Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/640 E. 2023/431 K. 02.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/640
KARAR NO: 2023/431
DAVA: TAZMİNAT (TİCARİ İLİŞKİDEN KAYNAKLANAN)
DAVA TARİHİ: 21/08/2020
KARAR TARİHİ: 02/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle: Davacı ——Şti. Davalı …Ş.’nin bayilik işlerini yapmak üzere kurulmuş ve faaliyet göstermiş, davacı ——Şti ile, davalı …Ş. arasında akdedilmiş sözleşme 11/03/2011 tarihinde yürürlüğe giren beş yıl süreli iken, sürenin bitmesinden sonra tarafların zımni kabulleri ile belirsiz süreli hale geldiğini, davacı şirketin ticari faaliyetin neredeyse tamamını davalı tarafın bayiliğini yapmak üzere olduğunu, 11/03/2011 tarihli sözleşme tüm hükümleri davalı tarafında hazırlanmış sadece sözleşme tarafları, tarihi ve imzası boş bırakılmış vaziyette olup, niteliği itibariyle ”tip sözleşme-standart sözleşme”dir
ve Sözleşmenin 9.1 Madde düzenlemesi genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, sözleşmenin aksine, davalı şirket yetkilileri ile yapılan sözlü görüşmelerde, davacı şirkete verilen satış
bölgesinde davalı şirketin satış yapma olanağının bulunmadığı teyit edilmiş ve davalı şirket bu yönde davranış sergilediğini, davacı şirketin tek faaliyet konusu davalı şirket ile olan bayilik sözleşmesi olup, başka bir markaya ait malların satımı ile ilgili bir faaliyeti olmadığını, davacı şirket 2018 yılında konkordatoya başvurmuş, başvuru kapsamında —— numaralı dosya ile 17/12/2018 tarihinden itibaren 3 ay süreyle geçici mühlet kararı; 13/03/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 2 ay süreyle geçici mühletin uzatılması kararı ve nihayet 08/05/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kesin mühlet kararı vermiş, davacı şirketin ilgili kurumlara iyi niyet mektubu imzalamış ve borçlarını yapılandırmış ve konkordato talebinden vazgeçmiş ve şirketin konkordato talebinin reddine karar verildiğini, davacı şirket ile davalı şirket arasındaki bayi sözleşmesinde açık bir şekilde düzenlenmemiş olmasına rağmen, davalı şirketin tek taraflı bildirimi ile değişim, erteleme, hatalı çek ve senetler ile hesap kapama gecikmeleri, karşılıksız çek, protestolu senet ve yeniden düzenleme gecikmelerinde anapara üzerinden davacı şirkete “Vade farkı uygulaması” tatbik edilmiş, davacı şirket 2011-2018 yılları arasında toplam 2.088.214,78-TL vade farkı adı ödemeler yaptığını, davalı şirket bu ödemeleri gerçekleştirmek üzere bankalardan 3.024,945,89-TL kredi kullandığını, iç yazışmalar başlığı altında davalı şirket tarafından davacı şirkete bildirilen faiz oranları aylık dönemler içerisinde birçok kez değiştirilerek uygulandığını, zira davacı şirketin cirosu her yıl benzer seviyelerde olsa da, 2011 yılında 1.907,65-TL, 2012 yılında 29.795,98-TL, 2013 yılında 54.526,66-TL, 2014 yılında 154.874,71-TL, 2015 yılında 285.092,37-TL, 2016 yılında 321.367,68-TL, 2017 yılında 541.877,43-TL, 2018 yılında 698.772,30-TL vade farkı ödediğini, davacı şirketin geri dönen müşteri çekleri nedeniyle davalı şirket tarafından davacı şirketin bütün bir mal talebinin/sipariş hakkı dondurulduğunu, davalı şirket 2018 yılı stok yapımı hakkında yazısı ile davacı şirkete bayi bölgesinde satılmayan ve talep görmeyen ürünleri stok olarak almasını zorlamış, stok fazlası ürünlerin depolanması ve döviz kuru ile bu ürünlerin temin edilmesi davacı şirkete ayrı bir mali yük getirmiş, bu ürünlerin muhafazasını sağlamak için ayrıca bir depo kiralanmış, bunu için de ilave bir maliyete katlandığını, satılamadığı için talep