Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1181 E. 2022/900 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/1181 Esas
KARAR NO: 2022/900
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2019
KARAR TARİHİ: 27/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin —- yılından bu yana davalı şirketin muhtelif projelerinde—–üçüncü şahıslarla kira sözleşmeleri yapılması,—— kiralanması, bunlarla ilgili projeler hazırlanması, aplikasyonlar yapılması, ——– işlemlerin takibi, gerekli izinlerin alınması, vs. konularında davalı şirkete hizmet vermekte olup, müvekkili tarafça gerçekleştirilen bir kısım hizmetlerin ve davalı adına muhtelif kurum ve kuruluşlara ödenen bir kısım paraların bedellerinin halen müvekkili şirkete ödenmemiş olduğunu, müvekkili şirketin gerçekleştirdiği bedeli ödenmeyen hizmet ve işlerin tüm bu alacakları toplandığında ortaya —– bir borç çıktığını, bu amaçla taraflarınca davalı şirkete —- İhtarnamesinin keşide edildiğini ve —– tarihinde tebliğ ettirilmiş olduğunu, davalı şirketin ise işbu İhtarnamenin ardından, borçlarından sadece —— tutarında kısmi bir ödeme gerçekleştirmiş, bakiye borcunu ise ödememiş olduğunu, taraflarınca zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmuş ise de bundan da herhangi bir müspet sonuç elde edilemediğini beyanla; Fazlaya ve sair konulara dair dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulü ile toplam ——İhtarname tebliğ tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya usul ve zamanaşımı yönünden itirazları olduğunu, esasa ilişkin olarak ise davacı Şirketin, müvekkili şirket ile olan çalışmalarının ——- yılından itibaren devam ettiğini belirtmiş olduğunu, bu kapsamda davacının da malumu olduğu üzere müvekkili şirket, davacının bahsettiği nitelikteki tüm işlerde hizmet aldığı kişi ve kuruluşlara ancak ana yükleniciden —— ödeme aldığı takdirde ödeme yapmakta ve hatta sözleşmelerini de buna göre düzenlemekte olduğunu, davacının taleplerinin öncelikle bu kapsamda değerlendirilmesini talep ettiklerini, öncelikle davacının, davasını somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve dava dosyasına ve müvekkili şirkete dava dilekçesinin ekinde bahsettiği hukuki ilişkinin dayanağı olacak sözleşmelerini sunmadığını, müvekkilinin ——— alanda —— sözleşme kapsamında, sözleşmelerde ana yüklenici, işverene karşı olan borç ve yükümlülüklerini bir veya birden fazla alt yükleniciyle devretmekte ve onlar aracılığıyla yerine getirmekte ve işverenden ödeme almadan alt yüklenicilerine ödeme yapmamakta olduğunu, dolayısıyla hiçbir şekilde iddiaların kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili şirketin herhangi bir tutar bakımından ana yüklenicilerden ödeme almaksızın davacıya ödeme yapma yükümlülüğü bulunmamakta olduğunu beyanla davacının taleplerinin zamanaşımına uğraması sebebiyle öncelikle usulden reddine, davanın esastan reddine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında kurulan sözleşme kapsamında oluşan alacağın tahsili amacı ile açılan alacak davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından verilen raporda özetle; ” Davalı tarafın —— yıllarına ticari defter ve belgelerinin incelendiğini, ticari defter ve belgelerin yasalara uygun olarak tutulduğunu,—- yılında davacı şirketçe davalı şirketi toplam değeri—– bedelli faturalar kesildiğini, vergi dairesinden celp edilen ba bs formlarının tetkikinde davacı şirketin davalı adına —- olarak bildirdiği, davalı şirketin yine davacı adına —- bildirimde bulunduğu, arada bir adet belgeden kaynaklı —- bedelin bulunduğu, —- yılında tarafların ba formu beyanı işleminini bulunmadığı, Davalı şirketin —- konu işbu Fatura bedelini —–Tarihinde Davacı Şirkete ödemiş olduğunun tespit edildiğini, Davacı Şirketin — asıl alacak talebi üzerinden harçlandırarak davalı şirket aleyhine ikame etmiş olduğu işbu alacak davasında; Mevcut verilerle, dava dilekçesinde açıklanan —- alacağı bulunduğunu söylemenin mümkün olmadığı ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi heyetinden alınan ek raporda özetle; “Dava dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile tarafların ibraz edilen Ticari Defterlerindeki kayıtları ve Müstenidatları üzerinde yapılan inceleme sonucuna göre, Davacı Şirketin—- asıl alacak talebi üzerinden harçlandırarak davalı şirket aleyhine ikame etmiş olduğu işbu alacak davasında; tanzim edilen —- tarihli kök bilirkişi raporumuzda da açıklandığı üzere “mevcut verilerle, dava dilekçesinde açıklanmış bulunan —– davacı şirketin davalı firmadan alacağı bulunduğunu söylemenin mümkün olmadığı” şeklinde rapor sunulmuştur.
Davacı şirketin faaliyet adresinin —- da olduğundan, —— Asliye Ticaret Mahkemesinden talimat yolu ile davacı tarafın defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor tanzimi istenmiştir.
