Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/409 E. 2022/607 K. 14.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/409
KARAR NO : 2022/607

DAVA : MENFİ TESPİT (ALIM SATIM)
DAVA TARİHİ : 30/06/2021
KARAR TARİHİ : 14/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından ——Esas numarasına kayıtlı takip başlatıldığını, yapılan takipte talep edilen meblağ hukuka aykırı olarak talep edildiği gibi icra takibine konu alacakların kesinlikle hiçbir hukuki dayanağı olmadığını, davacı şirketin böyle bir borcu bulunmadığını, davacı şirket ile davalı 2018 yılında asansör alımına ilişkin 22.500 dolar bedelli sözleşme imzaladıklarını, söz konusu bedelin asansörlerin temini ve sözleşme şartları hususunda kısmi ödemeler şeklinde yapılacağı hususunda tarafların anlaştıklarını, sözleşme ilişkisi içerisinde davalı şirket tarafından 3.12.2019 tarih, 22.945,17 TL bedelli ve 26.12.2019 tarihli 15.794,32 TL bedelli iki fatura müvekkil şirkete ulaştırılmadığını, davalı şirketin ilgili biriminden söz konusu faturalar davacı şirkete ulaştırılması hususunda gerekli adımlar atılmasına rağmen 29.05.2020 tarihinde 2 fatura davacı şirkete ulaştırılmış ve söz konusu faturalarda davacı şirket tarafından ödendiğini, faturaların geç ulaştırılması neticesinde vergi hukuku bakımından karşılaşılan cezalara davacı şirketin katlandığını, davalı şirketin davacı şirkete kestiği faturalar davacı şirketin——numaralı hesabından davalı şirketin hesabına 20.05.2019 tarihinde 15.000,00 TL, 08.07.2019 tarihinde 15.000,00 TL, 21.08.2019 tarihinde 4.969,16 TL, 19.09.2019 tarihinde 1.937,52 TL, 15.10.2019 tarihinde 38.731,80 TL, 26.11.2019 tarihinde 75.809,54 TL ayrıca davacının ——hesabından 20.07.2020 tarihinde davalının ——numaralı hesabına 20.269,10 TL olarak gerçekleştirildiğini, yapılan ödemelerde davacı şirket, davalı şirket ile cari dökümünü incelerken fazla ödeme yaptığını fark ettiğini, bunun üzerine davacı şirket davalı şirkete konusu fiyat farkı olan —— numaralı 22.07.2020 tarihli 8.055,60 TL bedelli faturayı kesmiş, davalı şirket de söz konusu faturaya itiraz etmemiş aksine ticari defterine işlediğini, ardından davalı haksız şekilde 30.12.2020 tarihinde —— numaralı 8.055,60 TL bedeli, davacı şirkete konusu iade olacak şekilde fatura kestiğini, davacı şirkette ——yevmiye numarası ile iade faturasına itiraz ettiğini, söz konusu ihtarname ile yapılan itiraz süresinde itiraz olduğunu, bu aşamaya kadar davacı şirket davalıdan alacağı olduğunu düşünerek hareket ettiğini, sonrasında davacı bankada işlem gerçekleştirmek için gittiğinde banka hesabında bloke olduğunu öğrendiğini, zira davacının adresine tebligat hiçbir şekilde ulaşmadığı bu nedenle de ——Esas numarası ile dava ikame ettiğini, davacı şirketin alacaklı olmasına rağmen davalı şirket tarafından davacı şirkete usulsüz gönderilen ve hiçbir hukuki dayanağı olmayan ödeme emri ile borçlu hale gelmesi haksız ve hukuka aykırı durum olup davacı şirketin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, kesinleşen icra takibine konu cari hesap herhangi bir hukuki dayanağı olmayan borca dayanmakta olup her iki şirketin cari hesapları ve aralarında ki kesilen faturalar incelendiğinde borcun olmadığı, aksine alacaklı olduğu ortaya çıkacağını, davalı alacaklı böyle bir alacağının olduğunu iddia ediyorsa bunu usulsüz tebliğ edilen bir ödeme emrine değil de gerçek hukuki ilişkiye dayandırmak zorunda