edilemeyen ve zorla davalı şirket tarafından stok yaptırılan ürünler dolayısıyla, davacı şirket ve onun alt satıcıları tarafından satılamadığından, davalı şirket davacı şirketin yeni siparişlerini “satış kotasını dolduramadığı” gerekçesiyle yerine getirmemiş, davacı şirketin satış yapabileceği ürünleri teslim etmeyerek satış yapmasına mani olduğunu, davalı şirket, ayıba karşı tekeffül borcu ve ürünleri garanti etme borcuna aykırı davrandığını, davacı şirket konkordatoya başvurduğunu davalı şirkete 18/12/2018 tarihinde davalı şirkete ait genel müdürlükte yapılan toplantıda bildirmiş, davalı şirket bu süreç içerisinde somut tedbirler ışığında destek olunacağı vaat edilmiş; buna karşılık konkordato sürecinde vaatlere uygun davranmadığını, davacı şirket bayi sözleşmesi uyarınca davalı şirkete 2.350.000-TL teminat vermiş, konkordato sürecine giren borçlu hakkında kanunen icra takibi yapılmasının ve teminat mektuplarının bozulmasının mümkün olmamasına, borçlu hakkında ihtiyati tedbir ve haciz kararlarının uygulanmamasına rağmen; davalı şirket, davacı şirketin verdiği teminat mektubunu paraya çevirmiş, bu durum davacı şirketin piyasada itibar kaybına uğramasına, konkordato hükümlerinden istifa edememesine, ticari hayatın bitme noktasına gelmesine neden olduğunu, davalı şirket, bayi sözleşmesini haksız olarak fesih ettiğini, haksız biçimde fesih edilen bayi sözleşmesinden kaynaklı olarak, portföy tazminatı 2.500,00 TL belirsiz alacak niteliğindeki yatırım giderlerinin amorti edilmemesi ve kar mahrumiyeti nedeniyle 2.500,00 TL belirsiz alacak niteliğindeki konkordatoya başvurulmasına sebebiyet verilmesi ve konkordato sürecinin baltalanması nedeniyle uğranılan maddi zararın telafi edilmesi için maddi tazminat 2.500,00 TL belirsiz alacak niteliğindeki manevi tazminat 2.500,00 TL talebin karar verilmesini, her bir alacak için ayrı ayrı faize hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekalet ile birlikte davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle: Dava dilekçesinde davalı olarak bildirilen —– şirketi 2003 yılında kurulmuş olup, 2019 yılında —— şirketine intikal etmek suretiyle birleştiğini, davalı şirket ile davacı şirket arasında 11/03/2011 yılında bayilik sözleşmesi başlamış, bu sözleşme kapsamında davacı şirket, kurmuş olduğu ticari organizasyon kapsamında yarar ve zararı kendi üzerinde olmak üzere, davalı şirketin —— markalı ürünlerinin satışını ve dağıtımını üstlendiğini, davacı bayilik sözleşmesinin yürürlüğü ve devamı sürecinde, bayilik kapsamındaki uygulamalara (satış ve prim uygulamaları, vade farkı uygulaması, satış kampanyaları vb.) hiçbir itirazda bulunmadığı gibi herhangi bir borcunu ifa ederken ihtarda bulunmamış veya ihtirazi kayıt koymadığını, bu durum davacı şirket tarafından davalıya keşide edilen 23/06/2020 tarihli ihtarnamedeki haksız, kötü niyet ve kazanç amaçlayan temelsiz beyanlarına kadar devam ettiğini, davacı şirket 14/12/2018 dilekçesi ile konkordatoya başvurmuş, 18/12/2018 tarihinde yapılan toplantıda “bankalardan aldığı kredilerin gelişen piyasa şartlarında ödemesinde zorlandığını ve bu nedenle müşterilerini ( ticaretini gerçekleştirdiği ——- bayilerin, (de mağdur duruma düşürmemek için bu kararı aldığını” davalı şirkete bildirdiğini, 18/12/2018 tarihli ve karşılıklı mutabakatla imzalanan toplantı tutanağı ile görüleceği üzere davalı şirket esasen herhangi bir zorunluluğu olmamasına rağmen tüm iyi niyeti ile davacı şirkete içinden geçtiği süreçte gerekli her türlü desteği sağladığını, 18/12/2018 tarihli toplantı ve alınan kararlar