Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/597 E. 2020/281 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/597 Esas
KARAR NO: 2020/281
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/07/2020
KARAR TARİHİ: 10/09/2020
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz belirtilen esasına kaydı yapıldı, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı müvekkil bankadan davalının ———– tarihinde ihtiyati —— imzaladığını, davalının kredi borcunu zamanında ödemediğinden tüm borçların muaccel hale geldiğini, davacı müvekkil bankanın — İcra Müdürlüğünün——– sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine itiraz ederek takibin durmasına sebep olduğundan bahisle takibin devamına, davalının %20 ‘den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Taraf teşkilinin sağlandığı, usulüe uygun tebligatların yapıldığı görüldü.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Davanın İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davası olduğu görüldü.
Mahiyeti itibariyle alacak davası niteliğinde olan itirazın iptali davasında, görev ve yetkili mahkeme genel mahkemelerdir. Şu demektir ki; her ne kadar icra takibine yapılan itiraz söz konusu olsa da, itirazın iptaline ilişkin incelemeyi icra mahkemeleri değil, ancak genel mahkemeler yapabilmektedir. Bu nedenle davayı genel mahkemeye açmak gerekmektedir. Somutlaştırmak gerekirse, eğer alacak ticari bir alacağa örneğin fatura alacağına dayanıyorsa, ticaret mahkemelerinde; eğer alacak işçi alacağına mesela kıdem alacağına dayanıyorsa iş mahkemelerinde bu davanın açılması gerekmektedir. Aynı şekilde kiradan kaynaklı alacaklarda sulh hukuk mahkemelerinde itirazın iptali davasının açılması gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır.Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır.6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olaya gelindiğinde taraflar arasında yapılan sözleşmenin 6102 sayılı TTK’da düzenlenen işlerden olmadığı, yine aynı yasanın 4/1 maddesinde bentler halinde sayılan yada özel kanunlarında belirlenen mutlak ticari davalardan olmadığı, bu sebeple talebin mutlak ticari dava niteliğinde bulunmadığı, davacı ve davalı taraf arasında düzenlenen ihtiyat kredisi sözleşmesi imzalandığı, dava konusu olayda davalı, davacı bankadan tamamen tüketici sıfatıyla bulunduğu, eğer ticari bir iş olmuş olsaydı yapılacak olan sözleşme ve ödemelerin davalının şirketi veya ticari işletmesi ilgili ve bunlar üzerinden yapılması gerektiği anlaşılmakla, dosyaya da davalının tacir olduğuna ve işin davalının ticari işletmesi ile ilgili olduğuna dair herhangi bir evrakın sunulmadığı, bu durumda davacı istemin nisbi ticari dava koşulunu da sağlamadığı, yine 3.grup ticari davalar yönünden yapılan değerlendirmede de işin havale, vedia veya fikri haklara ilişkin davalardan ve taleplerden olmadığı anlaşılmakla eldeki davanın ticari dava veya çekişmesiz yargı işi mahiyetinde olmadığı anlaşılmıştır.
Öncelikle ve resen mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ticaret Mahkemeleri sadece ticari davalarda ticari çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olup görevi dışındaki işlere genel görevli asliye hukuk mahkemelerince bakılması gerekmektedir. ————–maddesi gereğince yayım tarihinden itibaren altı ay sonra —– tarihinde yürürlüğe girmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi , tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet , bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” düzenlemesine yer verilmiştir, ilgili yasa maddesi ile görev konusunun tartışılmasının önüne geçilmiştir.
Somut olayda iki tarafın arasındaki işlemin tüketici işlemi olduğu anlaşılmakla; Tarafların sıfatı, davanın niteliği ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun nedeniyle, istemi inceleyip karara bağlama görevinin ticaret mahkemesinin görevinde bulunmadığı, tüketici mahkemesi görevinde bulunduğu anlaşıldığından talebin görev yönünden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle DAVANIN USÛLDEN REDDİ ile GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davaya bakmaya ——– Nöbetçi Tüketici Mahkemesinin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-Karar kesinleştikten sonra ve istek halinde HMK 20. Maddesi gereğince iki haftalık süre içinde dosyanın görevli ———- Nöbetçi Tüketici Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde HMK 20 maddesi gereğince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
5-Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
6-Kararın talep halinde davacı vekiline ve davalıya tebliğe çıkarılmasına,
Dair, tarafların yokluğunda HMK 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ———– Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/09/2020