olduğunu, açılan menfi tespit davası da böyle bir hukuki ilişkinin olup olmadığını yahut böyle bir alacağın olup olmadığını tespit etmek amacıyla ikame edilen dava olduğunu, her iki şirketin de hesapları, ticari defterleri ve cari dökümleri incelendiğinde tarafımızın borçlu olmadığı tam tersine alacaklı olduğu ortaya çıkacağını, her ne kadar davalı şirket davacı aleyhine icra takibine başladıysa da söz konusu takip ilamsız olup, davacının usulsüz tebligat nedeniyle mağdur edildiğini, davacı şirket alacaklı konumdayken yapılan hukuka aykırı takip ve usulsüz tebligat nedeniyle davacının mağdur edilmesi kabul edilebilir olmadığını, yapılan usule aykırı takip nedeniyle davacının hesaplarındaki para blokeli olarak beklemekte olduğunu, söz konusu durum ticaret şirketi için ciddi anlamda mağduriyete sebebiyet verdiğini, bu nedenle telafisi imkânsız zararlar doğmaması ve hak kaybı yaşanmaması için öncelikle ve ivedilikle teminatsız veya uygun görülecek bir teminat karşılığında—— Esas numaralı dosyasında ki takibin durdurulmasını veya icra iflas Kanunu’nun 72.maddesinin 3.fıkrası gereği yatırılacak teminat sonucu İcra Dairesindeki paranın alacaklıya ödenmesinin menine karar verilmesi ve davacı şirketin banka hesaplarında ki blokelerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddiasının aksine davacının kestiği 22.07.2020 tarihli fatura davacının davalı şirkete yaptığı fazla ödemeye ilişkin olmadığını, davacı, haksız olarak davalı şirketin Aralık 2019’a ilişkin iki adet faturayı geç ulaştırdığını iddia ederek davalı şirkete fiyat farkı faturası kestiğini, davacı aleyhine 12.10.2020 tarihinde 1.175.09 USD bedelli icra takibi açtığını, açılan icra takibinin cari hesaba dayalı olduğunu, daha öncesinde davacı tarafından haksız ve usulsüz olarak tebligatın usulsüz yapıldığından bahisle dava açılmış ise de icra takibinde usul yönünden hiçbir eksiklik bulunmadığını, İcra Hukuk Mahkemesince söz konusu dava reddedildiğini, davacı, 03.12.2019 tarih 22.945,17 TL bedelli ve 26.12.2019 tarihli 15.794,32 TL bedelli iki faturanın kendisine geç ulaştırıldığını ve bu sebeple vergi cezası ödediğini iddia ederek, kendi hesabına göre, davalı şirkete kalan borcu için hukuka aykırı ve haksız bir şekilde fiyat farkı faturası keserek borcunu kapatmaya çalıştığını, davacının dava dilekçesinde belirttiğinin aksine davacı tarafından davalı şirkete yapılmış herhangi fazla ödeme bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde belirttiği ödemelerin tamamı davalı şirket cari hesap ekstresinde mevcut olup, yalnızca 26.11.2019 tarihinde bahsi geçen ödeme davacı tarafından 75.809,54 TL olarak davalı şirkete fazla iletildiği için davacının talebi üzerine bir kısmı davalı şirket tarafından davacıya geri ödendiğini, davalı şirket, sözleşmede kararlaştırılan ödeme koşuluna göre ödeme aldığını, söz konusu tarihte gümrük ödemesi yapılması gerekmekle; gümrük bedeli içi davacı tarafından sehven fazla ödeme yapıldığını, iş bu fazla ödeme de belirttiği üzere; davalı şirket tarafından davacıya geri ödendiğini, bu minvalde davacının iddiasının aksine davalı şirkete başkaca herhangi bir fazla ödeme yapılmadığını, davalı şirket ilgili faturaları süresinde tanzim etmiş olup, bu husus —– takip numarası ile de ispatlı olduğunu, nitekim ——– kayıtlarında faturanın süresi içerisinde sisteme yüklenerek teslim edildiği açıkça yer almakta ve ilgili ——- numarasından da