Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1113 E. 2022/162 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/1113 Esas
KARAR NO: 2022/162
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 25/12/2019
KARAR TARİHİ: 08/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili— dava dışı borçlu —- akdedilen —– gereği kredi kullandırıldığını, davalı—- borçtan müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, kredinin geri ödenmemesi üzerine taşıt kredi ve rehin sözleşmesinden kaynaklanan alacağın — İhtarnamesi ile kat edilerek borcun ödenmesinin dava dışı borçlu ve davalı kefile ihtar edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine dava dışı asıl borçlu — hakkında menkul rehininin paraya çevrilmesi yoluyla — dosyası ile, davalı — hakkında ise ilamsız icra takibine—– icra takibine başlandığını, davalı müşterek tarafından borcun tamamına, faizine ve ferilerine itiraz ettiğini, iş bu huzurdaki davaya konu İcra dosyası, rehin dosyası ile tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla açıldığını, rehinli dosyadan satılan aracın satış bedelinin dosya borcundan düşüldüğünü ve kaları tutar üzerinden itirazın iptalinin istendiğini, yasa gereği arabulucuya başvurulduğunu, ancak herhangi bir anlaşmaya varılamadığını, davalıların itirazının mesnetsiz olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının— sayılı dosyasından —-takip bakiyesine yaptığı itirazın — dosyasından sağlanan tahsilat düşüldükten sonra ——üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işlemiş temerrüt faizi üzerinden yapılan takibin devamına, asıl alacağın % 20 sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dışı firma ile davacı arasında imzalanan —- belirlenen akdi ve temerrüt faizinin kanuna aykırı olarak belirlendiğini, Davaya konu kredi borcunun asıl borçlusunun —- olduğunu, dava dışı borçlu firmanın konkordato sürecinde olduğunu ve firma hakkında —- yıllık kesin mühlet kararı verdiğini, mahkeme kararı ile satışı yasaklanmış rehinli malın davacı bankaca açık mahkeme kararına rağmen satışını yaptığını ve bu satışla İlgili olarak davalı tarafın bilgilendirilmediğini, bu nedenle de satışın hiçbir aşaması hakkında bilgi sahibi olmadıklarını, davacı tarafın dava dilekçesine taraflar arasında imzalanan rehin sözleşmesini, cari hesap ekstrelerini ve ihtarnameleri sunmadığından, sözleşmedeki imzaların doğruluğunun teyit edilemediğini ve bu nedenle haksız ve dayanaksız davacı iddialarını kabul etmediğini tarafların ticari defter ve kayıtları ve banka kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, alacağın likit olmadığını ve müvekkilinin temerrüdünün oluşmadığından icra takibinde borca işletilen faiz ve faiz oranına itirazı olduğunu savunarak, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve beyan etmektedir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—– sayılı dosyası icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, ——– sayılı dosyası takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya — tarihinde tebliğ edildiği; davalı borçlu tarafından —- tarihli itiraz dilekçesinde borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, huzurdaki davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan raporda ,” Davacı kurum ile dava dışı asıl borçlu—-firması arasında; —- imzalandığı, —- imzalandığı, Davalı —-sözleşmeleri imzaladığının tespit edildiğini, kredilerin en son—-Taksitlerinin ödendiğini, bu taksitlerin ödenmesi ile kalan anaparaya bakiye borcun — olduğunu, davacı kurumca—- ihtarnamesi keşide edilerek; Dava dışı asıl borçlu —– itibarıyla kat edildiğini, ekli hesap özetinde belirtildiği üzere —- borcun ihtarnamenin tebliğinden itibaren — içinde ödenmesinin, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, Dava dışı asıl borçlu —-davalı —- bitdirdikleri adreslerine gönderilen ihtarnamenin dava dışı borçluya — tarihinde, davalıya ise — tarihinde tebliğ edildiğinin tespit edildiğini, davacı kurumca—- yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek; Dava dışı asıl borçlu —- tarihi itibarıyla kat edildiğini, ekli hesap özetinde belirtildiği üzere — borcun ihtarnamenin tebliğinden itibaren — içinde ödenmesinin, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, Dava dışı asıl borçlu —– bildirdikleri adresine gönderilen ihtarnamenin dava dışı borçluya — tarihinde, davalıya ise — tarihinde tebliğ edildiğinin tespit edildiğini, davacı kurumca —-yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilerek; Dava dışı asıl borçlu — tarihi itibarıyla kat edildiğini, ekli hesap özetinde belirtildiği üzere — borcun ihtarnamenin tebliğinden itibaren — içinde ödenmesinin, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, Dava dışı asıl borçlu — bildirdikleri adresine gönderilen ihtarnamenin dava dışı borçluya — tarihinde, davalıya ise —- tarihinde tebliğ edildiğinin tespit edildiğini, takip tarihinden sonra;
