Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/284 E. 2021/477 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/284 Esas
KARAR NO: 2021/477
DAVA: İSTİRDAT (Devre Mülk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2021
KARAR TARİHİ: 07/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Devre Mülk Sözleşmesinden Kaynaklanan) yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili olan davacı arasında —– tarihinde devremülk sözleşmesi imzalandığını, aynı tarihli ve sıralı bonolar ile devremülk bedelinin teminat altına alındığını, senetlerden — tanesinin——– sayılı dosyası ile işleme konulduğunu, takibin kesinleştiğini, müvekkili olan davacının maaşına haciz konularak tahsilat yapıldığını, müvekkili olan davacıya karşı başlatılan ve tahsil edilen icra takibinin haksız ve yersiz olduğunu, davalı şirket ile müvekkili olan davacı arasında adi şekilde imzalanan devremülk sözleşmesinin geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmeden doğan borçların ifası yerine getirilmiş ise sebepsiz zenginleşme hükümlerinde tarafların ifa edilen şeyi geri vermekle yükümlü bulunduğunu, müvekkili olan davacının icra dosyasına ödeme yapmak zorunda kalmış olmasına rağmen davalı şirketten herhangi bir ifa gerçekleşmediğini, öte yandan davalı şirketin otel işletmeciliği yaptığı halde müvekkili olan davacının tatil veya benzer uygulamalardan faydalandırılmadığını, taraflar arasında yapılan sözleşmenin isminin “hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi” olduğunu, sözleşme konusunun ise—— bulunan taşınmazın hisseli satışı, satış bedeli, teslimi, site aidatı ve tarafların karşılıklı taahhütlerini içerdiğini, hissenin tapuda devri başlığının altında ödemelerin % 30’unun tamamlanması halinde ve alıcının vekaletinin ibraz edilmesi durumunda devir yapılacağının belirtildiğini, bu sözleşmenin geçerlilik şartlarını taşımadığından tamamen hükümsüz olduğunu, geçersiz sözleşmeye göre düzenlenmiş ve davalı tarafa verilmiş olan tüm bonoların iptal edilmesi gerektiğini, davalının elinde bulunan ve henüz icraya konulmamış olan senetlerin iade edilmemesi halinde söz konusu bonolar bakımından bu davayı ıslah etme haklarını saklı tuttuklarını, takip borcunun kısmen maaş haczi yoluyla ——- tarihinde ödendiğini dermeyan etmiş, icra takibi baskısı ile dosya borcunu kısmen ödeyen müvekkili olan davacının ödemiş olduğu kısmın ve daha sonra ödemek zorunda kalınacak paranın yasal faizi ile birlikte istirdadına, müvekkili olan davacının takip borcunun kalan bakiyesi bakımından teminat olmaksızın borçlu olmadığının tespitine,% 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5. maddesinde Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi Mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Davacı şirket vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasında —— tarihinde devremülk sözleşmesi imzalandığını, aynı tarihli ve sıralı bonolar ile devremülk bedelinin teminat altına alındığını, bu senetlerden ——–dosyası ile işleme konulduğunu, takibin kesinleştiğini, davalı şirket ile davacı arasında adi senet şekilde imzalanan devremülk sözleşmesinin geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmeden doğan borçlar ifa edilmişse sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tarafların ifa edilen şeyi geri vermekle yükümlü olduklarını ileri sürmüştür.
Davacı taraf ile davalı şirket arasında bir sözleşme yapıldığı, işbu sözleşmenin devremülk hakkına ilişkin olduğu, devremülk sözleşmesine istinaden davacı tarafından bir kısım bono senetlerinin keşide edildiği dava dilekçesinden anlaşılmaktadır. Davacı taraf devremülk sözleşmesinin —— geçersiz olduğunu dermeyan etmekte ve anılan sözleşme kapsamında davalıya verilen bono senetlerinin davalıdan istirdadını, ayrıca ödenen senet bedellerinin de iadesini talep etmektedir.
Öncelikle huzurdaki davanın temeli, yukarıda belirtilen devremülk sözleşmesine—- dayanmaktadır. Tarafların hak, alacak ve borçları bahsekonu devremülk sözleşmesi —— çerçevesinde değerlendirme yapılmak suretiyle yargılama neticesinde bir sonuca ulaşabilecektir. Eş deyişle eldeki uyuşmazlık devremülk sözleşmesi ekseninde incelenmelidir. Davalıdan talep edilen bono senetleri, işbu devremülk sözleşmesine —– istinaden düzenlenmiştir. Bono senetleri davacı vekilinin beyan ettiği üzere sıralı senetlerdir. Dava konusu edilen işbu bono senetleri devremülk sözleşmesinden—- ayrı düşünülüp yargılaması yapılamaz. Diğer bir ifadeyle eldeki dava, salt bono senedine istinaden açılmış bir dava değildir.
Hâlböyleyken; davalı bir ticaret şirketi olup tacir sıfatını haizdir. Ancak davacı gerçek kişinin tacir kaydı, dosya kapsamına, göre yoktur. Davacının tacir olduğuna dair davacı vekilinin bir iddiası da mevzûbahis değildir. Davacı tacir olmadığına, ticari işletme işletmediğine ve uyuşmazlık davacının ticari işletmesinden kaynaklanmadığına göre huzurda olan nispi bir ticari davadan bahsedilemez. Davalının tacir olması, eldeki davaya nispi ticari dava vasfı kazandırmaz.
Devremülk sözleşmesi —— Türk Ticaret Kanunu md.4 kapsamında mutlak ticari davaya vücut vermez. Bu yönüyle de mutlak bir ticari davadan söz edilemez.
6502 sayılı Kanun’un 3/1 maddesine göre;
k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, ifade etmektedir.
Somut olayda; — davacı —— arasında düzenlendiği, yapılan devremülk sözleşmesinin ise bir tüketici işlemine vücut verdiği anlaşılmaktadır. Bono senetleri, sözleşme kapsamındadır ve sözleşmeden ayrı düşünülemez.
Eldeki uyuşmazlıkta, davacı tacir olmayıp tüketicidir. Devremülk sözleşmesi ise bir tüketici işlemi niteliği taşıdığından; 6502 sayılı Kanun’un 73/1 maddesi uyarınca huzurdaki davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre, görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden, Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya ——– TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ——— Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLECEĞİNE,
4-)Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
5-)Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde görevsizlik kararı veriliğinden, kararın HMK. madde 27/1-2 uyarınca taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) hafta içerisinde———————Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere, karar verildi. 07/06/2021