın dava dışı —————- edilmesine, evleviyetle usule ilişkin itirazları dikkate alınarak davanın usulden reddine, her halükarda haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——– cevap dilekçesinde özetle; davacı sigorta şirketinin rücuen tazminata ilişkin talepleri zamanaşımına uğradığını, davacı sigorta şirketinin, dava dışı ————- ödemiş olduğu hasar bedelinin tarihinin üzerinden rücuen tazminat davası açmasına engel olacak kadar zaman geçtiğini, davacı sigorta şirketinin davasını açmak için yasal mevzuat gereği kendisine tanınan 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan, aleyhe açılan davanın reddedilmesinin gerektiğini, kaza olduğu tarihten itibaren yanan aracın müvekkili olan şirket adına kayıtlı olduğu bilinmekte olduğundan talep zamanaşımına uğradığını, diğer davalı———— müvekkiline ait aracı ayıplı imal etmekten dolayı sorumlu olduğu bağımsız bilirkişi tarafından dava dışı —– talebi üzerine düzenlenmiş olan —- tarihli bilirkişi raporu ile ve ———- plakalı araç ——- tipindedir. kaza tarihinde müvekkili olan şirkete ait araç henüz —- olduğunu ve yalnızca —–yaptığını, bu model ve tipteki araçların aküsünün hatalı üretilmiş olduğu haricen öğrenildiğini, ayrıca uyuşmazlığa konu yanan aracın——– yılında araç alındıktan hemen sonra değiştirildiğini, bu durumda, müvekkil şirketin ————- plakalı aracın kendisinden, üretiminden kaynaklanan kusur ve ayıplardan sorumlu tutulması mümkün olmadığını, eğer haksız fiil sonucunda zarar ortaya çıkmış ise ve zarar ile haksız fiil arasında illiyet bağı mevcut ise Türk Borçlar Kanununda araç işletenin kusursuz sorumlu olduğu genel kural olarak kabul edildiğini, ancak illiyet bağı olduğu kabul edilen hallerde, aracın maliki olan aracın tüm bakımlarını yaptırmış ise ve haksız fiil aracın ayıplı olarak üretilmesinden kaynaklanmakta ise aracın malikinin sorumluluğu kalkmakta olduğunu, alınan ———– tarafından düzenlenen ——- incelendiğinde yangının aracın motor kısmından çıktığı görülmekte olduğunu, yangının sebebi aracın üretiminden kaynaklanan hata/ayıp mevcut olması olduğunu, davacı sigorta şirketinin, teminat altına almış olduğu —- plakalı aracın, müvekkili olan şirketin ——— plakalı aracı yanarken alevlerin sıçraması sonucunda yandığını ve bu nedenle ödediği tazminatın geri ödenmesi gerektiğini beyan etmekte olduğunu, ancak davacı sigorta şirketinin zararı ile müvekkili olan şirket arasında illiyet bağı olmadığını, müvekkili olan şirketin ——- plakalı aracın yanmasında hiçbir sorumluluğunun olmadığını, müvekkili olan şirket aracının tüm bakımlarını yaptırdığını, yangına neden olan müvekkili olan şirkete ait aracın üretiminden kaynaklanan ayıp olduğunu, ——— plakalı araç ayıplı imal edilmiş olmasaydı dahi davacı şirkete ait aracın yanmasından müvekkili olan şirketin sorumlu olamayacağını, müvekkil şirket işleten olan aracın bakımlarını yaptırarak illiyet bağını kestiğini, davacı sigorta şirketinin teminat altına almış olduğu araç yanarken olaya şahit olan dava dışı ———— yetkililerinin, kazanın oluş anına dair beyanları da kendi araçlarını kurtarmak adına girişimde bulunmadıkları yönünde olduğunu, bir aracın yanarak zayi olması anlık bir olay olmadığını, tanıkların beyanına göre ise yangın görülmüş ama davacı sigorta şirketinin müşterisi olan———– yetkilisi tarafından aracı kurtarmak için çabalanmadığını, bu beyanın dahi davacı sigorta şirketi tarafından rücusu talep edilen tazminat ile müvekkil şirket arasında illiyet bağı olmadığını göstermekte olduğunu tüm bu nedenlerle davacı sigorta şirketinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun taleplerinin reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce; ——- dava konusu ———— itibari ile trafik tescil kayıtları ve —- plakalı aracın — tarihi itibariyle tescil bilgileri, ——– dava konusu —- plakalı araçların —- tarihli yangın olayı nedeniyle ——- dava konusu — plaka sayılı aracın —- tarihli yangın olayına ilişkin hasar dosyası —– nolu—- kapsamında açılmış olan —— numaralı hasar dosyası, ——-tarihinde ——- plakalı araçta başlayan yangına ilişkin rapor ve tüm evrakları, ———– plaka sayılı araçların tüm bakım onarım evrakları ve ——— plakalı —- hakkında yapılan işlem dökümleri,———– sayılı —- kaynaklanan hasar dosyaları, ———– plakalı araçlarda yapılan———- sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporları ve dosyanın bir örneğinin——— üzerinden celp edilerek incelenmiştir.
