Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/196 E. 2022/560 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/196 Esas
KARAR NO : 2022/560

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/09/2019
KARAR TARİHİ : 08/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılar tarafından—- ——uyarınca satın aldığını ve taksitlerini ödediğini, Davalılar tarafından —— bitirildiğinin müvekkiline bildirilmesi üzerine müvekkili tarafından binada yapılan incelemelerde— kullanımını etkileyecek kadar —- hataları ve ayıpların bulunduğunu tespit edildiğini ve bu ——dahi giderilemeyecek boyutta olduğunu, —- sayılı dosyası ile —-tespit yapıldığını ve ———- dosyası ile —– durumunun tespit edildiğini, dava konusu uyuşmazlığın en önemli sebeplerinden birisinin ticari mahiyette kullanılacak binanın —– kullanılamayacak nitelikte olduğunu ve bunun dava konusu bağımsız bölümlerin değerini düşürdüğünü ve bu değer kaybının karşılığının tazminat olacağını, —- tarihli keşif ve bilirkişi raporu ile davalıların —– —- tamamının tahsis edilmesi, ——- ayrı —— tahsis edilmesi ——— yazılması taahhütlerini yerine getirmediğinin tespit edildiğini,—— alanları ve ———- kapısının yapılmış ancak yan tarafının açık bırakılmış olduğunu, —— —-olduğunu ve aşağı katlara da —-duvarlarının sıvalı olup boyanmadığını ve — olmadığını ve — yapılması gerektiğini, 4üncü katta bulunan —– —— yapılması gerektiğini, ——- kırılmış ve öylece birakılmış olduğunu, —— nedeniyle —- oluştuğunu,————bulunduğu yerin uygun olup olmadığının belirsiz olduğunu,——- olmadığını, —- uygunsuz olduğunu, şartnamedeki ———– değiştirilmesi nedenleri ile ayıpların olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın faizi ile birlikte, müvekkilinin kişilik haklarının zedelenmesi————- manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davalılar adına kayıtlı —üzerine ihtiyati tedbir karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı iddialarının tümünün ayıplı mal teslimine ilişkin olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının iki gün içinde durumu satıcıya bildirmesi gerektiğini, ayı açıkça belli değilse teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya inceletmek suretiyle malın ayıplı çıkması durumunda durumu satıcıya bildirmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazların müvekkili tarafından sözleşme ve teknik şartnameleri ile onaylı projesine uygun olarak Davacıya teslim edildiğini ve davacının tüm taşınmazları ihtirazı kayıt bulunmaksızın — olduğunu ve sözleşmede 36 ay süre bulunduğunu ve müvekkilinin teslim tarihinden erken olacak şekilde — tarihinde taşınmazları teslim ettiğini, teslim tarihinden neredeyse bir yıl sonra davacının dava açtığını, teslim tesellüm tutanaklarında davacının taşınmazların sözleşmede belirtildiği üzere — olduğunu —- imalatlarının—— kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, müvekkilinin taşınmazı —— göre inşa ettiğini, dava dilekçesinde ayıp olduğu iddia edilerek belirtilen; ——— kapısının yapılarak boşluğun kapı ile aynı —– kapatıldığını,— problem olmadığını ve su akıntılarının giderildiğini,—- tamamlandığını ve —- tamiratının yapıldığını,— temizlendiğini —– tamamlandığını ve —- değiştirildiğini, bürolarda —- kırılan duvarlarda tamiratların tamamlandığını, borularda yaşanan tüm sıkıntıların giderildiğini,—- giderildiğini, davacının —- alanının genişletilmesi talebi nedeniyle dükkan alanının küçültüldüğünü ve davacının talep etmesi durumunda eski haline getirilebileceğini, dava dilekçesinde belirtilen depoların yan yana olmaması hususunun ayıp teşkil etmediğini zira depo alanı tahsis edilmiş tüm taşınmazların davacıya teslim edildiğini ancak yan yana tahsis edilmesinin mümkün olmadığını, davacının teslim tarihinden itibaren ortak giderlere katılma ve aidat ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dosyada, davalılar vekili tarafından zaman aşımı itirazında bulunulmuş olup, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Yargılama devam ederken davacı vekili tarafından——tarihli dilekçe ile mahkemece yapılan keşif esnasında davalı tarafın —– fazla bir şekilde keşif mahallinde bulunduğunu, mahkemenin davalı —-saldırgan tavırlarına sessiz kaldığını, bilirkişi heyetinin raporunu aylar geçmesine rağmen dosyaya sunmadığını, mahkemenin bilirkişilere muhtıra çekilmesine dair ara kararının yerine getirilmediğini, — duruşmada tarafına söz verilmediğini , karşı tarafa söz verildiğini ve uzun uzun konuşmasına müsaade edildiği gerekçeleri ile reddi hakim talebinde bulunulmuş olup, talebin merci tarafından — tarihli ara karar ile değerlendirildiği— tarihli reddi hakim talebinin, reddine karar verildiği görülmüştür.
