Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/740 E. 2023/222 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/740 Esas
KARAR NO : 2023/222

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/11/2021
KARAR TARİHİ : 16/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili olan davacı şirketin inşaat sektöründe hizmet veren bir firma olduğunu, davacı ile davalı arasında ticari faaliyetler yürütüldüğünü, daha sonra ise davacı şirket ortağı —–davalı şirkete ortak olduğunu, bu ortaklık ilişkisinin 04.01.2016 tarihine kadar devam ettiğini, davalı —— temin edilen resmi muhasebe yedek program kayıtlarındaki hesaplar incelendiğinde 2014 yılına ait iki şirket arasındaki ticari faaliyetlerin görüleceğini, yine taraflara ait 2014 yılı muavin defterlerindeki yıl sonu hesapları incelendiğinde ise tarafların arasında herhangi bir borç ilişkisi kalmadığının anlaşılacağını, davalı şirketin 2015 yılına ait muavin defterinde “18.08.2015 fiş tarihi—– yevmiye numaralı —— NOLU ALINAN ÇEK İADESİ” açıklamasıyla davacı firmaca keşide edildiğini,12.000-TL’lik bir çek gösterildiğini, davacı firmanın resmi muavin defteri ve diğer belgelerinde bulunmayan iş bu çek iadesi kaydıyla davacının davalı firmaya hukuka aykırı ve gerçek dışı bir şekilde borçlandırıldığını, davacı şirketin , davalı şirket ile arasındaki ticari ilişkiyi güven çerçevesi içinde yürütmeye çalıştığını ve iş bu iade edilen asılsız çeke ilişkin borcunu ödeme düşüncesiyle 19/05/2016 vadeli —— no.lu 12.000-TL bedelli çeki keşide ederek davalı şirkete teslim ettiğini, keşide edilen çekin davalı tarafından 20.05.2016 tarihinde bankaya ibraz edilerek ödemesinin alındığını ve ödemesi alındığını, davalının davacı ile aralarındaki cari hesap ilişkisine dayanarak olmayan bir borcu varmış gibi gösterdiğini ve davacı tarafça düzenlenen çekin ödemesinin alınmasıyla haksız kazanç elde ettiğini, çek bedelinin davalıdan tahsili için —– İcra Müdürlüğünün —–sayılı dosyasında icra takibine başlandığını, davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, arabuluculuk yoluna gidildiğini ancak anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek davalı tarafından icra dosyasına yapılan haksız itirazın iptaline, takip konusu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte takibin devamına karar verilmesine , haksız olarak takibe itiraz edip takibin durmasına neden olan davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili olan davalının davacıya hiçbir şekilde borcu bulunmadığını, davacı iddialarının tamamı somut dayanaktan yoksun afaki beyanlar olduğu gibi bir an için aksi düşünülse dahi icra takip tarihi ve dava tarihi itibariyle iddiaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını, davalının derdest davada taraf sıfatı olmadığını, dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere her iki şirketin de müşterek ortağı —— isminin ziktedildiğini fakat maddi vakıadaki durumu izah edilemediğini, davacı taraf iddialarının doğru olduğu kabul edilse bile davacı şirketin de ortağı olan—– davacı şirket kayıtlarına çek iadesi şeklinde bir kayıt yaptığı, dönüp bu kere söz konusu kayıttan kaynaklanan fiktif borcun tahsili cihetiyle de söz konusu çeki aldığının görüldüğünü, çekin tahsil cirosunda da davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili diğer şahısların hiçbirinin imzası bulunmadığını, yani söz konusu çekin hiçbir zaman davalı şirkete teslim edilmediğini,davalı şirketin dava konusu çekin keşide edilmesine sebep olacak hiçbir eylemi olmadığını, davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı şirket kayıtlarında 2015 yılı içerisinde herhangi bir usulsüz işlem yapılmadığını, davacı tarafından da bunu ispat edebilecek herhangi bir somut belge dosyaya sunulmadığını, istirdata konu edilen 19.05.2016 tarih —— numaralı 12.000,00 TL bedelli çekin hiçbir zaman davalı şirkete teslim edilmediğini savunarak iddiaya konu alacak sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandığından davanın öncelikle zamanaşımından reddine, aksi kanaatte iddiadan öteye geçmeyen ve delillendirilmeyen davanın reddine, alenen kötü niyetli olarak başlatılan takip nedeniyle müvekkil lehine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir.—– İcra Müdürlüğünün —— Esas sayılı takip dosyası celp edilmiştir.Davacı ve davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları celp edilmiştir.