düzenlenen faturanın davacı şirketin personeline bizzat teslim edildiği anlaşıldığını, davalı şirket ile davacı arasında akdedilen sözleşme kapsamında kurulan hizmet ilişkisi çerçevesinde davacı adına yasal süresi içerisinde usulüne uygun olarak faturalar kesildiğini, Ancak ne var ki; davacı işbu faturaların zamanında düzenlenmediğini gerekçe göstererek şirketine uygulanan idari para cezasını bakiye borcundan mahsup etmek suretiyle——– numaralı fiyat farkı faturasını tanzim ettiğini, davacının bahsi geçen faturaların kendisine geç ulaştığını belirtmesi üzerine davalı şirket —— mail vasıtasıyla faturaların teslim edilip edilmediği, teslim edilmiş ise kime teslim edildiği bilgisini talep ettiğini, ——- tarafından faturaların davacı şirket personeli ——- teslim edildiği bilgisi verilerek kargo takip numarasının ve teslim bilgisinin yer aldığı barkod sorgusuna ilişkin ekran görüntüsü iletildiğini, taraflar arasındaki muhtelif tarihli yazışmalarda davacı, davalı şirket ile arasındaki cari hesap durumunu kapatmak için 2.100 USD*KDV iade faturası kesmesi gerektiğini ve davalı şirket faturaları geç kesmemesine ve davacı daha önce kendisine faturaların ulaştırılmadığı bilgisini davalı şirkete iletmemiş olmasına rağmen, faturaların 2019 döneminden 2020’ye sarkması nedeni ile davacıya 4.600 TL*KDV tutarında idari para cezası uygulanacağını, buna bağlı olarak maruz kalacağı diğer kayıplar da göz önüne alınarak 1000 USD*KDV şeklinde bir maliyeti davalı şirkete yansıtacağını sonuç olarak 3.100 USD*KDV iade faturası keserek kalan alacağı davalı şirket hesabına aktaracağını davalı şirkete bildirdiğini, davalı şirket tarafından portal üzerinden faturaların teslim edildiğinin görüldüğünü, yapılan protokol dışında gelen bir faturanın kabul edilemeyeceği belirtilmekle; protokole istinaden davacının kesmesi gereken faturayı keserek davalı şirketin kalan bakiye ödemesini en kısa sürede beklediği hususunda davacıya bilgilendirme yapıldığını, davacı tarafından faturaların davacıya ulaştırılmadığı iddiası yinelenerek bu nedenle davacıya uygulanacağı iddia edilen——- formu cezasının davalı şirkete olan cari hesap bakiyesinden mahsup edileceği davalı şirkete bildirildiğini, bunun üzerine davalı şirket tarafından davacı tarafından daha önce faturaların ulaşmadığı bilgisinin davalı şirkete iletilmediği de belirtilmek suretiyle faturaların teslim evrakları da davacıya iletilerek bu kapsamda yapılan protokole istinaden 2100 USD*KDV olarak fiyat farkı kesilmesi ve kalan 4.136,41 USD’nin ödemesinin yapılması talep edildiğini, taraflar arasındaki muhtelif tarihli yazışmalarda davalı şirket tarafından cari hesap son durumuna göre kalan borcun 1.175,09 USD olduğu belirtilerek işbu bakiyenin ödenmesi talep edildiğini, davacı tarafından faturaların zamanında teslim edildiğini gösteren bütün belgeler davacıya iletilmiş olmasına rağmen, haksız bir şekilde 22.07.2020 tarihli, 8.055,60 TL’lik fiyat farkı faturası kesildiğini, bunun üzerine davalı şirket tarafından——– yevmiye numaralı ve 25.08.2020 tarihli ihtarname ile davacı tarafından düzenlenen fiyat farkı faturasının iadesi ve bakiye borcun ödenmesi gerektiğine ilişkin ihtarname tanzim edilerek davacıya gönderildiğini, davalı şirket söz konusu faturayı kabul etmeyeceğini defaatle davacıya iletmiş olmasına rağmen davacı faturayı kestiğini, ayrıca davalı şirketi arayarak davalı şirket iade faturası kesse bile faturayı