Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/790 E. 2023/149 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/790
KARAR NO : 2023/149

DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (TİCARİ SATIMDAN KAYNAKLANAN)
DAVA TARİHİ : 21/10/2020
KARAR TARİHİ : 17/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin —-galerinin portföyünde gördüğü ——-ek katlı) vergiler dahil 91.000,00 TL’ye satın aldığını, söz konusu aracın 09.12.2019 tarihinde davacı şirket adına tescil ve teslim edildiğini, davacı şirketin bu aracı—— bölgesinde ikamet eden çalışanlarını ——- bölgesinde bulunan fabrikasına götürüp getirmek gayesi ile satın aldığını, aracı aldıktan sonra günde 1 kez sabah çalışanlarını fabrikaya götürmek
ve mesai bitiminde geri getirmek şeklinde kullanılmaya başlanmışsa da 24.12.2019 günü çalışanların taşınması esnasında ve seyir halinde iken yağ pompasının arızalandığını ve aracın yolda kaldığını, aracın çekici marifetiyle ——– isimli özel servise götürüldüğünü, burada sorunun sadece yağ pompasında olmadığı, yağ filtresinde talaşlar olduğu, enjektörlerin kullanılmaz halde olduğu, Parçaların sıvı conta ile tutturulduğu ve bununla birlikte başka sorunların da olduğu ve motorun tamamen tekrardan yapılması gerektiğinin söylendiğini, bunun üzerine ——-dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını, akabinde de tespit edilen arızaların tamir edilerek giderildiğini,
bu süreçte yaklaşık 30 gün davacı şirketin araçsız kaldığını ve işçileri için dışarıdan servis taşıma hizmeti satın almak zorunda kaldığını, henüz satın alındıktan 15 gün sonra arızalanan ve ayıplı olduğu anlaşılan işbu araç nedeni ile davacı şirketin maddi zarara uğradığını, galeri işi ile iştigal eden davalıdan satın alınan —— plakalı aracın ayıplı olması ve bu nedenle uğranılan maddi zararın tazmini gayesi ile ——-Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra
dosyası ile davalıdan aracın tamir bedeli ile ikame araç ücretinin talep edildiğini, davalı tarafından borca ve fer’ilerine itiraz edilmek suretiyle takibin durdurulduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla davalı-borçlunun —— Esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline ve takip konusu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek
reeskont avans faiziyle takibin devamına karar verilmesine, likit alacağa haksız ve kötü niyetli itiraz eden borçlu aleyhine dava konusu miktarın % 20’sinden aşağı olmamak üzere lehe icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Uzun yıllardır otomotiv sektöründe yer alan, kurumsal kimliği haiz ve müşteri memnuniyeti ile müşteri güvenini ön planda tutan, ikinci el araç alım-satımı ile de iştigal eden davalı şirket tarafından davaya konu edilen aracın 09.12.2019 tarihinde vergiler dahil 91.000,00 TL bedelle davacı —— satılarak teslim edildiğini, davacı tarafından aracın alındığı günden itibaren 24.12.2019 tarihine kadar sadece 15 gün servis taşımacılığı için trafiğe çıkmış olduğu, 24.12.2019 tarihinde seyir halindeyken arızalandığı ifade edilmiş ise de araçta satım anında herhangi bir ayıp olduğunun kabulü ve davalı şirketin böyle bir ayıptan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, ikinci el araç satışında satım anında alıcının aracı muayene ve mevcut ayıplarını tespit ile yükümlü olduğunu, ayrıca ticari amaçla yapılan işbu satışta davacının basiretli bir tacir gibi davranması, ticari alışverişin gereklerini yerine getirmesinin zorunlu olduğunu, noter huzurunda imzalanan araç satış sözleşmesinde de davacı tarafın “aracı görüp beğenerek satın aldığı” hususunun sabit olduğunu, davacı tarafından ticari amaçla ve mevcut hali ile incelenip beğenerek ve ekspertiz incelemesi yaptırılarak satınalınan araçta iddia olunduğu gibi bir ayıbın söz konusu olmadığını, iddia olunan ayıbın varlığını kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere, tarafların tacir olduğu ve dava konusu aracın ticari araç olduğu göz önüne