uyarınca, davacı şirketin konkordato öncesinde davalı şirketten almış olduğu ve stoklarında mevcut olan ürünler ile davacı şirketin bayilerini/müşterilerinin kampanya kapsamındaki ürün siparişlerinin karşılanması için davalı şirket tarafından davacı şirketten ürün stokları iade alınarak “davacı’ya ve davacının bayilerine nakliyesine ilişkin masraflar davalı şirket tarafından karşılanmak suretiyle” davacı şirketin bayilerine/müşterilerine tedarik edildiğini, bu süreç davacı şirketin bilgisi ve talebi doğrultusunda tamamlandığını, davacı şirkete bayileri/müşterileri tarafından teslim edilen kıymetli evrak, kampanya ürünleri karşılığı davalı şirkete teslim
edilememesine rağmen, anılan ürün değişimlerini gerçekleştirmiş ve böylece davacı şirketin bayilerini/müşterilerinin anılan konkordato sürecinden kaynaklanabilecek
mağduriyeti ve davacı şirketin bu nedenle karşı karşıya kalacağı sıkıntılar önlendiğini, toplantı tutanağı kapsamında davacı şirketin bayilerini/müşterilerine anılan bağlantı kampanya kapsamında promosyon puanları da tahsis edilmiş ve —— Müşteri sadakat kartına puan olarak yüklemeleri gerçekleştiğini, davacı şirket konkordatonun hemen öncesinde mal tedariki taahhüdüne girdiği kendi müşteri ve bayilerinden topladığı çek/senetleri malları tedarik edecek olan davalı şirkete teslimi gerekirken, davacı şirket bu çek/senetleri-konkordato projesini uygun duruma getirmek için uhdesinde tutmuş, davalı şirkete teslim etmediğini, davalı şirket söz konusu bağlantı kapsamında çek/senet veren davacı şirketin müşterilerini/bayilerini mağdur etmemek adına mal değişimlerini eski fiyat üzerinden ve nakliye maliyetine kendi üstlenerek yerine getirdiğini, davalı şirket 25/03/2019 tarihinde davacı şirketin borçlarının garantisi olarak düzenlettiği banka teminat mektuplarının, yine davacı şirketin bilgisi dâhilinde ve o tarihte ödenmeyen ve temerrüde düşmüş borçlarına mahsup edilmek üzere tahsil edildiğini, ——- sayılı konkordato davasının 13/03/2019 tarihli birinci celsenin ——-numaralı ara kararı ile, Mahkemenin daha önce 17/12/2018 tarihli tensip tutanağının “i” maddesinde belirttiği “..banka teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına” yönelik ara kararı kaldırılmış, bunun üzerine anılan banka teminat mektupları davacı şirketin temerrüt halindeki borçlarına mahsuben nakde çevirdiğini, davacı şirket ile davalı şirket 18/04/2019 tarihinde bir araya gelerek mevcut süreç gözden geçirilmiş, güncel borç-alacak durumu ele alınmış ve gelecek döneme ilişkin bazı uygulama esasları ortak mutabakatla tutanak altına alınmış ve daha sonrası 28/05/2019 tarihli “borç ödeme protokolü ve bono muacceliyet sözleşmesi” imzalandığını, bu protokoller ile davacı şirketin davalı şirkete olan borçlarının tasfiyesi hususları ayrıntılı olarak düzenlenmiş fakat davacı şirket yapılan protokollerin gereklerini yerine getirmediğini, davacı şirket, konkordato davasının görüldüğü ——– 11.06.2019 tarihli dilekçe ile müraacat ederek konkordato kapsamında olmadığını ve davanın reddini beyan ve talep ettiğini, Mahkemece 08/05/2019 tarihinde davacı şirkete 1 yıl süreli kesin mühlet verildiğini, davacı şirket 11/06/2019 tarihinde sunduğu dilekçe ile konkordato mühletinin kaldırılmasını talep etmiş ve ——- 05/07/2019 tarihli kararı ile konkordato süreci sonlanmış ve tedbir kararları kaldırıldığını, davalı şirket, davacı şirkete konkordato öncesi veya sonrasında sıkıntıya sokacak herhangi bir işlem başlatmadığını, davalı şirket satmış olduğu ürünler nedeniyle davacı şirketten olan alacakları için anlaşma