Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/307 E. 2022/270 K. 22.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/307
KARAR NO: 2022/270
DAVA : ALACAK (KIYMETLİ EVRAKTAN KAYNAKLANAN)
DAVA TARİHİ : 20/05/2021
KARAR TARİHİ : 22/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davacı şirket ile davalı şirket arasında imzalanan —- tarihli protokol gereğince davalı şirketin alacağına mahsuben —– davalı şirkete verildiği, taraflar arasında —- tarihli protokol imzalandığı, bu protokol ile taraflar arasında daha önce —-tarihinde imzalanan protokolün yürürlüğünün devam ettiği, davalıya alacağı olan —– bononun verildiği, davalının alacağı olan —–bono bedelinden karşılanması ve kalan kısmın davacı şirkete iade edileceği hususunda anlaşmaya varıldığı, daha sonra davacı ile davalı şirket arasında — tarihli ikinci bir protokol imzalandığı, Bu protokol ile de —- tarihli protokol kapsamında davacının davalı şirkete olan —- bir daire ve —-de çek verilmesi hususunda anlaşıldığı, bu anlaşma ile davacı şirketin davalı şirkete olan borcu kapandığını, daha önce davalı şirkete verilen —–tarafından düzenlenen —- bono alacağı için bu süreçte davalı şirket tarafından icra takibi başlatıldığı, davalı şirket davacı şirket tarafından kendisine verilen bonoyu —–dosyası ile takibe konu ettiği, taraflar arasında imzalanan —— tarihli protokol ile davalı şirket davacıdan almış olduğu senede ilişkin takip alacağını davacı şirketin belirleyeceği kişi veya kişilere devredeceği, ancak davalı şirket herhangi bir şekilde takip alacağın davacı şirkete devretmediği, davalı şirket takibi devam ettirmiş ve dosyayı kapattığı, davacı şirketin alacağı durumunda olan —– davacı şirkete hiçbir şekilde ödenmemiş veya ödemeye yönelik herhangi bir eylemde bulunulmadığı, davalı şirket vekili —-tarafından davacı şirkete gönderilen —- yevmiye numaralı ihtarnamesinde —— dosyasında takibe konu alacağa ilişkin icra tahsil harcının ödendiği ve dosyanın işlemden kaldırıldığı açıkça belirtildiği, davalı şirket senet aslını da hiçbir şekilde davacıya teslim etmediği, —– sayılı dosyasında borçlu olarak görünen ve aslında davalı şirketin davacıya devretmeyi taahhüt ettiği alacağa ilişkin olarak, borçlunun ——– bedelli ihtiyati haciz konulduğu, davalı şirket davacıya olan taahhütlerini yerine getirmediği, davalı şirket davacı ile yapmış olduğu protokole uymadığı için davacı şirketin büyük bir zarara uğradığı, yani senede ilişkin alacak bir nevi garanti altına alındığı, ancak davalı şirket ya takipten vazgeçerek davacıyı zarara uğrattığı yahut alacağı tahsil ederek davacıya olan taahhüdünü yerine getirmediği, her halükarda davalı şirket davacıya karşı —— üzerinden sorumlu olduğu, ön sözleşmeden doğan borcun ifa edilmemesi halinde alacaklı, sadece borçlunun irade beyanı yerine geçecek veya doğrudan asıl sözleşmeyi kuracak bir hükmün verilmesini değil aynı zamanda asıl sözleşmeden doğacak hakkın kendisine geçirilmesini de talep edebilmesi gerektiği,—-da kabul edilen bu fikrin, teorik yönden uygun olmasa bile, usul ekonomisi ve pratikliği yönünden gerçeklere daha uygun düştüğü ileri sürüldüğü, taraflar arasında imzalanan protokol tarihlerinde davalı şirketin —- ait olduğu görüldüğü,—- şirketin tüm hisselerinin—- olduğu görüldüğü, yani davalı şirket baskın hissedarı ——- devrederek şahsen sorumluluğun doğmasına sebebiyet verebilecek hukuki uyuşmazlıklardan kaçınmaya çalıştığı, oysa ki tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi uyarınca şirket borçlarından baskın ortaklar da sorumlu oldukları, devir halinde ise tüzel kişinin borçlarından devralan şirket veya kişilerin de sorumluluğu bulunduğu, bu