Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/131 E. 2021/628 K. 06.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/131 Esas
KARAR NO : 2021/628
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/09/2019
KARAR TARİHİ : 06/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında cari hesap ilişkisi mevcut olduğunu ve—- tarihleri arasını gösterir cari hesap ekstresinden — tarihi itibariyle toplam —davalının borcunun bulunduğunu, borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için, davalı aleyhine —— ile icra takibi yapıldığını, davalı borçlunun takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinin de sonuçsuz kaldığını beyanla, davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava konusu talep ve iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı tarafın dava konusu talep ve iddiaları zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketle, davacı şirket arasında sözleşmesel bir ilişki gerçekleştiğini, davacı tarafın müvekkili şirkete satıp teslim ettiği bir mal olmadığı gibi, sunduğu bir hizmette bulunmadığını, müvekkili şirketin adresi—– olduğunu, takipte ——— icra müdürlüklerinin yetkili olduğunu, yetkisiz icra müdürlüğünden başlatılan takipte de yetkiye itiraz edilmiş olup, mahkemenin de bu sebeple yetkisiz olduğunu, davacının, müvekkili şirketle ticari bir ilişkiye girdiğini ispat edemediğini, huzurda görülen davanın Ticaret Mahkemesinde ikame edilmesi hukuka aykırı olduğunu, davanın görev yönünden reddini talep ettiklerini, davacının haksız yere müvekkili şirket hakkında icra takibi başlatmış, müvekkili şirketi ——— ortamında borcunu ödemeyen şirket durumuna düşürdüğünü, bu sebeple dava konusu icra takibinin % 20’sinden az olmamak üzere davacı tarafın müvekkili şirkete karşı kötü niyet tazminatından sorumlu tutulmasını talep ettiklerini beyanla, zamanaşımı, husumet, yetki ve görev itirazlarının kabulüne, davanın reddine, dava konusu icra takibinin % 20’sinden az olmamak üzere davacı tarafın, müvekkili şirkete karşı kötüniyet tazminatından sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, ————- sayılı dosyası icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —— sayılı dosyası takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya —- tarihinde tebliğ edildiği; davalı borçlu tarafından —- tarihli itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın —– tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi —- tarafından hazırlanan —– havale tarihli bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığı, hüküm kurmak için yeterli olmadığı anlaşıldığından ikinci kez bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi —- tarafından hazırlanan —– tarihli raporda ,”Davacı yanın —- yılına ait ticari defterlerin incelemeye tabi tutulduğunu, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu ve sahibi lehine delil kabiliyeti bulunduğunu, davacı tarafın —-yılında davalı adına düzenlendiği ve beyan sınırını aşan – adet faturayı dönem BS formu ile beyan ettiğini ve faturaların — hariç tutarının — olduğunu, davacı tarafın — tarihli kapanış fişine göre— tutarındaki bakiye varlığını koruduğunu, davalı taraf kayıtlarına göre takip tarihi — itibariyle davacının davalıdan — alacaklı olduğu, daha sonra —- tutarındaki fatura ile alacak tutarının dava tarihi—– ulaştığının görüldüğünü, davalı tarafın—- davacı tarafından adına düzenlenen ve beyan sınırını aşan—aturayı ilgili dönem Ba Formu’nda beyan ettiğini ve faturaların — toplam tutarı — olduğu, davacı tarafın —- yıllarına ait ticari defterlerinin tasdiklerinin yasal süreleri içerisinde yapıldığı, tarafların muhasebe kayıtlarının birbiriyle uyumlu olduğu, davacının davalıdan takip tarihi —-olduğu , dava tarihi——ulaştığı, her iki tarafın Ba-Bs Formlarının incelenmesi sonucunda beyan sınırını aşan —– adet faturayı ilgili dönem Ba-Bs Formlarında beyan ettikleri, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222/3. Maddesinde ” İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Değişik 28.07.2020T. 7251 Sy. Kanun-23.madde)yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.—— Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Davacı vekilinin mahkememize vermiş olduğu bila tarihli dilekçesi ile, icra dosyasında; davalıdan talep edilen —- alacağa ilişkin, davalı tarafından — kabul edilmiş olduğunu, —– kısma itiraz edildiğini, her ne kadar dava dosyamızda sehven tüm dosya meblağı harca esas değer olarak gösterilmiş ise de davanın bilirkişi raporları ile sübuta ermesinden sonra davalı tarafından — asıl alacak üzerinden hesaplama yapıldığı ve — tarihli uyarınca kapak hesabı uyarınca ——— icra dosyasına ödeme yapıldığını, dava konusuna dahil olan —- asıl alacak yönünden ihtilaf ödeme ile sona erdiğinden , bu meblağ yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmasını, bakiye — üzerinden itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Ancak dava dilekçesinin tetkikinde harca esas değerin —– olduğu, icra dosyasına yapılan itirazın iptalinin istendiği, kısmi itiraz talebi veya kısmi olarak itirazın iptaline ilişkin herhangi bir beyan olmadığı anlaşılmıştır. İtirazın iptali davasının şartları hukuki yarar, geçerli bir icra takibi, süresi içinde yapılmış bir itiraz ve davanın bir yıllık süre içinde açılmasıdır. Somut dosyamızda davalı tarafından borca kısmi itiraz ettiği, itirazın geçerli olduğu, icra müdürlüğünce takibin kısmi olarak durdurulduğu ve davacının kısmi itiraza konu alacak bakımından hukuki yararı bulunmadığı anlaşılarak —— ‘lik alacak yönünden davanın usulden reddine karar verilmiştir. Her ne kadar davacı vekili tarafından karar celsesinde davalının —– ödeme yapıldığı beyan edilmiş ise de dava açılırken bu miktar yönünden hukuki yararı bulunmadığından bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır.
— tarihli bilirkişi raporunda — faturanın tarihinin —- olduğunun tespit edildiği, icra takibinin ise ——– tarihli olduğu dikkate alındığından takip tarihinde henüz kesilmemiş bir fatura, doğmamış bir alacağın takibe konu edilemeyeceği, her takibin veya davanın açılış tarihlerine göre değerlendirilmesi gerektiği, —— fatura yönünden davacının davalıdan takip tarihi itibariyle alacaklı olmadığı anlaşıldığından bu fatura yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “ Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davalı, davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu nedenle de davalı tarafın kötüniyet tazminatının da reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı borçlunun ——dosyasına kısmen itiraz ettiği ve takibin kısmen durdurulduğu anlaşıldığından davacı tarafın itiraz konusu olmayan —— talep yönünden hukuki yararı bulunmadığından, H.M.K.nun 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereğince DAVANIN USÜLDEN REDDİNE,
2-Talep konusu olan 5.121,20 TL yönünden ise davanın REDDİNE,
3-Davalının şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
4-Karar harcı 59,30-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 355,73 TL harcın mahsubu ile artan 296,43-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi ücreti yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ———- bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ———- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/07/2021