Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1005 E. 2021/599 K. 29.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/1005 Esas
KARAR NO: 2021/599
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/12/2019
KARAR TARİHİ: 29/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın medikal ürünlerine yönelik imalat ve satış yaptığını, bu amaçla müşterilerinden almış olduğu ve bir kısmı müvekkili firmanın yetkilisi tarafından cirolanan çekler müvekkili firma yetkilisi — kullandığı aracının —- arasında kırılarak çalındığını, ——- tarafından tutanak tutulduğunu, müvekkil şirketi yetkilisi tarafından müşteri yetkililerinden alınan veya ciro ettikleri üçüncü şahıslarca çalınan çeklerin ilgili bankalardan tahsilinin ve ileride telafisi imkansız zararlara uğranılmasının önlenebilmesi amacı ile çek zayi ve iptal davası açıldığını ve çekler üzerine ihtiyati tedbir konulması talebinde bulunulduğunu, ———– sayılı dosyasından alınan tedbir kararı ile dava konusu çekler üzerine ihtiyati tedbir konularak ödemeden men kararı verildiğini, alınan bu tedbir kararı çeklerin ilgili bankalarca ödenmemesi bakımından verilmiş olduğundan üçüncü kişileri bağlayıcı nitelikte olmadığını, tedbir kararında çeklerin üçüncü kişiler tarafından icraya konmaması ile ilgili bir hüküm olmadığından çalınan çeklerden şimdilik —- hesabından keşide edilen ————-açılabileceği ve müvekkilinin mağduriyetinin daha da artmasına neden olabilecek bir durum söz konusu olduğunu, ilgili bankalardan alınan çek görüntülerinde müvekkilinin kaşesinin çeklerde göründüğünü, bunu sahte olarak yapan hırsızların çekin üstüne müvekkili adına imza atıp çekte görüldüğü üzere——- verdiklerini, dava konusu çeklerin arka yüzündeki müvekkili şirkete ait cirodaki imza müvekkili şirket yetkilisi —- eli ürünü olmadığını, müvekkili şirketi temsil ve ilzama yetkili tek —-olduğunu, bunun dışında şirketi temsil ve ilzama yetkili başka kimse bulunmadığını ve ——-şirketin çeklerini imzalaması için hiç kimseyi de yetkilendirmediğini, bu sebeple çekteki imzaları inkar ettiklerini, taraflarla yapılan arabuluculuk görüşmelerinden de bir sonuç alınamadığını beyanla, müvekkil şirketin davalılara çek bedelleri kadar borçlu olmadığının tespitine, Dava konusu çeklerin hangi davalıda ise tarafımıza istirdatına, Yargılama giderleri ile ücreti vekâletin karşı taraflara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı—- cevap dilekçesinde özetle; Davalı müvekkilin, davaya konu çeki —— sayılı icra alacağına karşılık aldığını, çekin ödeme günü geldiğinde davalı çeki ibraz ettiğini ve çek hakkında ödeme yasağı konulduğunu öğrendiğini, davalı —— üçüncü kişi olduğunu, alacağını tahsil etmek istediğini, bu nedenle davalıya karşı açılan dava haksız ve mesnetsiz olduğunu, davanın esas ve usulden reddini talep ettiklerini beyanla; davanın davalı müvekkil yönünden usul ve esastan reddine, ücreti vekalete ve mahkeme masraflarına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Diğer davalılar kendisine yapılan usulüne uygun tebliğe rağmen davacı yanın dava dilekçesine cevap vermemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, borçlu olunmadığının tespitine yönelik olarak açılan menfi tespit ve hırsızlık sonucu elden çıkan çekin istirdatına yöneliktir.
Adres ve kimlik bilgileri bildirilmeyen davalı ——-yönünden dava tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydı yapılmıştır.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığının— tespiti için açılan davaya menfi—- tespit davası denir ———
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir———-
Ayrıca, adi senette borçlu olarak gözüken kimse, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığının ve dolayısıyla, senet borçlusu konumunda bulunmadığının tespiti amacıyla, cebri icra tehdidi ile karşı karşıya ise, icra takibinin yapılmasından önce; süresi içinde ödeme emrine karşı imzaya itiraz yoluyla itirazda bulunmayı ihmal etmiş ve takip kesinleşmişse, takibe başlanılmasından sonraki evrede sahtelik davası açabilir, böyle bir sahtelik davası hukukî niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK 72’de düzenlenmiş olan menfi tespit davasıdır ——-
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukuki ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukuki ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukuki ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı HMK m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer ———-
Senet borçlusu tarafından senette yer alan imzanın kendisine ait olmadığının iddia edilmesi halinde çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve ——- denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. ——— kararında da benimsenmiştir.
Davacı tarafından gösterilen deliller toplanmış, davacı şirket yetkilisinin çek tarihine en yakın imza örnekleri getirtilmiş, davacının imza örnekleri alınmış, dava konusunun uzmanlık alanına girmesi nedeni ile bilirkişiden rapor tanzim edilmesi istenilmiş, bilirkişi tarafında verilen raporda —— bedelli bir adet çek üzerindeki birinci ciranta——– olup olmadığı yönünde yapılan tespitte, mevcut mukayese imzaları arasında yapılan karşılaştırmada başlangıç hareketlerinde kısmi benzerlikler, ara gramlarda ve bitiş hareketlerinde farklılıklar bulunduğunu,— yapılanışı,——gösterdiğini, ve atfen atılmış imza serbest taklit yöntemi ile oluşturulduğunu, sonuç itibari ile çekteki mevcut imzanın—– imzaları ile benzerlik göstermediği dolayısı ile inceleme konusu belgedeki imzanın——- eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı “şeklinde rapor sunulduğu görülmüştür.
Dosya kapsamı, deliller ve bilirkişi raporu birarada değerlendirildiğinde çek üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisinin el ürünü olmadığının bilirkişi raporu ile sabit olduğu dolayısıyla geçerli bir cirosunun olmadığı ve kendinden sonraki cirantalara karşı sorumlu olamayacağı kanaatine varılarak, usul ve yasaya uygun olarak hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas alınarak menfi tespit talebi yönünden davanın kabulü yolunda karar vermek gerekmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde ise “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmü bulunmaktadır.
Bu düzenlemelere göre çek istirdatı davasında ispat yükü, çekte yetkili hamil olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya aittir. Davacının davalı —- çeki iktisapta kötüniyetli veya ağır kusurlu bulunduğunu da kanıtlaması zorunludur. Aksi halde çek istirdatı isteminin kabulüne karar verilemez —– Kararı da benzer niteliktedir.
Dosya kapsamında çek hamili davalı—- çeki iktisapta ağır kusurlu veya kötüniyetli olduğunu ispata yarar nitelikte bir delil bulunmadığından çek istirdatına yönelik talebin reddine karar verilmiştir. Reddedilen bu talep yönünden davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının dava konusu——tarafından keşide edilen ———– bedelli çek yönünden davalılara borcunun bulunmadığının TESPİTİNE,
2-Davacının dava konusu çekin istirdatına yönelik talebinin REDDİNE,
3-Karar harcı 1.366,20-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 341,55-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.024,65-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı, 341,55 TL peşin nispi harc olmak üzere toplam 385,95 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 542,45 -TL tebligat ve müzekkere gideri, 800,00 -TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.342,45 -TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.080,00-TLvekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——-bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde————Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/06/2021