Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/613 E. 2021/867 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/53 Esas
KARAR NO : 2021/871

DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 31/08/2020
KARAR TARİHİ : 02/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı —-temsilen —— davalı ..—- davacının— alacaklarının davalı —- devredilmesi ile davaya konu ilişki temeli kurulduğunu, taraflar arasında davalı .— üzerinde bulunan taşınmazın — olan ancak müvekkil şirkete ait olan diğer taşınmazlarla birlikte) üçüncü kişiye satışından dolayı ve daha önceki yukarıda izah edilen- hukuki ilişki gereği cari hesap bakiyesi bulunmadığını, taraflar arasındaki ilişkiye dayalı mutabakat gereği davalının, davacı şirkete 231.500 TL borçlu olduğu konusunda taraflarca mutabakata varıldığını, davacı müvekkilinin davalı ….— işbu davanın konusunu oluşturan mutabakatta belirtilen taşınmaz satışına ilişkin değerden kaynaklı sadece kendi aralarındaki cari hesap bakiyesini ödememesinden hem de davalının, satışına aracılık ettiği aynı binada bulunan başkaca dava dışı bağımsız bölümlere ilişkin satış bedelinin tamamını dava dışı satın alan şahıstan tahsil edememesi nedeniyle mağdur olduğunu, davalı … tarafından cari hesap bakiyesi olan 231.500 TL’nin müvekkile ödenmesi gerektiği hususu —– ihtarnamesi (EK-2 İhtarname) ile davalı tarafa ihtar edildiğini, davalı, imzaladığı mutabakata rağmen ödemediğini, davalı borçlunun tarafların cari hesap bakiyesi ile ilgili mutabakata vardığı tarihten bu zamana kadar borcunu ödememesi ve müvekkilin davalıya yazılı ve sözlü başvurularının — kalması nedeniyle teminatsız olarak, borçlunun, borca—hak ve alacaklarının haczi, — haciz talep etme zarureti hasıl olduğunu, ihtiyati haciz kararı verilmesine, davanın kabulü ile cari hesap bakiyesi olan 231.500 TL’nin taraflar arasında mutabakata varıldığı tarih olan — tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan alınarak davacı müvekkile verilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK’nın 5/A-1 maddesi, “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce—- olması dava şartıdır.” hükmüne amir olduğunu,— dava açılamadığını, davacı iş bu davayı — tarihinde açtığını, dava tarihi itibariyle arabulucuya başvurmadığını, her ne kadar davacı 14/09/2020 tarihli dilekçesi ile— sunmuş olsa da anılan tutanak —davayı açtıktan sonra, 02/09/2020 tarihinde — başvurulduğunu, dava — başvurulmadan açıldığından, duruşma günü beklenmeksizin dava şartı noksanlığından reddi gerektiğini, müvekkilinin dava konusu borcu ödeyerek, sona erdirdiğini, dava konusu 11/09/2019 tarihli belge aslını davacıdan teslim aldığını, TBK’nın 103/1. Maddesi, “Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı ödenmişse, buna ilişkin borç senedinin geri verilmesini veya iptalini isteyebileceğini, müvekkilinin dava konusu borcu ödeyerek, belge aslını davalıdan teslim aldığını, belge aslının müvekkilinin elinde olması müvekkilin borcu ödediğinin en — bu nedenle haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini, davacı tarafın 20/10/2020 tarihli dilekçedeki beyanları tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin dava konusu belgeyi borcu ödedikten sonra davacıdan teslim aldığını, davacı vekilinin dava dilekçesine eklediği, dava konusu belgenin fotokopisine, — kaşesi vurarak imzaladığına göre, demek ki davayı açmadan önce dava konusu belgenin aslı kendisinde olduğunu, aksi durumda, kendisinde olmayan, hatta hiç aslığını görmediği bir belgeye, —-, Avukatlık Kanunun 56/3. bendinin suç olarak sayıldığını, davacı vekilinin 08/10/2020 tarihli duruşmada belge aslının kimde olduğuna —- dilekçelerinde ise dava konusu belgenin müvekkilinin eline hiç geçmediğini, belge imzalandıktan sonra, müvekkilinin belgeyi, —– görüşmede ise, kendisinin işyerinde olmadığı bir zamanda davalı müvekkilinin,—– belge aslını aldığını ileri sürdüğünü, davacı tarafın iddiaları sıra ile yan yana konulup okunduğunda, bu beyanlar arasında ciddi bir çelişki olduğu açıkça fark edileceğini, davacı tarafından 20/10/2020 tarihli dilekçesi ile 11/09/2020 tarihli son oturum tutanağını dosyaya sunulduğunu, davacının—- başvurduğunu, TTK’nın 5/A-1 maddesi uyarınca davacının iş bu davayı açmadan önce arabulucuya başvurması zorunlu dava şartı olduğunu, bu dava şartının sonradan tamamlanması mümkün olamayacağını, bu nedenle duruşma günü beklenmeksizin dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verileceği ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiğini, davacının sunmuş olduğu arabuluculuk son oturum tutanağından, davacının iş bu davayı açtıktan sonra, yani 02/09/2020 tarihinde arabulculuk başvurusunda bulunduğu anlaşıldığından, usul ekonomisi gereği duruşma günü beklenmeksizin, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Tarafların uhdesinde olan tüm delilleri ibraz ettikleri, getirtilmesi gereken delilleri ilgili yerlerden getirtilerek dosya içine alınmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava Alacak (Cari Hesap veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasıdır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmıştır.
—- karar sayılı ilamlarında ve çok sayıda benzer ilamlarda da vurgulandığı üzere;
Ticari dava ve ticari iş birbirinden farklı iki ayrı kavramdır. Her ticari dava ticari iş olmakla birlikte, her ticari iş ticari dava olmamaktadır. TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine aittir. Dolayısıyla ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması, diğer bir deyişle mutlak ticari dava olması gerekmektedir.
Somut olayda; Davacının 6102 sayılı yasa kapsamında tacir olup olmadığının araştırılması gerektiği esas olduğundan, mahkememizce de bu görüş benimsenmiş olup, uyuşmazlığın mutlak ticari dava olmadığı tartışmasız olmakla birlikte nispi ticari dava kapsamında kalıp kalmadığı hususunda sağlıklı değerlendirmelerin yapılması için, davacının bağlı bulunduğu — müzekkere ile — olmadığının anlaşılması bakımından ayrı ayrı müzekkereler yazılmış ve müzekkere cevapları dosya içine alınmış,
—— yazılan müzekkere cevabında davalını—— yazılan müzekkere cevabında davalının ——tuttuğunu,— yazılan müzekkere cevabında davalının gerçek kişi ticari işetme kaydının bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Yapılan inceleme sonucunda, somut olayda uyuşmazlık, 11/09/2019 tarihli mutabakat gereği davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı hususuna ilişkindir. Davalı tacir olmadığı gibi eldeki davada Türk Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan değildir. Hal böyle olunca davaya bakmaya ticaret mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğu bu nedenle mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığı ve uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle DAVANIN USÛLDEN REDDİ ile GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davaya bakmaya —- Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-Karar kesinleştikten sonra ve istek halinde HMK 20. Maddesi gereğince iki haftalık süre içinde dosyanın görevli — Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde HMK 20 maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
5-Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
6-Kararın talep halinde davacı vekiline ve davalıya tebliğe çıkarılmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin huzurunda, HMK 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.