sebeple …’ın da davada taraf ehliyeti bulunduğu, davacı şirketin alacaklarından davalı şirketin yeni sahibi görünen—– sorumlu olduğu, sermaye şirketlerinde esas sermaye çoğunluğuna sahip olan pay sahibi veya pay sahipleri şirketin hâkim ortağı olacağı, bu durumda hâkim ortağın sorumluluğu devam ettiği, dava konusu alacaktan birlikte ve müteselsilen sorumlu oldukları, davalı şirkete —-yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bahse konu senet bedelinin ödenmesi ihtar edilmiş olmasına rağmen davalı tarafından davacı şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığı, —– hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” hükmü yer aldığı, bu hüküm ile davalıların yükümlülükleri açıkça belirtildiği, davalı şirketin haricen tahsil ettiği anlaşılan bono bedelinin yasal faizleri ve denkleştirici adalet ilkesi uyarınca belirlenecek güncel tutarı üzerinden davacı şirkete iadesi gerektiği, davanın kabulüne, davacı şirketin, davalıdan alacağı olan senet bedelinin fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik —— kısmının denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplanarak, ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar —— vekili cevap dilekçesinde özetle: Taraflar arasında bu zamana kadar akdedilen arabulucu anlaşamama tutanağı, sözleşme ve protokollerin imzalandığı tarihler baz alındığında bu evraklara dayalı olarak hak taleplerinin ve herhangi bir dava açma haklarının zaman aşımına ve hak düşürücü süreye uğradığı, bu nedenle zaman aşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunarak davacı tarafından açılan alacak davasının usulden reddi gerektiği, tasfiye halinde olan davalı şirketin kaydı——kapalı olduğu, alacaklı ve borçlunun icra takibinde taraf olup, taraf takip işlemlerinde yer alabilmeleri için taraf ehliyetine sahip olmaları gerektiği, taraf ehliyeti —-Kanunu kapsamında hak ehliyetine sahip olan gerçek ve tüzel kişiler aynı zamanda taraf ehliyetine de sahip oldukları,———- terkin edilmekle tüzel kişilik sona ermiş olacağından terkin edilen şirketin hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyeti sahip olma imkanı kalmayacağı, bu nedenle sicilden terkin edilen şirkete karşı borçlu sıfatıyla takip yapılamayacağı gibi, şirket de alacaklı sıfatıyla takip talebinde bulunamayacağı, ———-Tasfiyesi tamamlanıp —– silinmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sona eren ——– şirketin, yargılamanın tarafı olmak ehliyeti de bulunmamakta olduğu, davadan önce veya dava devam ederken tüzel kişiliğin son bulması halinde davaya devam edilmesine imkan olmadığı, taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu hususu resen de göz önünde bulundurması zorunlu olduğu, davalı şirket tasfiye halinde ——– olmadığından davanın usul bakımından reddi gerektiği, davalı şirket yetkilisi—-şirketin olası borçlarından sorumluluğu olmadığı, kabul etmemekle birlikte her ne kadar davacı şirketin —— şahsi olarak davayı yöneltmesi, açmış olduğu davanın da haklılığını ortaya koymadığı, 6102 sayılı TTK’nın 329. maddesine göre——-belirli ve paylara bölünmüş olan borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirket olduğu, pay sahipleri sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumlu olduğu, kanun kesin bir sınır —–ortakların sorumluluğunu sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile yine ——- şirket alacaklılarının ortaklar nezdinde takibe girmelerine engel teşkil ettiği, huzurda görülen davada —– şahsi olarak herhangi bir borçtan sorumluluğu olmadığından ve davada da taraf ehliyeti olmadığından davanın usul bakımından reddi gerekmektiği, taraflar arasında imzalanan ———- ada