Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/43 E. 2023/729 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/43
KARAR NO : 2023/729

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 20/01/2022
KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Şirket yetkilisi ile müvekkilinin şirketin kuruluşunda karı-koca olduğunu, 2010 yılından bu yana ayrı yaşadıklarını, 2016 yılında eşi —– tarafından —- Aile Mahkemesi’nin—– sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığını, davanın kabul ile neticelendiğini, boşanma kararının 18.05.2021 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilinin davalı şirketin %50 hisse sahibi olduğunu, şirket yetkilisi —— müvekkiline 2010 yılından bu yana şirket ile ilgili bilgi, hesap ve inceleme yaptırmadığını, şirket kayıt ve belgelerini vermediğini, müvekkilinin herhangi bir kar payı dağıtımı yapılmadığını, kar-zarar durumu hakkında bilgi verilmediğini, kar payı dağıtımı yerine yüksek yetkili maaşlarıyla şirketin mal varlığının kazanç aktarımı yoluyla şahsi mal varlığına geçirilmesinin de muhtemel olduğunu, 2005 yılından bu tarafa aktif ve pasiflerin yazılacak müzekkere içerisinde sorulması ve istenmesi gerektiğini, şirketin menkul ve gayrimenkulleri ile ilgili bilgi vermediğini, şirketin ticareti ile ilgili bilgisinin olmadığını, şirket yetkilisi —–) ile müvekkilinin evli oldukları dönemde birlikte kurdukları —— isimli bir şirketlerinin daha olduğunu, o şirkette diğer ortak —- ortaklıktan ayrılma davası açtığını, davanın —- Asliye Ticaret Mahkemesinin —-sayılı dosyası ile devam ettiğini, davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına, şirketin ve şirket yetkilisi —- (—-) adına kayıtlı menkul ve gayrimenkuller ve banka hesapları araştırlarak üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davacı müvekkilin TTK 638/2 uyarınca “davalı şirkette sahip olduğu payın karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin tespit edilerek kendisine ödenmesine ve müvekkilinin bu yolla şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı şirket yetkilisi cevap dilekçesinde özetle;
Davacı ile ortak oldukları— ve —– kuruluşundan bu yana her iki şirkette de %50-%50 hisse sahibi olduklarını,—– üretim ve montaj işi yapan al-sat işi yapmayan bir şirket olduğunu, davacının üretim-montaj görevinde fiilen çalışmadığını, her iki şirketi kendisinin yönetmesine, tüm personel ve idari işlerini, finansman ve muhasebe işlerini, alım-satım faturalarını onaylama ve takip işlerini, satın alım, çek-senet ve banka işlerini mükemmel şekilde yapmasına rağmen davacının tüm çalışanlara ve kendisine psikolojik şiddet uyguladığını, boşanma davasının açıldığı zamanda bile çok karlı bir gayrimenkul alımının kendisinin sayesinde olduğunu, davacının bu süreçte gece alemlerinde kadınlar ile yiyerek ve eğlenerek, dava yoluyla kanıtlanmış evlilik dışı ilişkilerle, evlilik dışı çocuk dünyaya getirmekle uğraştığını, 2007 yılında silah ruhsatı almak bahanesi ile yönetim ve imza yetkisini ele geçirerek diğer şirketi ele geçirdiğini, bu şirkette de benzer şeyi yapmak istediğini, 27.04.2005 tarihinde kurulan şirketin ancak 10 yıl faaliyet göstermeye dayanabildiğini, 30.04.2015 tarihinde gayri faal hale geldiğini, şirketin tüm kayıtlarına her zaman ulaşılabileceğini, her iki şirketin mali müşavirlerinin ve muhasebecisinin aynı kişi olduğunu, şirketin kuruluşundan bu yana sadece 2021 yılında art niyetli olarak şirkete dava açan ve bu dava sonucunda kazanan birkaç işçinin mahkemece belirlenen tazminatlarını vs. ödediğini, bu ödemelerin de diğer şirket olan —- nezdindeki muhasebe tarafından ortaklara çıkan (borç) olarak şahsi cari hesabına işlendiğini, davacının haksız ve mesnetsiz taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ticari şirket (ortaklıktan çıkma veya çıkarılmaya ilişkin) davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacının, davalı şirkette %50 hisse sahibi olarak, TTK 638/2. maddesi uyarınca davalı şirkette sahip olduğu payın karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin tespit edilerek kendisine ödenmesine ve bu yolla şirketten çıkarılmasına karar verilmesi talebinin haklı olup olmadığı, TTK 638/2. maddesinde belirtilen haklı sebeplerle çıkma şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında olduğu tespit edildi.
Davacı taraf, ayrılma talebine dayanak olarak,2010 yılından bu yana şirket ile ilgili bilgi, belge alamaması, şirkette kar payı dağıtımı yapılmaması, yüksek yetkili maaşlarıyla şirketin mal varlığının örtülü kazanç aktarımı yoluyla yöneticinin şahsi mal varlığına geçirilmesi, şirket yetkilisi —– davacının ile evli olduğu dönemde birlikte kurdukları —–isimli bir başka şirketteki ortaklıktan ayrılma davası açmış olması gibi sebepleri gerekçe olarak göstermiştir.
