Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/514 E. 2021/295 K. 06.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/514 Esas
KARAR NO: 2021/295
DAVA:Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/06/2020
KARAR TARİHİ: 06/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili olan davacının diğer ortakları ile birlikte davalı şirketle aralarında—————— Sözleşmesi akdedildiğini, yüklenicinin sözleşme içeriğindeki yazılı taşınmazları yapıp teslim etmeyi üstlendiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin —– düzenlendiğini, —- parselin arsa sahiplerine ait olduğunu, —– parselin ise müvekkili olan davacı ile diğer ortakların kullanımında olmasına rağmen mülkiyet kaydının belediye adına kayıtlı olduğunu, afet riski kapsamında her iki parselin üzerindeki inşaatların yıkılarak yeniden inşaat yapılmasının istendiğini, bu aşamada yüklenici firmanın devreye girerek işi üstlendiğini, iki parselin birleştirilerek —– parsel numarası ile kaydedildiğini, yüklenicinin ortakların kullanımında olan ve mülkiyeti belediyeye ait —– onların hesabına, görünüşte kendi adlarına —– tarihinde —– aldığını, tapu kaydı kendi adına olmasına rağmen müvekkilli olan davacı adına aldığı için ödediği parayı —–hissedara bölerek karşılığı senedi aldığını, bu senedin bedelinin bina yapılıp teslim edildikten sonra ödeneceği kabul edildiğinden, düzenleme tarihi yazıldığını, ödeme tarihi kısmının ise boş bırakıldığını, teminat amaçlı olarak verildiğini, davalının müvekkili olan davacıdan elde ettiği ödeme kısmı boş olan senede tarih yazarak ———— sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, bunun üzerine ——–dosyasında itiraz davası açıldığını, davanın reddedildiğini ve verilen kararın istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, takip ve davaya konu senedin yüklenicinin —— parsel için belediyeye ödediği bedelin teminatı olarak verildiğini, ödeme tarih kısmının boş bırakıldığını, müvekkil olan davacının bu sözleşmeden kaynaklı başkaca bir borcu bulunmadığını, bedelinin de binalar yapılıp teslim edildikten sonra kira bedellerinden karşılanacağını, binanın kat mülkiyetine geçme tarihinin —-kiraya verilme tarihinin —-iskanı alınarak müvekkili olan davacıya verilme tarihinin —- olduğunu, davalının elinde bulunan senede ——- tarihini yazarak icra takibi başlattığını, takip tarihi itibari ile borcun muacceliyet kazanmadığını, kıymetli evraka dayalı icra takibi yapılamayacağını ileri sürmüş, bu nedenlerle icra takibi aşamasında müvekkili olan davacının borcu bulunmadığının tespitini, takibin iptalini, bu mümkün olmadığı takdirde —– borcun olmadığının tespitine, bu miktar kadar takibin iptaline, takibin durdurulmasına, davalı aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesindeki iddialarının gerçeği yansıtmaktan çok uzak ve mesnetsiz olduğunu, davacının her ne kadar dava dilekçesinde dava konusu senetin teminat olarak verildiğini iddia etmişse de işbu beyanın gerçek dışı olduğunu ve davacının aynı konu ve iddia ile ilgili olarak daha önceden İcra Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu davanın reddedildiğini, davacının —– tarihinde ——— sayılı dosyası ile işbu dava konusu bononun teminat olarak verildiğini iddia ettiğini, —– sayılı ilamla ret kararı verildiğini, verilen kararın —— kararın kesinleştiğini, —— düzenleme tarihli senedin teminat senedi niteliğinde olmadığını, taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde belirtilmiş olan hisselerden fazlasının kat maliklerine geçtiğini ve işbu fazla hisselerin karşılığı olarak kat malikleri tarafından müvekkilleri olan davalılara borca karşılık senetler verildiğini, davacının iddia ettiği bononun müvekkillerinden alınan arsa hissesinin bedeli olarak verildiğini ve inşaat bittiğinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak davacı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacının açıkça kötü niyetli olup haksız kazanç elde etme çabası içerisinde olduğunu, bu nedenle haksız ve kötü niyetli davanın reddine, haksız olarak itiraz eden davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilerek davalılara verilmesine, yargılama giderinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
———- sayılı dosya aslı celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
—— yevmiye numaralı ——— onaylı sureti celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5. maddesinde Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda uyuşmazlık konusu taraflar arasında akdedilen——— istinaden teminat amacıyla davacı tarafından davalılara verildiği iddia edilen senedin icra takibine konulması neticesinde ———– sayılı icra takip dosyasında, davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
[…Davanın kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit ve senet iptali istemine ilişkin olduğu ve her iki tarafın da tacir olmadığı, davanın TTK’nın 4. maddesinde sayılan dava ve işlerden olmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında kambiyo senedi düzenlenmesi tek başına davayı ticari dava haline getirmez. Eser sözleşmelerinden kaynaklanan dava ve işlere asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılacağına dair özel bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davayı görüp sonuçlandırma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olduğundan mahkemece davanın usul yönünden reddi ile dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi yerinde olmuştur————
Davacı sözleşmede arsa sahibi konumundaki gerçek kişidir. Davadaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi hükümleri çerçevesinde çözümlenecektir. İşbu davada, bono senedi nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti talebi, eldeki davayı kambiyo senedine dayalı olarak açılan mutlak ticari dava niteliğine dönüştürmeyecektir. Uyuşmazlığın temelinde olan ve eldeki davada öncelikle uygulanacak olan ————–edildiği dermeyan edilen bono senedi sebebiyle huzurdaki dava, ticari dava vasfını haiz olmayacaktır.
Sonuç itibariyle; işbu uyuşmazlıkta Mahkememizin görevsizliğini, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu tespit etmek gerekmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 114/1-c uyarınca görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya———– Asliye Hukuk Mahkemesinin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli——– Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLECEĞİNE,
4-)Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ——— Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.06/04/2021