Arabuluculuk son tutanağı dosya içerisindedir.6100 sayılı HMK Madde 222/(1)”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle: 22/7/2020 – 7251 sayılı Kanun md. 23) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
6102 sayılı TTK Madde 64-(1)(Değişik fıkra: 26/06/2012-6335 S.K./8.md.) Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.”
(2)Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.
Madde 83- (1)Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Ticari defterler ve sahibi lehine delil olabilme koşulları, 6100 sayılı HMK madde 222 ve devamı ile 6102 sayılı TTK madde 64 ve devamında açıkça düzenlenmiştir. Tacirler, Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükmü uyarınca ticari defter tutmak zorundadır.
6100 sayılı HMK. 222/1. Maddesi ve 6102 sayılı TTK 83/1. Madde uyarıca ticari uyuşmazlıklarda Mahkeme re’sen ya da taraflardan birinin istemi üzerine ticari defterlerin ibrazına karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Mahkememizin 15/03/2022 tarihli celsesinde 6100 sayılı HMK 222. Madde kapsamında taraflara 2020 yılına ait ticari defterlerini sunmaları için iki haftalık süre verilmiş, ticari defterler sunulduğunda ticari defterler üzerinde HMK 278/3 maddesi dikkate alınarak yerinde inceleme yetkisi Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye verilmiş, bilirkişilerin tarafların iddia ve savunmaları kapsamında varsa alacak ve borç kalemlerinin tespiti ve hesaplanması hususlarında rapor tanzim etmesine dair karar verilmiştir.
Mahkememizce dosya rapor tanzim edilmek üzere SMMM Bilirkişi ——- tevdii edilmiş, tanzim edilen 01/06/2022 tarihli raporda özetle; ”… – Davacının kayıtlarına göre kasadan ödendiği, ancak davalının kayıtlarına göre ödenmediği tespit edilen 2.855,60TL ve 1.169,38 TL bedelli iki adet faturanın davacı tarafından ödendiğine dair davacının ticari defter kayıtları dışında herhangi bir belgenin dosya sunulmadığı, Davalının defter kayıtlarına göre davacıya iade edildiği gözüken —– numaralı çekin numarasının ve tutarının hem davacının hem de davalının ticari defter kayıtlarında aynı şekilde yer alan davacının davalıya verdiği çek numaraları ve tutarları ile uyuşmadığı, Davacının ticari defiter kayıtlarına göre 2016 yılında davalıya verilen ve bedeli ödenen çekin davalının ticari defter kayıtlarında yer alıp almadığının tespit edilebilmesi ve nihai cari hesap bakiyesi tutarının görülebilmesi için Sayın Mahkeme tarafından davalının 2016 yılı ticari defterleri ile cari hesapn ekstresinin dosyaya sunulmasının talep edilmesinin uygun olacağı..” belirtilmiştir.
Tanzim edilen rapor taraf vekillerine tebliğ edilmiş, taraf vekillerince rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri dosyaya sunulmuştur.
Taraf vekillerinin rapora karşı itirazların olumlu olumsuz değerlendirilmek ve gerekçelendirilmek suretiyle dosya daha önce rapor sunan bilirkişiye tevdi edilmiş, düzenlenen 18/10/2022 tarihli ek raporda özetle;”… Davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığına ilişkin herhangi bir bilgi veya belge tespit edilemediği, davacı tarafından keşide edilmiş bulunan 19.05.2016 tarihli 12.000,- TL bedelli ve ——seri numaralı çekin tahsil edilmiş olduğu ve davalı şirket 2016 yılı ticari defterlerini sunmadığından söz konusu ticari defterler üzerinde inceleme yapılamadığı…” belirtilmiştir.
