Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/274 E. 2021/510 K. 14.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/274 Esas
KARAR NO: 2021/510
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Rücûen Tazminata Dayanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2021
KARAR TARİHİ: 14/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi nezdinde tanzim edilen —– olan dava dışı —- plaka sayılı aracın, davalı —– davalı —- yönetimini üstlendiği —— sitesinin otoparkından çalınması sonucu sigorta tazminatının rücuen tahsilii amacıyla davalılar aleyhine —–sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı/borçlunun söz konusu takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu, alacaklı müvekkili nezdinde ——- sigortalı dava dışı —- sayılı aracın asıl ve yedek oto anahtarlarının dava dışı sigortalının ikamet ettiği —– salonunda bulunan bahceye açılır —kapının çok sayıda sert cisimle zorlanması suretiyle açılarak çalınması sonucunda, davalı —- yönetimini üstlendiği——— tarihinde çalındığını, hasarın müvekkili şirkete ihbarı üzerine, olayın nasıl gerçekleştiği ve hasar miktarının belirlenmesi için ekspertiz incelemesi yapıldığını ve neticesinde eksper raporunun düzenlendiğini, tanzim edilen ekspertiz raporu ile müvekkili şirkete zarar tespiti yapıldığını ve müvekkili şirket tarafından dava dışı sigortalısına — tarihinde toplam ——- sigorta tazminatı ödendiğini, bu ödeme ile de müvekkili şirketin sigortalısının haklarına halef olduğunu ve zarar sorumlusu olan davalılara rücu hakkı doğduğunu, davalı aleyhine——– dosyası ile icra takibine başlandığını, itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğunu dermeyan ederek haksız olarak yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, arabuluculuk ve vekalet ücreti ile yargılama giderinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rücûen tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5. maddesinde Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi Mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
—- davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır.——– sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır———
Rücûen tazminat davasında davacı —- sigortalısının haklarına halef olur ve rücûen tazminat davasında davacı dava dışı sigortalının yerine geçer. Bu durumda; eldeki davada davacının —— olduğu düşünülmeli ve buna görev tanımı yapılmalıdır. TTK.’da düzenlenen ve sigorta şirketinin açtığı rücûen tazminat davasının temel mantığı bu eksendedir. Buradan hareketle; davacı —dava dışı sigortalı—-yerine geçerek huzurdaki davayı açtığı kabul edilip, görev sorunu bu minvalde çözülmelidir.
Sigortalı dava dışı —- tacir olduğu dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Dava dışı sigortalının—sorgusunda —- kaydı bulunmadığı anlaşılmıştır. Dava dışı sigortalının tacir olduğuna dair bilgi veya belge dosyada mevcut değildir. Davacının bu yönde bir iddiası da yoktur. Dava dışı sigortalı —– tacir olmadığının kabulü gerekir.
Davalı—- olup tacir sıfatını haizdir. Bu durumda, sigortalı dava dışı — tacir olmayan kişi, ortadaki hırsızlık olayı haksız fiil ve davalı —– Dava dışı sigortalı tacir olmayan kişidir, ancak davalı şirketlerden biri tacirdir denilip ortada ticari bir davanın var olduğu söylenemez. Dosya kapsamına göre; dava dışı sigortalı tacir değildir, ticari işletme işletmemektedir. Nispi ticari davadan bahsedebilmek için dava dışı — da tacir olması, ticari işletme işletmesi ve uyuşmazlığın dava dışı sigortalı — ile davalı ——- kaynaklanması gerekmektedir. Somut olayda bu şart gerçekleşmiş değildir. Elde nispi ticari dava yoktur.
Ayrıca; elde—— poliçesi var, TTK. madde 4/1 kapsamında, huzurdaki dava mutlak ticari davadır gerekçesi, rücûen tazminat davalarında geçerli değildir. Şayet, dava dışı sigortalı—- tarafından, sigorta şirketine işbu dava açılsaydı bu gerekçe geçerli olabilirdi. Ancak davacı —— rücûen tazmin hukuki sebebine dayanmakta olup sigortalısının haklarına haleftir. Bu sebeple huzurda mutlak bir ticari dava da yoktur.
Eldeki rücûen tazminat davasında Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olması için; dava dışı sigortalı ——– tacir ve uyuşmazlığın dava dışı sigortalı ile davalılardan en az birisinin ticari işletmesinden kaynaklanması gerekmektedir. Dava dışı sigortalı tacir değildir. İşbu rücûen tazminat davasının ticari bir dava olarak görülmesi sözkonusu olmayacaktır. Dava dışı sigortalı tacir değilse, uyuşmazlık da dava dışı sigortalı ile davalılardan en az birisinin ticari işletmesinden kaynaklanmıyorsa eldeki davayı nispi ticari dava olarak nitelemek mümkün olmayacaktır.
Davada, haksız fiil hükümleri uygulanacak ve haksız fiile göre uyuşmazlık yargılanacaktır. Huzurdaki davada; sigorta hukuku – Türk Ticaret Kanunu hükümleri değil, haksız fiil hükümleri tatbik edilmelidir.
Sonuç itibariyle somut uyuşmazlıkta Mahkememizin görevsizliğini, —— Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu tespit etmek gerekmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 114/1-c uyarınca görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya ———– ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ——— Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLECEĞİNE,
4-)Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
5-)Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde görevsizlik kararı verildiğinden, kararın HMK. m. 27/1-2 uyarınca taraflara tebliğine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) hafta içerisinde ——— Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi.14/06/2021