alındığında somut olayda tacirler ve ticari satış yönünden uygulanması gereken 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari satış ve mal değişimi” başlıklı 23. maddesinin “c) Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu, diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmünü haiz olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 223/2. maddesinin ise “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmadığı, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmünün haiz olduğunu, buna göre; malın ayıplı olduğu açıkça belli değilse 8 günlük muayene ve ihbar süresi içerisinde aracın muayene ettirilip ayıp hali saptandığı takdirde veya aracın ayıplı olduğunun sonradan anlaşılması halinde hemen usulüne uygun ihbarda bulunulması gerektiğini,davacı tarafın ise 24.12.2019 tarihinde aracın ayıplı olduğunun anlaşıldığını iddia etmekte ise de bu yönde davalı şirkete herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığından davalı şirketin sorumluluğundan bahsedilmesinin de mümkün olmadığını, somut olaya bakıldığında 09.12.2019 tarihinde aracın satım ve tesliminin gerçekleştiği ve davacı tarafın aracın 24.12.2019 tarihinde arızalandığını iddia ettiği göz önüne alındığında kanunda öngörülen sürede tacir olan davacının muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine
getirmediğini, aracın ayıplı olduğu kabul edilse dahi ayıp ortaya çıktıktan sonra ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, dava konusu aracın davacıya ayıptan ari olarak teslim edildiği, aksi kabul halinde dahi söz konusu ayıptan davalı şirketin sorumlu tutulamayacağının yukarıda açıkça izah edildiğini, işbu dilekçe ekinde sunulan sevk irsaliyesinde davacı tarafın “araçta ve mekanik sisteminde hiçbir açık veya gizli ayıp bulunmadığını, teslim tarihinden sonra doğabilecek arıza, hata, açık veya gizli ayıplara ilişkin satıcının hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını gayrikabili rücu beyan ve kabul ederim.” beyanı ile aracı ayıptan ari bir şekilde teslim aldığını ve teslim sonrasında herhangi bir ayıp ortaya çıkması halinde müvekkili şirketten herhangi bir talepte bulunmayacağını açıkça beyan ettiğini, tarafların tacir olduğu ve dava konusu işlemin bir ticari işlem olduğu göz önüne alındığında taraflar arasında satıcının sorumluluğunu ortadan kaldıran bir “sorumsuzluk anlaşması” yapılmasının mümkün olduğunu, hal böyleyken davacı tarafın araçta ayıp ortaya çıktığı iddiası ile davalı şirketten herhangi bir talepte bulunması gerek hukuken gerekse ticari teamüller gereği mümkün olmadığını, dava konusu aracın vergiler dahil toplam 91.000,00 TL bedelle satıldığını,davacı tarafın aracın teslimden yalnızca 15 gün sonra arızalandığını ve 52.272,65 TL bedelle tamir ettirildiğini iddia ettiğini, bir aracın, satış bedelinin %60’ı gibi bir bedel karşılığı 30 günde tamir ettirilmesinin akla ve mantığa uygun olmayıp hayatın olağan akışına da tümüyle aykırı olduğunu, bununla birlikte davacı tarafın aracın ayıplı olduğuna dair usulüne uygun bir ayıp bildiriminde bulunmadığını, var olduğu iddia edilen ayıplar davalı şirkete süresinde ve usulüne uygun olarak bildirilmiş olsa idi söz konusu aracın davalı şirket tarafından bedeli ödenmek suretiyle geri alınabileceğini yahut davalı şirketin çalışmış olduğu yetkili servisler aracılığıyla çok daha uygun maliyetle tamir ettirilebileceğini,davacı tarafın bu yola başvurmayıp aracı bir özel serviste fahiş bir fiyat karşılığı tamir ettirmesinin ve bu bedeli davalı şirketten talep etmesinin açıkça kötü niyet göstergesi olduğunu, dava konusu aracın ayıplı olduğu anlamına gelmemek kayıt ve şartı ile tüm bu açıklamalara ilaveten söz konusu ayıbın üretim aşamasından kaynaklı bir ayıp olup olmadığı hususunun da araştırılması gerektiğini, Yargıtay içtihatları ile de üretimden kaynaklı hata tespit edilmesi halinde söz konusu ayıptan üreticinin sorumlu tutulması gerektiğinin açıkça hükme bağlandığını, Kanuni düzenlemeler ve Yargıtay içtihatları tahtında davalının
somut uyuşmazlıkta sadece satıcı sıfatını taşıdığı, üretimden kaynaklı ayıplardan ve bu
ayıplardan kaynaklandığı iddia olunan zararlardan sorumlu tutulamayacağını, bu yönüyle de rolü sadece üretici tarafından üretilip piyasaya arz edilen aracı ikinci el olarak satışa sunmaktan ibaret olan davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığını, dava konusu üründe bulunduğu iddia olunan gizli ayıpları bildiğinin ya da bilmesi gerektiğinin düşünülemeyeceğini, dolayısıyla davalının mevcut zarardan sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Huzurdaki dava, icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Ticari davalarda zorunlu arabuluculuk son tutanak aslı dosyaya sunulmuştur.