Dosyanın ön inceleme duruşmasında tespit edilen uyuşmazlık noktaları çerçevesinde rapor düzenlenmesi için 1 mali müşavir, 1 nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişi heyetine tevdi edilmesine karar verilmiş olup, 27/02/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…2021 yılı sonu itibariyle davalı şirket, şirket ortağı —– 904.998,65 TL, …’e 514.488,81 TL borçludur. Şirket öz varlığı şirket sermayesinden -93.210,28 TL daha fazla olduğu tespit edilmiştir. 2021 yılı sonu itibariyle kasada kayıtlı 125.901,05 TL’nin gerçekte olmadığı (kurmaca olduğu) tespit edilmiştir. (Şirketin mali müşaviri —– beyanı). Şirket alıcılar hesabında kayıtlı 238.149,36 TL tutarında alacağın fiktif olduğu tespit edilmiştir. Şirket kayıtlarında 81.822,93 TL tutarında alacak senedinin bulunmadığı tespit edilmiştir. (Şirketin mali müşavirinin beyanı). —-kat numaralı ilk madde ve malzeme hesabında kayıtlı 823.391,67 TL tutarında bir ticari emtia bulunmadığı tespit edilmiştir. (Şirketin mali müşavirinin beyanı). Şirket kayıtlarında 61.486,01 TL kayıtlı demirbaş ve büro malzemelerinden fiilen şirkette bulunanların tutarının mukayyet değeri itibariyle 32.384,2 TL olduğu tespit edilmiştir. (Şirketin mali müşavirinin tespiti). Şirkette ekonomik değer taşıyan net muhasebe kayıtlı değeri 0.0. TL (iz değer)—- marka taşıt ile iktisap değeri 10.10.2012 tarihli mukayyet değeri 53.176,47 TL olan—- iktisap değeri 10.10.2012 tarihli mukayyet değeri 88.626,58 TL olan —- Gayrimenkul, mukayyet değeri 81.189,00 TL iktisap tarihi 26.07.2016 olan —- gayrimenküller olduğu tespit edilmiştir. Davalı şirket değerinin Sayın mahkemenin resen atayacağı gayrimenkul değerleme uzmanınca şirket gayrimenkullerinin değerlemesi sonucu belirlenebileceğini, mukayyet değeri 33.580,00 TL olan aracın kasko değerinin tespitinin gerektiği belirlenmiştir. Şirket ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK ve VUK hükümlerine göre yapıldığı tespit edilmiştir. Kayıt nizamının VUK 215-219 muhasebe sistem, uygulama ve genel tebliğ hükümlerince ve usulüne uygun birbirini tamamladığı tespit edilmiştir. Davalı şirketin ticari defterlerinin HMK 222/2’ye göre delil niteliği taşıdığı…” şeklinde rapor düzenlendiği görülmüştür.
Dosyanın 15/03/2023 tarihli—Celse —-no’lu ara karar uyarınca bilirkişi heyetine 1 makine mühendisi, 1 gayrimenkul değerleme uzmanı, 1 ticaret hukukunda uzman nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişiler de eklenerek oluşturulacak bilirkişi heyetine tevdi ile davacı vekilinin belirtmiş olduğu gayrimenkul ve araç üzerinde değer tespiti de yapılarak, —–. ASTM dosyası ile taraf vekillerinin itiraz ve beyan dilekçeleri dikkate alınarak şirket ortaklığından çıkma koşullarının oluşup oluşmadığı, oluşması halinde ayrılık akçesinin tespitine yönelik ek rapor düzenlenmesine karar verilmiş olup, 02/10/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…—- plaka sayılı, —- markalı,—- tipindeki—– model, 102.092 km. deki, 5 parça boyalı aracın, güncel rayiç değerinin 480.000 TL ve dava tarihindeki rayiç değerinin 230.000 TL olduğu, gayrimenkullerin değerlerine olumlu ve olumsuz yönde tesir eden tüm unsurlar da ayrı ayrı irdelenerek emsal karşılaştırma yöntemi ile gayrimenkullerin güncel ve dava tarihi olan 20.01.2022 tarih itbariyle rayiç değerlerinin aşağıdaki gibi olduğu;
¸Davalı şirketten ayrılma talepleri bakımından; ortağın yasal haklarını kullanmasına karşın bilgi alma hakkının kullandırılmaması ile kar payı dağıtılmaması durumlarının süreklilik arz ettiğine ve örtülü kazanç aktarımının varlığına ilişkin bilgi ve belgelerin dosya kapsamında bulunmadığı, davacı ve davalı şirket yetkilisi arasındaki boşanma davasının ise davacının kusuruna dayandığı tespit edilmiş, bu durum ve hiç kimsenin kendi eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramayacağı ilkesi sebebiyle davalı şirket ortaklığından ayrılmak için varlığı gerekli bir haklı sebebin dava konusu uyuşmazlıkta varlığı tespit edilememiştir…” şeklinde rapor düzenlendiği görülmüştür.
