Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/67 E. 2021/283 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/67 Esas
KARAR NO: 2021/283
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/01/2020
KARAR TARİHİ : 01/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu —— parsel no ile tapuda kayıtlı dükkana ilişkin davalı şirket ile ——– yevmiye nolu düzenleme şekilli taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin 8 md. Gereği davalı müteahhit şirket işin yapı izin belgesini aldıktan sonra —- ay içinde işi bitirip arsa sahiplerine yerlerini teslim edeceklerini, eğer müteahhit —– ay içinde inşaatı bitirip arsa sahiplerine teslim etmez ise kira bedeli haricinde arsa sahiplerine aylık——gecikme cezası ödeyeceğini, aynı sözleşmenin 9. Maddesi gereği davalı müteahhit şirket bodrum kattaki dükkanlar için aylık — ödeyeceğini, davalı müteahhitin izin belgesini —– tarihinde aldığını, ancak sözleşme gereği belirtilen tarihte dükkanları teslim etmediğini, dükkan kira gelirini ve gecikme cezasını da ödemediğini, davalı müteahhit şirket aleyhine—– icra takibi başlattıklarını, davalı takibe itiraz ettiğinden takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalı borçlunun haksız olan itirazının iptali ile takibin devamına borcun %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, öncelikle görevsizlik kararı verilmesini, Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin eser sözleşmesinin özgü bir tipi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, her iki tarafın tacir olmadığı yahut bir tarafın tacir olduğu sözleşmeden kaynaklanan davalarda Asliye Hukuk Mahkemeleri‘nin görevli olacağını ifade ettiğini, eldeki davada uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanun kapsamında kalmadığını, davalı şirket tacir ise de, davacının gerçek kişi olup, tacir olmadığı anlaşılmakla, davanın HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğini, davacı ile müvekkil şirket arasında——— yevmiye numarası ile——–imzalandığını, müvekkili davalı arsa sahipleri ile sözleşmeyi imzaladıktan sonra süresinde işlemlere başlandığını, yapının süresinde bitirilmesi için gerekli gayreti gösterdiğini, sözleşme ve yapı inşa tarihi dikkate alındığında ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar ve inşaat sektöründe yaşanan ciddi ekonomik kriz müvekkili zorladığını, fakat müvekkili sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerini layıkıyla yerine getirdiğini, sözleşmenin 8-c maddesi gereğince —- kaynaklanan nedenler süre uzatımı olarak değerlendirilmesi gerekeceği kararlaştırıldığını, ilgili —- gerekli projeler sunulduğunu, —– tarafından projeler onaylandığını, fakat yapı inşa sırasında—- tarafından inşaat yaşlaşık —–durdurulduğunu, bu hususun davacı yanın da bilgisi dahilinde olduğunu, bu olayın statik projedeki mühendislik hatasından kaynaklandığı anlaşılmış ve mimari projenin esas alınması gerektiği ilgili —– izah edildiğini, bu olay nezdinde müteahhit müvekkilden kaynaklanan bir kusurunun bulunmadığını, zira —– projeleri incelediğini, onay verdiğini ve yapı inşa izin belgesi verdiğini, fakat belediyenin eksik incelemesi sebebiyle ve belediyeden kaynaklanan hata sebebiyle yapı inşasına 5 ay ara verilmek zorunda kalındığını, bu durum sözleşme gereğince süre uzatım sebebi olarak değerlendirildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşme doğrultusunda müvekkil şirket olan müteahhidin işe başlama süresi yapı izi belgesinin alınmasından 3 ay sonra olduğunu, müvekkilin işe başlaması için dava dilekçesinde belirtilen —- tarihinin baz alınması sözleşmeye aykırı olduğunu, —– istenecek tüm inşaat dosyası geldiğinde açıkça görüleceğini, davacı yanın kira bedeli alacağı hesabının hem işe başlama tarihinin hem de işin bitirilme tarihi dikkate alındığında yanlış hesaplandığı açıkça görüleceğini, davacı yan hem kira bedeli, hem cezai şart olarak