Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/228 E. 2022/175 K. 14.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/228 Esas
KARAR NO: 2022/175
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 24/09/2019
KARAR TARİHİ : 14/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil banka ile davalı asıl borçlu—- imzalandığını, akdedilen sözleşme gereği firmaya kredi kullandırıldığını, davalı dava dışı —-borçtan müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, ödemelerin süresi içinde yapılmaması üzerine kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın—– yevmiye nolu ihtarnameleri ile kat edilerek borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine ve dava dışı asıl borçlu şirket hakkında derdest olan Konkordato davası olması nedeniyle davalı hakkında —– ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlu kefile ödeme emrinin tebliğ edildiğini ve borçlu kefilin icra takibinde borca, faize ve ferilerine itiraz ettiğini, yasa gereği arabulucuya başvurulduğunu, ancak herhangi bir anlaşmaya varılamadığını tüm bu nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, davalının takibe konu alacak üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; — dava dışı asıl borçlu şirketin yetkilisi olduğunu, asıl borçlu hakkında konkordato davası kapsamında —- mühlet kararı bulunduğunu, mühlet kararında “Davacı şirket aleyhine —-kanuna göre yapılan takiplerde dahit olmak üzere hiçbir takip yapılmamasına ve yapılmış olan takiplerin durdurulmasına. İİK nun 206. Maddesinde yer alan alacaklılar yönünden takip yapılmakla beraber muhafaza tedbirleri alınmasının ve rehinli malın satışının tedbiren önlenmesi” şeklinde hüküm olduğunu, mühlet kararı hitamında davacılar ile borcun ödenmesi konusunda anlaşılmasının muhtemel olduğunu,” savunarak, konkordato dosyasının sonucunun beklenilmesini tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, —— takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —- sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği; borçlu tarafından borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan kök ve ek raporda özetle; Davacı banka ile dava dışı borçlu — firması arasında —- imzalandığı, muhtelif tarihlerde limit artışları yapılarak en son —tarihinde yapılan —-çıkarıldığı, davalı— müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla bu sözleşmeyi ve limit artırımlarını imzaladığı davacı bankaca dava dışı asıl borçlu—verilen ve keşidecinin mevduat hesabında yeterli bakiyenin olmaması nedeniyle —- adet çek yaprağı için “Karşılıksızdır” işlemi yapıldığı ve bankaca sorumlu olduğu tutar olan —- ödendiği, Lehdarı dava dışı asıl borçlu —- tarihinde tazmin olduğu ve tazmin bedelinin davacı bankaca teminat mektubu muhatabının hesabına aktarıldığı ve —- tahsilat sağlandığı, davacı bankaca, dava dışı —- kullandırıldığı, kredinin en son — ödendiği, sonraki taksitlerin ödenmediği, — tarihinde takastan tahsil olan— çek bedeli ile hesapta mevcut olan —tarihinde borçtan düşüldüğü davacı bankaca —- ihtarnamelerin davalı müteselsil kefil ve dava dışı — tebliğ edildiği, dava konusu —- çek yaprağının düzenlendiği yerin —ibraz edildiği yerin İstanbul olduğu, dava konusu— adet çek yaprağının tamamının —– ibraz süresi içerisinde ibraz edildiği, – adet çek yaprağının tamamının —tarihleri arasında ibraz edildiğinden bankanın ödemekle yükümlü olacağı tutara ilişkin sorumluluğunun bulunduğu, bankaların karşılıksız çıkan her bir çek yaprağı için ödemlek yükümlü olduğu tutarın — olduğu, davalı yönünden — tarihinde temerrüdün oluştuğu, davalı takip borçlusunun— Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının; — ihtarname masrafı olmak üzere toplam — üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren—oranında temerrüt faizi ve faizin — yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamına,—- kaynaklanan;
— asıl alacaklı, —- üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %39 oranında temerrüt faizi ve faizin —yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamına, — numaralı çek yaprağı karşılığı yapılan ödemeden kaynaklanan ; — üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren—oranında temerrüt faizi ve faizin — oranında— suretiyle tahsili için takibin devamına, —- üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ——- yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamının uygun olacağı hususlarını beyan ve rapor etmiştir
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır ——–
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez ——
TBK 586. maddesi uyarınca alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.Bu nedenle davalı yanın konkordato dosyasının sonucunun beklenilmesi yönündeki itirazı dikkate alınmamıştır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu alacağın—-tarihli genel kredi sözleşmesine ilişkin olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, dosyada bulunan —– tarihli—- incelendiğinde, davalının müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmede imzasının, azami miktarın ve kefalet tarihinin yer aldığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamına göre, davacı ile dava dışı —- arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, davalı tarafından verilen kefaletin geçerli olduğu, ancak davalı tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine —– sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, yapılan bilirkişi incelemesinde davalının davacı bankaya kısmen borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalı yanın itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A -11. maddesinde “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez.” denilmiştir. Davalı tarafın geçerli bir mazeret bildirmeden ilk toplantıya katılmadığı arabulucuk belgelerinden anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulmasına davalı lehine vekalet ücretine hükmemedilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen KABULÜ ile kısmen REDDİNE,
1-Davalı takip borçlusunun — takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile;
A- —- ihtarname masrafı olmak üzere toplam—- üzerinden devamına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren—oranında temerrüt faizi ve faizin—oranında— yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamına,
B—- kredisinden kaynaklanan ;
—asıl alacak, —-üzerinden devamına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren —oranında temerrüt faizi ve faizin —oranında—– yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamına,
C—- numaralı çek yaprağı karşılığı yapılan ödemeden kaynaklanan ;—- üzerinden devamına
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren—oranında temerrüt faizi ve faizin —- oranında — yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamına,
D—- numaralı çek yaprağı karşılığı yapılan ödemeden kaynaklanan kaynaklanan; —- üzerinden devamına
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren — oranında temerrüt faizi ve faizin — oranında —yürütülmek suretiyle tahsili için takibin devamına,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Başlangıçta hiç harç yatırılmadığından alınması gereken 44,40 TL başvurma harcı ve 17.410,09 TL karar harcı olmak üzere toplam 17.454,49‬ TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan tebligat, müzekkere gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 951,10 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 26.290,82 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —-bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —-Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/03/2022