reddedeceğini ve konunun çözümü için davalı şirketin görüştüğü kişinin devreden çıkacağını söylemiş olup, sözleşme kiminle yapıldı ise onlarla görüşün dediğini, davalı şirket faturayı sistem üzerinden gönderdiğini ve davacıya zamanında teslim edildiğini belgelerle davacıya bildirmesine karşın davacı ile yapılan şifahi görüşmeler neticesinde de uzlaşmaya varılamadığından davalı şirketin onayı olmaksızın haksız gerekçelerle davacının bakiye borcundan mahsup ettiği 1.175,09 USD tutarındaki borcun tahsili için davacı aleyhine ——— Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, faturanın süresinde kabul edilmemesi borcu var olduğuna kârine teşkil etmediğini, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca; ispat yükü davalı şirkette olup, faturaların zamanında teslim edildiği hususu belgelerle ispat edilmekle; kesilen fiyat farkı faturasının haksız ve dayanaksız olduğu ispatlandığı, davacı, davalı şirket tarafından düzenlenen faturalar zamanında gönderilmediğini ileri sürerek aleyhine hükmedilecek idari para cezası ve diğer giderleri gerekçe göstermiş ve fiyat farkı faturası tanzim ettiğini, her ne kadar davacının kestiği 22.07.2020 tarihli 8.055,60 TL’lik fiyat farkı faturası davalı şirket tarafından kabul edilmiş gibi gözükse de söz konusu faturanın e-fatura olması hasebiyle davalı şirket kayda alarak iade kesmek durumunda kalmış olup, aralık ayında söz konusu faturanın iadesini düzenlediğini, Türk Ticaret Kanunu (‘TTK”)’nun 21/2. maddesi: “Bir fatura atan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü ile süresi içerisinde itiraz/iade edilmeyen faturanın içeriğinin borçlu tarafından kabul edilmiş sayılacağı düzenlendiğini, ancak hu hüküm, her ne suretle olursa olsun itiraz edilmeyen fatura içeriğinin kesin delil olduğunu ifade etmemekte olup, yalnızca ispat yükünün süresi içerisinde itirazda bulunmayan tarafa geçtiğini ortaya hükmünü haiz olduğunu, işbu davanın açılmasında ve borcun ödenmemesinde tamamen kötü niyetli olan davacı aleyhine alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Huzurdaki dava, davacının davalıya icraya konu edilen alacağa ilişkin herhangi bir borcunun olmadığının tespiti talebine ilişkin açılan menfi tespit davasıdır.——- Esas sayılı dosyası celp edilmiştir.
6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU/TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASI – Madde 222 – (1):”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.”
(2):”Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.”
(3):”İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.”
(4):”Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.”
(5):”Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.”
TÜRK TİCARET KANUNU madde 64- (1): “(Değişik fıkra: 26/06/2012-6335 S.K./8.md.) Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.”
(2):”Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.”
Madde 83- (1): “Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.”
Ticari defterler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 222 ve devamı ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 64 ve devamında açıkça düzenlenmiştir.
Ticari defterlere anılan Kanun’larda delil olarak hüküm ve sonuç bağlanmıştır.
Tacirler, Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükmü uyarınca ticari defter tutmak zorundadır.
Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK. m. 222/1).
