Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/536 E. 2023/314 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/536 Esas
KARAR NO : 2023/314

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/01/2020
KARAR TARİHİ : 05/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan—- sevk ve idaresindeki —— plaka sayılı aracıyla 06.09.2019 tarihinde saat 02:15 sırasında vatansever caddesi üzerinden —– cezaevi istikametine seyir ettiği esnada müvekkillerinin murisi —— (muris kaldırımda yürüdüğü sırada, aracıyla kaldırıma çıkarak) çarparak ölümüne sebep olduğunu, mirasçıları olan müvekkillerinin işbu ölümden kaynaklı olarak uğramış oldukları tüm zararların tazmini için davalılara başvurduğunu, ancak olumlu yanıt alamadığından bu davayı açtığını, davalılardan —-diğer davalı—–. ile kazaya konu araca ilişkin 02.09.2019 tarihinde —– poliçe numaralı genişletilmiş kasko poliçesini ve 03.09.2019 tarihinde ise —- poliçe numaralı zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesini imzaladığını, dolayısı ile kaza tarihi itibariyle davalılardan —- tazmin yükümlüsü olduğunu, kazanın gerçekleştiği tarihte murisin ablası—- ve eniştesi —- ile birlikte abisi —–askerlik vazifesini yapmak üzere otobüsle yapacağı yolculuğa uğurlamak üzere terminale kadar eşlik ettiklerini, sonrasında da üçünün birlikte evlerine dönmek üzere yola çıktıklarını, dönüş yolunda evlerine yaklaştıkları sırada müvekkili—-ve eşi—– yan yana yürürken, murisin ise onları baş başa bırakmak adına biraz daha önden yürüdüğünü, müvekkili—— kaza tarihinde ilk çocuğuna hamile olduğunu ve ağır ağır yürümeye devam ettiğini, o esnada oldukça süratli bir şekilde gelerek direksiyon kontrolünü kaybeden davalının kaldırıma çıkarak biraz önlerinde ve yine kaldırımda yürüyen muris ——çarparak havaya fırlattığını ve bu çarpmanın etkisiyle murisin kaldırım kenarındaki duvarın üzerini aşıp duvarın diğer tarafına düştüğünü, davalının, murise çarptıktan sonra hemen duramadığını, bir süre daha aracıyla gittikten sonra yine kaldırım üzerinde bulunan işaret levhasına çarparak ancak durabildiğini, kaza anında ve sonrasında yaşananların civardaki taşınmazların güvenlik kamaralarına kaydedildiğini, ilgili tüm görüntü, tutanak ve diğer evrakların bu kazaya ilişkin görülmekte olan —- Ceza Mahkemesi —— Esas dosyasında olduğunu, müvekkillerden —-murisin babası, —– annesi,—–, —– ise kardeşleri olduğunu, murisin vefatından evvel çalışıp ailesine katkıda bulunmak üzere memleketi olan —– geldiğini ve ablası —–yanına yerleştiğini, murisin ailesi olan müvekkillerinin—– ilçesine bağlı —–köyünde ikamet ettiğini ve iş imkanlarının kısıtlı olduğu gibi ailenin ekonomik durumunun da iyi olmadığını, ailesine bu anlamda destek olmak isteyen murisin kısa süre önce evlenerek —- yerleşen ablası—— yanına yerleştiğini ve çalışmak üzere iş de bulduğunu, ancak sigorta başlangıcı yapılamadan bu davaya konu kazanın gerçekleştiğini, muri hayatta kalsaydı başta anne babası olmak üzere tüm ailesine maddi katkı sağlayacağı açık olduğunu, 6100 sayılı Yasa’nın 107. maddesi uyarınca toplanacak delillere göre belirlenecek maddi tazminat tutarına göre artırım hakkı saklı kalmak kaydıyla müvekkillerinin her biri için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL maddi tazminatın, müvekkillerden —– her biri için 150.000,00 TL, diğer müvekkillerin her biri için 100.000,00 TL olmak üzere toplam 600.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesini talep etmiştir.
Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, davasını belirsiz alacak davası olarak açtığını, şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunduğunu, 6098 s. TBK md. 49 haksız fiilden doğan sorumluluğa yer verdiğini, md.49/1’de “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde olduğunu, müvekkilinin davacının uğramış olduğu zararı giderdiği göz önünde bulundurulduğu takdirde huzurdaki davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davada maddi tazminat talebinin HMK md.107 gereği belirsiz alacak davasına konu olduğunu, tam olarak HMK md.107 davanın belirsiz alacak davası değil de eda davası olarak açılmasına işaret ederken; belirsiz alacak davasına nasıl konu edildiği anlaşılamadığını, her ne kadar müvekkilinin ve sigorta şirketi tarafından davacının zararı giderilmiş olsa da, somut uyuşmazlıkta talep edilecek alacak kalemleri ve zarar miktarının açık, dolayısıyla alacaklının dava açarken miktarını belirleyemediği bir durumun mevcut olmadığını, taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmeyeceğini, davacının bütün zararının kazayı yapan araca ait zorunlu mali sorumluluk sigortasını düzenleyen ——- tarafından karşılandığını, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, maddi tazminat davasının belirsiz alacak davası olarak açıldığı kabul edilse dahi ölüm veya cismani zarar kaynaklı maddi tazminat davasının alacak kalemlerinin açıkça belirtilmediğini, davacının, dava dilekçesinde olayın koşullarından bahsetmeyerek olayı üstünkörü açıkladığını, olayın meydana geldiği esnada cadde üzerinde müvekkilinin kullanımındaki araçlarla birlikte başka araçların da olduğunu, olay sırasında arkadan gelen bir motorsikletin müvekkilinin aracını sollamaya geçmiş ve aracını müvekkilinin önüne kırıp müvekkilini sıkıştırarak kaldırıma çıkmasına sebep olduğunu, müvekkilinin arkasından gelip selektör yaparak taciz eden bir de taksi olduğunu, diğer araçların selektör yapması ve karşıdan araç gelmesine rağmen müvekkilini sollamaya çalışmaları nedeniyle müvekkilinin trafikte sıkışarak kaldırıma çıktığını, arkadan gelen araçların selektör yapmasının sebebinin de müvekkilinin aracını yavaş kullanmasından kaynaklı olduğunu, müvekkilinin hız kurallarına uyduğu ve yavaş gittiği için diğer araçların tacizine ve sıkıştırmasına maruz kaldığını, bu durumun müvekkilinin hız kurallarını ihlal etmediğini gösterdiğini, olayın meydana geldiği noktada yol üzerinde bir hız tümseği bulunduğunu, müvekkilinin bir hız tümseğinden geçmiş diğerinin de hemen önünde bulunduğunu, olay yerinin koşulları düşünüldüğünde müvekkilinin tümseklerden hızlı bir şekilde geçmesi ve aracının hızlı seyir etmesinin mümkün olmadığını, bununla beraber olayın gerçekleştiği yolun müvekkilinin her gün kullandığı ve bildiği bir yol olduğunu, kendisinin burada hangi hızda gitmesi gerektiğini nerelerde tümsek olduğunu nerelerde trafik ışığı olduğunu bildiğini, bu sebeple kurallarını ihlal ederek olaya sebebiyet vermesinin söz konusu olamayacağını, müvekkilinin çarpmadan sonra 6-7 metre kadar ileride durduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber çok hızlı gittiği varsayımında bu kadar kısa bir mesafede durmasının mümkün olamayacağını, —–Asliye Ceza Mahkemesi’nin ——esas sayılı dosyasında kaza tespit tutanağı ve diğer delillere bakıldığında, aracın durduğu yerde herhangi bir lastik izi de bulunmadığını, bunun da müvekkilinin olay gerçekleştiği sırada hızının düşük olduğunun göstergesi olduğunu, olay sonrası alınan raporlar ve yapılan ölçümlere göre müvekkilinin alkollü olmadığını, olayın ardından aracını hemen durdurup yardım etmek için murisin yanına gelen müvekkilinin, murisin ilk yardımını yapan kişi olduğunu, murisin yerde yattığını gördüğünü ve hemen müdahale ederek, kulağının arkasındaki kanamaya tampon yaptığını, maalesef olay yerinde olay anını görüntüleyen bir kamera yer almamakla beraber olayın nasıl meydana geldiği hususunun maktulün yakınlarının beyanına göre tespit edildiğini, olayı gören tarafsız tanık olmadığını, dava dilekçesinde olay anlatılırken, müvekkilinin oldukça süratli bir şekilde gelerek direksiyon kontrolünü kaybettiği kaldırıma çıktığını ve muris —– çarparak havaya fırlattığı bu