Talimat Mahkemesince alınan raporda özetle; “Davalının—— yılına ilişkin defterlerinin kağıt ortamında tutulduğu, 6102 s. TTK’nin 64/3 maddesi ve devamı maddelerde belirtilen tasdik şartlarına uygun olduğu, Davacının ticari defter kayıtlarına göre, —– isimli hesaptan dolayı davacının davalıdan — alacaklı olduğu, bu alacak bakiyesinin davacı tarafından davalının —- ve hesabına üçünçü şahıslara yapılan ödemelerden kaynaklandığı, davacının ise bu alacak için —- talepte bulunduğu, Davacı tarafça dava dilekçesinde listelenen iş bu davanın konusunu teşkil edilen ——- davacı tarafça davalı adına fatura/faturalar kesilmediği, bu nedenle davacıya ait ticari defterlerde dava konusu hizmet ifalarıyla ilgili borç/alacak kaydı bulunmadığı, dolayısıyla davacının davalıdan borç/alacak bakiyesi bulunmadığı, bunun nedeninin Huawei’in tamamen kendi kontrolünde bulunan farklı bir faturalandırma ve ödeme prosedüründen kaynaklandığının davacı tarafça iddia edildiği, bu iddianın ispatının davacının ticari defter kayıtlarından tespit edilmesinin mümkün olmadığı,” şeklinde rapor sunulmuştur.
Talimat mahkemesinden alınan ek raporda özetle; “Davacının—- yılına ilişkin defterlerinin kağıt ortamında tutulduğu, 6102 s. TTK’nin 64/3 maddesi ve devamı maddelerde belirtilen tasdik şartlarına uygun olduğu, davacının ticari defter kayıtlarına göre, davacı tarafça davalının nam ve hesabına üçünçü şahıslara—- yapılan ödemelerden dolayı —– alacaklı olduğu, davacı talebinin ise —- olduğu, davanın konusunu oluşturan ve davacı tarafça talep edilen 2. madde dışındaki diğer alacakların tamamı için davacı tarafça davalı adına fatura düzenlenmediği, bunun nedenin ise, ——- tamamen kendi kontrolünde bulunan farklı bir faturalandırma ve ödeme prosedüründen kaynaklandığı, bu hizmetler için fatura kesilmediğinden ve olmayan faturaların davacının ticari defter kayıtlarında da yer almamasının doğal olduğunun davacı şirket yetkilisi tarafından beyan edildiği, hizmetin ifa edildiğin dair ayrıntılı açıklamaların ve belgelerin ise davacı tarafça dosyaya sunulan —– içinde olduğu, davacı tarafça dosyaya konulmak üzeri bilirkişiliğime sunulan —–içindeki bilgiler davacının davalıya yaptığı hizmetleri gösteren e-mail kayıtları ve bilgisayar ortamındaki yazışmalardan ibaret olduğundan ve —— içindeki bilgiler uzmanlık alanı dışında olduğundan inceleme imkanı olmadığı, tarafların inkar tazminatı talepleri ile nihai takdirin Mahkemeye ait olduğu, ” şeklinde rapor sunulmuştur.
İspat yükü ile ilgili genel kuralı düzenleyen TMK’nın 6. maddesine göre; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” İspat yükü kenar başlıklı HMK’nın 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Belirtilen yasa hükümleri karşısında, alacağın tahsili için girişilen icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü davacı alacaklıya aittir. Bununla birlikte itirazın iptali davasında davalı borçlunun ödeme savunmasında bulunması ya da borcu ortadan kaldıran diğer itirazları ileri sürmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek ve davalıya geçecektir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığı gerekir.
Somut olayda yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığından ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerindedir. Tarafların ticari defterlerine göre alacak-borç ilişkisine rastlanılmamıştır. Davalı defter kayıtlarına göre de —- yılından devreden —– alacağı bulunduğu, bu alacak için de —– talepte bulunulduğu, bu faturaların da davacı tarafınndan davalı lehine kesilmediği belirlenmiş ise de bu alacaklara ilişkin davacı defterlerinde kayıt bulunmadığı, her iki tarafın ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı bu sebeple de davacı ticari defterlerinin lehine delil olarak değerlendirelemeyeceği anlaşılmıştır. Dosya kapsamında alacağın varlığını ispat edecek bir sözleşme, fatura olmadığı anlaşılmıştır. Davacı taraf fatura olmamasının sebebini davalının farklı faturalandırma ve ödeme prosedüründen kaynaklandığını iddia etmiş ise de bu iddiasını ispata elverişli bir delil bulunmamaktadır. Bilirkişiler tarafından davacı tarafından dosyaya sunulan—- alanına girmediği için değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiş ise de —– tetkikinde bir takım aplikasyonlar, mail yazışmaları bulunduğu görülmekle bunların da tek başına alacağın varlığını ispata elverişli olmadığına kanaat getirilmiştir.
Kural olarak ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse son çare olarak yemin deliline başvurulması gerekmektedir. Yemin teklifine dayanan taraf bunu dava dilekçesinde veya cevap dilekçesinde açıkça belirtmesi gerekir. Mahkeme ancak bu halde (dava dilekçesinde veya cevap layihasında yemin deliline dayanıldığının bildirilmesi halinde) yemin teklifini hatırlatmakla yükümlüdür. Davacı taraf yemin deliline de başvurmamıştır. Tüm bu nedenlerle, davada ispat külfeti üzerinde davacının iddiasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 80,70-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.543,73 TL harcın mahsubu ile artan 2.463,03-TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 23.342,77-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ————- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/12/2022