Söz konusu hakimin reddi kararın davacı tarafça istinaf edildiği——- Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
Bu defa ilk reddi ——- talebinde bulunan davacı vekili aynı sebeplere ilişkin olarak ——– tarihinde sunduğu dilekçe ile reddi hakim talebinde bulunmuş ise de; reddi hakim talep gerekçesinin HMK’nın 36. Maddesinde belirtilen nedenlerden olmadığı, talebin yargılamayı sürüncemede bırakarak davayı uzatacak nitelikte olduğu, davacı vekilinin ilk reddi hakim talebinin istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmakla mahkememiz —- tarihli ara kararı ile HMK 41. maddesi gereğince davacı vekilinin reddi hakim talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.—Esas sayılı dosyası, dosyamız arasına alınmış, tetkik edilmiştir.
Mahkememizce dava konusu taşınmazın yerinde incelenmesi amacı ile keşif günü tayin edilmiş, yapılan keşif sonucu dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, alınan ——– tarihli bilirkişi heyeti raporunda; dava konusu taşınmazın bulunduğu yapının —– davacının maliki olduğu bağımsız bölümde ayıp ve eksik imalatın bulunmadığı, satış sözleşmesinde alıcının ayıba bağlı haklarını kullanabilmesi için —– ayıplı olmasının gerektiği, ——– satılan taşınmazın ayıplı olmadığı tespit edilmiş olduğundan, davacının ayıba bağlı haklarını kullanmasının mümkün olmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.Mahkememizce davacı vekilinin itirazı üzerine yeni keşif günü tayin edilmiş, dava konusu taşınmaza yeni bilirkişi heyeti ile tekrar gidilmiştir.
Bilirkişi heyetince sunulan——- tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu binanın ————– uygun olarak inşa edilerek ——numaralı ———, ayrıca bilirkişi heyetimizce de keşif esnasında yapılan incelemeler ve sonrasında —-yapılan inceleme ve karşılaştırmalar sonucunda —- uygun olarak inşa edildiği—— ile birleştirilmesi şeklindeki——– neden olmadığı, ayrıca herhangi bir bağımsız bölümde değer kaybına neden olmayacağı değerlendirilmektedir, yukarıda gerekçeleri ayrıntılı olarak belirtilmiştir, bu durum—- aykırılık olarak değerlendirilerek ——– işlem yapılması durumunda eski haline döndürülebilecek niteliktedir), dava dosyasına sunulan değişik iş dosyalarında ve dava dilekçesinde belirtilen—– keşif esnasında bulunmadığı (veya giderilmiş olduğu) bu nedenlerle de dava konusu edilen bağımsız bölümler ve bu bölümlerle ilişkili binanın ortak alanlarında ayıplı veya— bulunmadığı, değerlendirme bölümünde —— şekilde açıklandığı üzere —– —uygun olarak yapılmış olduğu ve ana taşınmazın yapı — belgesinin bulunduğu,—- arasındaki satış sözleşmesi tarihinden önceki tarihli olduğu ve taraflar arasındaki bu sözleşmenin imzalandığı tarihte—-davacı tarafın ulaşması ve bilgi edinmesi imkanının bulunduğu; konunun bu yönü ile hukuki değerlendirmesinin yüce mahkemenin takdirinde olduğu; ana taşınmazın——yönleriyle problem olmayan, eksik ifa tespit edilmeyen bir —- olmakla birlikte ——— sebebi — kullanımında zorluklar — durumunda bulunduğu; yukarıda da detaylı anlatıldığı üzere —– kullanımının mümkün olmadığı;—– kullanımlarda ciddi zorluklar, zaman kayıpları ve maddi hasarlı kaza riskleri içerdiği; heyetimizce bu olumsuzluğun taşınmazın — ilişkin açık ayıp olarak değerlendirildiği; bu durum taşınmazdaki dava konusu bağımsız