çarpmanın etkisiyle murisin kaldırım kenarındaki duvarı aşarak duvarın diğer tarafına düştüğü iddiası yer alsa da murisin çarpma sonucunda 2 metrelik duvarın üstünden uçtuğu ve bu nedenle ölümün gerçekleştiği gibi hatalı bir tespit yapıldığını, oysaki gerçekte muris kaldırımdan iki metre aşağıdaki çukura düştüğünü ve yol seviyesinden aşağıda olan binanın zemin kat hizasında duvara sabit alüminyum malzemeden yapılı dolaba çarptığını, ölüm olayının müvekkilinin murise hızlı çarpmasından değil murisin 2 metrelik çukura düşmesi ve alüminyum dolaba çarpması nedeniyle olduğunu, yalnızca ölüm olayının gerçekleşmesine bakılarak müvekkilinin süratli olduğu ve kural ihlali yaptığı sonucuna ulaşmanın doğru olmadığını, müvekkilinin hiçbir kusuru bulunmamasına rağmen huzurdaki davanın ikame edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, mahkememizce kusur durumunun tespiti açısından keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması neticesinde müvekkilinin olayda hiçbir ihmali veya kusuru olmadığının görüleceğini, olayın gerçekleşme şekline ilişkin açıklamaları doğrultusunda, davacılar ——için 150.000,00 TL, diğer davacılar yönünden 100.000,00 TL toplamda 600.000,00 TL manevi tazminat talebinin fahiş bir miktar olduğunu, olayda hiçbir kastı bulunmayan ve ceza yargılaması devam eden müvekkilinin mağduriyetine yol açacağını, tarafların iddia ettikleri alacağın likit alacak olmasından hareketle davanın eda davası olarak açılması gerekirken belirsiz alacak davası olarak açılması sebebiyle usulden reddini, mahkememizin aksi kanaatte olması durumunda ceza yargılamasının devam ettiği göz önünde bulundurularak davacıların ihtiyati tedbir, maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —–vekili cevap dilekçesinde özetle;—– plakalı kazaya karışan aracın müvekkili şirkete 03.09.2019 – 03.09.2020 tarihleri arasında geçerli olmak üzere—— numaralı Karayolu Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi; 02.09.2019-02.09.2020 tarihleri arasında geçerli olmak üzere —— numaralı Genişletilmiş Kasko Poliçesi ile teminat altında olduğunu, KZMMS poliçesinden dolayı sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olmak üzere, bedeni zararlarda şahıs başına azami 390.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, Genişletilmiş Kasko Poliçesi dolayısıyla manevi tazminat sorumlulunun, sigortalının kusuru oranında olmak üzere, şahıs başına azami 12.500,00 TL ile sınırlı olduğunu, poliçe limitlerini bildirmelerinin davayı ve iddiaları kabul anlamında olmadığını, poliçeye müstenit müşterek müteselsil sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, masraf ve vekalet ücreti sorumluluğunun da bu miktara isabet eden oranlarda olacağını, poliçe limiti maktuen ödenecek rakam olmadığını, hiçbir surette bu başvuruyu kabul anlamına gelmemek kaydıyla; zorunlu trafik sigortası sorumluluk sigortası olduğunu, bu nedenle bu sigorta ile sigorta ettiren kişinin işleteni olduğu motorlu araçların üçüncü kişilere verdikleri zararların karşılanmasının amaçlandığını, hiçbir şekilde başvuruyu kabul anlamına gelmemek kaydıyla; müteveffanın ana-babası hayattaysa tespit edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin tazminata ilişkin sorumluluğundan bahsedebilmek için, sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunun ispat edilmesi gerektiğini, bu durumda da tazminat sorumluluğunun sigortalı araç sürücünün kusuru oranında ve elbette ki poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, nitekim bu hususun Yargıtay içtihatlarıyla da sabit olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla yeni genel şartlar uyarınca destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamalarının Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre değil, ZMM genel şart ekinde yer alan TRH-2010 kadın/erkek tablosu ve %1,8 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, ayrıca bu hususta güncel olarak 19.06.2021 tarihinde —–yayımlanan ve aynı gün yürürlüğe giren 7327 sayılı “İcra ve İflâs Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun” ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. Maddesinin; “c) Sürekli sakatlık tazminatı, ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosu, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında yüzde 2’yi geçmemek üzere belirlenen iskonto oranı ve sürekli sakatlık oranı esas alınarak hayat anüiteleri ile genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun olarak, hesaplanır” şeklinde olduğunu, ilgili yasa değişikliği kapsamında da genel şartlarda belirtilen teknik faiz uygulanması gerektiği hususunun belirtildiğini, hiçbir şekilde müvekkili şirket aleyhine ikame edilen bu başvuruyu kabul anlamına gelmemek kaydı ile davaya konu poliçenin 30.05.2019 tarihinde tanzim edildiği ve kaza tarihinin de 21.08.2019 olduğu dikkate alındığında uyuşmazlıkta 01.06.2015 tarihli trafik sigortası genel şartları hükümlerinin uygulanacağının sabit olduğunu, dolayısıyla bu kapsamda yapılacak tazminat hesaplamalarında zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigortası genel şartlarınca benimsenen TRH-2010 kadın/erkek tablosu ve %1,8 teknik faiz oranının kullanılması gerektiğini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 99. maddesi ve yerleşmiş Yargıtay kararları gereğince, yeterli ve gerekli belgelerin eklenmesi sureti ile şirketlerine müracaat tarihinden öncesinde şirketinin temerrüdünün söz konusu olmadığını,sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü belgelerin ibrazından itibaren (8) işgünü içinde, böyle bir başvuru olmadığı takdirde dava tarihinde muaccel hale geldiğinden bu tarihlerden öncesi için faiz sorumluluğunun da bulunmadığını, aynı zamanda başvuru dilekçesinde bahsi geçen faizle ilgili olarak; davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı vekilinin talep etmesi gereken faizin yasal faiz olduğunu, bu nedenlerle müvekkili sigorta şirketi aleyhine ikame edilen bu başvurunun reddine, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksunluk tazminatı ile manevi tazminat davasıdır.
06/01/2019 günü saat 02:15 sıralarında davalı sürücü —- sevk ve idaresindeki —– plakalı otomobil ile —- istikametinden—–Cezaevi istikametine doğru seyri sırasında olay mahalli no:—– ikametgah önlerine geldiğinde, direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu sağa yönelerek önce sağ ön kısımları ile ilk önce yaya kaldırımına daha sonrada yaya kaldırım üzerinde yürümekte olan yaya —– çarptığı, daha sonra seyrini sürdürüp kaldırım üzerinde bulunan kasis tabelasına çarparak durduğu olayda, kaldırım üzerinde yürümekte olan yaya —– ölümü ile neticelenen dava konusu trafik kazası meydana gelmiştir.
Davacılardan —- müteveffanın anne ve babası diğer davacılar kardeşleri, davalı —- sürücü,—–kazaya karışan aracın hem ZMMS, hemde kasko sigortacısıdır.Mahkememizce Kusur tespitine yönelik 28.11.2022 tarihli bilirkişi raporu alınmış olup, raporda yapılan değerlendirmeye göre, davalı sürücü —- sevk ve idaresindeki —–plakalı otomobili ile seyri sırasında yola gereken dikkatini vermediği, seyrini meskun mahal içerisinde mahal şartlara göre ayarlamaya, direksiyon hakimiyetine özen göstermediği, sevk ve idare hatası sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun sağından yaya kaldırımına çıkıp bu mahalde normal kaldırım üzerinde yürümekte olan yayaya çarptığı, dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı hareket ettiği, 2918 Sayılı K.T.K.unun 52/1B (sürücüler aracın yük ve teknik özelliklerine göre seyrini hava, yol ve trafik durumun gerektirdiği şartlara göre ayarlamak zorundadırlar) ve yine aynı kanunun 47/D ( Trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili olan ve yönetmelikte gösterilen diğer kural, yasak, zorunluluk veya yükümlülüklere uymak zorundadırlar) kuralını ihlal ettiğinden, olayda asli derecede kusurlu, davacı taraf murisi müteveffa yaya —– normal meskun mahal içerisinde taşıt trafiğinin dışında yayaların kullandığı yaya kaldırım üzerinde yürüdüğü sırada, davalı otomobil sürücüsünün sevk ve idare hatası sonucu direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yaya kaldırım üzerine çıkarak kendisine çarptığı olayda, mevcut şartlarda olayı önlemek bakımından alabileceği bir önlem ve tedbir bulunmadığından dolayı kendisine olayda atfı kabil kusuru olmadığı tespiti yapılmış, rapor dosya kapsamına uygun ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür.
