Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/760 E. 2021/916 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/760
KARAR NO: 2021/916
DAVA: SÖZLEŞMENİN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 30/11/2021
KARAR TARİHİ: 07/12/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davada dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde;Davacı/satıcı —- davalı /alıcı —-akdedildiğini, davacı/satıcı ——- düzenlendiğini, ——- satış bedeli karşılığında tescil ve teslimine ilişkin olduğunu, sözleşmeye istinaden aracın tescil işlemi noter huzurunda yapılıp zilyetliğide davalı/alıcıya geçirildiği halde satış bedeli ödenmediğini, haksız ve hukuka aykırı olarak, kötüniyetle davacı müvekkil adeta dolandırılmak sureti ile güven ilişkisi ihlal edilmiş ve karşı edim borcu olan araç satış bedeli ifa edilmediğini, alım-satım sözleşmesi karşılıklı edimleri havi borçlandırıcı akit olmakla sözleşme konusu aracın zilyetliğinin devri tasarrufu taraflar arasında tesis edilen güvene istinaden iyi niyetli olarak davacı/satıcı tarafından davalı alıcıya noter huzurunda yapılan satış sözleşmesine istinaden gerçekleştiğini, noter huzurunda yapılan satışta araç bedelinin —–alındığı ibaresi maktu form formatında yer almışsa da tescil ve teslimi yapılan aracın satış bedeli bugüne kadar yapılan tüm girişim ve ihtarlara rağmen alıcı şirkette oluşan bazı yasal sıkıntılar gösterilerek oyalanmış ve hiç bir şekilde ödenmemiş müvekkil açıkça dolandırılmış haksız ve hukuka aykırıolarak karşı edim satış bedeli davalı yanca yerine getirilmediğini,—- kayıtlı aracın satışı resmi şekle tabidir. Bu resmi şekille —– müvekkilin irade beyanı olmadığı halde matbu olarak araç satış sözleşmesinde yer alan ——–ibaresinin eklediğini, motorlu taşıtlarda noterin paranın mülkiyetinin karşı tarafa geçirilmesine yönelik rıza uyuşumu niteliğindeki beyanı resmi senede içerik olarak dâhil etme zorunluluğu bulunmadığını, para tasarruf işleminin konusu olarak taşınır mal niteliğinde olduğunu, zilyetliğin devri imkânlarıyla ifaya konu olacağını, paranın zilyetlik devrinin hafızalara çakılması gereken boyutu ifasının eşya hukuku açısından zilyetliğin devrine bağlı olarak geçerlilik şekline tabi olmadığı olduğunu, geçerlilik şekline tabi bir sözleşmede, dava dosyasında noterlikçe yetki aşımında bulunularak tarafların gerçek irade uyuşumunu ötesine geçilerek satış bedelinin nakden alındığı ibaresine maktu form formatında yer verildiğini, gerçekte ise araç tescil ve teslimi yapıldığı halde bugüne kadar satış bedeli ödenmediğini, oysaki satış bedeli olan —– gibi yüksek tutarlı bir meblağın noter huzurunda teslim edildiği olgusu hayatın olağan akışına göre de mümkün olmadığını, yine bu noktada bazı alıcı görünümlü dolandırıcılar sözleşmeye bedelin nakden alınmıştır ibaresinin konulmasından hareketle noterler makam olarak para sayma işine sıcak bakmadıkları, yanaşmadıkları için noter senedinin tanziminden hemen sonra parayı ödemeden kaçıldığını, söz konusu aracın bedelinin ödenmemiş olduğu tarafların ticari defter kayıtlarından açıkça anlaşılacağını, tevsik zorunluluğu kapsamında noter satışlarında yapılan ödemelerin finansal kurumlar aracılığı ile gerçekleştiğinin belgelendirilmesinin gerektiğini, davalı/alıcı taraf araç satış sözleşmesine istinaden aracın tescil ve zilyetliğinin devri gerçekleştiği halde satış bedelini ifa etmeyerek kötü niyetle hareket ederek dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde temerrüde düştüğünü ileri sürerek —- satış bedelini ödemeyerek temerrüde düşen borçlu hakkında terditli olarak; —- uyarınca sözleşmeden dönme hakkımızı kullanarak aracınadımıza yeniden tesçil ve teslimi ile bu süre içerisinde davalı/alıcı tarafından aracın kullanılmasından kaynaklı oluşan her türlü maddi zarar ile sözleşmenin feshi dolayısı ile davacı müvekkilce daha yüksek bir bedelle aracın üçüncü şahıslara satışının önlenmesinden doğan zarar da dahil olmak üzere oluşan her türlü menfi ve müspet zararın ——oluşan munzamzararımızda dahil edilerek tespitine ve tazmininine karar verilmesi, aracın yeniden müvekkili şirket adına tescil ve teslimi mümkün olmaz ise TBK 120 ve 122 maddeleri uyarınca satış bedeli olan—- ifası ile aracın satış, tescil ve teslim tarihi olan —— tarihinden itibaren gecikme tazminatı olarak borcun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenecek olan en yüksek temerrüt faizine hükmedilmesi ve ayrıca temerrüdün gerçekleştiği tarihten bu yana ülke ekonomik koşullarındaki değişim ve paranın değer kaybı ile enflasyon oranı göz önünde bulundurularak temerrüt faizi ile davacı/satıcı müvekkilin zararının karşılanmayan kısmının—— munzam zararın da dahil edilerek tespitini ve tazminini, müvekkil davacı yan aracın satış bedelini tescil ve teslim tarihi olan —- tarihinde nakden ve defaten tahsil etmiş olsaydı aldığı parayı kendisini enflasyona karşı korumak için ticari faaliyetine konu işinde