Tanzim edilen ek rapor taraf vekillerine tebliğ edilmiştir.
—— isticvabına karar verilmiş ancak işbu ara karardan rücu edilmiştir.
İcra dosyanın incelenmesinden; Davacı tarafından —– İcra Müdürlüğü’nün —— Esas sayılı icra dosyasından 12.000,00-TL asıl alacak üzerinden davalı aleyhinde takip başlatıldığı, takip talebinde takip dayanağının cari hesap alacağı olarak gösterildiği, davalı/borçlu tarafından süresi içinde itiraz ederek takibi durdurulduğu, huzurdaki davanın 12.000,00-TL toplam alacak üzerinden harçlandırılarak açıldığı anlaşılmıştır.Tüm dosya kapsamından; Davacı tarafından taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacı şirket ortağı dava dışı ——- 04/01/2016 tarihine kadar davalı şirket ortağı olduğunu, 2014 yılı yıl sonu hesaplarına göre taraflar arasında hiç bir borç ilişkisi kalmamasına rağmen 2015 yılında davacı şirketin “çek iadesi” açıklamasıyla 12.000-TL bedelle davacı firmanın borçlandırıldığını, davacı tarfından borcun ödenmesi gayesi ile 19/05/2016 vadeli 12.000-TL bedelli çekin keşide edilerek davalı şirkete teslim ettiğini ve davalı tarafından çek bedelinin 20.05.2016 tarihinde tahsil edildiğini, davalı tarafından gerçekte olmayan bir borcun tahsil edilmesiyle haksız kazanç elde edildiğini ileri sürerek bedelinin davalıdan tahsili isteminin konu edildiği ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemiyle huzurdaki dava açılmış olup, davalı tarafından süresi içerisinde verildiği anlaşılan cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunulmuştur.
Mahkememizce tarafların tacir olması, ticari defter tutmak ve saklamakla mükellef oldukları dikkate alınarak 6100 sayılı HMK 222. Madde ihtarıyla davaya konu uyuşmazlığın çözümü için ticari defterlerin incelenmesi yönünde ara karar tesis edilmiştir. Sunulu rapor ile davacı taraf ticari defterde 2014 yılı sonu itibariyle alacak/borç kaydı bulunmadığı, 2015 yılında davacı tarafından 5.000-TL bedelli 2 adet çekin keşide edildiği yine 2015 yılı sonunda borç/alacak ilişkisi kalmadığı, 2016 yılında davacı tarafından 12.000-TL bedelli çekin keşide edildiği, ancak faturalaşma olmadığı, çek bedelinin davalı tarafından 20/05/2016 tarihinde ödendiği, davalının davacıya 12.000-TL borçlu olduğu, dava dilekçesinde yer alan 2015 yılına ilişkin 12.000-TL bedelli çekin iadesine ilişkin ticari defterlerde kayıt bulunmadığının tespit edildiği, davalı ticari defeterlerinde ise 18/08/2015 tarihinde 12.000-TL bedelli çek iade kaydı bulunduğu, 2015 yılı sonunda 12.000-TL çek bedeli + 2.885,60-TL ödenmeyen fatura alacağı +1.169,38-TL ödenmeyen fatura alacağı olmak üzere 16.024,98-TL davacının borcu bulunduğu, çek bedelinin 23/05/2016 taraihinde davalı tarafından tahsil edildiği tespit edildiği görülmüştür.
