Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/889 E. 2021/322 K. 13.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/889 Esas
KARAR NO: 2021/322
DAVA: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 05/06/2020
KARAR TARİHİ: 13/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA VE TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerimin kurucu ortağı olduğu—– yılında beş kişi tarafından kurulmuş olup, bir hissedar Davalı— oranında diğer dört hissedar ise — oranında pay sahibi olduğunu, Şirket Ana sözleşmesinin 8. maddesinde şirketin temsil ve yönetim yetkisinin tamamının bir kişiye devrinin de mümkün olabileceği yönünde düzenleme yapıldığını, şirket kurucularının aslında dört kişi olduğunu, beşinci kişi olan —— o zamanki kuruluştaki yasal zorunluluk gereği kurucu yapıldığını, ortaklardan —— oğlu olduğunu, o zaman başka bir işyerinde çalıştığını, şirketle bir ilgisinin olmadığını, zaman içerisinde müvekkillerinin büyük hissedar olan—– şirkette kendisini her konuda yetkili, tek söz sahibi olarak gördüüğünü, müvekkillerini ortak olarak değil, çalışanları gibi görmeye başladığını, haksız kazanç paylaşımının anlaşılması sonrası başlayan güvensizlik ortamının artık bir arada olamama aşamasına gelindiğini, son altı aydır ortaklığı sulhen sona erdirme girişimleri de davalı —– tutumu ile başarıya ulaşamayınca, işbu davanın açılmasının gerektiğini, şirketin kuruluşu sonrası ilk hazırlanan—-sirkülerinde yetki iki imza ile kullanıldığını, imzalardan birinin davalı —- olduğunu, diğer imza ile şirketin temsil edilemediğini, bu yetkinin sistemi— kadar sürdüğünü, sirkülerde — sirkülerin birinci bölümünde ayni — yılındaki düzenlemenin mevcut olduğunu, sirkülerin devamında bu — maddenin en önemlileri ve tamamı akçalı ve yönetsel olan—maddesi tekrarlanmakta ve bu kez yetkilerin tek imza ile davalı —- verildiğini, göstermelik çift imzanın ayni sirkülerde bu kez etkisiz bırakıldığını, bütün akçalı yetkilerin davalı —- geçtiğini, para akışının diğer hissedarların bilgisi dışına çıkartıldığını, — şirketin satışı ve yeni şirket alma konusu iki imzalı, diğer bütün akçalı ve yönetsel yetkiler tamamen tek imza ile artık davalı —- ait olduğunu, artık para trafiğinde diğer hissedarlar bir yetkisinin olmadığını, yani fiilen ve hukuken yetki ve sorumluluğun sadece —- ait olduğunu, — sirkülerinde bütün yetkilerin tek imza ile —– geçtiğini, artık diğer ortakların yetkide hukuken de fiilen de olmadığını, — Sirkülerinde bu kez yönetim kuruluna davalı— eşinin——olduğunu, diğer ortakların yetkide hukuki ve fiili yokluğunun devam ettiğini, bu sirkülerin —-kadar devam ettiğini, ayrıca ana sözleşme değişikliği yapılarak, yönetim kurulunun yapısının —– olarak, görev süresi de —- olarak değiştirildiğini, davalı—— eşinin rahatsızlığı üzerine, ——şirkette fiilen göreve başladığını, para trafiğini üstlendiğini, şirket kuruluşunda, taraflar arasındaki —- sözlü anlaşmasının da böylece davalı tarafından tek taraflı olarak ortadan kaldırıldığını, bunun üzerine —- ay sonra —-tarihinde diğer ortaklardan/davacılardan —- de şirkete fiilen dâhil olduğunu, henüz imza yetkisinin olmadığını, ortaklar/davacıların—- dolayısıyla para akışından haberdar olmaya başladıklarını, böylece ancak —– ortasından itibaren davacıların kazanç paylaşımındaki dengesizliği anlama ve öğrenme sürecinin başladığını,—- başındaki imza sirkülerinde, davalı —- tarihli ——- yetki kullanımına dönüldüğünün görüldüğünü, artık davacılardan —– para trafiğinde yetkili olduğunu, halen geçerli olan —— ortasındaki imza sirkülerinin ——- kadar geçerli olduğunu, davalı — o zamanki avukatı vasıtası ile şirketin değerinin tarafsız bir kuruluşça belirlenmesinin önerildiğini, önerinin kabul edildiğini, —-yıllarına ait şirket mali verileri incelenerek —– hazırlandığını, müvekkillerinin rapordaki şirket değerini kabul ettiklerini ve davalıların kasa açığının davalılar tarafından şirkete ödenerek kapatılması koşulu ile şirketi almaya veya satmaya hazır