Makine yüksek mühendisi bilirkişiye ve hesaplama ve borçlar – ticaret hukuku alanında uzman bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; Dosya kapsamında yapılan incelemede, davalı —— tarafından davacı——09.12.2019 tarihli,——numaralı e-fatura düzenlenerek %18 KDV dahil olmak üzere 91.000,00 TL bedel ile——plakalı 2. El araç satışının yapıldığı, tarafların iş bu satışa istinaden——. Noterliğinin 09.12.2019 tarihli ve ——yevmiye numaralı Araç Satış Sözleşmesinin düzenlendiği, aynı gün 91.000,00 TL tutarındaki satış
bedelinin davalı şirket hesaplarına ödendiği tespit edildiği, Davacı şirket vekili, 09.12.2019 tarihinde şirket adına tescil ve teslime edilen aracın——- bölgesinde ikamet eden çalışanları —–bölgesinde bulunan fabrikasına götürüp getirmek amacıyla satın alındığını, 24.12.2019 günü çalışanların taşınması esnasında ve seyir halinde iken yağ pompasının arızalandığını ve aracın yolda kaldığını, aracın çekici marifetiyle, —— isimli özel servise götürüldüğünü, burada sorunun sadece yağ pompasında olmadığı, yağ filtresinde talaşlar olduğu, enjektörlerin kullanılmaz halde olduğu, parçaların sıvı conta ile tutturulduğu ve bununla birlikte başka sorunların da olduğu ve motorun tamamen tekrardan yapılması gerektiğininsöylendiğini bunun üzerine—— dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını, akabinde de tespit edilen arızaların tamir edilerek giderildiğini, bu süreçte yaklaşık 30 gün müvekkili şirketin araçsız kaldığını ve işçileri için dışarıdan servis taşıma hizmeti satın almak zorundakaldığını, aracın ayıplı olması ve bu nedenle uğranılan maddi zararın tazmini için—— Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ifade ettiği, Davalı şirket vekili ise ikinci el araç satışında satım anında alıcının aracı muayene ve mevcut
ayıplarını tespit ile yükümlü olduğunu, noter huzurunda imzalanan araç satış sözleşmesinde de davacı tarafın “aracı görüp beğenerek satın aldığı” hususunun sabit olduğunu, davacı tarafından ticari amaçla ve mevcut hali ile incelenip beğenerek ve ekspertiz incelemesi yaptırılarak satın alınan araçta iddia olunduğu gibi bir ayıbın söz konusu olmadığını, iddia olunan ayıbın varlığını kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere, kanuni usullere uygun ayıp ihbarında bulunulmadığını bu nedenle müvekkil şirketin sorumluluğundan bahsedilmesinin de mümkün olmadığını, var olduğu iddia edilen ayıplar müvekkili şirkete süresinde ve usulüne uygun olarak bildirilmiş olsa idi söz konusu aracın müvekkil şirket tarafından bedeli ödenmek suretiyle geri alınabileceğini yahut müvekkili şirketin çalışmış olduğu yetkili servisler aracılığıyla çok daha uygun maliyetle tamir ettirilebileceğini, davacı tarafın bu yola başvurmayıp aracı bir özel serviste fahiş bir fiyat karşılığı tamir ettirmesinin ve bu bedeli müvekkil şirketten talep etmesinin
açıkça kötü niyet göstergesi olduğunu belirttiği, uyuşmazlık konusunun,——. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin——dosyasından alınan 02.02.2020 tarihli düzenlenen Bilirkişi Raporunda belirlenen ve—– İcra Müdürlüğü’nün —— Esas sayılı dosyasından talep edilen 52.272,65 TL tamir ve 3.000,00 TL ikame servis aracına ilişkin harcamaların davalı şirketin sorumluluğunda olup olmadığına ilişkin olduğu anlaşıldığı, davacı şirket vekili,—— Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ——dosyasından alınan 02.02.2020 tarihli aracın tamir ve ikame servis aracına ilişkin olarak tespit raporunda belirlenen bedeller ile davalı şirket aleyhine——- Esas sayılı dosyasından
21.07.2020 tarihinde aşağıda detayları bulunan ilamsız icra takibini başlattığı,
52.272,65 TL Asıl Alacak (Tamir Ücreti)
3.000,00 TL Asıl Alacak (İkame Araç Ücreti)
