Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/534 E. 2023/637 K. 10.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/534 Esas
KARAR NO: 2023/637
DAVA: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 29/07/2022
KARAR TARİHİ: 10/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 19.10.2021 tarihinde ——— Esas sayılı dosyası ile borçlu ——— Şirket’i aleyhine, taraflar arasında bulunan Açık Hesap ilişkisindeki Bakiye Fatura alacağının tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığını, usulüne uygun ödeme emrinin borçluya 21/10/2021 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının 26/10/2021 tarihinde sunmuş olduğu itiraz dilekçesi ile borcun tamamına, faize ve tüm ferilerine ve yetkiye itiraz etmesi üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, davalı tarafça icra müdürlüğü yetkisine itiraz ederek ——— İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğunu iddia ettiğini, bu yetki itirazının hukuki dayanağı bulunmadığını, davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağının, fason dikim hizmetine ilişkin faturalar olup dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkin olduğunu,davalı tarafın icra takibine yapmış olduğu itirazın haksız ve dayanaksız olduğunu,taraflar arasında fason dikim konusunda eser sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme uyarınca davalı şirketin, davacı şirkete dikilmek üzere tekstil ürünleri göndermekte ve davacı şirketin de kendisine gönderilen tekstil ürünlerini dikerek davalı şirkete fason dikim işçiliği hizmeti verdiğini, davalı şirketin fason dikime konu tekstil ürünlerini ise dava dışı ——— Şirketi temin ettiğini , yani davalı şirketin ———- ile arasındaki eser sözleşmesinde davacı şirketi alt yüklenici olarak kullandığını, davacı şirketin, davalı şirket tarafından gönderilen tekstil ürünlerine ilişkin fason dikim işini tamamlayarak 25.08.2021 tarihinde bu tekstil ürünlerini ve 25.08.2021 tarihli, ———- Nolu faturayı davalı şirkete teslim ettiğini böylece fason dikim eser sözleşmesindeki edimini ifa ettiğini, davalı şirketin 13.08.2021 tarihinde “————-” açıklamasıyla 40.000 TL, 01.10.2021 tarihinde ise yine “———-” açıklamasıyla 26.000 TL olmak üzere banka kanalıyla davacı şirkete kısmi ödeme yaptığını, taraflar arasındaki açık hesap ilişkisi uyarınca fason dikim işi nedeniyle icra takibinde dayanak gösterdiğimiz faturadan 15.328,61 TL bakiye alacak bulunduğunu, bakiye alacak ödenmediğinden dava konusu icra takibinin yapıldığını, davalının, icra dairesine vermiş olduğu borca itiraz dilekçesinde taraflar arasındaki borç ilişkisini inkâr etmeyerek zımnen kabul ettiğini, ayıp savunmasında bulunduğunu ve iade faturası kestiğini belirterek borca itiraz ettiğini, davalı tarafın icra takibine itiraz dilekçesinde belirttiği iade/reklamasyon faturasını içeren mailin davacı şirkete 26.10.2021 tarihinde gönderildiğini, söz konusu reklamasyon faturasına karşı davacı şirket tarafından aynı gün 26.10.2021 tarihinde davalı şirkete, reklamasyon faturasına ilişkin itiraz faturasının yine mail yoluyla gönderildiğini ve faturanın iade edildiğini, arabuluculuk yoluna gidildiğini ancak anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek, davalının ———- Esas sayılı takip dosyasına yaptığı haksız itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere davacı lehine icra inkar tazminatına, yargılama ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :Davalı tarafından davaya cevap dilekçesi sunulmamış olduğundan HMK m.128/1 uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaları inkâr ettiği varsayılmıştır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir. ——— Esas sayılı takip dosyası UYAP sisteminden celp edilmiştir.Taraflar arasındaki ticari ilişkiyi gösterir uyuşmazlığa konu 2021 yılına ait BA/BS formları celp edilmiştir.6100 sayılı HMK Madde 222- 1)Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.6102 sayılı TTK Madde 64-(1) Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.”(2)Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür. Madde 83- (1)Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.Ticari defterler ve sahibi lehine delil olabilme koşulları, 6100 sayılı HMK madde 222 ve devamı ile 6102 sayılı TTK madde 64 ve devamında açıkça düzenlenmiştir. Tacirler, Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükmü uyarınca ticari defter tutmak zorundadır. 