Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/109 E. 2020/630 K. 27.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/109 Esas
KARAR N : 2020/630
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/09/2019
KARAR TARİHİ : 27/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil banka ile talep dışı —– arasında akdedilen sözleşme gereği kredi kullandığını, davalılar —— borçtan müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatlarıyla sorumlu olduklarını, kredinin geri ödenmemesi üzerine kredi sözleşmesinde kaynaklanan alacağın ——yevmiye nolu ihtarnamesi ile kat edilerek borcun ödenmesini ihtar edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine davalılar hakkında ———-sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalıların —-tarihinde itiraz ettiklerini yasa gereği arabulucuya başvurulduğunu, ancak herhangi bir anlaşmaya varılamadığını, davalıların itirazının mesnetsiz olduğunu, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları sakla kalmak kaydıyla davalıların———-dosyasına yaptığı itirazlarının iptaline haksız itiraz nedeniyle icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Müvekkillerinin icraya konu ———-olduğunu, davacının asıl borçluya başvurmadan müvekkilleri aleyhine takibe geçtiğini yan asıl borçlunun konkordato ilan ettiğini, davacının hem konkordato dosyasına alacak kaydı yapmasının -hem de konkordato projesine göre yapılacak alacak tahsilini beklemeden aynı alacak yönünde müvekkiller yönünden takip yapmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkillerinin bankanın göndermiş olduğu ihtara yasal sürede itiraz etmiş olduğundan hesap katında bildirilen alacak ve faiz miktarının kesinleşmediğini, bu nedenle temerrüt için gerekli şartların da oluşmadığın, söz konusu alacak likit olmadığından davacının inkar tazminatını talebinin doğru olmadığını, tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, Dava dışı ———– tarafından kullanılan krediye kefil sıfatı ile imza atan davalıların borçtan sorumlu olup olmadığı, sorumluluk miktarının ne kadar olduğu, icra dairesinin yetkili olup olmadığı, icra takibine yapılan itirazın haksız olup olmadıağı ve alacağın likit olup olmadığı hususları üzerine açılan itirazın iptali davasıdır
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —– sayılı takip dosyasının incelenmesinde; — tarihinde davacı alacaklının, davalı borçlular aleyhine ilamsız takiplerde ödeme emri ile icra takibinde bulunduğu, ödeme emrine davalı vekili tarafından —- tarihli itiraz dilekçesi ile itiraz edildiği ve takibin durduğu huzurdaki davanın —- tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından alınan ek ve kök raporda; davalıların ——– yaptıkları itirazda davalı —- asıl alacak, — olmak üzere Toplam — üzerinden iptali yönünde, davalı—– işlemiş faiz, —- alacağı yönünden iptali, davalı —- asıl alacak, —– alacağı yönünde ve davalılar yönelik asıl alacak kısmına —- tarihinden itibariyle —- oranında —- şeklinde rapor düzenlenmiştir
6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır ———–
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez ——
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu alacağın —–tarihli genel kredi sözleşmesine ilişkin olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, dosyada bulunan —– tarihli genel kredi sözleşmesi incelendiğinde, davalıların müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmede imzasının, azami miktarın ve kefalet tarihinin yer aldığı görülmüştür.
Tüm dosya kapsamına göre, davacı ile dava dışı—–arasında kredi ilişkisinin mevcut olduğu, davalılar tarafından verilen kefaletin geçerli olduğu, ancak davalılar tarafından davacı bankaya hüküm altına alınan miktarlar kadar ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine ———–dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalara ve faizine ilişkin açıklama ve değerlendirmelere mahkememizce de itibar edildiği ve davalıların itirazında kısmen haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
Tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydı ile;
A-Davalı takip borçlusu —–yönünden;
———– nolu kredi yönünden yürütülen takibe vaki itirazının — asıl alacak, —–alacağı yönünden iptaline, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibariyle—– uygulanmasına, fazlaya yönelik talebin reddine,
B-Davalı takip borçlusu —-yönünden;
—— nolu kredi yönünden yürütülen takibe vaki itirazının — asıl alacak, — işlemiş faiz, —- alacağı yönünden iptaline, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibariyle —— uygulanmasına,fazlaya yönelik talebin reddine,
C-Davalı takip borçlusu —- yönünden;
—- nolu kredi yönünden yürütülen takibe vaki itirazının — asıl alacak, — işlemiş faiz, —- alacağı yönünden iptaline, kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağa takip tarihinden itibariyle—– uygulanmasına,fazlaya yönelik talebin reddine,
2-Kabulüne karar verilen takibe konu asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
3- Davacı tarafın harçtan muaf olması nedeniyle 54,40 TL başvurma harcı 3.052,52TL karar harcı olmak üzere toplam 3.106,92 harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 246,53 TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.046,53‬ TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 974,24 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davanın kabul edilen kısmı için davacı yararına karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.265,49 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 3.315,57 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara, ödenmesine,
8- Suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin HMK 331. Maddesi uyarınca davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——— Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/11/2020