55.272,65 TL Toplam Alacak icra takibinde iş bu toplam alacak tutarına takip tarihinden itibaren fiili ödeme gününe kadar geçen süreler için yasal faiz ile birlikte icra giderleri, avukatlık ücreti ve BK 100 maddesi uyarınca kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubuyla tahsili talep edildiği, davalı vekili, 31.08.2020 tarihli İcra Müdürlüğü dosyasına sunulan dilekçesi ile borca, faize ve ferilerine itirazda bulunmuş ve takip durdurulmuş, davacı tarafından huzurdaki dava ikame edildiği, gerek Türk Borçlar Kanunu’nda gerekse de Türk Ticaret Kanunu’nda ayıp bildirimin şekline ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, ayıp bildiriminin şekli bakımından, kural olarak tarafların tacir olmaları yönünden de değişik bir uygulama bulunmadığı, Türk Ticaret Kanunu’nun madde 18/3 ile“Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” şeklinde düzenlendiği, dava konusu alım satım işleminde, davacı tarafın aracın satın alındığı 09.12.2019 tarihinde düzenlenen irsaliye faturasında, alıcı tarafça, “Araçta ve mekanik sisteminde hiçbir açık veya gizli bir ayıp bulunmadığı, teslim tarihinden sonra doğabilecek arıza hata açık veya gizli ayıplara ilişkin satıcının hiçbir sorumluluğu bulunmadığını gayri kabulü rücu, beyan ve kabul edildiği”, noter huzurunda yapılan Araç Satış Sözleşmesinde, “Aracı hâlihazır durumu ile görüp beğenerek” bedeli ödenerek teslim alındığı hususlarının imza altına alındığı görüldüğü, satıcının ayıptan sorumluluğu ve alıcının hakları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219 ve devamı hükümleri ile düzenlendiği, alıcının ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden faydalanabilmesi için kanunen kendisine yüklenmiş olunan gözden geçirme ve bildirim külfetlerini yerine getirmesi gerekli olduğu, gözden geçirme diğer adıyla muayene ya da kontrol külfeti Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinde düzenlendiği, ilgili hükme göre; alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmekle yükümlü olduğu, TBK kapsamında kalan işler bakımından gözden geçirme külfetinin yerine getirilmesi bakımından açık bir süre belirlenmeyip imkân bulur bulmaz ifadesine yer verilmekle, bu sürenin somut olayın durumuna göre ve dürüstlük kuralı çerçevesinde tespit edilmesi beklendiği, ancak tarafları tacir olan ve ticari iş olarak nitelendirilen satış sözleşmelerinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesine göre tacirler arasındaki ticari satışlarda satılanın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değilse, alıcı, teslim tarihinden itibaren sekiz gün içerisinde satılanın
gözden geçirilmesini sağlamakla yükümlü olduğu, TTK hükmünde muayene süresi kesin olarak belirtildiği, aşikâr ve gizli ayıplardan birinin olması durumunda sekiz günlük muayene süresinden
bahsedilememekte olduğu, aşikâr ayıp herhangi özel bir incelemeye gerek kalmaksızın ilk bakışta tespit edilebilecek ayıp olduğu, aşikâr ayıp söz konusu ise ticari satışın tarafı olan alıcıya herhangi bir muayene süresi tanınmadığı, aşikâr ayıplı mal kendisine teslim edilmiş olan alıcı; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli olacağından muayeneye gerek olmaksızın iki gün içerisinde satıcıya ayıp ihbarında bulunmalı gerektiği, aşikâr ayıplı satılanı teslim alan ve iki gün içerisinde de durumu ihbar etmeyen alıcı ayıba karşı tekeffül hükümlerinden faydalanamamakta ve malı o haliyle kabul etmiş sayıldığı, niteliği gereği olağan muayene ile tespit edilemeyecek, ancak zamanla kullanıma bağlı olarak ortaya çıkacak olan gizli ayıp söz konusu olduğunda muayene külfeti söz konusu olmayacağı, gizli ayıp muayene külfetinin yerine getirilmesi sonucunda yapılan olağan bir gözden geçirmeyle tespit edilemeyecektir bu nedenle gizli ayıplı malı teslim alan alıcının tek yükümlülüğü gizli ayıp ortaya çıkar çıkmaz hemen bildirimde bulunduğu, somut olaya bakıldığında, davacı şirketin aracı çalışır ve yürür vaziyette 09.12.2019 tarihinde teslim aldığı, aracın alım tarihinden 15 gün kadar sonra arızalanarak yolda kaldığı ve çekici marifetiyle taşındığı tamir atölyesinde, dosya kapsamında yer alan arıza tespitlerinin yapıldığı, dolayısıyla iş bu arızaların gizli ayıp olup zamanla ortaya çıktığı anlaşıldığı, ayıba ilişkin olarak gözden geçirme külfeti dışında alıcıya yüklenmiş olan bir diğer külfet bildirim