6100 sayılı HMK. 222/1. Maddesi ve 6102 sayılı TTK 83/1. Madde uyarıca ticari uyuşmazlıklarda Mahkeme re’sen ya da taraflardan birinin istemi üzerine ticari defterlerin ibrazına karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Anılan hükümler çerçevesinde değerlendirme yapıldığında; Tarafların tacir sıfatını taşıdıkları, uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, her iki tarafın da ticari defter tutmak zorunda olduğu anlaşılmıştır.Mahkememizin 27/12/2022 tarihli duruşma ara kararı ile 6100 sayılı HMK 222. Madde kapsamında taraflara 2020 ve 2021 yılına ait ticari defterlerini sunmaları için iki haftalık süre verilmiş, ticari defterler sunulduğunda ticari defterler üzerinde HMK 278/3 maddesi dikkate alınarak yerinde inceleme yetkisi Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye verilerek, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında varsa alacak ve borç kalemlerinin tespiti ve hesaplanması hususlarında rapor tanzim etmesine dair karar verilmiştir.Mahkememizce dosya rapor tanzim edilmek üzere SMMM Bilirkişi ———– tevdii edilmiş, tanzim edilen 17/05/2023 tarihli raporda özetle; ”…Davacı Şirketin, Davalı Şirketten Takip Tarihi itibarıyla, Faturalara dayalı Açık C/H’ tan kaynaklanan 15.328,61 TL ASİL Alacak Bakiyesinin mevcut bulunduğu tespit edilmekle, Davacı Şirketin işbu davanın dayandığı takipte, takibine devam edebileceği Asıl Alacağının Talebi gibi 15.328,61 TL asıl alacaklı olabileceği…” belirtilmiştir.Tanzim edilen rapor davacı vekili ile davalı şirkete UETS yolu ile tebliğ edilmiştir.Davalı adına 08/08/2023 tarihinde UYAP sistemi üzerinden vekaletname sunulmuş, davalı vekili UYAP sistemi üzerinden Mahkememize sunmuş olduğu 27/09/2023 tarihli cevap ve beyanlarının sunulması konulu dilekçesi ile özetle; davacı yan ile vekil eden arasındaki mal alımından kaynaklı ticari ilişki gereği davacı yanın imal ettiği ürünleri davalıya belirlenen tarihte teslim etmeyi yükümlendiğini ancak davacı yanın söz verilen tarihte ürünleri teslim etmediği gibi ürünlerin bir kısmı 2. kalite üretildiğinden davalı firmanın hem gecikmeden dolayı hem de 2. kalite ürünlerden dolayı bu malları kendi müşterisi olan 3.kişiye %30 indirimli olarak göndermek zorunda kaldığını, davacının dava konusu ettiği 15.328,61-TL’lik alacak iddiasına karşı öncesinde davalının iade faturası söz konusu olduğunu, davalının üzerine düşen tüm edimleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalının müşterisinin gecikmeden dolayı davalıya düzenlemiş olduğu reklamasyon faturası ve davacının üretiminde çıkan 2. kalite ürünlerden kaynaklı olarak ürünlerin bir kısmına zorunluluktan uygulanan %30 indirimli faturanın dilekçe ekinde sunulduğunu, davalının e-tebligat sistemindeki hata sebebi ile huzurdaki davadan bu aşamada haberdar olunduğunu, bu sebeple yargılamanın safhalarında ve bilirkişi incelemesinde davalı savunma ve itiraz hakkını kullanamamış ise de, işin esasında davalının davacı yana herhangi bir borcu bulunmadığını, yapılanlar itirazlar ve davalının ticari defterleri de incelenmek suretiyle ek rapor alınmasını, davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.6100 sayılı HMK 114/1. maddesinde dava şartları tek tek düzenlenmiş olup, 114/2. Maddesinde “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” denilmiştir. İtirazın iptali davaları da HMK 114/1 maddesinde belirtilen genel dava şartları yanında; Geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunması, Borçlunun geçerli bir itirazının bulunması, Davanın süresinde açılmış olması, Hukuki yarar bulunması, Takibi geçersiz kılacak diğer sebeplerin bulunmaması şeklinde özel dava şartlarına tabidir. Bu nedenle, İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptâli davalarında mahkemenin yetkisine itiraz edilsin yada edilmesin, mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın incelenmesi gerekmektedir.6100 sayılı HMK’nın; 6. maddesinde; (1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.10. Maddesinde; Sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği,Yetki sözleşmesi başlıklı 