Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/641 E. 2023/567 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/641 Esas
KARAR NO: 2023/567
DAVA: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 12/09/2022
KARAR TARİHİ: 13/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 20.09.2011-26.12.2019 tarihleri arasındaki hissesi oranında şahsına düşen kâr payının tespiti ile tespit edilen miktarın yasal faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesi talepli belirsiz alacak davası olduğunu, —— şirketinin marina ve çekek yeri işletmeciliği ile yat turizmi alanlarında iştigal etmek üzere kurulduğunu, müvekkilinin kuruluşundan bu güne kadar şirketin hissedarı olduğunu, müvekkili tarafından şirkete ait tutanak ve evraklarda sahtecilik niteliğinde fiiller yapıldığı tespit edilmiş olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri ve şirketin diğer ortaklarının TIK. Hükümleri ile öngörülen görevleri yerine getirmediklerini, müvekkilinin —— şirketinin ——- oranında hissedarı olduğunu, ancak davalı şirketin 2016-2017-2018 yıllarına ait yıllık kurumlar vergisi beyanname tasdik raporunda müvekkilinin hissesinin yarı yarıya düşük gösterildiğini, müvekkilinin hissesinin bilgisi olmaksızın ve gerçeğe aykırı olarak %0,5’e düşürüldüğünü, 20.09.2011 tarihli yönetim kurulu ile muvakkat ilmühaber çıkartılmasına ve ortaklara teslim edilmesine karar verilmesine rağmen müvekkiline sermayeyi temsil eden ilmühaberin verilmediğini, pay senetleri veya pay senetleri yerine geçen ilmühaberler şirkete ortaklığını ispatı olduğunu, miras hukuku açısından gerekli olması ve şirket hissesinin devir veya satışından elde edilen gelirlerin vergi istisnası açısından önemli olduğunu, muvakkat ilmühaberin müvekkiline teslim edilmemesi sebebiyle kâr payı alamadığını beyanla davanın belirsiz alacak davası olarak kabulünü, müvekkilinin 20.09.2011-26.12.2019 tarihleri arasında hissesi oranında tespit edilen her payı ile, tespit edilen miktara uygulanacak en yüksek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından açılan davada birtakım usul eksikliklerinde bulunulduğunu, cevap ve itirazların usule ve esasına ilişkin olacağını, usule ilişkin itirazında şirket genel kurulunda kâr dağıtım konusunda olumlu veya olumsuz bir karar alınmadığından davacının kâr payı alacağının doğmadığını, davacının doğrudan kâr payının tespiti ve ödenmesi hususunda talep ve dava açma hakkının bulunmadığını, TTK’ya ve ana sözleşmeye göre kârın dağıtılıp dağıtılmayacağına nihai olarak şirket genel kurulunun karar vereceğini, kâr payının pay sahibi yönünden bir alacak hakkına dönüşebilmesi için şirketin dağıtılması gereken miktarda kâr açıklamış olması ve genel kurulun da açıklanan kâr hakkında bir dağıtım kararı alması gerektiğini, davalı şirketin talep edilen dönemlerde zarar ettiğini, dağıtıma konu olabilecek dönem kârı bulunmadığını, davacının kâr payı alacağı talep hakkı doğmadığından; davacının doğmamış bir alacağı talep etme konumunda bulunduğundan davanın sırf bu nedenle menfaat yokluğu sebebiyle usulden reddinin gerektiğini talep ettiğini, davacının dava konusu yıllara ilişkin alacağının olmadığını, bir an için olduğu kabul edilse bile şirketlerin hissedarlarının kâr payı veya tahvil sahiplerinin faiz alacaklarında zaman aşımı süresinin 5 yıl olduğunu (TBK 147), davalı vekilin (esasa ilişkin cevaplarında) davacı tarafın dava dilekçesinde pay oranına ilişkin ileri sürülen iddiaları kabul etmediğini, şirket pay defterinde davacının pay miktarının 10 adet olarak kayıtlı olduğunu, bu pay üzerinden yapılan oranlamada davacının şirketteki payının X1 olduğunu, davacının şirkette pay sahibi olduğu günden bu güne kadar payının kanuna aykırı olarak eksildiği veya hatalı olduğu konusunda herhangi bir beyanda bulunmadığını, davacının dava konusu yaptığı cari yıllarda şirketin mali durumunun kâr payı ödemeye uygun olmadığını, ayrıca davacıya kâr payı ödenmemesi muvakkat ilmühaberlerin kendisine geç teslim edilmesinden değil şirketin kâr elde edememesinden ileri geldiğini, davalı şirketin iştiraki olduğu diğer şirketlerin şirket kayıtlarında gösterilmediği yönündeki davacı iddiasının doğru olmadığını, davacının bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmasının engellendiği yönündeki iddiasının doğru olmadığını, davanın öncelikle usulden, aksinin kabulü halinde zaman aşımı nedeniyle reddini, bu taleplerinin yerinde görülmez ise davanın külliyen esastan reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasıdır.Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, Şirkete ait raporlarda davacının sahip olduğu hisse oranının düşük gösterilip gösterilmediği, davacının şirketteki gerçek payı, 20/09/2011 tarihli yönetim kurulu kararı ile muvakkat il muhaberi çıkarılmasına karar verilmesine rağmen bu il muhaberenin, 26/12/2019 tarihine kadar verilmemiş olmasından dolayı davacının ortaklıktan kaynaklanan haklarının kullanılmaması nedeni ile uğradığı zararın bulunup bulunmadığı, davacıya ödenmeyen kar payı bulunup bulunmadığı varsa miktarı hususlarında olduğu tespit edilmiştir.Taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış,——– Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak ——- şirketini kuruluşundan itibaren tüm kayıtları dosyaya celbedilmiş, mahkememiz 11/01/2023 tarihli 4 nolu ara kararı gereği, ön incelemede belirtilen hususlar çerçevesinde 20/09/2011 – 26/12/2019 döneminde davacının hisse oranının tespiti, ortaklara kar payı dağıtılıp dağıtılmadığı, davacıya kar payı ödemesi yapılıp yapılmadığı, yapılması gerekiyorsa miktarı, bu tarihler arasındaki şirket ticari defter ve kayıtları incelenerek, hesaplama ve değerlendirme yapılması için dosya 1 malimüşavir ile 1 ticaret hukukunda uzman nitelikli hesaplamalar uzmanına tevdi edilmiş, bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilmiş, bilirkişilerce dosyaya sunulan 13/04/2023 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; “Şirketin, inceleme döneminde 2014 yılında 3.348.631,89 TL net kâr elde ettiğini, bu yılda öz varlık negatif değerden pozitif değere ulaşarak 178.568,99 TL olduğu, ancak bu yılda da kâr dağıtımı yapılmadığını, Finansal verilerilerin kâr dağıtımına uygun olmadığı, diğer yıllarda 2011, 2012, 2013, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 yıllarında davalı şirketin bilançolarını hep zararla kapattığı, şirket muhasebe kayıtlarının VUK 215-219 muhasebe sistem uygulama ve genel tebliğ hükümlerince ve usulüne uygun birbirini tamamladığı, ibraz edilen ticari defter kayıt ve belgelerin tam ve eksiksiz olup HMK 222/2’ye göre delil niteliği taşıdığı tespitleri yapılmıştır.Anonim şirketlerde pay sahibinin kar payı hakkı TTK m. 507 vd. Hükümlerinde düzenlenmiştir. TTK m. 507 düzenlemesine göre; “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir.TTK m. 508/2 hükmüne göre yıllık kar yıllık bilançoya göre belirlenecektir. TTK m. 509/2 ise kar payının ancak net dönem karından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabileceğini hükme bağlamıştır.Her ne kadar davacı tarafça davalı şirketin sahip olduğu hisse oranının gerçeğe aykırı şekilde düşük gösterildiği, bu kapsamda da şirket kayıtlarında da gerçeğe aykırı hususlara yer verildiği ileri sürülmüş ise de, bilirkişi raporunun aksine davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtların gerçeğe aykırı tutulduğuna dair davacı tarafça herhangi bir somut delil sunulmadığı, davalı şirketin iştirak ortak olduğu söylenen şirketlerin davada taraf olarak yer almadığı ve davada taraf olarak yer almayan bu şirketlerin ticari kayıtlarının incelenmesinin mümkün olmadığı, davalı şirketin finansal tablolarına göre şirketin finansal durumunun TTK 509/2 maddesi’ne göre kar dağıtımı yapılmasına elverişli olmadığı, şirket muhasebe kayıtlarının VUK 215-219 muhasebe sistem uygulama ve genel tebliğ hükümlerine ve usulüne uygun olarak birbirini tamamladığı şeklindeki tespitleri içeren bilirkişi raporunun aksine delil bulunmadığı, raporun dosya kapsamına uygun ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Nedenleri gerekçeli kararda açıklanmak üzere,
1-Kanıtlanamayan davanın REDDİNE
2-Alınması gereken 269,85 TL harcın peşin alınan 80,70 TL harçtan mahsubu ile kalan 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansından kullanılmayan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde yatırana iadesine,
5-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ye göre takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——- Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/09/2023