bölümlerin serbest piyasadaki satışını olumsuz yönde etkileyeceği, serbest piyasada, —eksikliğinin taşınmazların değerlerini %5 – %10 seviyesinde olumsuz yönde etkileyebildiğini; dava konusu —– nitelikli bağımsız— dikkate alındığında: kapalı — olmakla birlikte —— gündelik kullanımının zorlukları, ana taşınmaz bünyesinde —- imkanlarının da çok kısıtlı olması hususları sebebi ile taşınmazların satış değerlerinin %65 oranında olumsuz etkileneceği; sonuç olarak ana taşınmazın — projesine uygun olarak yapılmış olması ve davacı tarafın satın alma aşamasında onaylı mimari projeye ve ilgili diğer tüm resmi evraklara ulaşma imkanı olmasının satın alma işleminin şartlarının gerçekleşmiş olması yönüyle yeterli görülüp görülemeyeceğinin mahkeme takdirinde olduğu, mahkeme takdirinin olumsuz/yetersiz olması durumunda dava konusu taşınmazların mimari yönü ile açık ayıp olarak değerlendirdiğimiz olumsuz ——- kullanımları sebebi ile dava konusu taşınmazların satış bedellerinin %5’i oranında —- kesintisinin yapılması gerektiği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce taraf itirazlarının değerlendirilmesi amacıyla aldırılan 07/09/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; maddi tazminat yönünden teknik inceleme neticesinde keşif esnasında, davacı tarafından iddia edilen ayıplara rastlanmadığı beyan edilmiş; ancak——- nedeniyle —–açısından ———belirtilmiş olsa da bu noktada —- belirlenen “——- açısından ne anlaşılması gerektiğinin irdelenmesi gerektiği, ——–eser sözleşmesinde “—– ——-sözleşme bedelinden indirim yapılmasını isteme hakkının karşılığı” olarak tanımlandığı, satım sözleşmesinde ayıba ilişkin seçimlik hakların, TBK m. 227; eser sözleşmesinde ayıba
ilişkin seçimlik hakların ise TBK m. 475 hükmünde düzenlendiği; benzer şekilde her iki hükmün 2. bendinde de —-hak olarak düzenlendiği, anılan ——kararında — kesintisinin, eser sözleşmesinde ayıba ilişkin seçimlik haklardan “indirim isteme” hakkının karşılığı olduğu belirtildiğinden, bunun, satım sözleşmesi bakımından da yine aynı hakkı tanıyan TBK m. 227, b. 2 hükmü kapsamında alıcının “indirim isteme” hakkının karşılığı olduğu, halbuki dava dilekçesinde davacının, ayıba karşı seçimlik haklarından TBK m. 227, b.2 hükmünde düzenlenen “indirim isteme” hakkını değil, TBK m. 227/II hükmüne (“Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.”) göre (TBK m. 112 hükmünce) maddi zararının ödenmesini istediği; TBK m. 227/II hükmünde düzenlenen genel hükümlere göre tazminat isteme hakkını seçtiği, teknik — esnasında davacı tarafından iddia edilen ayıplara rastlanmadığı beyan edilmekle birlikte davacı tarafından talep edilen maddi zararın TBK m. 227/II hükmünce istenemeyeceği yönünde kanaate varıldığı; ancak taleple bağlılık ilkesi gereğince TBK m. 227, b.2 hükmünde düzenlenen “ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme” hakkını seçmemiş davacının, teknik heyetçe belirlenen — kesintisine hak kazanıp kazanmayacağı hususunda ve diğer hususlarda takdirin mahkemede olduğu, manevi tazminat yönünden ise davacı tarafından ayıplı —-nedeniyle kişilik hakkının zedelenmesinden bahisle manevi zarar tazminat olarak —ödenmesini talep etmiş olup borcun gereği gibi ifa edilememesi halinde TBK m. 114/II hükmünün TBK m. 58/I hükmüne atfı dolayısıyla manevi