17. Maddesinde ise;” (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” şeklinde düzelenmiştir.2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 50. maddesinde ise; “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunacağı, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesinin de takipte yetkili olacağı, düzenlenmiştir.6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinde; Borcun ifa yerinin, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirleneceği, aksine bir anlaşma yoksa, para borçlarının, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilebileceği düzenlenmiştir.Tüm dosya kapsamından; Davacı tarafından, taraflar arasında fason dikim konusunda sözleşmesel ilişki bulunduğu ve davacının 25/08/2021 tarihli fatura konusu tekstil ürünlerinin dikimini gerçekleştirip davalıya teslim ettiğini, buna karşın davalı şirketin 13/08/2021 tarihinde 40.000,00-TL, 01/10/2021 tarihinde 26.000,00-TL kısmi ödeme yaptığını, ancak 15.328,61-TL bakiye fatura alacağının ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığını ileri sürdüğü, davalı tarafından icra müdürlüğünün yetkisine ve borca itiraz edilerek takibin durdurulduğu, huzurdaki davanın yasal süresi içerisinde harçlandırılmak suretiyle 15.328,61-TL üzerinden açıldığı görülmüştür.Davalı tarafından 27/09/2023 tarihli dilekçe ile davalı şirketin e-tebligat sistemindeki hata sebebi ile huzurdaki davadan haberdar olamadıkları savunulmuş ise de buna ilişkin somut bir delil sunulmadığından Mahkememizce savunmaya itibar edilmemiş, davalı tarafından süresi içinde davaya cevap dilekçesi sunulmadığından 6100 sayılı HMK 128/1 maddesi uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaları tümden inkâr ettiği varsayılmış, davalı tarafından sunulan 27/09/2023 tarihli dilekçe beyan dilekçesi olarak dikkate alınmıştır.6100 sayılı HMK 114/1. maddesinde dava şartları tek tek düzenlenmiş olup, 114/2. Maddesinde “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” denilmiştir. İtirazın iptali davaları da HMK 114/1 maddesinde belirtilen genel dava şartları yanında; Geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunması, Borçlunun geçerli bir itirazının bulunması, Davanın süresinde açılmış olması, Hukuki yarar bulunması, Takibi geçersiz kılacak diğer sebeplerin bulunmaması şeklinde özel dava şartlarına tabidir. Bu nedenle, İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptâli davalarında mahkemenin yetkisine itiraz edilsin yada edilmesin, mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın incelenmesi gerekmektedir.——— sayılı ilamında yetki itirazının hadise şeklinde inceleneceği, Mahkemece tarafların delil ibrazı sağlanarak ve sunulan bu deliller eksiksiz olarak değerlendirilerek yetki itirazının bu değerlendirmeye göre belirlenerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği yönündeki içtihadı dikkate alınarak yapılan değerlendirmede Mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunduğu tespit edilmekle 6100 sayılı HMK 10 ve TBK 89. Maddesine göre alacaklının ikametgahının ———- olduğu, takibin ———- icra müdürlüklerinden başlatıldığı ve icra müdülüğünün yetkili olduğu anlaşılmakla davalı tarafından icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı 10/10/2023 tarihli duruşma ara kararı ile reddine karar verilmiştir.Mahkememizce re’sen alınan bilirkişi raporu ile; Davacıya ait ticari defterlerin usulüne uygun şekilde tutulduğu ve davacı lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalı tarafından ticari defter ve kayıtların sunulmadığı, davacı şirketle davalı şirket arasında 2021 yılı içinde gerçekleştiği görülen ticari ilişki kapsamında, takip dayanağı yapılan 25/08/2021 tarihli KDV Dahil 81.328,13-TL tutarlı e-faturanın da yer aldığı, toplamda KDV Dahil 116.856,61-TL olan 2 Adet e-faturanın düzenlendiği ve elektronik ortamda davalı şirkete tebliğ edilen e-faturaların, davacı şirketin ticari defterlerinde davalı şirket adına borç kaydedilmiş olduğu, davalı şirketçe banka aracılığıyla muhtelif tarih ve tutarlarda olmak üzere toplam tutarı 101.528,00-TL kısmi ödeme gerçekleştirildiği ve kısmi ödemelerin davacı şirketin ticari defterlerinde davalı taraf borcundan mahsup edilmek suretiyle kaydedilmiş oldukları, davacı