içerisindeki parsellerde yapılması gereken tüm edimler, davalı şirket tarafından yerine getirildiği, sözleşmede yer alan yükümlülükler, davalı tarafından eksiksiz yerine getirilmiş ve yapılan işlere ilişkin faturalarda düzenlendiği, bahse konu sözleşme gereğince yapılması gereken işler —- gibi kısa bir süre içerisinde tamamlanmasına rağmen, karşılığında vaad edilen taşınmaz davalıya süresi içerisinde teslim edilmemiş olup, davalı firmanın mağdur edildiği, her şeyden önce ——– tarihli sözleşme gereği edimini ifa etmeyen davacı firmanın bizzat kendisi olduğundan açılan alacak davasının bu açıdan reddi gerektiği, ——- tarihli —–gereğince tarafımıza devredilecek olan daire ilgili arsanın sahibi —– adına olduğu, arsa sahibi yapılacak işlere ilişkin kendi adına — adet daireyi güvence olarak sakladığı, bu dairelerin bir tanesi kendi dairesi diğeri ise elektrik işlerini yapan —birinin dairesi olduğu, yoğun uğraşlar doğrultusunda —- numaralı —– davacı —– verecek olduğu ve güvence olarak kendisinde sakladığı ——numaralı —– —– için, davalı ile ——– tarihli ——- yapıldığı, davalı yüklendiği diğer edimlerini yerine getirmediği için arsa sahibi ve diğer müşterilerle sorunlar yaşamaya devam etmekteyken davalı kendi emeklerinin karşılığını alabilme adına ve elinde güvencesi olması hasebiyle ——– yapılma yoluna gidildiği, davalı şirket tarafından yapılan araştırma neticesinde davacı firmanın birçok kişiyi mağdur ettiği ve vaad ettiği taşınmazları alacaklılara teslim etmediği anlaşıldığı, her ne kadar davacı şirket yetkililerine ulaşılmak istense de ne yazık ki muhatap bulunamadığı, sonraki süreçte davacı firma yetkilisi —— eşinin adına bir şirket kurduğu ve faaliyete devam ettiği öğrenildiği, bunun üzerine yapılan yeni inşaat ile ilgili bazı işlerin yapılması istenmiş olup, yine de eski alacağımıza kavuşma ümidiyle verilen yeni iş ve işlemler yapılarak bu yeni iş ve işlemler için alacağımız tahsil edilmiş ise de hala davaya konu sözleşme gereği satılan daire teslim edimi ve harici yaptırılan iş ve işlemlerin ödemesinin davalıya yapılmadığı, bu nedenle ——- senedi sözleşmedeki haklarımızın korunması amacı ile davalıya teslim ettiği, tarafımıza teslim edilen —– bono, davacı şirketin davalıya olan toplam ——- harici yaptırılan iş ve işlemler için) borcunun borçlulardan tahsil edilmesi, bu miktarı aşan kısım için herhangi bir talepte bulunmamak ve kendilerini ilgili icra takibine konu etmememiz olduğu, bahse konu senet bedeli vadesinde ödenmeyince——- sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış, borçlu ——– adet daire olduğu ve mal kaçıracakları tespit edilince bahse konu daireler için satış avans harçları dahi yatırıldığı, dava dilekçesinde belirtilen ihtiyati haciz işlemi, bahse konu senet borçlusu ———- adına kayıtlı gayrimenkullere konulduğu, daha sonra farklı gelişmeler yaşandığı için satış işlemi dahi gerçekleşmediği, dava dilekçesinde iddia edilenin aksine senede ilişkin takip alacağının davacı şirketin belirleyeceği kişi ya da kişilere devredilmediği yönündeki ifadeler de gerçekten vareste olduğu, davacı şirket kendini haklı çıkarmak pahasına gerçek dışı iddialarda bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalıya devredilmesi gereken taşınmazın zamanında teslim edilmemesinin en büyük sorumlusu davacı şirket olduğu, bunun sebebi ise toprak sahibi ——— aralarındaki sözleşme gereğince davacı firmanın yapılan inşaata ilişkin iskan işlemlerini tamamlamaması olduğu, toprak sahibi—— adet dairenin (ki bunlardan biri davalıya verilmesi gereken daire) iskan verilinceye kadar tapusunu devretmediği, tarafımızdan yapılan uzun uğraşlar sonucunda bizim sorumluluğumuzda