Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/112 E. 2023/233 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/112 Esas
KARAR NO: 2023/233
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 19/02/2021
KARAR TARİHİ: 15/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan Tasfiye Halinde ——davacı bankanın —– kredi kullandığını ve yine davalılardan —— bu kredi çerçeve sözleşmelerini kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi şartlarına uyulmaması, borcun ödenmemesi üzerine; davalılara —— yevmiye no’lu ihtarnamesi ile alacağının ödenmesinin ihtar edilmesine rağmen borcun ödenmediğini, bunun üzerine —–esas sayılı dosyası ile davalılar aleyhine —–üzerinden genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalılar vekili tarafından yetkiye, takip konusu borca, faize, faiz oranına ve tüm ferilere itiraz edilerek icra takibinin durdurulduğunu, davacı bankanın ——— adresi olması nedeniyle yetkili icra dairesi ve mahkemenin—– Adliyesi’nde olduğunu, müvekkili banka tarafından talep edilen temerrüt faizinin tümüyle usul ve yasaya uygun olduğunu, davalıların bu yöndeki itirazlarının her türlü dayanaktan yoksun olduğunu, davacı banka ile davalılar arasında yapılan —— maddesinin; —— hesapların kesilmesi, taksitlendirilmiş kredi taksitlerinden herhangi birinin ödeme tarihinde/vadesinde ödenmemesi, vadeli kredilerin vadelerinin gelmesi, temerrüde düşmesi, sözleşmenin feshi veya her ne suretle olursa olsun borçlarının sözleşme kapsamında muaccel kılınması halinde, alacağın muaccel hale geldiği tarihten müşteriye yapılacak ihtarda belirtilen sürenin hitamına kadar geçecek süreye —— bildirilen en yüksek cari akdi faiz oranı uygulanacağını kabul ve taahhüt eder. Müşteri temerrüdün doğduğu tarihten itibaren aynı tür kediler ve hesaplar için Banka tarafından ——-yüksek cari akdi faiz oranının %100 fazlası olarak belirlenen oranda ve bu oranların değişmesi halinde değişen oranlarda temerrüt faizi uygulanmasını ve bu tutarları ödeyeceğini kabul eder.” şeklinde olduğunu, buna göre temerrüt faiz oranı, takip tarihinde ticari kredilere uygulanan en yüksek kredi faiz oranı %22 olmasına rağmen bu oranın %50 fazlası olarak %33 olarak talep edildiğini, icra takibinde de buna uygun olarak temerrüt faiz oranının %33 olarak uygulandığını, bu oranın da sözleşme ve yasaya aykırı olmadığını, davalılardan ———müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bu nedenle müşterek borçlu ve müteselsil kefil davalının, temerrüt tarihi itibariyle asıl alacak tutarının tamamından ve temerrüdün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğunu, davalıların davacı bankaya borçlu olduğunu, taraflar arasında delil sözleşmesi düzenlendiğini, ayrıca davalılar —— maddesinin ——- aralarında çıkacak her türlü anlaşmazlıklarda Banka defter ve belgelerindeki kayıtların HMK 193.maddesi uyarınca geçerli, bağlayıcı, ve kesin delil olacağını kabul ederler.” şeklinde olduğunu, borçlular tarafından yapılan/yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle işlemiş temerrüt faizi vs. fer’ilere mahsup edileceğini, bütün bu nedenlerle davanın kabulü ile davalılar tarafından ———- sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin iptali ile takibin devamını, davalılar hakkında %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından müvekkilleri aleyhine ——- esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkillerinin yetkiye, borca, faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davacı tarafça açılan bu itirazın iptali davasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davada dava şartı zorunlu olan —— usulüne uygun olmadığını, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, bu davada dava şartı zorunlu arabuluculuk toplantısının telekonferans yolu ile yapıldığını, 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun’da arabuluculuk toplantısının telekonferans yoluyla yapılabileceğine ilişkin düzenleme bulunmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, yine davalının yerleşim yerinin —– ili,—- ilçesi olduğunu, bu nedenle de yetkili mahkemenin—— Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, müvekkili şirketin tasfiye halinde olmakla birlikte icra dosyasından tasfiye memuruna tebligat yapılmadığını ve yine dava dilekçesi ile ihtarnamenin tebliğ edilmediğini, bu nedenle geçerli bir icra takibi ve usulüne uygun tebligat yapılmadığından itirazın iptali davasının reddi gerektiğini, ayrıca müvekkillerine ——-Noterliğinin ihtarnamesinin de tebliğ edilmediğini, icra takibi dosyasında müvekkilinin ödeme yapamayacağı şekilde yasaya aykırı faiz istenildiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 88 ve 120. maddeleri ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 8. ve 9. maddesinde 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’a atıf yapıldığını, bu kanunun, anapara faizi ve temerrüt faizi oranlarını belirleyen hükümler içerdiğini, 3095 sayılı Kanunun 1. maddesine göre anapara faizinin “Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşmeyle tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oran üzerinden yapılır. ——- bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.” şeklinde olduğunu, buna göre; eğer taraflar sözleşmeyle faiz oranlarını belirlememişlerse, kanunun bu tamamlayıcı hukuk kuralı devreye girerek sözleşmedeki eksiklik giderileceğini ve kanunda belirlenen oran üzerinden faiz talep edilebileceğini, Kanunun ikinci fıkrasının,—— faiz oranlarını belirlemeye yetkili kıldığını, Kanunun ikinci maddesine göre temerrüt faizinin ‘’Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için1’inci maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.’’ şeklinde olduğunu, burada da kanun koyucunun taraflar arasında temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa birinci maddedeki anapara faiz oranı, temerrüt faizi oranı içinde uygulanır dediğini, üçüncü durumda ise akdi anapara faizinin sözleşme ile belirlenip temerrüt faizinin sözleşme ile belirlenmemiş olması durumunda ise; akdi anapara faiz miktarının —— belirlenen faiz miktarının üstünde ise, temerrüt faizinin, akdi anapara faiz oranından az olamayacağını, bu nedenlerle 3095 sayılı Kanunun, faiz oranlarının sözleşmeyle belirlenmemiş olması durumunda devreye girecek tamamlayıcı hukuk normları olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’nun 88. ve 120. maddelerinde ise kanun koyucunun, sözleşmeyle belirlenecek anapara faizi ve temerrüt faizine emredici hukuk kuralıyla bir sınırlama getirdiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 8. maddesi gereği; ticari işlerde kanuna faiz oranı serbestçe belirlenirken, tüketici açısından bir istisna getirildiğini, TTK’da “tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklıdır’’ denildiğini, bir tarafın tacir diğer tarafında tüketici olduğu sözleşmelerde, faiz oranının serbestçe belirlenemeyeceğini, bir sınırlama getirildiğini, Kanun koyucunun burada Borçlar Kanunu’na atıf yaptığını, Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinde akdi anapara faizi oranına, 120. maddesinde ise akdi temerrüt faizi oranına sınırlama getirildiğini, buna göre; sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık akdi anapara faiz oranının 3095 sayılı Kanun mevzuatı hükümlerince belirlenen yıllık anapara faizi oranının yüzde elli fazlasını aşamayacağını, sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık akdi temerrüt faizi oranının, mevzuat hükümlerince belirlenen yıllık kanuni faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz dediğini, Kanun koyucunun Borçlar Kanununda, emredici hukuk kuralı koymak suretiyle akdi faiz oranlarına genel bir sınırlama getirdiğini, getirilen bu sınırlamayla, sözleşmeyle kararlaştırılacak ve bir tarafın aşırı ifa güçlüğüne sokulabileceği sözleşmelerin yapılmasının engellenmek istenildiğini, TBK’nın 25. maddesinin ”Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.” şeklinde olduğunu, sözleşmeyle bu sınırların aşılması halinde, aşan kısım hukuka aykırı olduğu için geçersiz olacağını, ayrıca bankanın tek taraflı olarak akdi faiz oranını ve temerrüt faizini belirlemesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça kredi garanti fonu ödemesi düşülmeden itirazın iptali davası açılmasının hukuka aykırı olduğunu ve davanın reddi gerektiğini, TBK’nun 584. maddesinin ”Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.”, 194. maddesinin ise ”Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” şeklinde olduğunu, Kanundaki yasal düzenlemeler gereğince kredi kullanımının, kredi kefaleti ve kullanılan krediler nedeniyle ipotek işlemlerinin tesis edilebilmesi için eşin yazılı muvafakatnamesinin alınması gerektiğini, davacı tarafça kredi kullanımı ve kredi kefaletine ilişkin eşin yazılı muvafakatinin alındığına ilişkin herhangi bir belge sunulmadığından geçerli bir kefaletten ve işlemden söz edilemeyeceğini, davacı tarafın ——- başlattığı takibe esas borcun içeriğine dair herhangi bir bilgi sunmadığını, aynı şekilde huzurda görülen davada da taraflar arasında akdedilen —— atıf yapıldığını ve fakat borcun hangi dönemleri kapsadığına dair herhangi bir bilgi verilmediğini, taraflar arasında ——– bulunduğu hususunun ihtilaflı olduğunu, söz konusu kredi sözleşmesi dayanak gösterilerek borç olarak gösterilen tutarın hangi dönemi kapsadığına dair bir bilginin de dosyada yer almadığını, bu durumun davacının kötüniyetli olduğunu ortaya koyduğunu, müvekkili şirketin periyodik aralıklarla borcunu ödemeye devam ettiğini, bu sebeple davacının borcun ödenmediği iddiasıyla açmış olduğu icra takibinin kabulünün mümkün olmadığını, aynı şekilde kredi sözleşmesinde kefil olarak gösterilen diğer davalı —— de borcun içeriği hakkında detaylı bilgilendirilmediğini, iddiaları kabul anlamına gelmemekle beraber, davacının öncelikle asile başvurması gerekirken, diğer davalı —–aleyhine de icra takibinin başlatılmış olmasının kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenlerle davacı tarafından davalılar aleyhine başlatılan icra takibine yapılan itirazın kabulü ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı banka tarafından davalılar aleyhine —— sayılı dosyası ile başlattığı icra takibine davalıların yaptığı itirazın iptaline yöneliktir.