şirketçe, davalı şirket adına 2021 yılında düzenlenen toplam tutarı KDV hariç 93.615,16-TL olan 2 Adet faturanın taraflarca Ba/Bs formu beyanlarında herhangi bir mutabakatsızlığa sebebiyet vermeyecek şekilde beyan edilmiş olduğu, davacı şirketin ticari defter ve kayıtları itibarıyla davalı şirketten 116.856,61-TL faturalar toplamı 101.528,00-TL ödemeler toplamı olmak üzere bakiye 15.328,61-TL asıl alacağı bulunduğu, davalı şirketin 12/10/2021 Tarihli “———-” içerikli KDV dahil 15.328,61-TL tutarlı iade faturasının, davacı şirketçe kabul edilmediği ve elektronik ortamda davalı şirket adına düzenlenen 26/10/2021 tarihli “İADE FATURASINA İSTİNADEN KESİLMİŞ İADE FATURASIDIR.” açıklamalı 15.328,61-TL tutarlı iade faturası düzenlenmiş olduğu tespit edilmiştir. Alınan bilirkişi raporu denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmakla Mahkemizce benimsenmiştir.Yargılamada, davacı tarafından verilen hizmet karşılığı bakiye fatura alacağı bulunduğu iddiasıyla huzurdaki davanın açıldığı, yasal süre içerisinde davaya cevap sunulmadığından davalı tarafından iddianın tümden inkar edildiği varsayıldığı, Mahkememizce 6100 sayılı HMK 222. Madde ihtarı ile ticari defter ve kayıtları sunmak üzere taraflara kesin süre verildiği, bu husustaki celse ara kararının davalı tarafa usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, buna karşın davalı tarafından ticari defter ve kayıtların sunulmadığı, buna karşın davacı taraf ticari defterlerinin usulüne uyun şekilde tutulduğu ve lehine delil niteliği bulunduğu, takip dayanağı faturaların e-fatura şeklinde düzenlendiği ve davacı taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu gibi elektronik ortamda davalı şirkete tebliğ edildiği, taraflarca herhangi bir mutabakatsızlık ve çekişmeye sebebiyet vermeyecek şekilde Ba ve Bs formları ile vergi dairesine bildirildiğinin yapılan bilirkişi incelemesi ile tespit edildiği, davalı tarafından her ne kadar icra takip dosyasındaki itirazlarında hizmetin tam alınmadığı ve ayıplı hizmet söz konusu olduğu, iade faturası kesildiği savunulmuş ise de takibe konu faturaların elektronik ortamda davalı şirkete tebliğ edildiği, davalı tarafından iki ay sonrasında iade faturası keşide edilerek davacıya gönderilmiş ise de davacı tarafından aynı gün iade faturası düzenlenmek suretiyle davalıya tekrar iade edildiği, yasal süre içerisinde davalı tarafından takip konusu faturaya ilişkin itirazda bulunulmadığından içeriğinin kesinleştiğinin kabul edilmesi gerektiği, davalı tarafından her ne kadar icra takip dosyasında ayıplı hizmet itirazında bulunulmuş ise de savunmaya ilişkin somut delil sunulmadığı, davalı tarafından takip konusu faturaların ilgili vergi dairesine bildirilmesi karşısında faturaya konu malın(hizmetin) davalı tarafından teslim alındığının kabul edilmesi gerektiği, yargılama ile davacının takip tarihi itibariyle takibe konu asıl alacağı (15.635,76-TL) talep etme hakkı bulunduğunun anlaşıldığı, dosya kapsamında aksi yönde başkaca bir delil bulunmadığı, alacak likid ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen alacak üzerinden %20 tutarında icra inkar tazminatına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davanın KABULÜNE,
2-)Davalının ——— Esas sayılı takibe yaptığı itirazın İPTALİNE, takibin takip talebindeki koşullar ile DEVAMINA,
3-)Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen alacağın %20’si tutarında olan 3.076,00-TL icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-)Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——– bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
5-)Karar ve ilâm harcı olan 1.047,09-TL harçtan peşin alınan 185,14-TL harcın mahsubu ile bakiye 861,95‬-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
6-)Davacı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 15.328,61-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-)Davacı tarafça yatırılan 277,34-TL harç ve 1.554,5‬0-TL bilirkişi, posta, tebligat gideri olmak üzere, toplam 1.831,84‬-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-)Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, HMK.m.341/2 uyarınca miktar itibariyle kesin olarak verilen karar açıkça okunup usûlen anlatıldı.10/10/2023