olmamasına rağmen gerekli iskan işlemleri için arsa sahibi ——- her türlü destek verilmiş ve —– tarihli —- gereğince bahse konu taşınmazın tapusu——- tarihinde tarafımıza devredildiği, yapılan bu devir işlemleri neticesinde davalının sözleşme gereği alacağı olan daireye ilişkin borç tahsil edildiği, daire bedeli dışında da davalı şirketin alacağı bulunduğundan taraflar arasında yeni bir protokol düzenlendiği, —– tarihinde taraflar arasında imzalanan protokol gereğince, davalı şirketin daire haricinde kalan —– kontrolünde yeni kurulan ——— ait olan çek, davacı ——–cirolanarak tarafımıza verilmiş ve davalı şirketin tüm borcu tahsil edildiği, yine ——— maddesi gereğince tarafların birbirlerinden hak ve alacağı kalmadığı, taraflarca düzenlenen iş bu protokol neticesinde tarafların açık beyanları ve her iki avukatın ilam niteliğinde imzaladığı protokol sonucunda birbirlerinden hak ve alacakları kalmadığı aşikar olduğu, ancak bu protokolden sonra açılan iş bu davanın —- düzenlenen dürüstlük ve ahlak kurallarını aykırılık teşkil ettiğini düşündüğü, bahse konu protokol gereğince —– tarihine kadar davacı şirket tarafından bildirilecek kişi ya da kişilere ——- ilişkin takip alacağının devri gerçekleştirilecekken uzun süreli ısrarlarımıza ve beklememize rağmen gerekli bildirim tarafımıza yapılmadığı, protokolden de anlaşılacağı üzere ilgili protokolde davalı vekili —- Davacı şirket vekili —— de tanık olarak imzaları mevcut olduğu, davalı şirket iyi niyetli olarak bir süre daha beklemesine rağmen davacı şirket tarafından ——-dosyasının devri ve temliki için geri dönüş sağlanmadığı, bu süreç zarfında davalı şirketin bilgisinde olmadan şirketin o süre zarfındaki vekili —–davalının alacağı olmadığı dosyanın açık olmaması gerektiğini düşünmüş olsa gerek —— dosyasından feragat etmiş, ———-Yevmiye numaralı ve tebliğ şerhli ihtarnamesi ile de davacı şirkete ve vekiline, takibe konu senet aslının kendisinden alınabileceğini, ya da sorumluluk davacı şirkete ait olmak üzere kurye yolu ile kendilerine gönderilebileceğini belirttiği, yapılan işlemler bilgimiz ve onayımız dışında yapılmış olup davacı tarafından iddia edilenin aksine feragat edilerek haricen tahsil harcı ödendiği, davalı tarafından herhangi bir tahsilat vs söz konusu olmadığı, davalı şirket taahhütleri yerine getirmiş olup, senedin devri için bildirimde bulunmayan davacının bizzat kendisi olduğu, uyuşmazlığa ilişkin olarak tüm yaşanan bu gelişmeler sonucunda davacı şirket tarafından, taraflar arasındaki, protokole uyulmadığı gerekçesi ile davalı şirkete ve şirket yetkilisi—-karşı davaya konu —– senedin faizi ile birlikte kendilerine ödenmesi için alacak davası açıldığı, özellikle …’ın şirketi yeni devralmış olduğundan ve şahsi sorumluluğu bulunmadığından adına açılan davanın reddi gerektiği, dava dilekçesinde belirtilen tüzel kişilerin borçlarından devralan kişilerin de şahsi sorumluluğu bulunduğuna yönelik ifadeler hukuki dayanaktan yoksun olduğu, Hukuki uyuşmazlılardan kaçınmak maksadı ile davalı şirketin devredildiğine yönelik iddialar ise davacı tarafından adına dava açılan ——– taraf ehliyetine haiz olduğuna kılıf uydurmak çabasından ibaret olduğu, iddia edilenin aksine taahhütlerini yerine getirmeyen ve davalıyı zarar uğratan davacı şirketin yapmış olduğu yanlış eylemler olduğu, davacı şirket tarafından Dosyaya sunulan —- incelendiğinde, ilgili kararların mevcut dosya ile uzaktan yakından ilişkisinin olmadığı ve sadece —— ilgili davaya haksız şekilde dahil edilmeye çalışılmasının zemininin hazırlandığı gayet açık olduğu, dava dilekçesinin talep kısmı incelendiğinde de davacı şirketin davaya konu talepleri için tekil olarak