Mahkememizce dava konusu olaya ilişkin bir makine mühendisi,—- sigorta uzmanı, —- yangın uzmanından oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve bilirkişiler raporunda özetle; dava konusu yangın olayının davalı yana ait —– plakalı —— bölümünde herhangi bir yakıt kaçağının çalışır vaziyetteki araç motorunun üzerine sızıntı yapması ve motorun çalışır durumda olması nedeniyle, motor bölümündeki elektrik tesisatı üzerindeki —— eriterek tutuşturması neticesinde yangının başlamış olabileceği kanaatine varılmış olup, olayın oluş şekli, mevcut dosya kapsamına göre aracın çalışır durumda olduğuda dikkate alındığında, araç sürücüsünün elektrik enerjisinin acil kapatma butonundan kapatarak elektrik tesisatında kısa devre ve ark gibi olayların ardışık olarak devam etmesinin önlenebilmesi bakımından faydalı olabileceği anlaşılmakla, yangının genişlemesi ve yayılmasını önlemesi bakımından her hangi bir çaba, gayret sarf ettiğine dair dosya kapsamında her hangi bir bilgi ve belgede bulunmadığı dikkate alındığında, sürücünün %100 oranında kusurlu olduğu, davalıya ait araçtaki yangının imalattan kaynaklı ortaya çıktığına dair somut bir veri, teknik bir tespitin bulunmadığı dikkate alındığında, imalat kaynaklı olmadığı, ——- plaka sayılı dava konusu ———- marka ———— park eden sürücüsünün kolluktaki beyanı dikkate alındığında olayı önlemek bakımından alabileceği herhangi bir önlemi bulunmadığından olayın oluşumunda kusursuz olduğunu, hasar yönünden yapılan inceleme sonucunda; —— tarihinde meydana gelen yangın tutanağındaki tespitlerin, dava konusu —- plakalı araçta meydana gelen hasar ile uyumlu olduğu ve hasarın durumunun olaya uygun olduğu, dava konusu ——plaka sayılı ——–model aracın hasar tarihindeki dava konusu hasardan önceki piyasa rayiç değerinin—– olabileceği, araca ait hasar fotoğrafları dikkate alındığında—— tarihinde meydana gelen hasar sonrası araçta değişmesi gereken toplam hasarlı parça, malzeme tutarının——– olabileceği, onarılması durumunda bu tutara işçilik bedeli de ——- ekleneceği dikkate alındığında toplam hasar tutarının —— olabileceği anlaşılmakla, aracın tamirinin ekonomik olmayacağı, aracın——— edilebileceği, ayrıca hasar kalemlerinin şekli ve niteliğide dikkate alındığında, bu hasarın belirlenen teknik niteliklerine göre onarılması durumunda, seyir güvenliği açısından da sakıncalı durumlar ortaya çıkabileceği, bu yönden de aracın ——- olarak değerlendirilmesinin yerinde ve uygun olacağı,——– aracın hasarlı fiyatının serbest piyasa koşullarında —– olabileceği, dava konusu ——– plaka sayılı ——- model araçta meydana gelen hasar-zarar tutarının ——— olabileceği, sigorta eksperi tarafından tespit edilen zarar miktarının uyumlu olduğu, davacı sigorta şirketi tarafından ————- sonrası iki farklı ödeme ile toplamda hasar için sigortalısına ——– ödeme yaptığı, bu ödeme ile halefiyet kazandığı,—— ettiği halefiyet sonucu, rizikonun meydana gelmesinde sorumluluğu bulunan davalı ——– ödemiş olduğu —–rücuen talep edebileceği yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
Dava; meydana gelen trafik kazası nedeni ile araçta meydana gelen hasar ve onarım bedelinin sigorta şirketinden tazminine ilişkin olarak açılan tazminat istemine ilişkindir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun—— başlıklı 1472. maddesinde ” (1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” hükmü bulunmaktadır.
Anılan hükümden de anlaşılacağı üzere, Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal edeceğinden, sigortacı ancak, sigortalısının zarar veren kişiden isteyebileceği kadar ve yaptığı ödemeyle sınırlı olarak rücu talebinde bulunabilir. Sigortalının zararını talep hakkı bulunmadığı durumlarda, sigortacı da halefiyetle talepte bulunamaz.
—————- Kararında, bu tür rücu davalarında sigortacının tabi olduğu zamanaşımının, sigorta ettirenin aynı zarar sorumlusu aleyhine açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlayacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla sigortacı, sigorta ettiren bakımından işlemeye başlayan zamanaşımı süresinden geriye kalan süre içinde rücu davasını açmak durumunda olup, ekspertiz raporu veya sigortalısına yaptığı ödeme ile zamanaşımı kesilmez ve kendisi için yeni baştan işlemeye başlamaz.
