Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/100 E. 2020/655 K. 02.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/806 Esas
KARAR NO : 2020/708
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 02/01/2020
KARAR TARİHİ : 16/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Yargılamanın yenilenmesini talep edenler vekili talep dilekçesinde özetle; daha önceden verilen kararın öncelikle taraf teşkili açısından hukuk usulü kurallarını bertaraf ettiği gibi tüm meşru yasa hükümlerini yoklukla butlan olacak şekilde hüküm kurularak, hükümün kesinleştirildiğini, davacı ve davalı tarafın muvazaalı bir şekilde anlaştıklarını ve bu anlaşma gereğince de davalı tarafın davayı kabul ederek mahkemenin gerekçeli kararına esas teşkil ettiğini, Bu durumda, hukukun kamu düzenine ilişkin hükümleri ihlal edildiği gibi müvekkillerinin de özel hukuktan kaynaklanan yasal hakları alenen ihlal edildiğini, sayın Mahkemenin tarafların karşılıklı kabul beyanları ile hüküm kurmakla adeta bir hükmü tasdikleyen noterlik makamı gibi işlevini tamamladığını, yasal süreler dikkate alınmadığını ve bu şekilde hükümün kesinleştirildiğini, hukuki menfaati ve taraf ehliyeti olan ve davada, davaya konu şirketlerde ortak pozisyonunda bulunan müvekkilleri olan ——— husumet yönünden müdehallik talepleri kabul edilmesi gerekirken yasal süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak müdahillik taleplerinin dahi sayın mahkemenizce reddedilmekle, hukuk usulü yönünden işbu davanın yeniden usul ve esas yönünden tek başına görülmesi sebebi olduğunu, davada asli taraf olan ve birebir davaya konu edilen sözleşmede adı geçen ————işbu davada taraf olması olmazsa olmaz hukuki şart olmasına rağmen bu husus irdelenmeksizin usul ve esastan karar verildiğini, hukuk sistemimizde bilindiği gibi her türlü hukuki sözleşme ilgili sözleşme taraflarının rızai olarak bir araya gelmesi halinde ya da yargı kararı ile mümkün olduğunu, sözleşme taraflarının dahi tek taraflı sözleşmeyi feshetme yetkisinin olmadığını, bu durumda, Sayın Mahkemenin, mahkeme sıfatıyla sözleşmenin batıllığına ya da yokluğuna karar verebilmek için öncelikle, sözleşmenin tarafı olan———- taraf etmeksizin hüküm kurmasının usul hukukuna aykırı olduğu gibi maddi hukuk yönünden de imkansız olduğunu, TTK 391. maddesi gereğince mahkeme bu maddeye dayanarak tarafların karşılıklı kabulünü almakla beraber bu madde içeriğince gerekçeli karar oluşturduğunu, oysa ki, TTK 391. Madde gereğince ilgililerin açacakları iptal davaları yasa ile kısıtlandığını, bu kısıtlayıcı amir hükümler koymasına rağmen sayın mahkemenin yasanın amir hükümleri dışında bir gerekçe ile karar vermiş olması usul ve esas yönünden hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle ————- sayılı kararına ilişkin yargılamanın yenilenmesini talep etmiştir.