Mahkememize ayrıca aynı tarihli aktüerya bilirkişi raporu ile 20.01.2023 tarihli aktüerya bilirkişi ek raporu alınmış, ek raporda yapılan hesaplama dosya kapsamına uygun bulunmuştur.
Dosyamız davalısı —- hakkında —–.Asliye Ceza Mahkemesinin —– esas ve karar sayılı dosyasında dava konusu kazayla ilgili olarak yapılan yargılamada, sanığın mahkumiyetine karar verilmiş, ceza dosyasında —– Trafik İhtisas Dairesinin 17.03.2020 tarihli kusur raporunda davalımız sanık—–kazada asli kusurlu, mütevaffanın kusursuz olduğu tespiti yapılmış, —-.Asliye Ceza Mahkemesinin —–esas ve karar sayılı kararı kesinleşmiştir.
Kazaya karışan —- plakalı araç davalı —— 03.09.2019-2020 vadeli ZMMS poliçesi ile sigortalı ve poliçe teminat üst limitinin şahıs başına ölüm-yaralanma olaylarında 390.000,00 TL, aynı aracın davalı ——02.09.2019-2020 vadeli Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı ve poliçe teminat üst limitinin şahıs başına ölüm-yaralanma olaylarında 50.000,00 TL, manevi tazminatta poliçe teminat üst limitinin %25’i (12.500,00 TL) ile sınırlı olduğu belirtilmiş, dosya içeriği belgelerin incelenmesinde, davacı adına yapılmış herhangi bir ödemeye rastlanmamıştır. Zorunlu mali sorumluluk sigortalarında hasar miktarına faizin işletilmeye başlayacağı tarihi tespit ederken trafik kazaları esas itibariyle haksız fiil sayılmakla birlikte, ZMSS teminatı sunan sigortacı açısından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. Zira sigortacının tazmin yükümlülüğünü düzenleyen KTK. m.98/1 ve 99/1 hükümlerinde sigortacının bu yükümlülüğünün durumun sigortacıya ihbarından itibaren sekiz işgününde ödenmesi gerektiği düzenlemesi yer almaktadır. Sigortacıya yapılan bu ihbar BK.m.117 hükmünde öngörülen ihbar niteliğinde olup, bu ihbarı müteakip öngörülen sekiz günlük sürenin sonundan itibaren sigortacı temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür. Sigorta şirketine hiçbir ihbarda bulunulmaksızın dava açılması halinde sigortacı davanın açıldığı tarih itibariyle temerrüde düşmüş sayılır.
Dava dosyası incelendiğinde; kazanın 06.09.2019 tarihinde meydana geldiği, davanın 23.01.2020 tarihinde açıldığı, dava tarihinden önce 21.11.2019 tarihinde Arabuluculuk Sürecinin başladığı ve 08.01.2020 tarihinde anlaşamama ile sonuçlandığı görülmüştür. Hesaplanan tutara 03.12.2019 (arabuluculuk süresinin başladığı tarihten itibaren 8 işgünü) tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.Davacılar vekili dosyaya sunduğu 04.04.2023 tarihli dilekçeyle, davalılardan ——sorumlu olduğu kısım itibarıyla ——ibra ettiklerini, davaya davalı —— yönünden devam ettiklerini bildirmiştir.
