Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/405 E. 2020/212 K. 26.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/405
KARAR NO : 2020/212

DAVA : Alacak (Adi Ortaklıktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/03/2020
KARAR TARİHİ : 26/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Adi Ortaklıktan Kaynaklanan) davasında dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesinde; Müvekkilinin ortağı olan ve birlikte işler yaptığı … ile birlikte davalılar ile iki adet sözleşme ile bir ortaklık antlaşması yaptıklarını, yazılı sözleşmelerden de açık olarak anlaşılacağı üzere ——-, … şahsen ve … —- olarak ortaklığa iştirak ettiklerini, sözleşmelerde ——- şirketlerinin herhangi bir ortaklığı veya bağlantısının söz konusu olmadığını, hal böyle iken müvekkilinin bizzat kendi kişisel hesaplarından ve elden olmak üzere bu ortaklık sözleşmeleri gereği; gerek ——- çalışanına elden, gerekse borçlarına karşılık ——————— faturalarını ödeme olarak ya da bizzat … kişisel hesabına olmak üzere tamamı belgeli olmak üzere ————————- nakden ödeme yaptığını, ancak bu ortaklık gerçekleşmediğini, müvekkili ile ortağı … arasında anlaşmazlık çıkması üzerine taraflarca tayin edilen —————- tutum ve uygulamaları nedeniyle müvekkili tarafından ret – edildiğini, buna rağmen heyet yasa dışı olarak aldığı kararları müvekkiline dayattığını,- müvekkilinden alınan teminat senetlerini …’ya teslim etmiş ve müvekkili hakkında takipler yapılmasına ve tüm mal varlığına el konulmasına sebep olduğunu, tahkim heyeti kararına karşı —–sayılı ilamı ile hakem heyeti kararının iptaline karar verildiğini, bu karar Yargıtay ——- sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiş olup işbu karar ile birlikte, süreç içerisinde davalı … tarafından bu —- emanet olarak teslim edilen— bedelli bir adet bono (icra takibine konu edilen),—– ait % 50 hissenin müvekkiline iadesi gerekirken iade edilmediği gibi müvekkiline karşı kullanılmaya devam ettiğini, bununla ilgili yasal sürecin devam ettiğini, bu durum devam ederken müvekkilinin haricen kendi ödediği paraların ortağı … tarafından …’dan tahsil edilmeye çalışıldığını öğrendiklerini, davayı açarak taraflardan alacaklarını tahsil ettiği zaman da, kalan alacakları için dava açmak koşulu ile —–davayı açmak zorunda kaldıklarını ileri sürerek fazlaya İlişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik ——– ortağı sıfatıyla alacağın tümünden, davalı …’dan —————————tahsil ettiği miktarla sorumlu olmak üzere —- alacağın davalılardan ödeme tarihi itibarıyla ticari faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Eldeki davanın davacı ile davalılar arasında bulunduğu iddia edilen adi ortaklık sözleşmelerine dayalı alacak davası olduğu görülmüştür.
Görev davanın her aşamasında resen dikkate alınması ve araştırılması gereken hususlardan olmakla davacının tacir sıfatını taşıyıp taşımadığı bir ticari işletmesi olup olmadığı, eldeki davanın ticari davalardan bulunup bulunmadığı hususunda yapılan araştırmada; ——– —- yazılarına göre davacının bir ticari işletmesinin bulunmadığı, ———olduğu, —————-ortağı olmanın tek başına tacir vasfını vermediği görülmüştür.
Bilindiği üzere, adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzel kişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını veya emeklerini) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 05/03/2020 tarihinde açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce resen dikkate alınması gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı adi ortaklıkta —— sıfatını taşımamaktadır. Davacının dava dışı bir şirketin ortağı olması ona tek başına ——–vasfını vermemektedir. Davacının tacir olmadığı dosyaya celbedilen resmi kayıtlarla anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, taraflar arasında kurulduğu iddia edilen adi ortaklık sözleşmesinin tasfiyesi, ve buna dayalı olarak ortakların birbirinden olan alacak istemine ilişkindir. Diğer bir anlatımla, uyuşmazlık, tarafların ticari işletmelerine ilişkin olmayıp, adi ortaklığın tasfiyesine ilişkindir.
Hal böyle olunca, taraflardan her ikisinin birden TTK 5.maddesi uyarınca tacir olması ve davanın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olma koşulunun oluşmadığı, davanın TTK 4. maddesinde sayılan mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı anlaşılmakla Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle 6100 sayılı HMK 114/1-c, 115/2 Maddesi uyarınca DAVANIN USÛLDEN REDDİNE, davaya bakmaya İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
2-Dosyanın; Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde görevli ————- Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 haftalık süre içinde gönderme talebinde bulunulmadığı takdirde 6100 sayılı HMK 331/2 maddesi gereği talep üzerine davanın açılmamış sayılması hususunda karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
4-Harç ve yargılama giderinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, dosya üzerinden, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.