olduklarını bildirdiklerini, Bu arada taraflar arasında değerleme şirketince belirlenen miktar dışında bir başka bedel üzerinde prensip anlaşması sağlandığını, davacının parası olmadığı gerekçesi ile şirketi alamayacağını beyan ettiğini, Bunun üzerine müvekkillerinin belirlenen bedelin bir miktarını nakit, bakiyesini de kredi ile ödeme önerisinde bulunduklarını, kredi için de bir teminat sözleşmesi ile kredi miktarı kadar arkası ciroya kapalı ve en fazla —- ay vadeli teminat senedi vererek şirketin —- hissesini devir almayı teklif ettiklerini, kredinin ancak — ay içinde verilebildiği bankalardan öğrenilmiş olduğundan bu tip bir öneri yapıldığını, Kredinin şirket üzerine alınacak olmasının—- tarafından kabul edilmediğini, —— yev. no.lu ihtarnameyi keşide ederek
– Şirketin —- hesaplarının görüşülmediği,
– Şirketin —— yönetildiği ve fiili çözümsüzlük içinde olduğu,
– Esas sözleşmede —— kişilik yönetim kurulu önerildiği halde buna uyulmadığı ve bunun hukuka aykırı olduğu,
– Yıllardır kâr payı ve huzur hakkı alamadığı, belirtilerek gönderdiği gündemle genel kurul yapılması talebini ilettiğini, Bu ihtar üzerine davacılar ve —— yev. no.lu cevabi ihtar keşide ettiklerini,
Bu cevabi ihtarda özetle;
—– hesaplarının henüz görüşülemeyeceği, çünkü Şirketin kurumlar vergisi hazırlığı içerisinde olduğu,
—- Hesaplarının bizzat oğlu — divan başkanlığını yaptığı, — tarihli şirket genel kurulunda görüşüldüğü ve oy birliği ile ibra edildiği,
– İhtarnamede belirtilen —- tarihinde — yıllığına seçilmiş bir yönetim kurulu ve geç tescil edilme gibi olayların da söz konusu olmadığı, eğer böyle bir şey olduysa — pay sahibi ortak olarak neden müdahale etmediği ve bugüne kadar beklediği, bu ihtarname ile sorumluktan elbette kurtulamayacağı,
– Şirket ana sözleşmesinde yönetim kurulunun en az — kişi olması gerektiği ve bu kurala uyulmamasının hukuka aykırı olduğu belirtilmekte ise de, şirketin —– yılındaki ana sözleşme değişikliği ile yönetim kurulu üye sayısının değiştirildiği ve—- yılından bu yana da bu şekilde uygulandığı, üstelik bu değişiklik yapılırken, şirketin hem yönetim kurulu başkanı hem de bu değişikliğin yapıldığı genel kurulun divan başkanı olduğu, bunları bilmemesinin mümkün olmadığına göre, bunun da kötü niyetinin bir göstergesi olduğu,
– Kâr payı ve huzur hakkı almadığı belirtilmekte ise de kendisinin bunların nasıl verileceğini çok iyi bildiği, şirkette —– pay sahibi ve büyük ortak olarak ağırlıkla kendi iradesiyle oluşan genel kurul kararlarında ———-“kâr payı dağıtmama” kararı olduğu, şirkette huzur hakkı ödenmediğini bilmiyormuşçasına ihtarname gönderilmesinin kötü niyetin bir başka göstergesi olduğu, üstelik öz oğlunun Şirketin —- olduğu,
– Bizzat kendisi tarafından oluşturulmuş bulunan güvensizliğin ve nizanın sürdürülmemesi adına görüşmeler başlatıldığı ve muhtelif alternatifler arasından taraflardan birinin şirketi satın alması konusunda uzlaşma sağlandığı, bunun gerçekleştirilebilmesi için şirketin güncel değerinin hesaplanması gerektiği, bu nedenle yine ortak irade ile bir uzman kuruluştan rapor alındığı, her ne kadar bütün bu işlemler uzun müzakereler sonucu sağlanan uzlaşma ile oluşmuşsa da kendisinin bilinmeyen gerekçeler sonucu bu uzlaşmadan caydığı, bununda bir kötü niyetin göstergesi olarak ortada olduğu,
– Bu arada değerlendirme kuruluşunca oluşturulan ayrıntılı raporda —- —- tutarında bir kasa açığı olduğunun tespit edildiği, davalıların haksız kazanç tespitlerinin bir kez daha doğrulandığı, kasa açığının, kasayı yöneten kişinin/kişilerin karşılıksız olarak kendi amaçları doğrultusunda şirketten aldığı ve yerine koymadığı, hukuksuz ve mali hukuk açısından da çok ciddi sonuçlar doğuracak bir işlem olduğu, davacılar tarafından alınan mali müşavir değerlendirmesi sonucu bunun uzun yıllardır devam eden bir durum olduğunun anlaşıldığı, bunun da —- gün içinde kapatılmasının belirtildiğini, davalı—– yev. no.lu ikinci bir ihtar keşide ettiyse de sadece inkâr mahiyetli olduğunu, bu nedenlerle