Davalı vekilinin 02/08/2022 tarihli beyanında, davalı şirkete ait 2016 yılına ilişkin ticari defterlerin zayi olduğu beyan edildiği, celp edilen —- Asliye Ticaret Mahkemesinin ——12/04/2018 tarihli kararından, zayi belgesi verilme talebinin mahkesince reddine karar verildiği, kararın istinaf edildiği, istinaf mahkemesince istinaf başvurusunun reddine karar verildiği anlaşılmıştır.—– Vergi Dairesinden verilen 08/09/2022 tarihli müzekkere cevabı ile davalı şirkete ait 2016 yılı bilanço istenmiştir.Mahkememizce re’sen alınan ek rapor ile davacı şirkete ait 2014 yılı ticari defeterlerinde yevmiye defeterinin açılış ve kapanış onaylarının bulunduğu, diğer defterlerde ise bulunmadığı, 2015 yılı yevmiye defterinde açılış onayı bulunduğu, ancak kapanış onayı bulunmadığı, diğer defterlerinde açılış-kapanış onaylarının bulunmadığı, 2016 yılı yevmiye defterinin açılış ve kapanış onayının bulunduğu, defter-i kebir ve envanter defterlerinin ise açılış onaylarının bulunduğu, ancak kapanış onaylarının bulunmadığı tespit edilmiştir.Celp edilen ticaret sicil kayıtlarından adı geçen dava dışı ——davacı şirketin münferiden yetkili yönetim kurulu başkanı olduğu ve 13/10/2021 tarihinde görev süresinin tamamlandığı, davalı şirketin ise “müştereken” yetki ile eski yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Davaya dayanak çek incelendiğinde; Davacı —- şirketi tarafından davalı ——şirketi lehine 19/05/2016 tarihinde keşide edildiği, dava dışı —– Tarafından —– ibraz edildiği,——verilen 05/06/2022 tarihli müzekkere cevabına göre çek bedelinin 23/05/2016 taraihinde dava dışı kişiye ödendiği anlaşılmıştır.
Bu kapsamda davacı tarafından başlatılan ilamsız icra takibinde borcun dayanağı “cari hesap alacağı” şeklinde gösterildiği, dava dilekçesinde ise talep dayanağının “olmayan borcun ifası” şeklinde açıklandığı, bu kapsamda uyuşmazlığın çözümünde ticari defterlerin incelenmesi gerektiğinin anlaşıldığı, yapılan bilirkişi incelemesi ile taraflar arasında 2014 yıl sonunda alacak/borç kaydının bulunmadığı, 2015 yılına ilişkin davacı ticari defterlerinde 2 adet fatura kayıtlı olup bedelin davalı tarafından ödenmiş olduğu ve 2015 yıl sonu ticari kayıtlarında taraflar arasında alacak/borç kalmadığı, 2016 yılında taraflar arasında faturalaşma olmadığının tespit edildiği, bu halde iddianın ileri sürülüş şekline göre de uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre incelenip değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmış ve öncelikle zamanaşımı definin değerlendirilmesi gerekmiştir.6098 sayılı TBK’nın 82. maddesine göre, sebepsiz zenginleşmede iade alacaklısının geri alma hakkının varlığını öğrenmesinden itibaren 2 yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 yıl sonra iade isteminin zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir.Bu kapsamda somut olay incelendiğinde; Talebe konu çekin keşide tarihinin 19/05/2016 olduğu, çek bedelinin davacı tarafından 23/05/2016 tarihinde ödendiği, ödemenin çekin bankaya ibrazı sonucunda yapıldığı, dolayısıyla davacının ödeme tarihi itibariyle çeki ibraz eden ve lehtarı yönünden bilgi sahibi olduğu, ilgili tarihler yönünden ticari ilişki bulunmadığı iddiası karşısında basiretli tacir yönünden zamanaşımının ödeme tarihi itibariyle başladığının kabul edilmesi gerektiği, bu halde zamanaşımı süresinin 24/05/2018 tarihinde sona erdiği, buna karşın icra takibinin 20/11/2020 tarihinde başlatıldığı ve huzurdaki davanın ise 19/11/2021 tarihinde açıldığı, dosya kaspamında zamanaşımını kesen ya da durduran bir sebebin varlığına ilişkin iddia ve somut delil bulunmadığı, yine yapılan bilirkişi incelemesinden ticari defter kayıtları kapsamında zamanaşımını kesen yahut durduran bir kayıt/işlem bulunmadığı anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-)Karar ve ilâm harcı olan 179,90-TL harçtan peşin alınan 144,93-TL harcın mahsubu ile bakiye 34,97‬-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
3-)Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
4-)Davalı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-)Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,Dair, davacı vekilinin, davalı vekilinin ve davalı şirket yetkilisinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde—— Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.