Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/485 E. 2021/919 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/485 Esas
KARAR NO: 2021/919
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 05/08/2021
KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müteahhitliğini davalı firmanın yapmış olduğu sigortalının — numaralı dairesinde bulunan —— tesisatından su sızıntısı meydana geldiğini——- sızdığını, davacı şirketin hasara ilişkin olarak ödeme yaparak evde meydana gelen zararları karşıladığını, davacı müvekkilinin, davalı aleyhine —– esas sayılı dosyası ile rücu alacağına yönelik olarak ilamsız icra takibi başlattığını, davalı borçlunun icra takibine borca, faize ve tüm ferilere kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, yapılan itirazın haksız ve kötü niyetle yapılmış olduğundan bahisle icra müdürlüğüne yapılan itirazın iptaline, davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Taraf teşkilinin usulüne uygun sağlandığı görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5. maddesinde Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK.’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK.’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK.’da yeterli görülmüştür.
Dava konut sigorta poliçesi ile sigortalı apartmanda meydana gelen hasarın rücuen tazmini talepleri açılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde konut sigorta sözleşmesi gereğince, hasar bedelinin sigortalısına ödediğini ileri sürerek zarar sorumlularından alacak isteminde bulunmuştur.
Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. —— karar sayılı kararında bu husus sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası bir ticari dava sayılmaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dav a gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Davacı taraf, dava konusu olan ana taşınmazda bulunan çatıda yapılan izolasyon çalışmaları sebebi ile davacıya sigortalı konutta hasara neden olduğu iddiasına dayanmaktadır. Mahkeme tarafından konutların bulunduğu binaya ilişkin tapu kayıtları getirtilmiş ve sigortalı konuta ait tapu kayın örneğinden kat mülkiyetinin kurulduğu anlaşılmıştır. 634 sayılı kat mülkiyeti Kanunu’nun 19. Maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun Ek 1. Maddesinde kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesinde çözümleneceği ” düzenlemesine yer verilmiştir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece ; kat mülkiyeti kanunu hükümlerine göre davada Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan HMK’nun 115/2 Maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle DAVANIN USÛLDEN REDDİ ile GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davaya bakmaya ——– Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesinin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-Karar kesinleştikten sonra ve istek halinde HMK 20. Maddesi gereğince iki haftalık süre içinde dosyanın görevli ———- Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde HMK 20 maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
5-Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
6-Kararın talep halinde davacı vekiline ve davalıya tebliğe çıkarılmasına,
7-Sair hususların ayrıntılı kararda açıklanmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin huzurunda, HMK 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde—— Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/12/2021