zararın tazmini için —– görüleceği üzere üzüntünün manevi tazminat gerektirebilmesi bakımından kişilik hakkının ihlali sonucu oluşması gerektiği, dolayısıyla somut olayda üzüntü, acı, ızdırap, -kişilik hakkının ihlali sonucu değil, malvarlığı hakkının ihlali sonucu doğduğundan ve TBK m. 58/I hükmünde sayılan manevi tazminat koşullarının gerçekleşipgerçekleşmediğinin irdelenmesi gerektiği, bu kapsamda manevi tazminat talep edilebilmesi için kişilik hakkına hukuka aykırı tecavüzle, yani borca aykırı bir davranışla manevi zarar —-vaki tecavüzden duyulan acı, elem ve ızdırap) arasında uygun illiyet (nedensellik) bağı bulunması gerektiği, tüm bu açıklamalar çerçevesinde kanun ve doktrin uyarınca sözleşme ihlali dolayısıyla manevi tazminata hükmedilmesi için kişilik haklarına saldırının olması zorunlu olduğundan huzurdaki davada bu unsurun gerçekleşip gerçekleşmediği; HMK m. 194(1) hükmünce davacının iddia ettiği olayların kişilik hakkını ihlal ettiği hususunu somutlaştırıp somutlaştırmadığı hususu ile faiz değerlendirmesinin mahkeme takdirinde olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
ISLAH:
Davacı vekilince sunulan —– olarak talep ettiği maddi tazminatı 170.173,13 TL artırarak maddi tazminata yönelik talebini 180.183,13 TL üzerinden ıslah etmiş, gerekli harcı depo etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME ve GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre tarafların edimlerini eksiksiz yerine getirip getirmediği ,ayıplı ve eksik ifa bulunup bulunmadığı, bulunması halinde davacının maddi zararı nedeniyle talep edebileceği maddi tazminat ile manevi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Kural olarak, eserin sözleşmeye uygun olarak tamamlanıp teslim edildiğini ispat yükü yüklenicidedir. TMK’nın 6. maddesinde düzenlenmiş olan genel ispat kuralından çıkarılan bu sonuç,—– çok kararında ——- eser sözleşmelerinde eserin teslimini, sözleşmeye ve tekniğine uygun olup olmadığını kanıtlamak yükleniciye aittir.” şeklinde ifade edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 189/1. maddesi hükmüne göre; taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir. Aynı kanunun 190/1.maddesi uyarınca ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Anılan kanun maddelerinden teslim edilen eserin ayıplı ve/veya eksik olduğunun ispat yükünün davalı iş sahibine ait olduğu sonucu çıkmaktadır. Nitekim İçtihatlarda, —-bu doğrultuda tutum sergilediği görülmektedir. “Eser sözleşmesine dayalı ilişkilerde eserin teslim edildiğini ispatlama yükümlülüğü yüklenicide, eserin ayıplı olduğu iddiası ve bedelin ödendiğini ispatlama yükümlülüğü ise iş sahibindedir.—–
Eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Dosyada zaman aşımı itirazında bulunulduğu zaman aşımı itirazının yerinde görülmemesi nedeniyle davayı devam edilmekle ,davacının tanık dinletme talebinde bulunduğu davanın mahiyeti miktarı HMK 202 ve devamı maddeleri uyarınca tanık dinlenmemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında iki kez keşfe gidildiği iki farklı heyetten alınan bilirkişi raporlarında ; dava dosyasına sunulan değişik iş dosyalarında ve dava dilekçesinde belirtilen—- keşif esnasında bulunmadığı (veya giderilmiş olduğu) bu nedenlerle de dava konusu edilen bağımsız bölümler