ve sürecini kolaylaştırma yöntemini seçmiş, aralarında akdedilen protokole rağmen ödenemeyen alacağın takibine 19/06/2020 tarihinde başladığını, davacı şirket tarafından 23/06/2010 tarihli ihtarnamesinde yer alan söz konusu sözleşmenin haksız yere fesih edildiğine dair iddiasına karşın, fesih olduğunu ispatlayamamakta olup, davalı şirket söz konusu ihtarnameden önce herhangi bir fesih ihtarında/ihbarında bulunmadığını, davacı şirket bizzat haksız surette sona erdirmesine rağmen, davalı şirket tarafından feshedildiğini ileri sürdüğünü, 23/06/2020 tarihindeki ihtarname ile sona erdiren fesih beyanı, bizzat davacı şirketin kendi fesih beyanıdır ve fesih haksız olduğunu, davacı şirketin amorti edilemeyen yatırım giderleri talebi yerinde olmadığını, davacı şirketin amorti edilemeyen yatırım giderleri kapsamındaki maddi tazminat talebinin reddedilmesini, davacı şirketin kar mahrumiyeti talebi yerinde değildir, kar mahrumiyetine yönelik
talebinin reddedilmesini, taraflar arasındaki sözleşmenin açık hükmü gereğince, davacı şirketin tekel hakkı yoktur ve bunun aksi TBK m.20-25 yahut sözleşmenin fiili
uygulamasıyla ispat edilemez, hal böyle olunca denkleştirme bedeli talebinin reddedilmesini, manevi tazminat talebi kısmi dava veya belirsiz alacak davasına konu edilemediğinden ileri sürdüğü manevi tazminat istemlerinin reddedilmesini, davacı talepleri ve huzurdaki davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekalet ile birlikte
davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Tarafların uhdesinde olan tüm delilleri ibraz ettikleri, getirtilmesi gereken delilleri ilgili yerlerden getirtilerek dosya içine alınmıştır.
Dosya tüm delillerin ibrazından sonra konusunda uzman teknik bilirkişiye tevdi edilmiş, teknik bilirkişi ayrıntılı raporunu ibraz etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:Huzurdaki dava, ticari ilişkiden kaynaklı tazminat davasıdır.Ticari davalarda zorunlu arabuluculuk son tutanak aslı dosyaya sunulmuştur.
——– Esas sayılı dosyası celp edilmiştir.Davalı tarafa ait ticari defterler üzerinde SMMM bilirkişi tarafından inceleme yapılmıştır.
Mahkememizce işbu dosyada, tarafların ticari defterleri üzerinde Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişisi ve bir nitelikli hesaplama alanında uzman (ticaret-borçlar hukuku) marifeti ile incelemesine karar verilmiş ve davalının ticari defterleri incelenerek bilirkişi raporu dosya arasına alınmıştır. SMMM bilirkişi ve bir nitelikli hesaplama alanında uzman (ticaret-borçlar hukuku) tarafından tanzim edilen bilirkişi raporunda özetle; Somut uyuşmazlıkta davacı taraf, davalı ile aralarındaki 11/03/2011 tarihli bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini, bu nedenle davalının kendisine portföy tazminatı, yatırım giderinin amorti edilmemesi ve kar kaybı, maddi ve manevi tazminat ödemek zorunda olduğunu iddia ettiği, taraflar arasındaki 11/3/2011 tarihli sözleşme incelendiğinde, davacının bayi, davalının bayilik veren olduğu, sözleşmenin beş yıl süreli olduğu, süre sonunda sözleşme süresinin uzamasının mümkün olduğunun kararlaştırıldığı görüldüğü, Sözleşmenin 12. Maddesinde bayinin bedel ödeme borcu düzenlenmiş olup, gecikme halinde bayilik veren