——esas sayılı dosyasının incelemesinde; alacaklının —- Bankası, borçluların Tasfiye halinde —-borç miktarının — asıl alacak, — temerrüt faizi,—- masraf olmak üzere takip miktarının toplam — olduğu , davalılar vekilinin, —- tarihinde verdiği dilekçe ile; yetkiye, takibe, borca, borcun ferilerine, ödeme emrine, işlemiş faize, faiz oranına ve işleyecek faize itiraz ederek icra takibine itiraz ettiği, takibin durduğu, davacı banka vekilinin —- arabuluculuk başvuru numarası ile başvurduğu —– tarihinde ——Anlaşamama Şeklinde Sonuçlanması’na İlişkin Son Tutanağın düzenlendiği, taraflar görüşme sonunda anlaşamayarak Anlaşamama Tutanağını e-imza ile imzaladıkları görülmüştür.Bu kapsamda taraflar arasındaki uyuşmazlığın —– günlü kredi ve ekindeki kefalet sözleşmesi hükümleri gereğince, davacının icra takip tarihi itibariyle varsa alacak miktarı ve ferileri, davacı banka ile davalılar arasında yapılan sözleşmenin özellikle TBK 584 ve 585 maddeleri gereğince elle yazılması gereken unsurlarının davalı müşterek borçlu ve müteselsil kefil —– eli mahsulü olup olmadığı, icra inkar talep koşulları ile, kötü niyet tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
—kullandıran şube vekillerince —– ihtarnamesinde, borçlulara ——-alacaklarının muaccel olduğuna dair kat ihtarnamesi gönderilmiş olup, borcun 3 gün içinde ödenmesini, aksi takdirde yasal takibe geçildiği takdirde % 33 temerrüt faizi ile birlikte tahsil edileceği bildirilmiştir.
Dosya bankacı uzman bilirkişiye hesaplama için tevdi edilmiş, sunulan —– tarihli bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun ve hüküm kurmaya everişli görülmüştür.Dava dosyasında suretleri görülen sözleşme ve elle yazılan metinlerin müşterek borçlu ve müteselsil kefil ——ait olmadığı iddia edilmişse de, Şubede, sözleşme asılları ve sözkonusu elle yazılan metinlerin orijinal ıslak imzalı oldukları, imzaların huzurda atıldığına dair şube şerhinin sözleşmelerde okunduğuna dair bilirkişi raporunda tespit edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, dava konusu takibe esas borcun ve ferileri olan faiz, temerrüt faizi ve masrafların, firmanın daha önce adı geçen banka şubesinden kullandığı kredilerin tasfiyesi nedeni ile oluşturulan ödeme planlarını kabul etmesine rağmen, bu ödeme planlarına uygun ödemede bulunmamasından kaynaklandığı, bilirkişi raporunda takip konusu asıl alacak, faiz ve temerrüt faizi hesaplamalarının ayrıntılı biçimde raporda gerekçeleri ile gösterildiği, buna göre, firma ve kefilinin ——- masraf olmak üzere toplam —- takip tarihi itibariyle borçlu olduğu, takibe konan alacak ve ferilerinin daha düşük olduğu görülmekle davalının takibe yaptığı itirazın yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
Davalının ——- sayılı dosyasına başlatılan takibe yaptığı itirazın İPTALİNE,
Takibin kaldığı yerden DEVAMINA,
Takip konusu alacağın likit ve hesaplanabilir olması nedeniyle asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 İcra İnkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Alınması gereken 46.723,29 TL harcın peşin alınan 11.680,83 TL harçtan mahsubu ile kalan 35.042,46 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ye göre takdir olunan 93238,79 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 11.680,83 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 2.337,50 TL dosya masrafı olmak üzere toplam 14.077,63 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde taraflara ödenmesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde ——— Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15.03.2023