Davacı vekili yargılamanın iadesi talebine karşı cevap dilekçesinde özetle; yargılamanın yenilenmesini talep eden tarafların her ne kadar talep dilekçesinde belirtmiş olduğu, “yargılamanın yenilenmesi” talebi, HMK’da düzenlenen bir müessese olmadığını, bu bağlamda taleplerin kanunda hiçbir karşılığı bulunmamakta olduğunu, davacı tarafın, taleplerini değiştirmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, şayet mahkemece, yargılamanın yenilenmesi başvurusunun, “yargılamanın iadesi” olarak değerlendirilmeye alınacak ise -ki buna da muvafakatlerinin bulunmadığını yargılamanın iadesini talep edenlerin iade talep etmiş oldukları hususlardan hiçbirinin kanunda tahdidi olarak sayılan sebepler arasında bulunmadığını, yargılamanın iadesi talebine başvuran taraflar, mahkemenin——– Sayılı dosyasına müdahillik dilekçesi sunduklarını, mahkemenizce bu talebin kabul edilmediğini, verilen kararın usul ve esasa aykırı olduğunu iddia ederek, iş bu yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduklarını, yargılamanın iadesi talep edenlerin, dava dosyasının yargılaması bittikten sonra, müdahale dilekçesi sunduklarını, HMK’nın 65.maddesinin, bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye müdahale talebinde bulunabilir şeklinde olduğunu, fakat yargılamanın iadesini talep edenlerin hüküm kurulduktan sonra müdahale talebinde bulunduğunu, işbu talepleri hukuka ve yasalara uygun olarak reddedildiğini, dava dosyasında, davalı taraf, şirketinin davayı kabul etmesi ve davanın esasına ilişkin talep sonucunu kabulü nedeniyle davanın kabulüne karar verilmişse de, —— Sayılı gerekçeli kararda açıkça görüleceği üzere, davaya konu kararın TTK madde 391 uyarınca batıl olduğunun yazdığını, yargılamanın iadesi talebinin yerinde olduğu varsayımında dahi, HMK madde 377 uyarınca, mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olduğunun öğrenildiği tarihten itibaren 3 (üç) ay ve her halde yenileme talebine konu hükmün kesinleşmesinden itibaren —- yıl olduğunu, yargılamanın iadesini talep eden tarafları—– tarihinde, kararın istinaf talebinde bulunduklarını, dilekçe tarihinden de anlaşılacağı üzere, —- Sayılı dosyadaki hüküm, en geç———–tarihinde öğrenildiğini, işbu sebeple kanuni süre olan 3 aylık sürenin geçtiğini tüm bu nedenlerle yargılamanın iadesi talebinin öncelikle usulden reddine, mahkemece yapılan incelemeler neticesinde esastan reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin yargılamanın yenilenmesini talep eden taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yargılamanın yenilenmesini talep edenlerin bu talepleri üzerine Mahkememizin ———-sayılı dosyası yeni esas numarası verilerek——- sırasına kayıt edilmiştir.
Dava, yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.
Yargılamanın iadesi isteminde bulunanlar, yargılamanın iadesini istedikleri Mahkememizin —– dosyada taraf değildirler.
Mahkememizin —–sayılı ilamı ile davalı——— nolu yönetim kurulu kararının TTK’nın 391. Maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine dair karar verilmiştir.
Yargılamanın iadesi ayrı bir dava olup, her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir.
Bilindiği üzere, kesin hükme bağlanmış olan bir davaya kural olarak yeniden bakılamaz. Bunun en önemli istisnası 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 374 ila 381. maddeleri arasında düzenlenen “Yargılamanın İadesi” yoludur. Yargılamanın iadesi bazı ağır yargılama hatalarından dolayı maddi anlamda kesin hükmün bertaraf edilmesi ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan dava hakkında yeniden yargılama yapılmasına imkan veren olağanüstü bir kanun yoludur. Bir hüküm kesinleşmedikçe ona karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilemez. Kanun yargılamanın iade sebeplerini tahdidi olarak saymıştır. Bu nedenle yargılamanın iadesi sebepleri kıyas yolu ile genişletilemez.
6100 sayılı HMK’nın 378/1. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere; yargılamanın iadesi talebini içeren dilekçe, kararı veren mahkemece incelenir. Yine aynı kanunun 380/1. maddesi hükmü gereğince; inceleme sonunda dayanılan yargılamanın iadesi sebebi sabit görülürse, yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak duruma göre verilmiş olan karar onanır veya kısmen yahut tamamen değiştirilir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise iptal keyfiyetinin hükmün bütün nüshalarında gösterileceği emredilmek suretiyle kanuna aykırı oluşmuş olan hükmün kullanılmasına imkan bırakılmamıştır.
6100 sayılı HMK’nun 379. maddesi gereğince “ Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra ; talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını, yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler. Bu koşullardan biri eksik ise hâkim davayı esasa girmeden reddeder.”
6100 SAyılı HMK’nın, yargılamanın iadesi sebepleri başlıklı 375 inci maddesinde;
“(1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi , merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde HMK’nun 375. maddesinde hangi hallerin yargılamanın iadesi sebebi olacağının sınırlı bir biçimde sayıldığı, talep dilekçesinde bildirilen sebeplerden hiç birinin yargılamanın iadesi sebebi teşkil etmeyeceği anlaşıldığından talebin usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM (Yukarıda açıklanan nedenlerle):
1-)HMK’nın 379/2 maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi talebinin USULDEN REDDİNE,
2-)Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 54,40 TL harç peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-)Yargılamanın iadesini talep edenler tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-)Asıl davanın davacısı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin yargılamanın iadesini talep eden taraflardan alınarak alınarak davacıya verilmesine,
5-)Yargılamanın yenilenmesini talep eden tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı HMK md. 333 uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili ile yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunanlar vekilinin yüzüne, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ———Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/12/2020