tarafından vade farkı faturası kesilebileceği de aynı hükümde düzenlendiği, yine davalı tarafından cevap dilekçesinin ekinde sunulmuş “Vade Farkı Taahhütnamesi” başlıklı sözleşmelerin davacı tarafından imzalanmış olduğu görüldüğü, yine dosyadan anlaşıldığı üzere davacı taraf 14/12/2018 tarihinde konkordato başvurusu yapmış, ancak davacının borca batık olmadığının konkordato komiseri heyetinin 27/6/2019 tarihli raporunda tespit edilmiş olması nedeniyle davacının talebi reddedildiği, tarafların 18/12/2019 tarihinde toplantı düzenleyerek tutanak imza altına almış oldukları, bu toplantıda davalı taraf bayinin elindeki bir kısım stoğu iade almayı kabul etmiş olduğu, sözleşmenin devam ettirilmesi noktasında tarafların uzlaşmış olduğu, borçların ödenmesi konusunda çözüm bulunabileceği kararlaştırıldığı, davacı tarafından dosyaya sunulan taraflar arasındaki yazışmalardan davalı tarafından davacıya sözleşmenin ifası aşamasında vade farkı ve erken ödeme oranına göre ödeme seçeneği sunulmuş olduğu, mali incelemeden anlaşıldığı üzere davacı tarafın vade farkı
faturalarının bir kısmını ödemiş olduğu görüldüğü, davalı tarafından dosyaya sunulmuş olan “Borç Ödeme Protokolü” başlıklı sözleşme incelendiğinde, 21/05/2019 tarihi itibari ile davacının davalıya cari hesap nedeniyle 2.580.794,82 TL borçlu olduğu taraflarca kabul edilmiş ve borcun hangi vadelerde ödeneceği taraflarca kararlaştırılmıştır. Yine davalı tarafından dosyaya sunulmuş “Bono Muacceliyet davacı taraf davasını temelde sözleşmenin davalı tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilmiş olması olgusuna dayandırdığı, davacı taraf cevaba cevap dilekçesinde bu feshin eylemli davranışla ortaya çıktığını, davalının mal vermeyerek haksız şekilde sözleşmeyi feshettiğini iddia ettiği, davalı taraf ise sözleşmenin davacı
Muacceliyet Sözleşmesi” başlıklı sözleşme uyarınca davacı tarafından borçlarına karşılık tarafından 23/6/2020 tarihli ihtarla feshedildiğini iddia ettiği, bu ihtar dosyada mübrez olmadığından tarafımızdan incelenemediği, HMK M. 190 uyarınca ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, yine HMK M. 194 uyarınca taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları gerektiği, tarafların dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunlu olduğu, bu hükümler nazara alındığında davacı iddialarının ispata muhtaç olduğu sonucuna varılmış olup nihai takdir Mahkemede olduğu, dosyada davalı tarafından sözleşmenin feshedilmiş olduğuna ilişkin ihtar bulunmadığı, TTK m. 18/(3) uyarınca “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” davacı taraf sözleşmenin eylemli davranışla, mal vermeme şeklindeki feshedildiğini iddia ediyor olsa da, davacı tarafından mal talep edilmiş olmasına rağmen davalı tarafından malın verilmediğine ilişkin eylemli davranışın varlığı da ispata muhtaç olduğu, dosyada mübrez belgelerden, toplantı tutanaklarından anlaşılan davalının sözleşmeyi devam
ettirme isteğine sahip olduğu, bu nedenle davacının bazı borçlarını vadeye bağladığı, bazı malların iadesini kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu hususlar nazara alındığında, davacı
iddialarının ispata muhtaç olduğu, buna bağlı olarak davacının zarar, portföy tazminatı ve kar kaybı talep etmesinin mümkün olmadığı düşünüldüğü, takdir Mahkeme’ye aıt olmak üzere Mahkemece karar verilen bilirkişi görevlendirmesi kapsamında tüm dosya incelendiğinde; Davalı ile davacı arasında 11/03/2011 tarihinde kurulmuş Bayilik Sözleşmesi’nin davalı tarafından tek taraflı olarak haksız yere feshedildiği iddiasına dayalı olarak davacı tarafça haksız fiilden kaynaklı portföy tazminatı olarak şimdilik 2.500 TL nin tahsilinin, belirsiz alacak niteliğindeki yatırım giderlerinin amorti edilmemesi ve kar mahrumiyeti nedeniyle şimdilik 2.500,00 TL, Maddi Tazminat olarak belirsiz alacak niteliğindeki konkordatoya