Yine Türk Ticaret Kanunu madde 83/1’de ticari uyuşmazlıklarda Mahkemenin ticari defterlerin re’sen ibrazına karar verebileceği, Mahkeme re’sen ticari defterlerin ibrazına karar vermese dahi taraflardan birinin istemi üzerine ticari defterlerin ibrazına Mahkemece karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Ticari defterler, bazı şartların varlığı durumunda sahibi lehine delil olarak kullanılabilir. Şöyle ki: Uyuşmazlık ticari bir işten kaynaklanmalıdır. Bu iş, her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmelidir. Taraflardan yalnızca biri için ticari iş niteliğinde olan uyuşmazlıklarda, arada sözleşme olsa bile defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Uyuşmazlığın her iki tarafı da tacir sıfatını haiz olmalıdır. Taraflardan birinin ya da her ikisinin tacir olmaması halinde ticari defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Öte yandan ticari defterler Kanun’a uygun tutulmuş olmalıdır. Tutulması zorunlu defterler eksiksiz, usulüne uygun tutulmalı, açılış kapanış onayları yapılmış olmalıdır. (TTK. m. 64) Ayrıca, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (HMK. m. 222/3)
Davacı taraf bir ticaret şirketi olup tacirdir. Davalı taraf bir ticaret şirketi olup tacirdir. Uyuşmazlık tarafların ticari işletmesinden ve ticari bir işten kaynaklanmaktadır. Tacirler arasındaki huzurdaki ticari davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir.
Bu açıklamalar ekseninde değerlendirme yapıldığında; davacı ile davalı tarafın tacir sıfatını taşıdıkları, uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, her iki tarafın da ticari defter tutmak zorunda olduğu anlaşılmıştır. Her iki taraf da tacir olduğundan ticari defter içerikleri delil vasfı taşımaktadır.
Mali Müşavir Bilirkişiden alınan raporda özetle; Davalı —— Dairesinin 08.04.2022 tarihli——- tespitler; Davalı firmanın 2018- 2019 ve 2020 yıllarında dava konusu faturaları davacı firmadan mal veya hizmet bedeli olarak almış ve vergi dairesine ——Bildirimi beyanı ile, davacı firmaya mal veya hizmet bedeli olarak satmış ve vergi dairesine —— Bildirimi beyanı olduğu görüldüğü, davacı—— 13.02.2022 tarihli —— sayılı yazı ekinde——– Bildirimindeki tespitler; Davacı firmanın 2018-2019 ve 2020 yıllarında dava konusu faturaları davalı firmaya mal veya hizmet bedeli olarak satmış ve Vergi Dairesine ——bildirimi beyanı ile, davalı firma tarafından davacı firmaya düzenlenen mal veya hizmet bedeli olarak almış olduğu faturaları vergi dairesine——bildirimi ile beyanı tablodaki gibi olduğu görüldüğü, ilgili Vergi Dairelerinden gelen formların incelenmesi neticesinde; Davacı firmanın—— bildirimleri ile davalı firmanın —— bildirimlerinde farklar olduğuna dair tespitler yapılmış olup, birbirlerine düzenledikleri faturaların her iki taraf içinde kayıtlarına almadıkları kanısı oluştuğunu, dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerle, davacının defter ve belgelerinin incelenmesi, mahkemece bilirkişiye verilen görev ile sınırlı olarak mezkür surette tahakkuk eden değerlendirme neticesinde huzurdaki dava, davacı tarafından davalıya verilen, fatura içeriği mal veya hizmet karşılığı cari hesap bakiye alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkin olduğunu, Mahkeme 01.04.2022 tarihli——-Celse nolu duruşma tutanağı ile “HMK md.222 uyarınca tarafların 2018/2019/2020 yıllarına ait ticari defterlerini inceleme gün ve saatinde mahkeme kaleminde hazır bulundurmalarına, tarafların yerinde inceleme talepleri var ise 2 haftalık kesin içerisinde açıkça bildirmelerine, yerinde incelemenin nerede yapılacağının açıkça bildirilmesine, bu hususta taraflarca iki haftalık süre içerisinde açıklama yapılmasına, ticari defterler inceleme gün ve saatinde hazır edilmez veya 2 hafta içerisinde yerinde incelemede talep edilmezse ticari defterlerin incelenmesinden vazgeçilmiş sayılacağının ihtarına, Ticari defterlerini sunmadığı veya yerinde inceleme talebinde bulunmadığı takdirde 6100 