Sonuç olarak müteveffa—— 06.09.2019 tarihli kaza sebebiyle 11.09.2019 tarihinde vefatı ile —-plakalı otomobil sürücüsü davalı —– %100 (yüzde yüz) oranında asli derecede kusurlu olduğu, davacı taraf murisi müteveffa yaya —— kendi ölümü ile neticelenen dava konusu trafik kazasında kusursuz olduğu, tazminat Yönüyle (TRH 2010 Yaşam Tablosu ve Prograsif Rant Sistemi 2023 yılı asgari ücret verilerine göre anne —– adına hesaplanan destek tazminatının toplam 530.545,29 TL, ZMMS poliçe teminat üst limiti kapsamında davalı —— sorumluluğunun 240.427,72 TL olduğu, 03.12.2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, genişletilmiş kasko sigorta poliçesi kapsamında davalı —— sorumluluğunun 30.824,07 TL olduğu, 03.12.2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, teminat limitini aşan 259.293,50 TL’nin davalı —-sorumluluğunda olduğu, söz konusu tutara olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, baba —- adına hesaplanan destek tazminatının toplam 330.057,06 TL, ZMMS poliçe teminat üst limiti kapsamında davalı —— sorumluluğunun 149.572,28 TL olduğu, 03.12.2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, genişletilmiş kasko sigorta poliçesi kapsamında davalı sorumluluğunun 19.175,93 TL olduğu, 03.12.2019 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği, teminat limitini aşan 161.308,85 TL’nin davalı —— sorumluluğunda olduğu, söz konusu tutara olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, manevi tazminat taleplerine ilişkin olarak genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi kapsamında (şahıs başı teminat limitinin %25’i ile sınırlı olarak) toplam 12.500,00 TL olduğu, 12.500,00 TL’ye kadar olan toplam manevi tazminattan davalı sigorta şirketinin,12.500,00 TL’yi aşan manevi tazminattan davacı —— sorumlu olduğu, ibra nedeniyle davalı sigorta şirketine yönelik davanın konusuz kaldığı, poliçe limitini aşan kısımlar yönünden tam kusurlu olması nedeniyle davalı —–yönelik maddi tazminat taleplerinin kabulü gerektiği, manevi tazminat talepleri yönünden ise, davacıların vefat nedeniyle yakınları olarak acı ızdırap ve elem yaşayacakları muhakkak olup bu ızdırabın nispetende olsa hafifletilmesi amacına yönelik olarak failden manevi tazminat talep edebilecekleri, fakat hükmedilecek manevi tazminatın olayın özellikleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, bir tarafı zenginleştirmeye ve diğer tarafı fakirleştirmeye sebebiyet vermemesi gereklilikleri dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, davalı sigorta şirketi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı yönünden maddi tazminat taleplerininin kabulüne, manevi tazminat taleplerinin ise yukarıda açıklanan nedenlerle kısmen kabulüne dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı —– yönünden konusuz kalan dava nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,
1.a-Davalı ——kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ye göre takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı —— verilmesine,
2-Davalı —- açılan maddi tazminat davasının kabulüne,
Davacı anne —– için 259.293,50 TL ve davacı baba —– için 161.308,85 TL olmak üzere toplam 420.602,35 TL maddi tazminatın 06.01.20219 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı —– tahsili ile davacılara verilmesine,
2.a-Maddi tazminat talebinin kabul kısmı yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir edilen 61.884,33 TL vekalet ücretinin davalı —— alınarak davacılara verilmesine,
2.b-Maddi tazminat talebinin red kısmı yönünden davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir edilen 64.600,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı —— verilmesine,
3-Davalı —– karşı açılan manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜNE,
Davacı anne —– için 72.500,00 TL,
Davacı baba ——– için 72.500,00 TL,
Davacı kardeş —— için 42.500,00 TL,
Davacı kardeş—– için 42.500,00 TL,
Davacı kardeş —- için 42.500,00 TL, olmak üzere toplam 272.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı —– tahsili ile davacılara verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3.a-Manevi tazminat talebinin kabul kısmı yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir edilen 41.150,00 TL vekalet ücretinin davalı —–alınarak davacılara verilmesine,
3.b-Manevi tazminat talebinin red kısmı yönünden davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca manevi tazminatlarda davalı adına hükmolunan vekalet ücretinin davacı adına hükmolunan vekalet ücretini geçemeyeceğinden hesap ve takdir edilen 41.150,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı —— verilmesine,
4-Alınması gereken 47.345,82 TL harcın 302,00 TL ıslah harcı ve 431,30 TL tamamlama harcından mahsubu kalan 46.612,52 TL karar harcı ve 54,40 TL başvurma harcının davalı ——tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —– bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul red oranına göre 693,66 TL’sinin davacılardan müştereken ve müteselsilen, 626,34 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan 302,00 TL ıslah harcı, 431,30 TL tamamlama harcı ve 4.560,80 TL yargılama giderinin kabul red oranı dikkate alınarak harçlar bu orana katılmaksızın toplam 2.897,40 TL yargılama giderinin davalı ——- alınarak davacılara verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından sarf edilmeyen miktarın kararın kesinleşmesinden sonra istek halinde taraflara iadesine,Dair; davacı vekili ile davalı —–vekilinin yüzlerine karşı, davalı sigorta şirketinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —– Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.