başvurulmasına sebebiyet verilmesi ve konkordato sürecinin baltalanması nedeniyle uğranılan maddi zararın telafi edilmesi için şimdilik 2.500,00-TL, manevi tazminat olarak da şimdilik 2.500 TL nin tahsilinin ve maddi ve manevi tazminatın her bir alacak için ayrı ayrı faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, sözleşmenin davalı tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedildiği iddiasının ispata muhtaç olduğu, davalı tarafın sözleşmeyi devam ettirme iradesinin taraflar arasındaki toplantı tutanaklarından anlaşıldığı, bu nedenle davacının haksız feshe dayalı herhangi bir tazminat talep etmesinin mümkün olmadığı, davalı tarafın 2011-2022 yılları arasındaki tüm yıllara ait ticari defterlerin tasdik onaylarının zamanında yapıldığı ve lehine delil niteliğinin bulunduğunun tespit edildiği, davacı taraf defterleri üzerinde; davacı tarafın Kanuni adres —— İli olması sebebiyle herhangi bir incelemenin yapılmadığı, davacı tarafından başvurusu yapılan 05/08/2020 tarih ve ——- başvuru numaralı Arabuluculuk görüşmelerinde anlaşmaya varamamışlar ve tutanağı imzalamış oldukları, davalının mali kayıtlarında yer alan fatura ve ödemeler sonrası, davacıya ait cari hesap bakiyelerinin Borç olduğu tespit edildiği, Davacının cari hesap bakiyesi olan ve mutabık kalınarak imzalamış olduğu “Borç ödeme Protokolü” ve “Bono Muacceliyet Sözleşmesi” ile 18 Adet 15/01/2020 tarihinden başlayarak sıralı senet düzenlediği görülmüş, davalı şirketin mali
kayıtlarında yer aldığı görülmüş, TTK. 94. maddenin (eski TTK.’da 92. md.) uygulanabilmesi için Yargıtay içtihatlarına göre taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesi bulunması gerektiği, taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesi varsa, kendisine hesap mutabakatı gönderilen taraf, 1 ay içerisinde yasaya uygun yöntemle, yani “noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza içeren bir yazıyla” itirazda bulunmamışsa bakiyeyi kabul etmiş sayılacağı, davacı şirket tarafından imzalanan borç ödeme Protokolü” ve “Bono Muacceliyet Sözleşmesi” ile borcu kabul etmiş olduğu, 2011 yılında 1.907,65-TL, 2012 yılında 29.795,98-TL, 2013 yılında 54.526,66-TL, 2014 yılında 154.874,71-TL, 2015 yılında 285.092,37-TL, 2016 yılında 321.367,68-TL, 2017 yılında 541.877,43-TL, 2018 yılında 698.772,30-TL vade farkı için düzenlenen faturalar için itiraz hakkını kullanmadığı ve davalı şirket tarafında hazırlanan çeşitli tarihlerde ki “Vade Farkı Taahhütnamelerini” şirket kaşesi altında imzalayarak kabul gösterdiği bildirilmiştir.Mahkememiz tarafından dosyada bulunan bilgi ve belgeler, alınan bilirkişi raporu incelenmiş olup; davacı taraf, davalı ile aralarındaki 11/03/2011 tarihli bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini, bu nedenle davalının kendisine portföy tazminatı, yatırım giderinin amorti edilmemesi ve kar kaybı, maddi ve manevi tazminat ödemek zorunda olduğunu iddia ettiği, taraflar arasındaki 11/3/2011 tarihli sözleşme incelendiğinde, davacının bayi, davalının bayilik veren olduğu, sözleşmenin beş yıl süreli olduğu, süre sonunda sözleşme süresinin uzamasının mümkün olduğunun kararlaştırıldığı görüldüğü, Sözleşmenin 12. Maddesinde bayinin bedel ödeme borcu düzenlenmiş olup, gecikme halinde bayilik veren tarafından vade farkı faturası kesilebileceği de aynı hükümde düzenlendiği, yine davalı tarafından cevap dilekçesinin ekinde sunulmuş “Vade Farkı Taahhütnamesi” başlıklı sözleşmelerin davacı tarafından imzalanmış olduğu görüldüğü, yine dosyadan anlaşıldığı üzere davacı taraf 14/12/2018 tarihinde konkordato başvurusu yapmış, ancak davacının borca batık olmadığının konkordato komiseri heyetinin 27/6/2019 tarihli raporunda tespit edilmiş olması nedeniyle davacının talebi reddedildiği, tarafların 18/12/2019 tarihinde toplantı düzenleyerek tutanak imza altına almış oldukları, bu toplantıda davalı taraf bayinin elindeki bir kısım stoğu iade almayı kabul etmiş olduğu, sözleşmenin devam ettirilmesi noktasında tarafların uzlaşmış olduğu, borçların ödenmesi
