Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/746 E. 2022/128 K. 14.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/746 Esas
KARAR NO : 2022/128

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 05/10/2020
KARAR TARİHİ : 14/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili banka ile davalı arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi uyarınca davalıya kredi kullandırıldığını ve borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine—– Sayılı dosyasından icra takibine başlandığını, davalı tarafça borca ve tüm ferilerine itiraz edilmesi nedeni ile takibin durduğunu, itirazların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun bulunduğunu ileri sürerek davanın kabulü ile itirazın iptaline, davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu edilen genel kredi sözleşmesinin geçersiz bir sözleşme olduğunu, müvekkili olan davalının davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, sözleşmenin geçerli olduğu varsayılsa dahi sözleşmede haksız şart ve genel işlem koşullarının mevcut olduğundan faiz ile ilgili hükümlerin yazılmamış sayılması gerektiğini savunarak davanın reddine, davacı tarafın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Kredi kartı üyelik sözleşmesine dayalı alacak isteminin konu edildiği icra takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizin 19/10/2021 tarihli öninceleme duruşmasında; Davalı tarafa cevap dilekçesinde sözleşmenin geçersiz olduğu savunmasında bulunduğu görülmekle iddia ve savunmanın genişletilmemesi hususu da dikkate alınarak bu hususta açıklama yapmak üzere, davacı vekiline ise davaya konu Genel Kredi Sözleşmesinin okunaklı bir suretini sunmak üzere süre verildiği, 22/02/2022 tarihli celsede ise dava dilekçesinde davacı tarafından genel kredi sözleşmesi kapsamında alacak iddiasına dayanıldığı, sunulu delillerin kredi kartı sözleşmesine ilişkin olduğu görülmekle; davacı vekiline bu hususta beyanda bulunmak ve var ise genel kredi sözleşmesi ile hesap kat ihtarnamesi/ muaacceliyet ihtarnamesi tebliğine ilişkin evrakları sunmak üzere davacı vekiline 2 haftalık kesin süre verildiği, davacı vekili 10/03/2022 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesi ekinde ve bilahare 16/11/2021 tarihli dilekçe ekinde taraflar arasında akdedilen sözleşmenin sunulduğu, davacı nezdinde başkaca bir sözleşmenin mevcut olmadığı bildirildiği görülmüştür.
—- Sayılı yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararında; “Dava, kredi kartı borcu nedeniyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir…Görev hususundaki ihtilafın çözümü için, mülga 4077 sayılı Kanunla 5464, 6102 ve 6502 sayılı Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Banka kredi kartları, 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a —- sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesi ile tüketici ilişkisi kapsamına alınmıştır. Kanunda, —– yapılmadığından, bu tarihten— davalarda, 4077 sayılı Kanun’un 23. maddesi uyarınca tüketici mahkemeleri görevli hale gelmiştir.
— tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı yasadaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinin birinci fıkrası, “tüketici olan kart hamili” tarafından açılacak davalarda 4077 sayılı Kanun’un 22 ve 23. maddelerinin uygulanacağı ve dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olacağı açıklanmışken; ikinci fıkrada, “kart çıkaran kuruluşlar” tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalar yönünden 1086 sayılı HUMK’un (6100 sayılı HMK’nın 447/2. maddesinde, başka kanunların HUMK’a yaptığı atıfların HMK’ya yapılmış sayılacağı belirtildiğinden 01/10/2011 tarihinden itibaren bu atıf HMK olarak anlaşılmalıdır) görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Diğer taraftan, gerek 44/1. maddenin metninden ve gerekse de aynı Kanun’un 43. maddesinden,— ihtilafların Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olduğu ve asliye ticaret mahkemelerinin görevli bulunduğu anlaşılmaktadır.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi, malvarlığı haklarından kaynaklanan davalar yönünden, sulh ve asliye hukuk mahkemeleri arasında dava konusunun değerine bağlı görev ayrımı kaldırarak, bu tür davalarda, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir.