6235 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun; Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi başlıklı 16.maddesinde – (1)” Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
(2) Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.”denilmiştir.
Somut olayda davacı sigorta şirketinin kazaya karışan sigortalısına —— tarihinde ——— tarihinde ödeme yaptığı———tarihinde arabulucu sürecine başvurduğu, arabuluculuk sürecinin —— tarihinde sona arediği, arabuluculuk sürecinde zamanaşımı süresininişlemeyeceği dikkate alındığında eldeki davayı ———– tarihinde alacağı zamanaşımına uğramadan açtığı görülmüştür.
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilmektedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır ——- Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır ————— Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir ——————Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 25/4’de zamanaşımı süresi altı ay olduğunun belirlenmesi nedeniyle gizli ayıplarda azami ihbar süresi altı aydır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. Maddesine göre Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da———— denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 25/3. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “ Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 25/3. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 223. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Türk Borçlar Kanunun 223. Maddesine göre; alıcının, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorunda olduğu, alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde, satılanı kabul etmiş sayılacağı, ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hükmün uygulanmayacağı, Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği; bildirmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 227 ve 228. maddelerinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
Ayıp ihbarının yasal sürede yapılıp yapılmadığını kimin kanıtlaması gerektiğini bulabilmek için hukukumuzda “ispat yükü”nün nasıl düzenlendiğine bakmak gerekmektedir.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir.
Her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeden delil göstermişler ise bu halde hâkimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hâkim, ilk önce tarafların gösterdikleri delilleri incelemekle yükümlüdür.
İki tarafın ——– gösterdiği deliller ile davaya ilişkin bütün çekişmeli olgular aydınlanmış ise yine ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü araştırmakta bir yarar yoktur. Buna karşılık, gösterilen delillerin hâkime dava hakkında tam bir kanaat vermemesi halinde, ispat yükünün hangi tarafa düştüğünün tespit edilmesinde yarar vardır.
Delillerin davayı etkileyecek çekişmeli hususlarda gösterileceği ve ispat faaliyetinin çekişmeli vakıalar için söz konusu olduğu hususu göz önünde bulundurulmalıdır———–
Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı —-tarafın iddiasını —–ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer —– tarafın onun iddiasının aksini —— ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Her ne kadar davacı taraf ve davalı——– davaya konu araçta üretimden kaynaklı bir ayıp sebebiyle yangın çıktığını iddia etmiş iseler de mahkememizce alınan bilirkişi raporunda ve aynı kaza sebebiyle ———dosyasında alınan bilirkişi raporunda meydana gelen yangının imalattan kaynaklandığına ilişkin bir tespitin olmadığı belirtildiğinden, davalı——– yükletilecek bir kusur bulunmadığından bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Bilirkişi raporunda yangına konu aracın ——– çıkarıldığı, hasarın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu, hasar tarihi itibariyle piyasa koşullarına göre kabul edilebilir maul fiyat aralığında olabileceğinin ve kazanın oluşumunda araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu husunun tespit edildiği davacının sigortalısının kusursuz olduğu ve davacı sigortanın halefiyet ilkesi gereğince ödemiş olduğu bedeli talep edebileceğinin bildirildiği dikkate alınarak davanın davalı ———- yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı tarafından iki ayrı dekont ile ödeme yapıldığı anlaşıldığından her dekont tarihinden itibaren ödediği bedele ilişkin olarak faiz işletilmesi gerekmiştir.
————- dosyasının bekletici mesele yapılması istenmiş ise de ilgili dosyanın dava dışı —-tarafından davalı —— açılmış ikame araç bedeline ilişkin olduğu anlaşıldığından usul ekonomisi gereği bekletici mesele talebi reddidilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
—– davalı ——- tahsil edilerek davacıya ödenmesine, tahsiline karar verilen —- ödeme tarihi olan — tarihinden itibaren, ———ödeme tarihi olan ——- tarihinden itibaren işleyecek avans faizi işletilmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2- Davalı——– yönünden davanın REDDİNE,
3-)Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 12.688,72 TL harçtan peşin yatırılan 3.180,53 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.508,19 TL karar ve ilam harcının davalı——- tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-) Davacı tarafından yapılan 3.231,33 TL dava açılış masrafı ile 2.731,20 TL yargılama masrafı toplamı 5.962,53 TL yargılama giderinden kabul ve redde göre hesap olunan 5.947,51 TL’sinin davalı——- alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davacı kendisini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince davacı vekili için tayin olunan 21.452,64 TL vekalet ücretinin davalı —– alınarak davacıya verilmesine,
6-)Davalı ——– kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 469,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı —–ödenmesine,
7-Davalı —- kendini vekille temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 21.485,47 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ——– ödenmesine,
8-)Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden kabul ve red oranına göre hesap olunan 1.316,68 TL’sinin davalı — 3.32 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-)Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı ——vekili ve davalı —- vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ———- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.. 09/03/2021