davalı şirketi muhatap alması, bu konudaki haklı hale getirdiği, davacı tarafından davaya konu senet bedelinin ödenmesi için tarafımıza —— ihtarnamesinin gönderildiği iddia edildiği, ne var ki bahse konu ihtarname tarafımıza tebliğ edilmediği, sözü edilen ihtarname incelendiğinde ihtara konu edilen icra müdürlüğü dosyası ile davaya konu icra müdürlüğü dosyası farklı olduğu, davalı şirket adres bilgileri —— üzere değişmiş olup, söz konusu ihtarnamenin usulüne uygun olarak yeni adrese gönderilmesi gerektiği,dolayısı ile belirtilen tüm nedenlerle açılan davanın reddi gerektiği, zaman aşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle açılan davanın usulden reddine, taraf ehliyeti bulunmayan —– açılan davanın taraf ehliyeti yokluğundan usulden reddine, davacı tarafından davalı aleyhine açılan——Alacak Davasının, hukuki dayanaktan yoksun olduğu için esastan reddine ve davacının art niyetli olarak açmış olduğu iş bu dava nedeniyle alacak miktarının %20 sinden az olmamak üzere tazminata mahkum dilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava taraflar arasında imzalanan — tarihli protokol kapsamında tahsil edilmesi amacıyla davalı şirkete verilen — senet bedelinin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik —- kısmının denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplanarak ticari faizi ile birlikte davacı şirkete ödenmesi talebine ilişkin alacak davasıdır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
TTK.’nun 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Mahkememizce —– tarihli duruşmada davalılar —— ilişkin arabuluculuk son tutanağının davacı vekilince dosyaya sunulması için 1 haftalık kesin süre davacı vekiline verilmiş ancak sunulmamıştır.
Dosya içeriği ve ——kayıtları incelendiğinde; eldeki dosyada, zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Huzurdaki dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş olması TTK.’nun 5/A ve HMK’nun 114/2. maddeleri uyarınca dava şartıdır.
Dava şartlarına ilişkin kurallar kamu düzenindendir. “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK115.md.). Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada Mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. bendinin son cümlesi uyarınca “arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi” gerekmektedir.
HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmektedir. Bu hükümler her aşamada dava şartlarının incelenebileceğine dair 115. madde düzenlemesine inceleme zamanı bakımından en erken zaman olarak sınır çizen bir düzenleme olmayıp incelemenin en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.
Tüm bu nedenlerle; TTK.’nun 5/A, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. bendinin son cümlesi, HMK’nun 114/(2) ve 115. maddeleri uyarınca, huzurdaki davada, dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadığından, dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usûlden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın zorunlu arabuluculuk dava şartı bulunmadığından USULDEN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından buna ilişkin karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalılar vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 5.100,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılar —- ödenmesine,
4-Davalı—– kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tarihinde alınması gerekli 80,70 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 90,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
7-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde —— Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı. 22/04/2022