belirlenen gecikme cezasını talep ettiğini, fakat aynı zamanda ifayı da istediğini, davacı yanın sözleşmeyi feshetmediğini, bu kapsamda davacının taleplerinin hukuki dayanağı olmadığı açık olup davasının reddi gerektiğini, davacı yan gerek icra dosyasında gerekse de dava dilekçesinde aylık —— kira bedeli haricinde gecikme cezası talebinde bulunduğunu, dayanak olarak da sözleşmenin 8. Maddesini gösterildiğini, davacı yanın bu talebi de haksız, hatalı ve fahiş olduğunu, Sözleşmenin 8-e maddesinde —– aylık gecikme cezası ödeyeceğini, gecikme cezası ödenen süre 6 ayı geçemeyeceği şeklinde düzenlendiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı yanın talep edeceği bedel —— sınırlandırıldığını, fakat davacı takip talebinde ve dava dilekçesinde —- olarak ve toplamda —– gecikme cezası talebinde bulunduğunu, bu talebin sözleşmeye aykırı olduğu açıkça görülmekte olup kabulü mümkün olmadığını, öncelikle davanın usulden reddine aksi takdirde esastan reddi ile davacı yanın kötü niyetli olması sebebiyle lehimize %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Tarafların uhdesinde olan tüm delilleri ibraz ettikleri, getirtilmesi gereken delilleri ilgili yerlerden getirtilerek dosya içine alınmıştır.
DELİLLER
—- icra dosyası,
—– yazılan müzekkere cevapları,
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında sözleşmeye dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmıştır.
—— karar sayılı ilamlarında ve çok sayıda benzer ilamlarda da vurgulandığı üzere;
Ticari dava ve ticari iş birbirinden farklı iki ayrı kavramdır. Her ticari dava ticari iş olmakla birlikte, her ticari iş ticari dava olmamaktadır. TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye ticaret mahkemesine aittir. Dolayısıyla ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması, diğer bir deyişle mutlak ticari dava olması gerekmektedir.
Somut olayda; Davalının 6102 sayılı yasa kapsamında tacir olup olmadığının ve davalı tarafça çalıştırılan işyerinin ticari işletme kapsamında kalıp kalmadığının araştırılması gerektiği esas olduğundan, mahkememizce de bu görüş benimsenmiş olup , uyuşmazlığın mutlak ticari dava olmadığı tartışmasız olmakla birlikte nispi ticari dava kapsamında kalıp kalmadığı hususunda sağlıklı değerlendirmelerin yapılması için, davalının bağlı bulunduğu —– olmadığının anlaşılması bakımından —– ayrı ayrı müzekkereler yazılmış ve müzekkere cevapları dosya içine alınmıştır.
Müzekkere cevaplarında davacı—- gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunmadığı, —- müzekkere cevabında defter tutma mecburiyetinin bulunmadığı görülmektedir.
Davaya konu olayda taraflar arasında taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin yer aldığı , davacının arsa sahibi olduğu ve uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Yapılan inceleme sonucunda davalının gerek —– kaydının bulunmaması, anlaşılması durumunda artık davalının tacir olmadığı anlaşılmış olmakla mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığı ve uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle DAVANIN USÛLDEN REDDİ ile GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davaya bakmaya —— Nöbetçi ASLİYE HUKUK Mahkemesinin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-Karar kesinleştikten sonra ve istek halinde HMK 20. Maddesi gereğince iki haftalık süre içinde dosyanın görevli ——– Nöbetçi ASLİYE HUKUK Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde HMK 20 maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
5-Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
6-Kararın talep halinde davacı vekiline ve davalıya tebliğe çıkarılmasına,7-Sair hususların ayrıntılı kararda açıklanmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı , davalı tarafın yokluğunda HMK 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ———- Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/04/2021