Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1153 E. 2021/395 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/1153 Esas
KARAR NO : 2021/395
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2019
KARAR TARİHİ : 20/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin çevre bilimleri ve yazılımlarının toplam ticareti alınında faaliyet gösterdiğini, Müvekkil şirket tarafından davalı şirkete bir takım mal ve hizmet teslimi ve tedariki sağlandığını, karşılığında—– bedelli E fatura keşide edilerek davalı şirkete iletildiğini, tutarın ödenmesi konusunda yapılan görüşmelere rağmen davalı şirket tarafından ödeme taleplerinin kabul görmediğini, alacağın tahsili amacı ile ——- dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalı borçlu şirketin takibe itiraz ederek takibin durdurulduğunu, yapılan arabulculuk görüşmelerinin de sonuçsuz kaldığını beyanla, davanın kabulü ile itirazı iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine %20.den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket ile davacı şirket arasında uzun yıllardır süre gelen ticari ilişkinin bulunduğunu, tarafların karşılıklı olarak satış yapmakta ve hizmet sunduklarını, taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğunu, müvekkilinin cari hesap ilişkisine dayalı borcunu ödediğini, davacı şirketin piyasadaki dalgalanmalar ve fiyat farkından kaynaklanan fiyat farklarını karşılıklı olarak talep ettiklerini, bu taleplere istinaden sözleşme uygulandığını, davacını kendi satış piyasasının bozulmaması için faturaları yüksek fiyattan kestiğini, sonrasında müvekkil şirketin değişen piyasa şartlarından dolayı müvekkil şirket tarafından fiyat farkı faturası kestiğini, alacaklı şirketçe bu faturaların kabul edilmediğini,—- yıllarına ait tüm faturaların fiyat farkı değerleri hesaplandığında müvekkil şirketin davacı şirketten ——- alacaklı konumunda olduğunu beyanla, davanın reddine, davacının %20 den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle——– davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini—— amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —- dosyasının incelenmesinde; — tarihinde davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya—- tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından—- tarihli itiraz dilekçesinde Borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın —— tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
—- davalının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda,”—- yılına ait ticari defterlerin incelemeye tabi tutulduğunu, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu, davalı yan ile arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalı şirket kayıtlarına göre davacının davalı şirketten —- tarihi itibari ile alacağı, —– olduğunu, iki şirket arasındaki fark —- fark tutarının —- maddesinden kaynaklandığının” tespit edildiği, mahkememizce davacının ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunda ise, “Davacı yanın —- yıllarına ait ticari defterlerin incelemeye tabi tutulduğunu, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu, davalı şirketin alacağının —- dönemlerindeki faturaların ödenmeyen kısımlarından kaynaklandığının anlaşıldığını, dava konusu—- tutarındaki fatura işleminden sonra da davacı ve davalı şirket arasında fatura ve ödeme işlemlerinin gerçekleştiğini, davalı tarafça yapılan ödemelerin fatura tutarları ile bire bir uyumlu ödemeler olmadığı — bakiye alacağının tamamının —- dava konusu ödenmeyen kısmından kaynaklandığının mümkün olmadığını, irsaliyelerde teslim alan kısmında —- tutarındaki 1 adet faturaya ilişkin malın davalıya teslimine ilişkin ——- numarası bulunmadığı için kargo şirketinden teyidinin yapılamadığını, davacı şirket yetkililerince davalı firmanın yetkililerinin yönlendirmesiyle teslimatların gerçekleştiğine ilişkin mail yazışmalarının sunulduğunu,—— BS/BA formlarında davcı şirketin —- ticari defterlerinde kayıtlı tüm faturaların dava konusu fatura da dahil davalı şirketçe kabul edilip BA formu ile vergi dairesine bildirildiği, davalının beyan ettiği BS formlarının davacı şirket defterleri ile uyumlu olduğunun anlaşıldığını, ticari defter ve belgelerin davacı şirket lehine delil niteliğine sahip olduğu, —- tutarındaki alacağın davalı şirket adına düzenlenen —- tutarındaki fatura ve sonrasında düzenlenen faturaların ödenmemiş kısmından kaynaklandığının tespit edildiği, —-faturanın davalı şirketçe kabul edildiği vergi dairesine beyan edildiği durumun davalı şirketin BA formu ile teyit edildiği, yalnızca — faturada takip numarası bulunmadığı için teyidin yapılamadığı, tüm faturaların mal tesliminin gerçekleştiğini, ispatlayıcı belgelerin sunulduğu, davacını mal sevkiyatı yönünden—- alacağın ispat edildiği ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Davacı ticari defterlerine göre davacının davalıdan— alacaklı olduğu, davalının kendi defterlerine göre de —- olduğunun tespit edildiği, tarafların BA/BS formlarının birbiriyle uyumlu olduğu, alacağın taraflar arasındaki— fatura ve bu faturadan sonra kesilen faturalardan kaynaklandığı,—- faturanın davalı tarafında BA formuyla vergi dairesine bildirildiği, bu faturadan sonraki faturalara yönelik mal teslimlerinin —– raporları ve mailler ile sabit hale geldiği, sadece — fatura için —-bulunmadığı, ancak davalının kendi ticari defterlerinin davacının ticari defterleriyle uyumlu olduğu nazara alındığında —- faturada yer alan malların da davalıya teslim edildiği kanaatinin oluştuğu, davalının davaya konu alacağın şifahi görüşmeler ve teamül gereği piyasadaki dalgalanmalar sebebiyle kesilen fiyat farkı faturaları olduğu iddiasını somut deliller ile ispat edemediği bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın kabulü yolunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Her ne kadar davanın kısmen kabulüne şeklinde hüküm kurulmuş ise de davacının mahkememiz dosyasında işlemiş faize ilişkin talebi bulunmadığı, sehven işlemiş faiz talebinin reddine şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmakla kısa karar ile gerekçeli karar arasında uyumsuzluk meydana getirmemek üzere düzeltme yapılmamış ancak yargılama gideri, harç, vekalet ücreti hesabı tam kabul üzerinden yapılmıştır.
HMK’nun 19.maddesinde; “(1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.
(2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
(3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
(4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” hükmü yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, kesin yetki kuralının sözkonusu olmadığı, icra dairesinin yetkisine itiraz edilmediği ancak dava açılması üzerine mahkemenin yetkisine itiraz edildiği, davacı şirket yerleşim yeri adresinin ——davalı şirket yerleşim yeri adresinin——— uyuşmazlık konusu değildir.
Dava konusu uyuşmazlıkta para alacağı sözkonusu olduğundan TBK’nun 89.maddesi gereğince ve HMK’nun 10.maddesi gereğince alacaklının ikametgahı ile HMK’nun 6.maddesine göre genel yetki kuralları gereğince davalı tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Alacaklı davacı ikametgah adresinin bulunduğu yetkili ——-mahkemelerinde dava açtığından davalı tarafın yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-Davalının ——yapmış olduğu itirazının iptali ile, takibin – —- alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %19,50 oranında ticari faiz işletilmesine, işlemiş faiz talebinin reddine,
2-Alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 3.048,24 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 478,22 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.570,02 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 478,22 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 520,62 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 95,75 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.300,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.395,75 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.601,09 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde—- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/04/2021