Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/416 E. 2020/179 K. 02.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/416 Esas
KARAR NO : 2020/179

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 09/03/2020
KARAR TARİHİ : 02/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali dosyasında dosyanın ve eklerinin incelenmesinden;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı —————- üzerinde yapılacak olan devre mülkün kullanımını kapsayacak şekilde sözleşmeye konu tesiste devre mülk sözleşmesi imzalandığını, ancak davalı (borçlu) tarafından sözleşmede hüküm altına alınmış olmasına rağmen devre mülk bedeli alındığı halde herhangi bir teslimat gerçekleşmediğini, kendilerine ödenen devre mülk bedeli de teslimatın gerçekleşmemiş olması nedeni ile müvekkiline iade edilmediğini, alacağın tahsili noktasında müvekkilince yapılan tüm girişimlerin sonuçsuz kalması sebebiyle işbu alacağın tahsili amacıyla Bakırköy —— İcra Müdürlüğü’nün —— Esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, icra takip dosyasından çıkarılan ödeme emrine karşı yetki itirazında bulunulması sebebi ile İstanbul Anadolu —. İcra Müdürlüğünün —— esası üzerinden devam eden ve borçluya gönderilen ödeme emrine karşı borca ve faize itirazda bulunulduğunu, bu durum üzerine İstanbul Anadolu —-. İcra Müdürlüğünün —— sayılı dosyası üzerinden devam eden icra takibi davalı borçlunun haksız ve mesnetsiz itirazları üzerine durduğunu, işbu itirazın iptali davasını Davalının İstanbul Anadolu —-. İcra Müdürlüğünün ——–dosyasına haksız olarak yaptığı itirazının iptaline ve takibin devamına, haksız ve kötü niyetli bir şekilde itiraz eden davalının dava değerinin % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5. maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6502 sayılı Kanun’un 3/1 maddesine göre;
k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, ifade etmektedir.
Somut olayda davacı tüketicidir. Taraflar arasında yapıldığı belirtilen devre mülk sözleşmesi ise bir tüketici işlemine vücut vermektedir.
Taraflar arasında yapıldığı belirtilen sözleşme, Türk Ticaret Kanunu ve diğer özel kanunlar kapsamında mutlak bir ticari davaya konu olmayacaktır.
Öte yandan, davalı taraf ticaret şirketi olduğundan bir tacir (ticari işletme işleten) olsa da davacı tacir olmayıp davacının ticari işletmesini ilgilendiren bir husus eldeki uyuşmazlıkta sözkonusu değildir. Bu sebeple somut uyuşmazlıkta bir nispi ticari davadan bahsedilemez.
Hâlböyleyken; davacının tüketici, aradaki hukuki işlemin de bir tüketici işlemi olduğu gözetilerek eldeki davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerekir.
Taraflar arasında yapıldığı belirtilen devre mülk sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, hüküm ve sonuç doğurup doğurmayacağı, işbu devre mülk sözleşmesinden kaynaklı tarafların alacak ve borcunun bulunup bulunmadığı yargılamayı gerektirmektedir. Yargılamayı yapmakla görevli mahkeme ise İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemeleridir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre, görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli Nöbetçi İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-)Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi.