Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/678 E. 2022/542 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/678
KARAR NO : 2022/542

DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan
(MENFİ TESPİT)
DAVA TARİHİ : 20/09/2021
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Menfi Tespit) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/02/2016 tarihinde hakkında iflas kararı verilen —–tasfiye işlemlerinin—— İflas Müdürlüğü’nün —–iflas sayılı dosyası ile yürütülmeye başladığını, İflas Müdürlüğü’nün 18/02/2016 tarihinde —— göndermiş olduğu iflas bildirim yazısı müflis şirketin davacı bankaya kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan krediler nedeniyle borçlu olduğunu, müflis şirket hesaplarındaki tutarlar üzerinde banka kredi alacaklarına ilişkin hapis, rehin, takas ve mahsup haklarından sonra gelmek üzere iflas şerhi konulduğu hususları 26/02/2016 tarihli yazı ile İflas Müdürlüğüne itirazen ve cevaben bildirildiğini, İflas Müdürlüğünün 19/04/2021 tarihli yazısı ile icra iflas yasasının bir kısım maddelerin yanlış yorumlamak suretiyle muflis şirket hesaplarındaki tutarlarının tamamının gönderilmesini istediğini, iflas tarihinden önce müflis hesaplarına tahsil olunan 29.346,85 TL ve 668.94 Euro tutarındaki miktarların kredi sözleşmesinden kaynaklanan rehin-takas-mahsup haklarına ve İİK, TBK, TMK’nın amir hükümlerine istinaden 07/04/2016 tarihinde risklere mahsup edilmiş olup yapılan işlemin yasa ve usule uygun olduğu hususunda İflas Müdürlüğüne bilgi verildiğini, İflas Müdürlüğünün davacı bankanın Anayasa ile güvence altına alınan rehin, takas, mahsup haklarından oluşan mülkiyet haklarını bertaraf edecek şekilde yasanın amir hükümlerine, kamu güvenine ve HMK mad. 2 de yer alan iyi niyet kurallarına aykırı söz konusu talebi davacı bankaya ait olan bir hakkın kullanılmasının engellenmesi niteliğinde olup iflas müdürlüğünün davacı bankaya ait bir hakkında özüne ilişkin karar ve müdahale yetkisinin bulunmadığını, davacı bankanın müflis şirkete borçlu olmadığını, davacı bankanın müflis şirket hesaplarında bulunan 29.346,85 TL ve 668.94 Euroya ilişkin kullandığı takas ve mahsup hakkı İİK 200/1 ve Borçlar Kanunun 142. Maddesine uygun olup davacı bankanın müflis şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, İİK m.72 uyarınca teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın kabulünü, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: İİK 184. madde gereğince iflas açıldığı zamanda, müflisin haczi kabil bütün malları hangi yerde bulunursa bulunsun bir masa teşkil eder ve alacakların ödenmesine tahsis olunduğu, İflasın kapanmasına kadar müflisin uhdesine geçen malların masaya girdiği, davacı nezdindeki banka hesabında bulunan müflise ait mevduatta bu madde hükmüne tabi olduğundan davacı takas hakkını kullanamadığı, İİK 185. madde uyarınca da üzerinde rehin bulunan mallar rehin sahibi alacaklının rüçhan hakkı mahfuz kalmak sureti ile masaya girer ve iflas idaresi tarafından en yakın ve münasip zamanda paraya çevrilip muhafaza ve satış masrafları çıkarıldıktan sonra rehinli alacaklıya hakkı verildiği, İİK 219/3 uyarınca, müflisin mallarını her ne sıfatla olursa olsun ellerinde bulunduranların o mallar üzerindeki hakları mahfuz kalmak şartı ile bunları aynı müddet (bir ay) içinde daire emrine tevdi etmeleri ve etmezlerse, makbul mazeretleri bulunmadıkça ceza mesuliyetlerinin doğacağı ve rüçhan haklarından mahrum kalacakları açık olduğu, davacının müflise ait mevduat üzerinde rehin hakkı olduğu iddiasını kabul anlamına gelmemek üzere