—- tarihinde kabul edilen ancak — tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde ticari davaların genel tanımı yapılarak “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” davaların ticari dava olduğu belirtilirken, devam eden fıkrasında, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava sayılacak işler arasında “bankalara, — para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde” öngörülen hususlardan kaynaklanan davalar da sayılmıştır. Kanunun 5. maddesi ise ticari davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğu hükmünü amirdir. Kanun yürürlüğe girmeden, 6335 sayılı Kanun ile 5. maddede değişiklik yapılmış ve asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk (ve diğer hukuk mahkemeleri) arasındaki ilişki, “iş bölümü” ilişkisi olmaktan çıkarılıp, “görev” ilişkisine dönüştürülmüştür. Bilindiği üzere mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Ancak, 6335 sayılı Kanunla 6102 sayılı TTK’ya eklenen Geçici-10. madde, görev düzenlemesinin derdest davaları etkilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
07/11/2013 tarihinde kabul edilip, —— yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-(k) maddesinde tüketici, “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler” olarak tarif edilmiş, 3/1-(l) maddesinde ise “—- arasında sayılmıştır. Kanunun 73/1. maddesinde—uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş; 83/2. maddesinde ise “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi 6502 sayılı Kanun’da, “—-ayrımı yeniden ortadan kaldırılarak, kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlıklarda (kart hamilinin tacir olması hali hariç) görevli mahkemenin, dava açanın sıfatına bakılmaksızın tüketici mahkemeleri olacağı benimsenmiştir.
Bu yasal düzenlemeler karşısında, yasaların yürürlük tarihiyle bağıntılı olmaksızın, kart hamilinin de tacir olduğu durumlarda, —— ile tacir olan —- davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olacağı tartışmasızdır.
Kart hamilinin —” sayıldığı durumlara gelince;
1. 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 28/05/2014 tarihinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, dava açanın sıfatına (kart hamili ya da kartı veren kuruluş olup olmamasına) bakılmaksızın tüketici mahkemeleridir.
2. 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğünden (28/05/2014) önce açılan davalarda ise;
(a) 5464 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden (01/03/2006) önce açılan davalarda görevli mahkeme, dava açanın sıfatına bakılmaksızın tüketici mahkemesidir.
(b) 5464 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden (01/03/2006) sonra açılan davalarda;
i. Tüketici olan kart hamilinin, —– açtığı davalarda görevli mahkeme, 5464 sayılı Kanun’un 44/1. maddesi uyarınca tüketici mahkemesidir.
ii. — tarafından, tüketici sıfatını haiz kart hamiline karşı açılan davalarda, 5464 sayılı Kanun’un 44/2. maddesi uyarınca, dava değerine göre sulh hukuk ya da asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra (01/10/2011 tarihinden sonra) açılmışsa, Kanunun 2. maddesi uyarınca görevli mahkeme, dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Diğer taraftan dava, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 6335 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesi uyarınca asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüştürülmeden önce, asliye ticaret mahkemesine açılmış ve taraflarca iş bölümü itirazında bulunulmamışsa, ortada “görev uyuşmazlığı” bulunmadığından bu davaya asliye ticaret mahkemesince devam edilmesi gerekecektir.” şeklinde karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; Taraflar arasında kredi kartı üyelik sözleşmesi bulunduğu, huzurdaki davanın da işbu sözleşmeye dayalı olarak açıldığı, dava tarihinin 05/10/2020 tarihi olmakla davanın 6502 sayılı Kanun yürürlüğe girdiği 28/05/2014 tarihinden sonra açıldığı, uyuşmazlıkta Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, 6100 sayılı HMK 114/1-c maddesine göre “görev” bir dava şartı olup, aynı Kanunun 115. Madde gereğince dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması gerektiğinden göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)6100 Sayılı HMK m.114/c ve m.115/2 gereği göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Görevli Mahkemenin İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemeleri olduğunun TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK 21. Madde uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize başvurulması halinde dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-) 6100 Sayılı HMK 331/2. madde uyarınca harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK.m.341/2 uyarınca miktar itibariyle kesin olarak verilen karar açıkça okunup usûlen anlatıldı.