Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/993 E. 2023/399 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/993 Esas
KARAR NO:2023/399 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ:23/12/2022
KARAR TARİHİ:25/05/2023

Mahkememizde görülmekte olanMenfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında müvekkillere ait şirket ile karşı taraf arasında araç satış sözleşmesi akdedilmiştir. İş bu sözleşme uyarınca şirket 310.000,00 TL bedel karşılığında davalıya —— marka 2020 model sözleşmede belirtilen aracın satışını gerçekleştirmek üzere anlaşmışlardır. Ancak müvekkil ile davalı arasında anlaşmazlık çıkmıştır. Davalı tarafın ödemeler müvekkile gerçekleşmediği halde ve şirket yetkilisi oldukları dikkate alınmadan müvekkillerden tahsili için alacağın tahsili için müvekkillerin şahıslarına yönelik ———- dosyası ile müvekkiller hakkında icra takibi yapılmıştır. Başlatılan icra takibi haksız olduğundan huzurdaki menfi tespit talepli davayı ikame etme zorunluluğumuz hasıl olmuştur. Her halükarda haklı davamızın kabulüne, Öncelikle dava neticesinde müvekkillerin mağdur olmaması açısından, dava sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesine ve tüm hacizlerin kaldırılmasını, Mahkeme aksi kanaatte ise icra dosyasına dava tarihi itibariyle yatan para olması halinde bu paranın, davalı alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı verilmesini, icra dosyasına dava tarihi öncesinde yatan para ve bu paranın davalı alacaklıya ödenmiş olması durumu var ise bu hususta davalı alacaklının malvarlığı hakkında tedbir kararı verilmesini, yapılacak yargılama neticesinde davanın kabulü ile müvekkillerin davalıya borçlu olmadığının tespitine, Haksız ve kötü niyetle başlatılan ——- takibinin iptaline ve haksız takip nedeniyle davalı aleyhine, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesine, Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Taraf teşkilinin usulüne uygun sağlandığı görüldü.Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki ticaret mahkemesi “görevsiz” mahkeme olduğundan, araç alım satımına ilişkin müvekkil davalı yönünden araç alımına ilişkin işlem tüketici işlemi olması nedeniyle davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği re’sen gözetildiğinde, görev alanına girmeyen bir konuda görevsiz mahkemede dava açıldığı gözetildiğinde davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmesini, bununla birlikte arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddini talep ettiklerini, Yine aksinin kabulü halinde dahi eylemleriyle “tüzel kişiliği paravan” olarak kullanmak suretiyle önceden planlı bir şekilde kurgulayarak borçtan kurtulmak ve alacaklılarını zor durumda bırakmak maksaklı kötü niyetle / suç teşkil edebilecek şekilde sistematik olarak hareket ettikleri sabit olan davacılar yönünden tüzel kişilik perdesinin aralanması kapsamında borçtan doğrudan sorumlukları olduklarından davanın esastan reddi gerektiği, Hususları bir bütün olarak gözetildiğinde davacı borçluların haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olarak huzurda açtıkları davanın reddi ile iik m.72/4 uyarınca davacı borçlunun alacağın % 20’sinden aşağıda olmamak üzere tazminata mahkûm edilerek yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, Menfi Tespit (Alım Satım) talebine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır.Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır.6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür
Somut olaya gelindiğinde taraflar arasında yapılan sözleşmenin 6102 sayılı TTK’da düzenlenen işlerden olmadığı, nispi ticari dava olmadığı anlaşılmakla, ——– gelen müzekkere cevabına göre de dava konusu aracın amacının hususi olduğu, ticari araç kaydının bulunmadığı, Taraflar arasındaki ilişki ise 6502 sayılı kanunun 3/1 maddesi kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmakta olup tüketici mahkemesi görevlidir.——— yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun’un 3. Maddesinin K bendinde tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi, 1 bendinde de tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak tanımlanmış, anılan kanunun 73. Maddesinde de doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir.
Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkkate alınmalıdır.
Somut olayda iki tarafın arasındaki işlemin araç alım satımına ilişkin tüketici işlemi olduğu anlaşılmakla; Tarafların sıfatı, davanın niteliği ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun nedeniyle, istemi inceleyip karara bağlama görevinin ticaret mahkemesinin görevinde bulunmadığı, tüketici mahkemesi görevinde bulunduğu anlaşıldığından talebin görev yönünden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle DAVANIN USÛLDEN REDDİ ile GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davaya bakmaya —— Nöbetçi Tüketici Mahkemesinin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-Karar kesinleştikten sonra ve istek halinde HMK 20. Maddesi gereğince iki haftalık süre içinde dosyanın görevli ———- Nöbetçi Tüketici Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde HMK 20 maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
5-Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
6-Kararın talep halinde davacı vekiline ve davalıya tebliğe çıkarılmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin huzurunda, HMK 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ———– Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2023