Tahsilde ve tahsil harcında tekerrür etmemek kaydı ile— Paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip dosyası kapsamında; — tarihinde rehinli araçların ihale yoluyla satıldığı, satış sonrası dosyaya toplam — tahsilat sağlandığı, ilgili icra dosyasından icra müdürlüğünce —- verildiğini, kefilin kefalet yönünden sorumluğunun incelenmesinde; Davalı— sözleşmeleri imzaladığı, bu sözleşmelerde kefilin kefalet limitlerinin el yazısıyla —-şeklinde ve kefalet tarihinin el yazısıyla —- olarak belirtildiğinin tespit edildiğini, kefaletin şekil şartlarının TBK ya göre taşıdığının tespit edildiğini, Muacceliyetin ve Temerrüt konusunda yapılan incelemede, söz konusu kredilere ait ödeme planında yer alan—- tarihli ikinci taksitlerinin ödendiği, ancak sonraki taksitlerin ödenmediğinin tespit edildiğini, bunun üzerine davacı kurumca kredi hesabı — tarihinde kat edilerek, alacağın tamamı muaccel hale getirildiğini, bu durumda, dava dışı asıl borçlu firma yönünden — tarihinde muacceliyetin oluştuğu sonucuna ulaşıldığını, söz konusu ihtarnamelerin Müteselsil —- tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamelerde verilen — nedeniyle sürenin — tarihinde sona erdiği, ancak bu süre içinde borcun ödenmediği, bu nedenle de müteselsil kefil — temerrüdün oluştuğunu sonuç olarak; Taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği davacı kurumca davalının müteselsil kefalet verdiği dava dışı asıl borçlu firmaya kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine, davalı aleyhine —— dosyası ile icra takibine geçildiği, davalıların itirazı nedeniyle işbu davanın açıldığı, davacı kurumca İcra takibinde —– adı altında talep edilen —-için ispatlayıcı belge sunulmadığından alacak hesabına dahil edilmediği, Davacı kurumca söz konusu tutara ilişkin ispatlayıcı nitelikte harcama belgesinin sunulması halinde söz konusu tutarın, —- başlığı haricinde tutularak kurumun toplam alacak tutarına dahil edilmesi gerekeceği, taraflar arasında uzlaşmazlık konuları olan;— kapsamında davacının alacaklı olduğu, alacak miktarının raporun — belirtildiği şekilde olduğu, davalının kefaletinin. geçerli olduğu, davalının borçtan sorumlu olduğu ve talep edilen faizin sözleşme ile belirlenmiş bulunduğu, yapılan inceleme ve hesaplama neticesinde, nihai takdir Mahkemeye ait olmak üzere, —- dosyasına yaptığı itirazın — olmasına rağmen, — dosyasından yapılan tahsilat sonrası huzurdaki davada —- üzerinden iptalinin gerekeceği, Davacının icra İnkâr tazminatı talebine ilişkin değerlendirmenin Mahkemenin takdirinde olduğu ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen ek raporda özetle; ” Dava açılış tarihi —- itibariyle hesaplanan toplam alacak tutarının dosyaya sunulmamış masraf belgeleri dahil edilmeden ——- olduğu, davacı kurumca icra takibinde—– ispatlayıcı belge sunulmadığından alacak hesabına dahil edilmediği, yine davacı kurumca icra takibinden sonra yapılan masraflara ilişkin ispatlayıcı belge sunulmadığından bunların da dava açılış tarihi itibariyle yapılan hesaplamaya dahil edilmediği, davacı kurumca söz konusu tutara ilişkin ispatlayıcı nitelikte harcama belgesinin sunulması halinde söz konusu tutarın,—- başlığı haricinde tutularak kurumun toplam alacak tutarına dahil edilmesi gerekeceği, davacı tarafından — tarihinde işbu davanın —- olarak açılmış olduğu, aracın satışından gelen bedelle borcun kapanmamış olduğu ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen ikinci ek raporda özetle; —- itibariyle hesaplanan toplam alacak tutarının —– olduğu, tespit edilen faiz ile talep edilen faiz arasındaki çelişkinin bu tahsilat ile hesaplamalardaki maddi hatalardan kaynaklanmış olabileceği yönünde görüş ve sonuçlarına ulaşılmış olduğu,” şeklinde rapor sunulmuştur.
