Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/334 E. 2020/500 K. 01.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/334 Esas
KARAR NO : 2020/500
DAVA : Rücûen Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan)
DAVA TARİHİ: 06/02/2020
KARAR TARİHİ: 01/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Rücûen Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı —————çatısı altında ———- poliçe numarası ile —— tarihleri arasında ———– olduğunu, aynı zamanda dava dışı sigortalı———-davalı—————–poliçe numaralı—————- olduğunu, dava dışı şirkette sigortalı olarak çalışan ———- tarihinde kaza geçirdiğini, söz konusu tedavi neticesinde müvekkili olan şirket tarafından sigortalıya — tarihinde –ödeme yapıldığını, dava dışı sigortalı—————- teminatının davalı sigorta şirketinde olup, meydana gelen —–hasar miktarının tamamından sorumlu bulunduğunu, davanın kabulü ile —- ödeme tarihi olan ——– tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın görevsiz Mahkemede açıldığını görevli Mahkemenin İş Mahkemeleri olduğunu, ———– kaynaklı ödemelerde halefiyet ilkesinin geçerli olmadığını, davacının yasaca korunan bir rücu hakkı bulunmadığını, poliçe özel şartı gereği müvekkili olan davalı şirkete rücu yapılamayacağını, başka sigortanın varlığının işveren poliçesine başvuruyu önleyici vasfı olduğunu, haksız olarak açılmış davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; davacı sigorta şirketinin, sigortalısının iş kazası sebebiyle uğradığı maddi zararı tazmin etmesi sonucunda ödediği sigorta bedelinin rücûen tazminine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
[“… Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. ————– kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.—————
Dava dışı işçi ————- iş kazası geçirdiği, iş kazası sebebiyle dava dışı işçiye, sigortacısı olan davacı şirket tarafından maddi tazminat ödemesi yapıldığı, maddi tazminat ödemesi yapan davacı şirketin halefiyet ilkesi uyarınca dava dışı işçi ———yerine geçtiği anlaşılmaktadır. Eldeki dosyada, görevli Mahkemenin tayini yapılırken, huzurdaki davayı davacı sigorta şirketinin değil de dava dışı işçinin açtığı kabul edilmeli ve bu eksende görev kuralları düşünülmelidir. Yukarıda açıklandığı üzere rücûen tazminat davasında, davacı sigorta şirketi, dava dışı kişiye halef olmaktadır.
Huzurdaki rücûen tazminat davası, mutlak veya nispi bir ticari davaya vücut vermeyecektir. Eldeki davada, dava dışı işçinin haklarına davacı sigorta şirketi halef olduğundan ve sigorta şirketinin maddi tazminat ödemesine sebep olay iş kazası vasfında bulunduğundan, uyuşmazlığın İş Mahkemesinde görülmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Sonuç itibariyle; işbu uyuşmazlıkta Mahkememizin görevsizliğini, İş Mahkemelerinin görevli olduğunu tespit etmek gerekmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre, görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden; Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya ———– İş Mahkemesinin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ————– İş Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-)Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde——– Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.01/12/2020