sayılı HMK’nın 222/3 maddesi gereğince davacı tarafın defterlerinin davacı lehine delil olarak kabul edilebileceği hususunun davalı tarafa ihtarına, Ticari defterler üzerinde 25/04/2022 günü saat 09:45’de inceleme yapılmasına ve HMK m.218 uyarınca yerinde inceleme yetkisinin——bilirkişisine verilmesine” ——-Bilirkişi tarafından tarafların iddia ve savunmaları kapsamında varsa alacak ve borç kalemlerinin tespiti ve hesaplanması hususlarında rapor tanzim edilmesinin istenilmesine, bilirkişiye gerekli durumlarda defterlere ilişkin örnekleri dosya içerisine almasına ilişkin yetki verilmesine, davalı tarafa ticari defterlerini sunmadığı takdirde 6100 sayılı HMK’nın 222/3 maddesi gereğince davacı tarafın defterlerinin davacı lehine delil olarak kabul edilebileceği hususunun ihtarına, (işbu duruşma zaptının tebliği ile ihtarın yapılmış sayılmasına)” denildiği, davalı tarafça inceleme gününde defter ve belge ibraz edilmediğinden, davalı şirketin defter incelemesi yapılamadığını, ilgili Vergi Dairelerinden gelen formların incelenmesi neticesinde; davacı firmanın Form—— bildirimleri ile davalı firmanın Form——- Bildirimlerinde farklar olduğuna dair tespitler yapılmış ve birbirlerine düzenledikleri faturaların her iki taraf içinde kayıtlarına almadıkları kanısı oluştuğunu, tacir olan taraflardan davacının defterlerinin TTK hükümlerine uygun tutulduğu, takip konusu faturanın kayıtlarında yer aldığı, davalının borcunun olmadığı yönünde usulüne uygun ihtarat yapılmasına rağmen defter, belge ibrazında da ödeme yaptığına ilişkin belge sunmadığı hususları topluca değerlendirildiği, Davacı —— 31.12.2020 tarih itibariyle ticari defterleri incelendiğinde davalı firma ——- cari hesabında takip ettiği ve davalının davacıya borç bakiye tutarının 21.761,81 TL olduğu (davacının asıl alacağının olduğu) görüldüğü, bildirilmiştir.Mahkememiz tarafından dosyada bulunan bilgi ve belgeler incelenmiş olup; davalı tarafça davacıya karşı ——. İcra Dairesi’nin ——Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatmış olduğu, davacının menfi tespit istemi ile icra takibinin iptalini talep ettiği, Davacı “——- 31.12.2020 tarih itibariyle ticari defterleri incelendiğinde davalı firma——-cari hesabında takip ettiği ve davalının davacıya borç bakiye tutarının 21.761,81 TL olduğu (davacının asıl alacağının olduğu), tacir olan taraflardan davacının defterlerinin TTK hükümlerine uygun tutulduğu, davalı tarafça inceleme gününde defter ve belge ibraz edilmediğinden, davalı şirketin defter incelemesi yapılamadığı, davacının ticari defterlerine göre borçlu değil alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerini sunmaması ve davacının ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulması sebebiyle, davacının ticari defterlerinin davacı lehine delil niteliğinde olduğu, davacının davalıya borçlu olmadığı görülmüştür. Açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Davalının davacı hakkında takip başlatmasında, kötü niyetli olduğuna dair bilgi ve belge bulunmaması, mahkemece kötü niyetli olduğuna dair kanaat oluşmaması sebebi ile davacının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE,
-Davacının davalıya ——-Esas sayılı icra dosyasına ilişkin alacak dolayısıyla borçlu olmadığının tespitine, iş bu icra takibinin İPTALİNE,
2-Davacının kötü niyet tazminat talebinin, davalının kötü niyetli olarak takip başlattığına dair kanaat oluşturacak nitelikte bilgi ve belge bulunmaması ve bu yönde kanaat oluşmaması sebebiyle REDDİNE,
3-Karar ve ilâm harcı olan 550,28-TL harçtan peşin alınan 137,57-TL harcın mahsubu ile bakiye 412,71-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan ——-davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan 1.183,00 TL müzekkere ve posta gideri ve peşin harç 137,57 TL toplamı 1.320,57 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,Dair,davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ——- Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.