ve bu bölümlerle ilişkili binanın ortak alanlarında ayıplı veya eksik imalat bulunmadığı, değerlendirme bölümünde detaylı şekilde açıklandığı üzere –bölümünün onaylı—- ve ana taşınmazın yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesinin bulunduğu, —-ve onaylı — tarihinin taraflar arasındaki satış sözleşmesi tarihinden önceki tarihli olduğu ve taraflar arasındaki bu sözleşmenin imzalandığı tarihte bu belge ve projelere davacı tarafın ulaşması ve bilgi edinmesi imkanının bulunduğu ayıp ve eksik imalatın bulunmadığı —- eser sözleşmesinde — kesintisi”nin “eksik ve ayıplı imalat karşılığında
sözleşme bedelinden indirim yapılmasını isteme hakkının karşılığı” olarak tanımlandığı, satım sözleşmesinde ayıba ilişkin seçimlik hakların, TBK m. 227; eser sözleşmesinde ayıba ilişkin seçimlik hakların ise TBK m. 475 hükmünde düzenlendiği; benzer şekilde her iki hükmün 2. bendinde de “indirim isteme hakkı”nın seçimlik hak olarakdüzenlendiği, anılan Yargıtay —- kararında — kesintisinin, eser sözleşmesinde ayıba ilişkin seçimlik haklardan “indirim isteme” hakkının karşılığı olduğu belirtildiğinden, bunun, satım sözleşmesi bakımından da yine aynı hakkı tanıyan TBK m. 227, b. 2 hükmü kapsamında alıcının “indirim isteme” hakkının karşılığı olduğu, halbuki dava dilekçesinde davacının, ayıba karşı seçimlik haklarından TBK m. 227, b.2 hükmünde düzenlenen “indirim isteme” hakkını değil, TBK m. 227/II hükmüne (“Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.”) göre (TBK m. 112 hükmünce) maddi zararının ödenmesini istediği; TBK m. 227/II hükmünde düzenlenen genel hükümlere göre tazminat isteme hakkını seçtiği, teknik heyetçe keşif esnasında davacı tarafından iddia edilen ayıplara rastlanmadığı beyan edilmekle birlikte davacı tarafından talep edilen maddi zararın TBK m. 227/II hükmünce istenemeyeceği yönünde kanaate varıldığı; ancak taleple bağlılık ilkesi gereğince TBK m. 227, b.2 hükmünde düzenlenen “ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme” hakkını seçmemiş davacının, teknik heyetçe belirlenen —- kesintisine hak kazanıp kazanmayacağı hususunda ve diğer hususlarda takdirin mahkemede olduğu bildirilmekle kök ve ek raporların karar vermeye yeterli ve denetime açık olduğu, raporlar arasında çelişki bulunmadığı, imalatların projeye uygun olduğu ,sözleşmede — ilgili bir madde bulunmadığı, ayıp bulunmadığının sabit olduğundan —– dikkate alınarak — kesintisinin ayıplı ve kusurlu işlerin varlığı halinde mümkün olacağından somut olayda ayıplı ve kusurlu işlerin varlığının bulunmaması nedeniyle nesafet kesintisine hükmedilmemiştir. Usul ve yasaya uygun kök ve ek raporlar hükme esas alınarak davacının maddi ve manevi bir zararı bulunmadığından maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70 TL peşin harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan —- ile ıslah harcı olarak yatırılan 2.907,00 TL harçtan karşılanarak bakiye 3.167,85 TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı—- tarafından yapılan —– yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı —– verilmesine,
5-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettiğinden —- uyarınca belirlenecek — vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6—–arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı.