Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/669 E. 2023/383 K. 12.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/669
KARAR NO: 2023/383
DAVA: MENFİ TESPİT (TİCARİ SATIMDAN KAYNAKLANAN)
DAVA TARİHİ: 20/10/2021
KARAR TARİHİ: 12/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı aleyhine —— Esas sayılı dosyası nezdinde, 36.723 TL ana para ve takip çıkış tarihi itibariyle 2.057,75 TL faiz olmak üzere toplam 38.780,75 TL ferileri tutarındaki borcun tahsili için aleyhine başlatılan davacılar —— ve kefil sıfatını haiz ——- davalıya yönelik mevcut bir borcunun bulunmaması sebebi ile işbu menfi tespit davasının açılma zarureti hasıl olduğunu, —— Esas dosyası ile davacı ——- aleyhine toplam 38.780,75 TL tutarında icra takibi başlatılmış ve 08/03/2021 tarihinde tebliğ edilmiş ancak o tarihlerde davacı covid-19 tedavisi sebebi ile hastanede yatılı şekilde tedavi gördüğünden ilgili haksız takibe itiraz edememiş ve takip kesinleştiğini, daha sonra, davalı şirket tarafından —— yönelik haciz işlemleri başlatılmış haciz işlemleri sırasında ——- babası ilgili borca kefil olarak borçlu sıfatını aldığını, söz konusu kefalet Borçlar Kanunu’na aykırı olarak TBK 584. Maddede aranan eş rızasına haiz olmadığından ve kefaletin geçerli olabilmesi için gerekli kanunun emredici şekil şartlarını (T BK 583) taşımadığından ve bu bakımdan davacı bu sebeple, işbu menfi tespit davasını iki davacı adına da açma zarureti hasıl olduğunu, söz konusu kefaletin şekil unsurlarının bir an için geçerli olduğu düşünülse dahi fiili haciz işlemleri sırasında haciz tehditi altındayken alınmış geçersiz bir kefalet olduğu izahtan vareste olduğunu, dosya alacaklısı olarak görünen şirkete davacının herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının davalı şirkete ödeme emrine konu faturalara yönelik hiç bir borcu bulunmadığını, söz konusu takip içeriğinde bahsi geçen borç miktarı kabul edilemez olup dosya alacaklısı (davalı) şirkete olan tüm borçlar zamanında ödenmiş ve davacının hiçbir kalem altında borcu bulunmadığını, ödeme emrinde bahsi geçen diğer faturaların tamamı davacı tarafından sipariş edilmemiş dolayısıyla teslimatı gerçekleşmeyen ürünlere ait kesilen hayali faturalar olduğunu, davacının bu faturalarda yer alan ürünlere ait bir siparişi olmamış ve bu ürünler hiçbir şekilde davacıya teslim edilmediğini, davacıların davalı şirkete yönelik hiçbir borcunun olmadığının tespiti, ——-Esas Sayılı takibin iptaline ve haklı davanın kabulüne, davacılardan —— kefaletinin geçersiz olduğunun tespitine, davacıların herhangi bir haciz işlemine maruz kalmaması açısından ihtiyati tedbir kararı verilerek takibin durdurulmasına, eğer bu mümkün değil ise dosyadan borca istinaden yapılan tahsilatlar dikkate alınarak ve bu meblağların tenzili suretiyle kalan borç için icra veznesine teminat verilmesi karşılığında İcra Müdürlüğü tarafından davalıya herhangi bir ödeme, haciz vs, işlemlerinin yapılmamasına, yapılmış olan tüm hacizlerin ise kaldırılmasına dair karar verilmesine, kötü niyetli davalı aleyhine %20’den az olmayacak şekilde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, davacı tarafından ödenmiş olan 5.466,49 TL tutarındaki bedelin davalıdan istirdadına, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalı tarafın, davacı-borçlu aleyhine ——- Esas sayılı dosyası üzerinden 22.02.2021 tarihinde taraflar arasındaki ticari alım satım ilişkisinden kaynaklı faturalara dayanarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emri, takip dayanağı faturalar davalı-borçluya tebliğ olduğunu, davalı borçlu takibe itiraz etmediği ve takip kesinleştiği, 07.06.2021 tarihinde borçlunun adresine hacze gidildiğini, davacı —– borcunun muayyen müddet ve taksitlerle ödemeyi taahhüt ettiğini, ödeme taahhüdünü yeri getirmediği, bu hususta ——- Esas sayılı dosya üzerinden yargılamanın devam ettiğini, borcun ödenmemesi nedeniyle 23.08.2021 tarihinde borçlunun adresine yeniden hacze gidildiğini, davacı ——- borca kefil olduğunu, davacı-borçlu —— takibe dayanak faturalara ne de hakkında başlatılan icra takibine itiraz ettiğini, dava dilekçesinde davalının covid tedavisi sebebiyle hastanede yatılı tedavi görmesinden dolayı itiraz edemediği iddia edilse de dosyaya bu hususta herhangi bir delil sunulmadığını, iddia edildiği gibi bir süreç söz konusu olması halinde İİK md 65 uyarınca gecikmiş itiraz yoluna başvurulabileceği ve bu yola da başvurulmadığını, davacı taraf kefaletin geçersizliğini iddia ettiğini, 23.08.2021 tarihli haciz tutanağı incelendiğinde TBK md 584’e uygun olarak borca kefil olan davalının eşi —— kefilliğe rızasının olduğunu belirtmiş ve tutanağı imzaladığını, TBK md 583 uyarınca davalı kefilin sorumlu olacağı miktar ve kefillik tarihi de tutanakta mevcut olduğu, bu nedenle kefaletin gerçeksizliğine ilişkin davacı beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, davacı taraf davalı şirkete herhangi bir borcu olmadığını iddia ettiğini, davacı tarafın iddiasının aksine ekte sunulan irsaliyeli fatura, BS formları, cari hesap ekstresi ve kargo kayıtları dikkate alındığında davalı şirket ile davacı-borçlu ——- arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu anlaşıldığını, dava dilekçesinde de kabul edildiği ve cari hesap hareketlerinden anlaşılacağı üzere davalı şirket ile davacı-borçlu arasında ticari bir alım-satım ilişkisi mevcut olduğunu, verilen siparişler üzerine davacı şirket tarafından anlaşma kapsamında takibe geçilen faturalara konu gerekli teslimatlar yapıldığını, dolayısıyla davacı tarafın genel bir şekilde böyle bir borcun bulunmadığına, faturalara konu ürünlerin sipariş ve teslim edilmediğine ilişkin iddiaları gerçek dışı olduğunu, davacı borçlu ——- tarafından faturalara konu ürünler sözlü olarak sipariş edildiğini, takibe konu faturalarda bahsi geçen ürünlerin çoğunluğunu iki tarafın da anlaşmalı olduğu —— Kargo aracılığı ile davacı borçluya gönderilmiş ve bizzat davacı-borçlu tarafından teslim alındığını, davalı borçlu işbu takibe de itiraz etmemiş ve takip kesinleştiğini, davacı borçlunun adresine fiili hacze gidildiğinde yine borcu kabul etmiş ilkinde ödeme taahhüdünde bulunmuş, ikincisinde bir kısım ödeme yapmış, babası olan diğer davacı ise borca kefil olmayı teklif ettiğini, tüm belgeler ve izah edilen durumlar birlikte değerlendirildiğinde borcun varlığının gerçek olduğu, huzurdaki davanın mesnetsiz olarak ikame edildiği, davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerektiğini, davacı tarafın iddiasının aksine davacı borçlu sipariş verdiğini, icra dosyası üzerinden davalının alacağına kavuşmasını geciktiren davacı taraftan İİK md 72/4 uyarınca tazminat talebimiz mevcut olduğu bildirilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve istirdada ilişkindir. İcra dosyası uyaptan celp edilmiştir.Taraflara ait ticari defterleri üzerinde SMMM bilirkişi tarafından inceleme yapılmıştır.6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU/TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASI – Madde 222 – (1):”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.”(2):”Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” (3):”İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.”(4):”Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.”(5):”Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.”TÜRK TİCARET KANUNU madde 64- (1): Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.”(2):”Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.”Madde 83- (1): “Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.”
Ticari defterler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 222 ve devamı ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 64 ve devamında açıkça düzenlenmiştir.Ticari defterlere anılan Kanun’larda delil olarak hüküm ve sonuç bağlanmıştır. Tacirler, Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükmü uyarınca ticari defter tutmak zorundadır.Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK. m. 222/1).Yine Türk Ticaret Kanunu madde 83/1’de ticari uyuşmazlıklarda Mahkemenin ticari defterlerin re’sen ibrazına karar verebileceği, Mahkeme re’sen ticari defterlerin ibrazına karar vermese dahi taraflardan birinin istemi üzerine ticari defterlerin ibrazına Mahkemece karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Ticari defterler, bazı şartların varlığı durumunda sahibi lehine delil olarak kullanılabilir. Şöyle ki: Uyuşmazlık ticari bir işten kaynaklanmalıdır. Bu iş, her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmelidir. Taraflardan yalnızca biri için ticari iş niteliğinde olan uyuşmazlıklarda, arada sözleşme olsa bile defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Uyuşmazlığın her iki tarafı da tacir sıfatını haiz olmalıdır. Taraflardan birinin ya da her ikisinin tacir olmaması halinde ticari defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Öte yandan ticari defterler Kanun’a uygun tutulmuş olmalıdır. Tutulması zorunlu defterler eksiksiz, usulüne uygun tutulmalı, açılış kapanış onayları yapılmış olmalıdır. (TTK. m. 64) Ayrıca, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (HMK. m. 222/3)Davacı taraf gerçek kişi tacirdir. Davalı taraf ticaret şirketi olup tacirdir. Uyuşmazlık tarafların ticari işletmesinden ve ticari bir işten kaynaklanmaktadır. Tacirler arasındaki huzurdaki ticari davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir.Bu açıklamalar ekseninde değerlendirme yapıldığında; davacı ile davalı tarafın tacir sıfatını taşıdıkları, uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, her iki tarafın da ticari defter tutmak zorunda olduğu anlaşılmıştır. Her iki taraf da tacir olduğundan ticari defter içerikleri delil vasfı taşımaktadır.Mali Müşavir alanında uzman bilirkişiden alınan raporda özetle; davacı ve davalı taraflara ait ticari defterler incelenmiştir.Davacı şirket 2020 yılına ait ticari defter kayıtlarını sunmuş ve incelenmiştir.Davacı şirketin İşletme Defteri kayıtlarının davalı şirket ile ilgili kayıtlarının aşağıdaki gibi olduğu tespit edilmiştir.Davacı işletme defteri tuttuğu için BA form kayıtları olmadığı, cari hesap kaydı ibraz edilemediği, defter beyan sistemi üzerinden işlendiğinden delil niteliğine haiz oluğu görülmüştür.Davalı şirket 2020 yılına ait ticari defter kayıtlarını sunmuş ve incelenmiştir.Davalı davacıya ilişkin kayıtları 120.07.013 hesapta takip ettiğini, muavin defter kayıtları aşağıdaki gibi tespit edilmiştir.Davalı şirket ticari defterlerinin açılış ve kapanış kayıtlarının zamanında yapıldığı kayıtlarının süresi içerisinde yapıldığı ve defterlerin delil niteliği taşıdığı tespit edildiğini, BS formlarının zamanında verildiği ve defter kayıtları ile tutarlılığı tespit edildiği, davalının kayıtları arasında davalının elektronik ortamda düzenlemiş olduğu 12.09.2020 tarihli ——- Seri-sıra numaralı 6.340,01 TL tutarlı E-Arşiv faturanın davalının yasal kayıtlarında yer alırken davacının kayıtlarında yer almadığı tespit edildiği, davacının yılsonu cari hesap bakiyesi 30.383,00 TL iken, davalının yılsonu kapanış kaydında yer alan cari hesap bakiyesi 36.723,02 olarak gözükmekte olduğu tespit edildiği, davacı şirketin ticari defterinin işletme defteri olduğu ve defter beyan sistemi üzerinden açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde elektronik ortamda zamanında yapıldığı elektronik ortamda gelmiş olan faturanın kayıtlara alınmadığı tespit edilmiş olup (Kayıt altına alınmama gerekçesi, iptal veya ret olup olmadığı bildirilmemiş olduğu), cari hesap takibinin defterler üzerinde yapılmadığı, davalı şirketin ticari defterlerinin açılış ve kapanış kayıtlarının süresinde yapıldığı ve yapılan kayıtların delil niteliğinde olduğunu, davacı şirket ile davalı şirketin cari hesap kayıtlarının uyuşmadığı, davacı-davalı arasında mai alım-satım ilişkisi olup, mal teslimlerinin —— şirketi aracılığı ile yapıldığının tespit edildiği, ürün teslimatının E-Arşiv fatura ile olduğu (E-Arşiv fatura, irsaliye hükmü taşımaktadır) bildirilmiştir.Mahkememiz tarafından dosyada bulunan bilgi ve belgeler incelenmiş olup; davanın icra takibinde borçlu olunmadığının tespiti ve ödenen kısmın istirdadı talebine ilişkin olduğu, icra takibinde davacı —— asıl borçlu, diğer davacı ——- icra kefili olarak borçlu oldukları, tarafların ticari defterlerinin incelenmiş olduğu, ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu ve taraflar lehine delil niteliğinde bulunduğu, davacı —— ticari defterlerinde yılsonu cari hesap bakiyesi 30.383,00 TL iken, davalının yılsonu kapanış kaydında yer alan cari hesap bakiyesi 36.723,02 olarak gözükmekte olduğu, davalının kayıtları arasında davalının elektronik ortamda düzenlemiş olduğu 12.09.2020 tarihli ——- Seri-sıra numaralı 6.340,01 TL tutarlı E-Arşiv faturanın davalının yasal kayıtlarında yer alırken davacının kayıtlarında yer almadığı tespit edildiği, taraflar arasındaki ticari defterler arasındaki uyuşmazlığın 6.340.01-TL tutarındaki bu faturadan kaynaklı olduğu, faturalardan sonraki tarih olan 11.12.2020 tarihinde davacı ile davalı personeli arasında geçen mesajlaşmalarda davacının ödemeyi yapacağına dair beyanının bulunduğu, 12.09.2020 tarihli 6.340,01-TL bedelli faturaya ilişkin 14.09.2020 tarihli gönderinin bulunduğu, kargo evrakındaki kayıtta ürünün teslim edildiğinin görüldüğü, mal teslimlerinin —– şirketi aracılığı ile yapıldığının tespit edildiği görülmektedir. Davacı ——- icra kefilliğinin geçersizliğine dair şekil şartlarında bir eksikliğin olduğuna dair bilgi ve belge bulunmamakla birlikte, fiili haciz sırasında kefil olunması bir geçersizlik sebebi teşkil etmemektedir. Taraflar arasındaki ticari defterlerde davalının 30.383,00-TL asıl alacağa ilişkin bir ihtilafın bulunmadığı, dolayısıyla 30.383,00-TL asıl alacak ve işlemiş faizi yönünden davalının alacağının sabit olduğu, ihtilaflı bulunan 12.09.2020 tarihli 6.340,01-TL bedelli fatura yönünden ise, Fatura ve gönderi tarihi, gönderinin teslim edilmesi, taraflar arasındaki mesajlaşma kayıtları ve taraflar arasındaki ticari defterler bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının faturaya konu ürünleri teslim ettiğinin sabit olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davacının talebi doğrultusunda icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesine ilşkin tedbir kararı verilmesi neticesinde davalının alacağını geç almasından kaynaklı olarak İİK72/4 gereğince alacağın %20 si miktarında tazminatın davacılardan alınarak davalıya ödenmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının alacağını geç almasından kaynaklı olarak İİK72/4 gereğince alacağın %20 si olan 7.756,15 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,
7-Karar tarihinde alınması gerekli 179,90 TL harçtan, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 662,28-TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 482,38-TL harcın karar kesinleştikten sonra ve talebi halinde davacılara iadesine,
Dair,davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde —— Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.12/05/2023