davalıların sebep olduğu kasa açığının kısmi dava olarak ve şimdilik kaydıyla —— olarak şirkete iadesini, kasa açığına, oluşumundan tahsiline kadar ticari faiz uygulanmasını, bedel kesinleştiğinde talebin ıslah edilip, harcın tamamlanacağını, şirketin yönetimi için tedbiren ve derhal kayyum tayin edilmesini, müvekkillerinin ortaklıktan ayrılma talebinin kabul edilmesini, bilirkişi marifeti ile şirketteki hisselerinin değerini ve sair mali haklarının belirlenmesini, davalı —— bunu karşılamaması durumunda şirketin fesih ve tasfiyesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Ortaklığın feshi davasında ,davalı sıfatı bizzat ortaklığın kendisine ait olduğunu , çoğunluk pay sahipleri yahut yönetim kurulunnun davanın tarafı olmadığını, dava ise çoğunluk hisse sahibi sıfatı ile müvekkil —- ,şirket —– sıfatı ile müvekkil —- yöneltilmiş olup usulen kabulünün mümkün olmadığını, Davalı — davacılardan —- babası olan o zaman ki şirket ortağı —– şirket faaliyeti ile ilgili iş becerilerini değerlendirerek şirket ortaklığı ile faaliyet yürütmek istemiş ,bu amaçla davacıların şirket kuruluşunda ortak olarak yer aldıklarını, davacıların ortak sıfatıyla Türk Ticaret Kanununun pay sahiplerine tanınan haklarını dilediği şekilde kullandıklarını, aksi yönde iddiaları bulunmadığını, şirket işlerinin idaresi ve temsilinin yönetim kuruluna ait olduğu, Türk Ticaret Kanun’u 359 ve ilgili maddelerinde yer verildiğini, ayrıca, Yönetim kurulunun ne şekilde teşekkül edeceği gerek Türk Ticaret Kanun’unda ve gerekse kuruluşta davacılarla birlikte müşterek imza altına alınan ve halen yürürlükte bulunan şirket Ana sözleşmesinde belirlendiğini, şirketin, Yönetim kurulu TTK ve anasözleşmeye göre seçilmekte ve değiştirilebildiğini, şirketin kuruluşundan itibaren yapılan tüm genel kurul toplantılarında yer alan gündem maddelerinin ortakların oy birliği ile karara bağlandığını, davacıların tüm bu süreçte, şirketin faaliyetleri ve yönetimi hususunda itiraz ve önerilerinin olmadığını, davacıların iddia ettikleri veçhile işçi kökenli olup olmamalarının herhangi bir önemi olmayıp şirket ortağı olan davacıların basiretli iş adamı gibi davranmaları gereğine halel getirmediğini, kullandıkları hukuki haklarını bu güne gelen süreçte de kullanmalarının önünde herhangi bir engel olmadığını, davacılar tarafından, Türk Ticaret Kanun’unun anonim şirket ortaklarına ilişkin haklarını kullanmadan doğrudan ortaklıktan çıkma bu mümkün değilse şirketin feshine karar verilmesi talepleri, gerek şirkete gerekse şirketin—— pay sahibine zarar verme saikiyle atılmış bir adım olduğunu, şirketteki kasa açığı iddiaları mesnetsiz olduğunu, Davacılar bu iddialarına dayanak olarak——– isimli değerleme kuruluşundan alınan raporu gösterdiğini, rapordaki tespitlerin yanıltmaya yönelik olarak yorumlandığını, davacıların şirketin tüm iş ve işlemleri konusunda fiilen yer almaları, davacılarca sunulan delil raporda belirtilen açıktan yapılan ödemelerin büyük kısmının tarafı olmaları ve şirketin tüm işleyiş, iş ve işlemlerini bilmelerine, rağmen sanki kasa açığı varmış iddiasının iyi niyetle izah edilmekten uzak, şirkete ağır zarar verme amacıyla hareket ettiklerini, davacıların şahsi, aile birikimleri ve müvekkilemin kendi imkanları ile yurtdışında ticari gereklerle kurduğu şirket ve bu şirkete ait varlıkları dava konusu şirket kaynakları kullanılarak alındığı şeklinde dayanaktan yoksun olduğunu, iddia edilen işlemin — yılında yapılan bir işlem olup aradan —— yıl geçtiğini, zamanaşımına uğrayan bir işlem olmasının yanı sıra bu süreçte yönetim kurulu defalarca ibra edildiğini, bu yönde iddia ortaya konulmadığını, söz konusu iddianın doğru olduğu kabul edilse dahi zamanaşımına uğrayan bir işlem olup dinlenmesinin mümkün olmadığını, davacıların, TTK’unun amir düzenlemeleri uyarınca şirketin ekonomik faaliyetlerini sürdürmesi esası karşısında basiretli iş adamı gibi davranmaksızın haksız ve mesnetsiz şekilde haklı sebep olmaksızın ortaklıktan çıkma