kullanacak ya da tasarruf aracına yatıracağını, ayrıca maalesef aracın ithal araç olması dövizde beklenmedik artışların olması sebebi ile aracın satış günündeki değeri ile şimdiki değeri arasında çok yüksek bir değer artışı olmuş olması sebebi ile zararımızın tespit edilerek tazminine, TBK125/ f.3 ve ilgili maddeleri uyarınca sözleşmeden dönme hakkını kullanarak aracın müvekkili şirket adına yeniden tesçil ve teslimi ile bu süre içerisinde tescil ve teslim tarihine kadar davalı/alıcı tarafından aracın kullanılmasından kaynaklı oluşan her türlü maddi zarar vesözleşmenin feshinden dolayı aracın davacı müvekkilce daha yüksek bir bedelle üçüncü şahıslara satışının önlenmesinden doğan zarar da dahil olmak üzere oluşan her türlü menfi ve müspet zararları olan—– munzam zararlarının da dahil edilerek tespiti ve tazminine, bu mümkün olmazsa araç satış bedeli olan — ifasına karar verilerek aracın satış, tescil ve teslim tarihi olan —- itibaren gecikme tazminatı olarak borcun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenecek olan en yüksek temerrüt faizine hükmedilmesi ve ayrıca temerrüdün gerçekleştiği tarihten bu yana ülke ekonomik satış bedeli ifa edilmemiş aracın davacı müvekkilce daha yüksek bir bedelle üçüncü şahıslara satışının önlenmesinden doğan zarar da dahil olmak üzere oluşan her türlükoşullanndaki değişim ve paranın değer kaybı ile enflasyon oranı göz önünde bulundurularak temerrüt faizi ile davacı/satıcı müvekkilin zararının karşılanmayan kısmının munzam zarar olarak kabulü ——- tespiti ve tazminine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Mahkememizde açılan işbu dava taraf şirketler arasında yapılan araç satış sözleşmesinden TTK.nın 125/3. Maddesi gereğince sözleşmeden dönme nedeniyle aracın davacı adına yeniden tescil ve davalıdan alınarak davacıya verilmesi, sözleşmenin feslinden dolayı —- muazzam zararın tazmini veya araç satış bedelinin temerrüt tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsili, paranın değer kaybı nedeniyle munzam zarar olarak —zarar ettiğinin tespiti ve tazminine ilişkin dava olup,
Davanın niteliği itibariyle Ticaret Kanununda düzenlenmiş bulunan bir uyuşmazlık olmadığı 6100 Sayılı TTK’nın 3 ve 4/1 maddesi gereğince her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili davaların ticari dava niteliğinde bulunması karşısında 6102 sayılı TTK’nın 5. Maddesine —- maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Mahkememiz tarafından dosya üzerinden ön inceleme yapılabileceği anlaşılmakla;
G.D: Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
TTK.’nun 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Dosya içeriği ve ——incelendiğinde; eldeki dosyada, zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Huzurdaki dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş olması TTK.’nun 5/A ve HMK’nun 114/2. maddeleri uyarınca dava şartıdır.
Dava şartlarına ilişkin kurallar kamu düzenindendir. “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK115.md.). Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada Mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. bendinin son cümlesi uyarınca “arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi” gerekmektedir.
HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmektedir. Bu hükümler her aşamada dava şartlarının incelenebileceğine dair 115. madde düzenlemesine inceleme zamanı bakımından en erken zaman olarak sınır çizen bir düzenleme olmayıp incelemenin en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.
İşbu dava yönünden yapılan değerlendirmede; Mahkememiz dosyası kapsamında arabuluculuğa başvurulduğu gösteren bir belge dava dilekçesine eklemediği gibi, bizzat davacı tarafından dosya içerisine alınan —–günlü dilekçe ile de davacı arabulucuya sehven başvurulmadan işbi ticari davayı açtığını beyan ve kabul ettiğinden —— gereğince arabuluculuğa başvurulmadan açılan işbu davanın TTK 5/A, 6100 sayılı HMK’nın 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca, huzurdaki davada, dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadığından, dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usûlden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Ticari davalarda zorunlu arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığından; dava şartı yokluğu sebebiyle DAVANIN USÛLDEN REDDİNE,
2-)Yargılama giderinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
3-)Karar ve ilâm harcı olan 59,30-TL harcın peşin alınan 20.834,55-TL harçtan mahsubu ile bakiye 20.775,25-TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
4-)Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde karar veriliğinden, kararın HMK. madde 27/1-2 uyarınca taraflara tebliğine,
5-)Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK. madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) hafta içerisinde ———- Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi.07/12/2021