konusunda çözüm bulunabileceği kararlaştırıldığı, davacı tarafından dosyaya sunulan taraflar arasındaki yazışmalardan davalı tarafından davacıya sözleşmenin ifası aşamasında vade farkı ve erken ödeme oranına göre ödeme seçeneği sunulmuş olduğu, mali incelemeden anlaşıldığı üzere davacı tarafın vade farkı faturalarının bir kısmını ödemiş olduğu görüldüğü, davalı tarafından dosyaya sunulmuş olan “Borç Ödeme Protokolü” başlıklı sözleşme incelendiğinde, 21/05/2019 tarihi itibari ile davacının davalıya cari hesap nedeniyle 2.580.794,82 TL borçlu olduğu taraflarca kabul edilmiş ve borcun hangi vadelerde ödeneceği taraflarca kararlaştırılmıştır. Yine davalı tarafından dosyaya sunulmuş “Bono Muacceliyet davacı taraf davasını temelde sözleşmenin davalı tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilmiş olması olgusuna dayandırdığı, davacı taraf cevaba cevap dilekçesinde bu feshin eylemli davranışla ortaya çıktığını, davalının mal vermeyerek haksız şekilde sözleşmeyi feshettiğini iddia ettiği, davalı taraf ise sözleşmenin davacı Muacceliyet Sözleşmesi” başlıklı sözleşme uyarınca davacı tarafından borçlarına karşılık 23/6/2020 tarihli ihtarla feshedildiğini iddia ettiği, HMK M. 190 uyarınca ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen
vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, yine HMK M. 194 uyarınca taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları gerektiği, tarafların dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunlu olduğu, bu hükümler nazara alındığında davacı iddialarının ispata muhtaç olduğu sonucuna varılmış olup, dosyada davalı tarafından sözleşmenin feshedilmiş olduğuna ilişkin ihtar bulunmadığı, TTK m. 18/(3) uyarınca “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” davacı taraf sözleşmenin eylemli davranışla, mal vermeme şeklindeki feshedildiğini iddia ediyor olsa da, davacı tarafından mal talep edilmiş olmasına rağmen davalı tarafından malın verilmediğine ilişkin eylemli davranışın varlığı da ispata muhtaç olduğu, dosyada mübrez belgelerden, toplantı tutanaklarından anlaşılan davalının sözleşmeyi devam ettirme isteğine sahip olduğu, bu nedenle davacının bazı borçlarını vadeye bağladığı, bazı malların iadesini kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu hususlar nazara alındığında, davacı
iddialarının ispata muhtaç olduğu, buna bağlı olarak davacının zarar, portföy tazminatı ve kar kaybı, maddi ve manevi tazminat talep etmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Dosyada gelinen aşama itibariyle ve mevcut bilgi ve belgeler değerlendirilerek davacı tarafın davacı ticari defterlerinin incelenmesinin yargılamaya bir katkısı olmayacağı değerlendirilmekle, usul ekonomisi ilkesi gereğince davacı taraf defterlerinin incelenmesi talebinin reddine karar verilmiştir. Açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İspatlanamayan DAVANIN REDDİNE,
2-Karar tarihinde alınması gereken 179,90- TL harçtan peşin yatırılan 170,80 TL harcın mahsubu fazla yatırılan 9,12 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ——- Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.02/06/2023