Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/726 E. 2022/839 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/726 Esas
KARAR NO : 2022/839

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2021
KARAR TARİHİ : 13/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil olan davacı ve dava dışı— ettiklerini, şirket sahibi olan kardeşinin beğendiği aracı almak ve gerekli kontrolleri yapmak için — giden müvekkili olan davacının davalı ile görüşmelere başladığını, gerekli kontroller tamamlandıktan sonra aracın satışı için anlaşan tarafların davalının—- gittiklerini ve ilgili işlemlere başladıklarını, dava dışı ——–yaşıyor olması nedeniyle satış işleminin —-gerçekleştirilemeyeceğini fark eden tarafların satış işlemi için vekalet çıkartılması konusunda anlaştıklarını, davalı tarafından aracın satış işlemlerinin tamamlanabilmesi için müvekkili olan davacıya—- —-araç satış vekâletnamesi verildiğini, —uygun bir şekilde satış işlemi gerçekleştirildiğini, Araç bedelinin ödemesinin ise doğrudan davalı şirket hesabına yapılmış olduğu için müvekkili olan davacının bahse konu satış işleminde almış olduğu bir ödeme bulunmadığını, araç satış sözleşmesinin alıcı tarafı olan şirketin yetkilisi dava dışı —- satışa istinaden müvekkile bir ödeme yapıp yapmadığı hususunda dinlenilmesini talep ettiklerini, takip dosyasına dayanak olarak yalnızca araç satış sözleşmesinin eklendiği bunun dışında herhangi bir sözleşme yahut senet gibi alacaklı olduğuna ilişkin bir belge sunmamış olan davacının keyfi bir şekilde —- üzerinden takip başlattığını, dayanak araç satış sözleşmesinin yalnızca resmi devir işlemlerinin gerçekleştirilebilmesi için verilmiş olduğu gibi müvekkili olan davacının bu işlemden bir kazanç elde etmesinin mümkün olmadığını, davalının dava konusu satış işleminden tam 2 sene sonra kötü niyetli ve gerçeğe aykırı bir şekilde haksız kazanç elde edebilmek maksadıyla ilamsız bir şekilde takip başlattığını—-sayılı dosyası ile başlatılan takibin müvekkili olan davacının—– olmadan bir şekilde adresine tebliğ edildiğini ve takibin kesinleştiğini, haciz işlemlerinin devam ettiği esnada davalı şirket yetkililerine ulaşılmaya çalışılmışsa da herhangi bir dönüş alınamadığını, takip konusu alacak hakkında davalı şirket yetkilisinden bilgi alınmaya çalışıldığında bahse konu haksız takipler nedeniyle piyasadan bir anda kaybolduğu, adresinde bulunmadığı ve hatta çoğu zaman yurt dışına gidip gelerek —- bulunmadığı bilgisine ulaşıldığını ileri sürerek, —Esas sayılı dosyasında müvekkili olan davacının borçsuzluğunun tespitine, teminat karşılığında icra dosyasının tedbiren yargılama neticeleninceye kadar durdurulmasına, davalı kötü niyetli olduğundan %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, aksinin kabulü halinde ise, 3. kişi tarafından dosya borcunun ödenmiş olması nedeniyle menfi tespit davasının konusuz kaldığını, icra takibine dayanak noterde düzenlenmiş vekaletname ve araç satış sözleşmesi ile aradaki hukuki ilişki ve müvekkilinin alacağının sabit olduğunu, davacının aksini ancak yazılı delil ile ispatla yükümlü olduğunu,— gösterilen satış bedeli 390.000-TL olup, müvekkile 340.000-TL ödeme yapılmıştır.— düzenlenen — Sözleşmesine bakıldığında bedelin tamamen ödenerek aracın teslim alındığının kayıt altına alındığını, davacının takip bedeli 50.000-TL’yi satış yoluyla tahsil etmesine rağmen müvekkili olan davalıya ödemediğini, tanık dinletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını beyan ederek haksız davanın usulden ve esastan reddi ile icra inkat tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
—sayılı takip dosyası — sisteminden celp edilmiştir.
Davacının ihtiyati tedbir talebinin Mahkememizin —- tarihli kararı ile kısmen kabulüne karar verilmiş, belirlenen teminat bedeli dosyaya yatırılmadığından ilgili icra dairesine gönderilmemiştir.
Davacı vekili 17/11/2021 tarihli dilekçesi ile davaya istirdat davası olarak devam edilmesi beyanında bulunarak, müvekkili olan davacı tarafından haciz tehditi altında — tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte istirdatına, %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
—- dosya içerisinde mevcut —– yazısı ile davacının gerçek kişi yönünden kaydına rastlanmadığı bildirilmiştir.
— dosya içerinde mevcut yazıları ile davacının —-kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
Görev hususu 6100 sayılı HMK 114/1-c maddesi uyarınca dava şartlarından olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
6102 sayılı T.T.K. 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş olup, 5. maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak —- mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), — Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
—–davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Huzurdaki dava; Araç satış sözleşmesinden doğan alacağın dayandığı icra takibine ilişkin menfi tespit istemine ilişkin olup,— davacının —- kaydına rastlanmadığının, —– davacının gerçek kişi mükellefiyet kaydının bulunmadığının bildirildiği, davaya konu aracın hususi kullanıma tahsisli olduğu, tüm bunlardan huzurdaki davanın mutlak ticari dava olmadığı gibi davacının tacir sıfatının bulunmaması, davaya konu aracın hususi kullanma özgülenmiş olması karşısında davanın nisbi ticari dava olmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığından göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)6100 Sayılı HMK m.114/c ve m.115/2 gereği göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Görevli Mahkemenin HUKUK Mahkemeleri olduğunun TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK m.21 kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli ve yetkili Mahkemeye gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-) 6100 Sayılı HMK m.331/2 uyarınca harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.