külfeti olduğu, yine Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesine göre, alıcı, satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içerisinde satıcıya bildirmek zorunda olduğu, gözden geçirme yükümlülüğünde olduğu gibi bildirim yükümlülüğü bakımından da kesin bir süreye yer verilmeyip uygun bir süre ibaresi kullanıldığı, ancak ticari bir satış olduğunda uygun bir süre kavramının anlamı kalmayıp TTK md. 23/c düzenlemesinde yer verilen süreler uygulama alanı bulacağı, ilgili hüküm “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme
sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür…” şeklinde düzenlendiği, bu doğrultuda ticari satış bakımından ayıp bildirim süreleri; aşikâr ayıp söz konusu ise teslimden itibaren iki gün, aşikâr olmayıp ancak olağan bir gözden geçirme ile tespit edilebilecek bir ayıp söz konusu ise muayene süresi de dahil olmak üzere yine teslimden itibaren sekiz gün olduğu, gizli ayıp bakımından ise TTK’da açık bir hüküm olmadığından TBK uygulanacağı ve gizli ayıbın ortaya çıkmasını takiben hemen bildirim yapılacağı, tacirler bakımından önemlilik arz eden bir başka konu ise bildirimin şekli olduğu, gerek Türk Borçlar Kanunu’nda gerekse de Türk Ticaret Kanunu’nda bildirimin şekline ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, ayıp bildiriminin şekli bakımından, kural olarak tarafların tacir olmaları herhangi bir değişiklik yaratmayacağı, ancak Türk Ticaret Kanunu’nun madde 18/3 düzenlemesi önem arz ettiği, ilgili hüküm “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe,sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” şeklinde düzenlendiği, görüldüğü üzere ilgili hükümde ayıp bildirimine yer verilmemiştir ancak ayıbın bildirilmesiyle birlikte dönme hakkının kullanılmasını içeren bir bildirim, TTK 18/3’te sayılan ispat şekillerinden şekillerden birisi ile yapılması gerektiği, neticeten kanunen yerine getirilmesi gerekli olan muayene ve ihbar yükümlülüğünü süresi içerisinde yerine getirmeyen alıcı ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamayacağı, dosya kapsamında, iş bu arızanın meydana geldiği ve aracın çekici marifetiyle servis atölyesine çekildiği 24.12.2019 günü gizli ayıbın ortaya çıkmasını müteakip, davacı alıcı tarafından davalı satıcıya iş bu gizli ayıp hususunun ihbar edilmediği, bahsi edilen Kanunun ilgili hükümleri kapsamında yer alan bildirim şekillerinden herhangi biri ile ayıbın ihbar edilmeksizin doğrudan aracın tamir ve bakımının
yaptırılarak ikame araç sağlanma yoluna gidildiği görüldüğü, davacı alıcı tarafından ihbar yükümlülükleri yerine getirilmeyerek—– Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ——dosyasından 08.01.2020 tarihinde aracın arızalarına ilişkin tespit yapılması hususu ile 02.02.2020 tarihli Bilirkişi Raporu aldırıldığı, davacı alıcı tarafından Bilirkişi Raporu ile tespiti
yapılan tamir ve ikame araç bedellerine ilişkin alacakların ise 21.07.2020 tarihinde ilamsız icra yoluyla davalı satıcıdan talep edildiği anlaşıldığı, sayılan nedenlerle davacı alıcının yasanın öngördüğü şekilde aracın alımından sonra ortaya çıkan ve gizli ayıp kapsamında olduğu değerlendirilen ayıba ilişkin ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği ve aracı kendi imkânları ile tamir ettirmeyi seçtiği anlaşılmakla ayıba karşı tekellüf hükümlerinden yararlanamayacağı sonuç ve kanaatine varıldığı, davacı şirket tarafından, dava konusu ——plakalı aracın 09.12.2019 tarihinde hâlihazırdaki haliyle bedeli teslim edilerek davalı şirketten satın alındığı, 24.12.2019 tarihinde aracın yolda kalması nedeni ile çekici marifetiyle taşındığı servis atölyesinde belirlenen arızaların gizli ayıp kapsamında olduğu, Davacı şirket tarafından gizli ayıba ilişkin olarak Türk Ticaret Kanunu’nun madde 18/3 düzenlemesi gereğince ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve bu nedenle ayıba karşı tekellüf hükümlerinden yararlanamayacağı bildirilmiştir.