bir an için dava konusu mevduatta rehin hakkı varsa bile mevduata konu meblağı bir ay içinde iflas müdürlüğüne teslim etmediğinden bu hakkından mahrum kalmıştır ve bu nedenle de davanın reddi gerektiği, İflas açılmakla birlikte müflisin tüm mal varlığı bir masa teşkil eder ve tasfiyenin türüne göre iflas idaresi veya iflas dairesi tarafından alacakların ödenmesine tahsis olunduğu, davacı nezdinde bulunan banka mevduatı da müflisin davacıdan olan alacağı olmayıp müflisin mal varlığına dahil olup masaya dahil edilmesi gerektiğinden davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının müflis şirkete borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Bankacı bilirkişi ve nitelikli hesaplama alanında uzman (icra-iflas, borçlar ticaret hukuku) bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; Taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi Madde: 18- Bankanın Hapis Rehin ve Mahsup Hakları: Müşteri’nin Banka nezdindeki doğmuş ve veya ileride doğabilecek her alacaklarının tamamı, her türlü hesabı, her türlü senetler ve çekler, kıymetler, menkuller ve kıymetli evrak üzerinde bankanın bu sözleşme ve eklerinden doğmuş, doğacak alacaktan ve tazmin edilmemiş teminat mektupları için bankanın rehin ve hapis hakkı olduğu, banka yürürlükteki mevzuat dairesinde bunların bir bölümünü veya tamamını bir rehin hesabına alıp almama, rehin hesabına aldığı paralara faiz yürütüp yürütmeme ve faiz oranını tayinde bu sözleşmede yazılı ilgili şartlar dahilinde serbest olduğu, taraflar bankanın vadesi gelmiş alacaklarından herhangi birini ek bir talimata gerek bulunmadan müşterinin bankadan olan her türlü alacağı, mevduat hesapları ve bloke hesapları veya müşteri hesabına bankanın tahsil ettiği ve edeceği çek, senet bedellerini takas ve mahsup etme hakkına sahip bulunduğunu, bunun gibi müşteri lehine birlikte ya da aynı ayrı gelmiş olan havalelerin, ihbarda bulunmadan önce de banka tarafından kabul ve hesaba alacak kaydedilmesini, havale tutarı üzerinde bankanın rehin hakkının ve yukarıdaki esaslara göre takas ve mahsup yetkisinin bulunduğunu kabul ve beyan etmekte oldukları, müşteri kendisi tarafından bankaya emaneten veya serbest depo suretiyle verilen emtia ve emtiayı temsil eden belgeler, hisse senetleri, tahviller ve sair menkul kıymetler ve bunların kuponları üzerinde, banka ile olan işlemlerinden doğmuş ve doğacak borçları için bankanın hapis rehin ve yukardaki esaslara göre mahsup hakkına sahip bulunduğunu ayrıca kabul eder.” şeklinde olduğu, iflas, kolektif menfaate hizmet etmekte olan bir tasfiye biçimi olduğu, bu sebeple iflas tasfiyesinde bireysel menfaat değil, başka bir ifadeyle bir veya birkaç alacaklının alacağına kavuşmasının bireysel olarak o alacak üzerinde yaratacağı menfaat değil, tüm alacaklıların belirli bir oranda dahi olsa alacaklarını konuşmasının temin edilmesinin yaratacağı menfaat da önem taşıdığı, izah edilen bu prensip çerçevesinde örneğin iflasın açılması ile müflisin haczedilebilen bütün mal ve hakları bir masa yani bir topluluk teşkil ettiği, bu bağlamda iflas açıldığı zaman müflisin mal varlığına dahil olan bütün mal, alacak ve hakları iflas masasına girmek suretiyle bu malların tek bir yerden ve tek bir otorite aracılığı ile (iflas tasfiyesinde yürütme organı durumundaki iflas idaresi) tasfiye edilmesi ve bu suretle bu tasfiyeden elde edilecek olan gelirle belirli bir usule göre tüm alacaklıları bunun paylaştırılması hedeflendiği, bu tasfiyenin devamı sırasında her ne kadar yürütme organı durumunda iflas idaresi mevcut ise de, bu inisiyatif sahibi olduğu, bu inisiyatifin alacaklılar toplantısında alınan ya da alınacak kararlar organının nasıl hareket edeceğini belirlemek üzere alacaklıların da ile ortaya çıkacağı açık olduğu, İcra iflas kanununun 184. maddesi çerçevesinde iflasın açılmasıyla birlikte müflise borçlu olan bir kimsenin de bu borcu artık iflas masasına ödemesi gerektiği, 184. madde kapsamında masaya girecek olan mallar içine rehin hakkı sahibinin elinde bulunan rehinli mallar da girdiği, müflis borçlu ile yapılan herhangi bir sözleşme çerçevesinde rehin hakkı elde etmiş olan kimsenin de bu prensibe tabi olacağını söylemek gerektiği, İcra İflas Kanununun 185. maddesine göre müflise ait olup da üzerinde başkasının lehine rehin hakkı tesis edilmiş olan haklar da —— dahil olacağı, İflas kamu menfaatine hizmet etmesini gündeme getiren bir başka düzenleme de 193.maddede kendini gösterdiği, buna göre iflas kolektif bir cebri icra yolu olduğundan ve iflas tasfiyesinde alacaklılar eşit bir şekilde işlem göreceklerinden, artık kolektif bir tasfiye olan iflas tasfiyesi sırasında, bireysel icra takipleri de devam edilmesine ve müflise karşı yeni icra takibi yapılmasına olanak ve gerek bulunmamakta olduğu, bu nedenle, iflasın açılmasından önce müflise karşı başlamış olan takipler iflasının açılması ile durur ve iflas kararının kesinleşmesi ile düştüğü, bu noktada takibi kesinleşmiş olup olmamasının bir önemi olmadığı, herhangi bir alacaklının müflise karşı iflastan önce kesinleştirmiş olduğu takip dahi iflasın kesinleşmesiyle düşebildiğine, iflasın açılması ile de durabildiğine, ayrıca iflas bireysel değil kolektif menfaati hedef aldığına göre, herhangi bir bankanın iflasın açılmasından evvel borçlu ile yaptığı kredi sözleşmelerinden kaynaklı hakların da yukarıda ifade edilen prensipler dahilinde düşünülmesi kaçınılmaz olduğu, dolayısıyla örneğin bir bankanın iflastan önce borçlu ile yapmış olduğu kredi sözleşmesinden kaynaklı herhangi bir alacak hakkının doğmuş olması halinde dahi bu hakların iflas tasfiyesi prosedürü içerisinde masaya yazdırılması ve iflas hukuku prensipleri dahilinde masadan tahsili cihetine gidilmesi gerektiği, İcra İflas Kanununun 219. maddesine göre müflisten alacaklı olanların, alacaklarını adil tasfiye ilanından itibaren bir ay içinde yazdırmaları ve bunların dayanağı olan belgeleri veya tasdikli örneklerini tevdi etmeleri gerektiği, iflas tasfiyesine ilişkin prensipler bir bütün olarak ele alındığında, ve müflisten alacaklı olan bir kimsenin iflas tasfiyesi prosedüründen bağımsız olarak, alacağını tasfiye kurallarına aykırı bir biçimde fiili olarak tahsil edebilmesi söz konusu olmadığı, somut olay yönünden mesele incelendiğinde, davacı ile müflis arasında iflastan önce akdedilmiş kredi ilişkisinin mevcut olduğu ve bu ilişkiden davacı bankanın iflas tarihi itibari ile alacaklı olduğu anlaşıldığı, 17.02.2016 İflas tarihi itibariyle davacı bankanın müflis firmadan kullandırılan” krediler nedeniyle toplam 403.415,40 TL alacaklı olduğu hesaplandığı, buna karşılık 17.02.2016 İflas tarihi itibariyle müflis firmanın davacı bankada bulunan hesaplarında (29.346,85 TL4*668,94 EURO -) 31.564,32 TL olarak hesaplandığı, iflas hukukunda “takas” (İİK m.200, m.201) kabul edilmemiş olsaydı, müflisten hem alacaklı hem de müflise borçlu olan bir kimsenin durumu, iflasta takasın kabul edildiği bir sisteme nazaran olacağı, iflasta takas kabul edilmemiş olsaydı müflisten hem alacaklı hem de borçlu olan bir kişi, borcunu icra iflas kanununun 184 ve 219. maddesi çerçevesinde masaya teslim etmek (ödemek), buna karşılık alacağını ise iflas masasına yazdırmak suretiyle bu alacağını tahsil etmeyi beklemek durumunda kalacağı, genellikle iflas tasfiyesinde alacaklı alacağının belirli bi imünü tahsil edebileceği için borcunu tamamen ödemiş alacağının ise bir tahsil edebilmiş olacağı, takas kurumunda müflisten hem alacaklı hem de müflise borçlu olan kişi, alacağı ile borcunu takas ederek aradaki farka göre işlem yapma imkanına sahip olabileceği, alacağı ile müflise olan borcunu takas etmek isteyen alacaklı, alacağını masaya yazdırmak zorunda olmadığı, bununla birlikte müflise olan borcunu masaya bildirmek zorundadır (İİK m.219/3). alacaklı takas iradesini masaya herhangi bir şekilde bildirmesi gerektiği, alacaklının alacağı ile borcunu takas ettiğini masaya bildirmesi gerektiği, bu halde her iki borç takas edilebilecekleri anda (en geç iflas anında, çünkü alacaklının alacağı müeccel olsa bile iflasla muaccel hale gelmiştir) daha az olan borç tutarınca sona ereceği, olay incelendiğinde müflisin davacıdan, davacı isten olan alacakları iflasın açılmasından evvel doğmuş olduğuna göre (Somut olay yönünden mesele incelendiğinde, davacı ile müflis arasında iflastan önce akdedilmiş kredi ilişkisinin mevcut olduğu ve bu ilişkiden davacı bankanın iflas tarihi itibari ile alacaklı olduğu anlaşıldığı, 17.02.2016 iflas tarihi itibariyle davacı bankanın müflis firmadan kullandırılan krediler nedeniyle toplam 403.415,40 TL alacaklı olduğu hesaplandığı, buna karşılık 17.02.2016 iflas tarihi itibariyle müflis firmanın davacı bankada bulunan hesaplarında (29.346,85 TL4668,94 EURO) 31.564,32 TL olarak Hesaplanmıştır) davacının iflasta takas kurumundan yararlanabilmesinin önünde bir engel olmadığı, somut olay yönünden davanın açılmasına sebebiyet veren husus, iflasta takas iradesinin iflas masasına bildirilmeyip, davacı bankanın iflasın açılmasından evvel borçlu ile yapmış olduğu kredi sözleşmesindeki hükümlere göre hareket ederek takas hakkını fiili ve iflas tasfiyesi prosedürüne aykırı olarak kullanmış olmasından kaynaklandığı, somut olay bakımından iflasın açılmasından evvel, müflis borçlu davacı bankadan, davacı banka ise müflisten alacaklı olduğuna göre davacı bankanın takas iradesini——– bildirerek alacak ve borç miktarı arasındaki farka göre ve iflas tasfiyesi prosedürüne uygun olarak hareket etmiş olması gerektiği, 17.02.2016 İflas tarihi itibariyle davacı bankanın müflis firmadan kullandırılan krediler nedeniyle toplam 403.415,40 TL alacaklı olduğu, buna karşılık 17.02.2016 iflas tarihi itibariyle müflis firmanın davacı bankada bulunan hesaplarında (29.346,85 TL*668,94 EURO-) 31.564,32 TL alacak hakkı olduğuna göre, davacı bankanın takas iradesini masaya bildirerek aradaki fark olan 371.851,08 TL tutarın alacak olarak masaya yazdırılması gerektiği, her durumda müflisin bankada olan alacağının masaya dahil edilmiş olmasında bu çerçevede davacı bankadan söz konusu alacağın tahsil edilmiş olmasında yasa ve usule aykırı bir yön olmadığı, bu son halde yukarıda mali yönden de açıkça tespit edildiği üzere müflis firmanın davacı bankada bulunan hesaplarında (29.346,85 TL*668,94 EURO-) 31.564,32 TL alacak hakkı olduğuna göre, söz konusu miktar kadar ——– alacak hakkına sahip olduğu açık olduğu, Başka bir ifadeyle iflas idaresi tarafından davacı bankadan davaya konu alacak tahsil edilmemiş olsaydı davacı bankanın iflas masasından talep edebileceği tutar 371.851,08 TL olacağı, ancak somut olayda davacı bankadan iflas idaresi tarafından tahsis edilen tutar bulunduğuna göre, davacı bankanın hakkı bulunmasına rağmen bunu