Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/883
KARAR NO : 2023/922
DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 26/10/2022
KARAR TARİHİ : 28/12/2023
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkili … babası —- 15/08/2020 tarihinde vefat ettiğini ve —- Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 27/09/2022 tarih ve —- esas—– sayılı kararıyla yasal mirasçılarının tespit edildiğini, müvekkilinin babasının geriye mirasçısı olarak birinci eşi —– ve ikinci eşi—– ile çocukları—olma —- kaldığını, bu mirasçılardan—- 01/01/2010 doğumlu olup yasal olarak küçük konumunda olduğunu, —– müvekkilinin baba bir anne ayrı kardeşi olduğunu, müvekkilinin babası muris—- Vergi Dairesi’nin —-vergi kimlik numaralı mükellefi—-Şirketi’ndeki sahip olduğu %100 oranındaki hisselerinin ölüm nedeniyle veraseten yasal mirasçılarına hisseleri oranında intikal edeceğini, hissedar ve mirasçı —— şirketin veraseten hisse devri işlemleri ve şirketin kurul olarak alacakları kararlarda küçük olduğu için işlem tesis edemeyecek olduğunu, velayeti altında olduğu annesi —– tarafından temsil edilmesinin gerektiğini, ancak anne —-mirasçı ve veraseten şirket hissedarı olduğu için menfaat çatışması doğduğunu ve küçük —– şirket hisselerinin idaresi için kayyım atanmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasıdır.
Mahkememize—- Sulh Hukuk Mahkemesinin—- esas —– karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilen dava dosyası mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapıldı—–. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin—- esas —- karar sayılı kararı ile özetle;
Davacı, kayyım atanması istenen çocuğun ortağı olduğu —- Şirketi’ndeki hissesi bakımından kayyım atanmasını talep ettiğinden bu talebi değerlendirme görevinin Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle dosyanın mahkememize gönderildiği görülmüştür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır.
Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda, talep, şirket hisselerine mirasçı olan küçüğün, velisi olan anneninde mirasçılıktan dolayı şirket ortağı olduğu, şirket ortaklığından dolayı aralarında menfaat çatışması olabileceğinden sadece küçüğün şirketteki hisseleri açısından temsilci atanmasına ilişkin olup TMK 426/3.maddesindeki düzenleme tam da bu duruma ilişkindir. TMK 426/3.maddesi şöyledir; … “Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa,” …
Görüleceği üzere uyuşmazlık yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün menfaatinin çatışması ve bundan dolayı küçüğe kayyım atanması gerektiği, küçüğün bu anlamda çıkarlarının vesayet makamı tarafından korunması gerektiği küçüğün şirketteki payları yönünden de menfaatlerinin korunacağı ve işlemlerin takip edileceği, buna ilişkin sorunların çözüm yerinin ve karar mercinin vesayet makamı olduğu, ticaret mahkemelerince kayyım atanmasına ilişkin durumun şirket müdürü ya da yönetiminin bütünsel işlerini kapsar mahiyetteki uyuşmazlıklara ilgili olduğu, ancak şirkete yönetim ya da denetim kayyımı atanması hususlarında ticaret mahkemeleri görevi kapsamında kaldığı, nitekim Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin —- esas —– karar, —- esas —–karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere her ne kadar —-Sulh Hukuk Mahkemesince bu dosyayla ilgili görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiş ise de uyuşmazlığa bakmakla görevli mahkemenin HMK 4. Maddesi ile TMK 397. Ve 426/2 maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine dair karşı görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin—-Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-Görevsizlik kararının istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde —-Sulh Hukuk Mahkemesi ile Mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluşacağından, yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesinin —-Hukuk Dairesi Başkanlığı’na (merci tayini)gönderilmesine,
4-Vekalet ücreti harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece nazara alınmasına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK 345. Maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde —- Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.