taleplerinde bulunmaları gerek dava öncesi gerekse gelinen noktada ve devam eden süreçte şirket iş ve işlemlerinin tedarikçi, müşteri ve çalışanların nezdindeki olumsuz etkileri bu suretle üretim ve satışların dolayısı ile şirket karlılığının olumsuz etkilendiğini, sürecin şirketin işleyişine olumsuz etkileri neticesi şirket genel kurulunun yapılması amacı ile müvekkili——-dosyası ile başvuru yapılmak durumunda kalındığını, taraflar arasındaki kişisel anlaşmazlıklar ortaklığın önünü tıkamakta olup ancak davacı pay sahiplerinin – talepleri veçhile-ayrılmaları neticesinde şirketin iştigal konusunu hala gerçekleştirme potansiyeli mevcut olup ,şirket içi anlaşmazlıkların giderilmesi ile şirketin içine düştüğü açmazdan kurtulma imkanı olduğunu, davacıların taleplerinin de ortaklıktan ayrılma yönünde olduğunu, davacılar tarafından , müvekkillerime zarar verebilmek maksadıyla gerçekle ilgisi olmayan konuları da ileri sürmek suretiyle haklılığı bulunmayan iddiaların şirkete zarar vereceğini, bu nedenlerle davanın husumet yönünden düzeltilerek doğru hasım olan —- yönlendirilmesine, kısmi dava olarak ikame edilen —— kasa açığı yönünden davanın reddine, TTK md.531 hükümleri uyarınca davacı pay sahiplerinin Ortaklıktan Ayrılma taleplerinin kabulüne, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Mahkememiz tarafından, deliller toplanılmış, ilgili belgeler celp edilerek dosya içerisine alınmıştır.
Mahkememiz dosyasına sunulan satıcı —- arasında imzalanan hisse devir ve temlik sözleşmesinin 1.11 maddesinde satıcının —– sayılı dosyalarıyla açmış oldukları davalardan feragat etmeleri ve alıcının da işbu devir protokolünün bir sonucu olarak —- aleyhine —— esas sayılı dosyada şikayetten protokol feragati kabul ve vekalet ücreti ve yargılama gideri talebinde bulunmadığını ilgili mahkemelere bildireceğine ilişkin düzenlemeleri içerdiği ve yine aynı sözleşmenin 1.2. Maddesinde tarafları birbirleri aleyhine açtıkları tüm davalar ve icra takiplerinden ve 1.2. Maddesinde de feragat sonucunda da birbirlerinden masraf ve ücreti vekalet talep etmeyecekleri, masrafların yapan taraf üzerinde bırakılacağın ilişkin düzenlemelerin bulunduğu mahkememizce belirlenmiştir.
Mahkememiz tarafından, davacı vekilinin —— günlü feragat dilekçesi doğrultusunda dosya ve kapsamının incelenmesinde, gerekçenin usulüne uygun olarak tanzim edilmiş olduğu ve dosyada bulunan davacı vekaletnamesinde feragat yetkisi bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce dosyanın incelenmesinde, davacı vekilinin——-günlü dilekçesi ile davadan feragat ettiği, 6100 sayılı HMK’nun 307, 309 ve 311 Maddeleri gereğince, davacı vekilinin davadan feragat etmesi nedeniyle davadan feragatin kesin hüküm sonuçlarını doğuracağını dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonucu tespit edilmekle, davacı yanın açtığı davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin işbu dosyada devam etmekte olan sorumluluğa dayalı tazminat istemine dayalı davadan, davacılar—–tarihinde feragat ettikleri, diğer davacı — günlü dilekçe ile feragat ettiği anlaşılmakla, davanın 6100 sayılı HMK’nın 307, 309 ve 311. maddeleri gereğince, vaki feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Karar tarihinde alınması gerekli 54,40 TL harcın davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubu ile kalan 10,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye İRAD KAYDINA,
3-Kullanılmayan gider avansının HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa İADESİNE,
4-Taraf arasındaki yukarıda incelene sözleşme kapsamından, tarafların birbirlerinden yargılama gideri ve ücreti vekalet talep etmeyeceklerine ilişkin düzenlemeler göz önünde bulundurularak, taraflar lehine masraf ve ücreti vekalet takdirine YER OLMADIĞINA,
Yapılan masrafların yapan taraf üzerinde BIRAKILMASINA,
Dair, asıl ve taraf vekillerinin yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu iki haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi.13/04/2021