kullanmamış olduğu, dolayısıyla kullandırılan kredilerden kaynaklı toplam borcunun tamamının masaya alacak olarak yazdırılması mümkün olabileceği, davalı müflis firmanın bankadan kullanmış olduğu krediler nedeniyle 17.02.2016 iflas tarihi itibariyle 403.415,40 TL bankaya borçlu olduğu, davalı müflis firmanın davacı banka nezdinde bulunan hesaplarında 17.02.2016 İflas tarihi itibariyle 29.346,85 TL* 668,94 EURO (Toplam 31.564,32 TL) Mevduat bakiyesi olduğu, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde davacının istirdat edebileceği herhangi bir talep hakkının mevcut olmadığı, bankanın müflis borçlu ile iflasının açılmasından evvel akdetmiş olduğu kredi sözleşmelerinden kaynaklı takas mahsup haklarının taraflar arasındaki sözleşme göre değil, iflas tasfiyesi prosedürüne göre çözümlenmesi gerektiği, bunun da temel sebebinin iflası tasfiyesinin kolektif bir tasfiye türü olması ve bu bağlamda bireysel değil kamu menfaatinin önüne çıkarılmakta bulunması olduğu, iflas prosedürü uygun olarak takas bildiriminde bulunmayan bankadan bölgesinin sahip olduğu alacak hakkının tahsil edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olmadığı (İİK m.184; m. 219) mütalaa edilmekte olduğu bildirilmiştir.
Mahkememiz tarafından dosyada bulunan bilgi ve belgeler incelenmiş olup; davanın, davacı bankanın müflis şirkete borçlu olmadığı, davacı bankanın müflis şirket hesaplarında bulunan 29.346,85 TL ve 668.94 Euroya ilişkin kullandığı takas ve mahsup hakkı İİK 200/1 ve Borçlar Kanunun 142. Maddesine uygun olup davacı bankanın müflis şirkete herhangi bir borcu bulunmadığının tespitine ilişkin olduğu, davalının İflas açılmakla birlikte müflisin tüm mal varlığı bir masa teşkil eder ve tasfiyenin türüne göre iflas idaresi veya iflas dairesi tarafından alacakların ödenmesine tahsis olunduğu, davacı nezdinde bulunan banka mevduatı da müflisin davacıdan olan alacağı olmayıp müflisin mal varlığına dahil olup masaya dahil edilmesi gerektiğinden bahisle davanın reddini talep ettiği görülmektedir. Davalı müflis firmanın bankadan kullanmış olduğu krediler nedeniyle 17.02.2016 iflas tarihi itibariyle 403.415,40 TL bankaya borçlu olduğu, davalı müflis firmanın davacı banka nezdinde bulunan hesaplarında 17.02.2016 İflas tarihi itibariyle 29.346,85 TL* 668,94 EURO (Toplam 31.564,32 TL) Mevduat bakiyesi olduğu, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde davacının istirdat edebileceği herhangi bir talep hakkının mevcut olmadığı, bankanın müflis borçlu ile iflasının açılmasından evvel akdetmiş olduğu kredi sözleşmelerinden kaynaklı takas mahsup haklarının taraflar arasındaki sözleşme göre değil, iflas tasfiyesi prosedürüne göre çözümlenmesi gerektiği, bunun da temel sebebinin iflası tasfiyesinin kolektif bir tasfiye türü olması ve bu bağlamda bireysel değil kamu menfaatinin önüne çıkarılmakta bulunması olduğu, iflas prosedürü uygun olarak takas bildiriminde bulunmayan bankadan bölgesinin sahip olduğu alacak hakkının tahsil edilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olmadığı (İİK m.184; m. 219) anlaşılmakla, usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan——uyarınca —– vekâlet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tarihinde alınması gerekli 80,70 TL harçtan, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 615,35 TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 534,65 TL harcın karar kesinleştikten sonra ve talebi halinde davacıya iadesine,Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde—— Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.