Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1057 E. 2020/31 K. 08.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/1057 Esas
KARAR NO: 2020/31
DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 19/12/2019
KARAR TARİHİ: 08/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkili olan — sahibi ve yetkilisi olduğu, … İsviçre’de döner üretim sektöründe faaliyet göstermekte olduğunu, halihazırda — en büyük döner üretim tesisinin inşası ve faaliyete geçebilmesi için, davalı firmadan soğutma ünitesi ve ekipman temini, montajı ve devreye alınması için teklif alındığını ve akabinde sözleşme yapıldığını, iş bu sözleşmenin imzalanmasına müteakip, müvekkili olan firmanın davalı şirkete, – tarihimde – ödeme yaptığını, ancak davalı firma -, soğuk oda kapıları, zemin izolasyonu – montaj sarf malzemelerini, -ve – tarihleri arasında teslimi ve kurul umunu tamamlaması gerekmekteyken iş bu teslimatı – tarihinde gerçekleştirdiğini, müvekkili olan firmanın sözleşme gereği— tarihine kadar toplam – Euro ödeme yaptığını, ancak davalı firma hiçbir edimini zamanında yerine getirmediğini, yaşanan aksaklıklar ve sözleşmeye aykırı edimler nedeniyle müvekkili olan firmanın ruhsat alamadığını ve üretime de başlayamadığını, tüm aksaklıklar ve sözleşmeye aykırılıkların giderilmesi için yapılan yazışma ve maillere rağmen sorunlar giderilmeyince, müvekkili olan firma sahibi Sayın — sorunları yüz yüze görüşüp düzeltmek maksadıyla İstanbul’a gelerek davalı şirket temsilcileriyle görüştüğünü, davalı şirketin tüm eksiklerin giderileceği ve sözleşme şartlarının tam olarak yerine getirileceği taahhüdüne karşılık, müvekkilinin kayınbiraderi …’ya ait – tutarındaki — vade tarihli bir adet çeki teminat olarak verdiğini ve bunun teminat olarak düzenlendiğine ilişkin protokol düzenlendiğini, ancak bu teminata rağmen davalı firma hiçbir edimini yerine getirmemiş, müvekkil firmanın zararının telafisi konusunda yüklendiği yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getirmediğini, davalı firmanın iş bu sözleşmeye aykırı edimlerinden dolayı müvekkili olan firmanın, – bedel ile yeni kondansatör, — davalının beyan etmemesi üzerine gümrük memurlarınca el konulan 90 litre gaza karşılık piyasadan alınan —- davalının edimlerini zamanında ve eksiksiz yerine getirmemesi sebebiyle üretime başlayamaması sebebiyle üretim kaybından kaynaklanan zarar,— Euro gecikmeden dolayı ödenen fazla kiralar olmak üzere toplamda — Euro zarara uğradığını, tüm bu yaşananlara rağmen müvekkilinin söz konusu çeki ödemesi müvekkilinin bir kez daha mağduriyeti anlamına geleceğini tüm bu nedenlerle müvekkilinin davalıya sözleşme edimlerini yerine getirmesi karşılığı teminat olarak vermiş olduğu, davalının lehtar olduğu, — şubesine ait,- keşide yerli, — ileri keşide tarihli- seri numaralı — Euro bedelli çekin iptali ile müvekkilinin davalıya borcunun olmadığının tespitine, dava sonuna kadar çekin ödenmemesi için ilgili çek üzerine icra ve iflas kanununun 72/2. maddesi gereğince teminatlı veya teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına ve yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” düzenlemesi ile, TTK’nın geçici 12. maddesinde; “(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği (01/01/2019) tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz” düzenlemesi getirilmiştir.
Bunun yanında, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 18/A maddesi eklenmiştir. HUAK’ın 18/A-2 maddesinde, “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır. (Yargıtay -.Hukuk Dairesinin- tarih— Esas- – Karar sayılı ilamı). Menfi tespit davasında öncelikli olarak bir alacağın varlığının tartışıldığı bu nedenle alacaklıya dava açarken arabulucuya başvurma dava şartının tabi tutulması ancak aynı konu ve alacakla ilgili borçlu tarafından açılacak menfi tespit davasının arabuluculuğa başvurma dava şartına tabi tutulmaması hak arama yönünden eşitsizliğe yol açacağından menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğunun kabulü gerektiği kanaatiyle, dosya kapsamından davacı yanın arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı anlaşılmakla, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi – Hukuk Dairesinin – Esas,- Karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi -. Hukuk Dairesinin – Esas, – Karar sayılı ilamı ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi- Hukuk Dairesinin – Esas,— Karar sayılı ilamları da dikkate alınarak, davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40 TL peşin harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 6.201,6 TL harçtan tahsil edilerek bakiye 6.146,66 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda verilen kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi. 08/01/2020