Makine Yüksek Mühendisi bilirkişiye ve Hesaplama ve Borçlar-Ticaret Hukuku alanında uzman bilirkişi heyetinden alınan ek raporda özetle; 02.02.2020 tarihli raporda tespit edilen arıza ve hasarların gizli ayıp niteliğinde olduğu, 02.02.2020 tarihli raporda tespit edilen arıza ve hasarların eskime-kullanmadan kaynaklı olamayacağı, ancak teknik tarifnamedeki şartlara aykırı kullanım ile periyodik bakımlarının zamanında ve usulüne uygun yapılmamasından kaynaklı olabileceği, aracın yaşı da dikkate alındığında araçtaki ayıbın ikinci el satışlarda satıcıya sorumluluk doğuracak nitelikte bir ayıp olduğu, araçtaki ayıbın niteliği göz önüne alındığında satıcının ayıptan sorumlu olacağı, bütün bu tespitlerin aracın 02.02.2020 tarihli raporda tespit edilen hasarlar mevcut olarak satın alındığı, 2 haftalık sürede usulüne uygun olarak kullanıldığı ve nihayet bu haftalık sürede araç motoruna hiçbir işlem yapılmadığının kabulü halinde geçerli olacağı bildirilmiştir.Mahkememiz tarafından dosyada bulunan bilgi ve belgeler, alınan rapor incelenmiş olup; dava, davacının davalıdan almış olduğu aracın ayıplı çıkması sebebiyle uğranılan zararların tazmini amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir. Davacının davalıya sattığı davaya konu araçta bulunan ayıbın gizli ayıp niteliğinde bulunduğu görülmektedir. Somut olayımızda değerlendirilmesi gereken husus araçta bulunan gizli ayıptan davalının sorumlu olup olmayacağına ilişkindir. Her iki tarafta tacir olup, işlerini yaparken basiretli davranmaları gerekmektedir. Davaya konu aracın davacı tarafça alınırken, yaşı ve kilometresi değerlendirildiğinde, önceden bakımlarının eksik veya hatalı yapılabileceği, kötü şartlarda aracın kullanılmış olabileceğini alıcının değerlendirmiş olması gerekir. Keza, her aracın yaşı ve kilometresi aracın fiyatında, barındırmış olduğu riskler dolayısıyla etkili olmaktadır. Davacı taraf aracı alırken aracın motor aksamında bir hata olup olmadığını belirleyecek şekilde ekspertiz raporu almamıştır. Ekspertiz raporu alındığına ilişkin bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davacı bu anlamda aracı alırken üzerine düşen edimi yerine getirmemiş, aracın ayıplı olup olmadığına dair ekspertiz veya inceleme yaptırmamıştır. Davacı taraf aracı aldıktan sonra gerekli bakımları yaptığına dair bir bilgi ve belgede bulunmamaktadır. Aracın bakımlarının yapılmış olması durumunda belkide davaya konu hasar oluşmayacak veya daha az bir zarar oluşabilecekti. Davaya konu araç ekspertiz yaptırılarak alınması durumunda, satış anında davaya konu gizli ayıbın mevcut olup olmadığı, davacı tarafından araç alındıktan sonra bakımları yapılması durumunda da davaya konu hasarın meydana gelip gelmeyeceği veya ne miktarda zarar oluşacağı hususlarının bilinmesinin mümkün olmadığı görülmektedir. Davacı taraf basiretli bir tacir gibi davranmamıştır. Açıklanan gerekçelerle davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminat talebinin şartları oluşmadığından REDDİNE,
3-Karar tarihinde alınması gerekli 179,90 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılan 943,92 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 764,02 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
8-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde—— Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.