Bilirkişi tarafından verilen üçüncü ek raporda özetle; — tarihli kök rapora ek olarak davacı vekilinin itirazları, Mahkeme tarafından yapılan görevlendirme doğrultusunda, dava açılış tarihi itibariyle davacının davalıdan — alacaklı olduğu, davacı vekili tarafından ise — üzerinden alacak davası açılmış olduğu görülmüş olmakla birlikte yapılan hesaplama ve değerlendirmelerde nihai takdirin Mahkemeye ait olacağı” şeklinde rapor sunulmuştur.
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır ——-
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye— vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez —-
Dava dışı borçlu —- imzalandığı, Davalı ——— imzaladığı ve kefaletlerinin geçerli olduğu görülmektedir.
İİK’nın 68/b-1. maddesine göre: Sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde bir adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi hâlinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi hâlinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır. Davalının sözleşmede belirttiği adresine davacı tarafca kat ihtarnamesinin tebliğe çıkarıldığı, ihtarnamenin davalıya — tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede ödeme için — gün süre verildiği, davalının—- tarihinde temerrüde düştüğü görülmüştür.
Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, alacağın tahsili amacı ile —–sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan—— raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve temerrüt faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalının itirazında haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
Her ne kadar davalı tarafından yargılamanın aşamalarında esas borçlunun iflas ettiği, iflas sebebiyle davanın tatil edilmesini, dava dışı asıl borçlunun konkordato projesinin onaylandığını, proje kapsamında borcun ödeneceğini, kefalet hükümlerinin sona ereceğini ve davanın konusuz kalacağı beyan edilmiş ise de iflas kararının istinaf incelemesinde kaldırıldığı, iflasın eldeki davayı etkilemeyeceği, konkordato projesinin de davacı alacaklı tarafından kabul edilmediği görüldüğünden davalı tarafın bu yöndeki itirazları yerinde görülmemiştir.
İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.
Eldeki davada, dava konusu nakdi kredi alacağı likit (belirlenebilir) olup, hükme esas asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına talebi ile bağlı kalınarak kabulüne karar verilen asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. ——
Arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf, davada haklı da çıksa haksız da çıksa yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir. Ayrıca davada haklı çıkması halinde lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Bu halde arabuluculuk görüşmesine katılmayan taraf vekalet ücreti alamaz ve yargılama giderini ödemeye mahkum edilir. Davalı taraf usulüne uygun olarak davet edildiği arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından dolayı davanın reddedilen kısmi yönünden de yargılama giderleri üzerinde bırakılmış ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kısmen KABULÜ ile kısmen REDDİNE,
1-Davalı takip borçlusunun—- Sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile; —– üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren — oranında faiz ve faize —- uygulanmasına,
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Kabulüne karar verilen 34.823,53 TL asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar harcı 2.976,75 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 866,64 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.110,11 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 866,64TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 911,04 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine
6-Davacı tarafından yapılan 116,50 TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 916,50 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.465,03 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——- Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/03/2022