Limited – şirketlerde ortağın şirketten çıkması ve çıkarılması TTK m. 638 vd. Hükümlerinde düzenlenmiştir. TTK m. 638 hükmüne göre;
« (1) Sirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını
belirli şartlara bağlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.
Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.
Yukarda da değinildiği üzere, TIK m. 638/2 uyarıca ortağın dava yoluyla çıkma hakkını kullanabilmesi için, hakl sebeplerin varlığı gereklidi. Haklı sebeplerin neler olduğu ise limited şirkete ilişkin hükümler arasında da, kıyasen limited şirkete de uygulanabilecek anonim şirkete ilişkin hükümler arasında da düzenlenmemiştir. Haklı sebebe ilişkin tek düzeneme kollektif şirkete ilişkin TTK m. 245 hükmüdür. Buna göre;
TTK m. 245 hükmüdür. Buna göre;
MADDE 245- (1) Haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fili veya kişisel sebeplerin şirketin işitme konusunun ekle edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekikle ortadan kalkmış olmasıdır;. özellikle;
a) Bir ortağın, şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması,
b) Bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi,
c) Bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna Şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması,
d) Bir ortağın, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi gibi hâller haklı sebeplerdendir.
(2) (a). (b) ve (c) bentleri gereğince kendisinde fesih sebebi doğmuş olan ortağın dava hakkı yoktur.”
Kollektif şirkete ilişkin düzenleme bu şekilde olmakla birlikte, haklı sebebin var olup olmadığı tartışılan şirketin türü ve kollektif şirketten farkları da haklı sebeplerin neler olduğu tespit edilirken dikkate alınmalıdır. Dava konusu uyuşmazlıkta haklı sebeple çıkma talep edilen şirket, limited şirkettir. Kollektif şirket şahs şirketi iken, limited şirket bir sermaye şirketidir (TTK m. 124/2). Şahıs şirketleri ile sermaye şirketleri arasındaki temel ayrım, şahıs şirketlerinde sermayenin değil ortakların kişiliklerinin önem taşımasıdır. Sermaye şirketlrinde ise ortakların kimliklerinin kural olarak bir önemi yoktur, önemli olan şirketin sermayesidir. Nitekim şahıs şirketlerinde ortakların şirket borçlarından dolayı sorumluluk- ları söz konusu iken, sermaye şirketlerinde ortaklar kural olarak şirket borçlarından sorumlu değildirler. ” Limited şirket, bazı şahis şirketi özelliklerini de bünyesinde barındırıyor olmakla birlikte (örn: ortaklardan en az birinin müdür olması zorunluluğuna ilişkin TTK m. 623/1) temel olarak bir sermaye şirketidir. Bu çerçevede kollektif şirket bakımından haklı sebep olarak değerlendirilebilecek her husus limited şirkette haklı sebep olarak değerlendirilmeyebilir.
Haklı sebebin varlığını kabul bakımından önem taşıyan bir diğer husus, haklı sebebin sübjektif değil objektif olması ve haklı sebebin doğmasında kusuru bulunan kişinin bu haklı sebebe dayanarak takipte bulunamamasıdır. Yani kimse kendi kusurlu eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramaz, hak ekle edemez. Aksi durum dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecektir.
Sonuç olarak tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporlarıyla sabit olduğu üzere davacı tarafça şirketten çıkma yada çıkarılmaya ilişkin şirketten dolayı haklı sebeplerin varlığını kanıtlayamadığı, fakat davalı şirket yetkilisi eşiyle olan boşanma davası nedeniyle ortaklığın sürdürülmesi imkanının ortadan kalktığı kabul edilse bile, —- Aile Mahkemesinin—-.boşanma dava dosyasına göre kusurun davacıya ait olduğunun tespit edildiği, ortağın yasal haklarını kullanmasına karşın bilgi alma hakkının kullandırılmaması ile kar payı dağıtılmaması durumlarının süreklilik arz ettiğine ve örtülü kazanç aktarımının varlığına ilişkin bilgi ve belgelerin dosya kapsamında bulunmadığı, davacının bu konudaki iddialarını yukarıda da değinildiği üzere kanıtlayamadığı, davacı ve davalı şirket yetkilisi eşi arasındaki boşanma davasının ise davacının kusuruna dayandığı tespit edilmiş olmakla, bu durum ve hiç kimsenin kendi eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramayacağı ilkesi sebebiyle davalı şirket ortaklığından ayrılmak için varlığı gerekli bir haklı sebebin dava konusu uyuşmazlıkta bulunmadığı anlaşıldığından, kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
1-Kanıtlanamayan davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL harcın peşin alınan 80,70 harçtan mahsubu ile kalan 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansından kullanılmayan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde yatırana iadesine,
5-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ye göre takdir olunan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —— Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.