Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/420 E. 2020/280 K. 08.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/420 Esas
KARAR NO: 2020/280
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 10/03/2020
KARAR TARİHİ: 08/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP
Davacı vekili müvekkilinin —- hususi ——-ile sigortalı —–plaka numaralı araçla davalı ———– sevk ve idaresindeki ——— plakalı aracın çarpması ile maddi hasarlı kaza meydana geldiğini, kazanın oluşmasında davalının %100 kusurlu olduğunu davalının ——– limitleri dahilinde ödediği hasar bedelini rücu ettiklerini, ancak ödenen tazminatın ——— limitleri dışında kalan tutarın mevcut olduğunu, müvekkili şirketin alacağını tahsil amacı ile ——— İcra Müdürlüğünün —————sayalı dosyası ile takip başlatıldığını, takibe kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, takibin durduğunu, arabuluculuk görüşmelerinde uzlaşma sağlanamadığını,——————Esas sayalı dosyasına yapılan itirazın devamına alacağın asgari % 20’si kadar icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rücûen tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin dava ve işlere Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
[“——– bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. ————–sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır————
Dosyada mübrez ——— hasar dosyası evraklarından; davacı—- şirketinin dava dışı ———– aracını sigortaladığı, işbu aracın kazaya karşıması neticesinde oluşan hasar tazminatının ödendiğinden bahisle eldeki rücûen tazminat davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Rücûen tazminat davasında davacı ——— haklarına halef olur ve rücûen tazminat davasında yukarıda adı geçen dava dışı kişinin yerine geçer. Bu durumda; eldeki davada davacının ———— olduğu düşünülmeli ve buna görev görev tanımı yapılmalıdır. TTK’da düzenlenen ve sigorta şirketinin açtığı rücûen tazminat davasının temel mantığı bu eksendedir. Buradan hareketle; davacı — dava dışı sigortalı ——-yerine geçerek huzurdaki davayı açtığı kabul edilip, görev sorunu bu —- çözülmelidir.
Sigortalı dava dışı —— tacir olduğu, ticari işletme işlettiği dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır.
Davalı ——– tacir olduğu, ticari işletme işlettiği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Hâlböyleyken; dava dışı sigortalı ———–tacir olmayan kişidir. Davalı,——– tacir olmayan kişidir. Ortadaki trafik kazası (haksız eylem) ticari bir davaya konu olmayacaktır.
Huzurdaki rücûen tazminat davasında Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olması için, dava dışı sigortalı ———– tacir, davalı —— tacir ve uyuşmazlığın dava dışı ——— davalının ticari işletmesinden kaynaklanması gerekmektedir. Dava dışı sigortalı ile davalı tacir değildir.
Dava dışı sigortalı ve davalı arasında meydana gelen trafik kazası, ticari bir davaya konu olmayacaktır. Davacı —–de huzurdaki bu davayı dava dışı sigortalı ——- açmış olsa idi haksız fiil hükümleri uygulanacak ve haksız fiile göre uyuşmazlık yargılanacaktı. Aynı hukuk mantığı, ————-tarafından açılan eldeki davada da geçerlidir. Huzurdaki davada; sigorta hukuku – Türk Ticaret Kanunu hükümleri değil, haksız fiil hükümleri tatbik edilmelidir.
Sonuç itibariyle; işbu uyuşmazlıkta Mahkememizin görevsizliğini, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu tespit etmek gerekmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 114/1-c uyarınca görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya ———— Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca,kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli———- Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-)Yargılama gideri hususunda görevli Mahkemece değerlendirme yapılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ————— Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı. 08/09/2020