Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/139 E. 2020/34 K. 20.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/139 Esas
KARAR NO: 2020/34
DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ: 17/01/2020
KARAR TARİHİ: 20/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasında dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesinde; Davacı ile dava dışı– — Asliye Hukuk Mahkemesi’nin – tarih ve – Esas – – Karar sayılı kararı ile ilama bağlı olarak alacaklı olduğunu, ilam davacı tarafından-. İcra Müdürlüğünün — sayılı takip dosya numarası ile icraya konulduğunu, davalılardan ——- numarası ile kayıtlı sermaye şirketi olduğunu, şirketin tek ortaklı olup, tümpay dava dışı ve davacının borçlusu olan — ait olduğunu,- İcra Müdürlüğünün -ayılı takip dosyasında davalı—- haciz müzekkeresi yazılarak dava dışı — tüm hisselerine haciz konulduğunun bildirildiğini, ayrıca —- ayrıca haciz müzekkeresinin gönderildiğini, haciz gerekli harçların yatırılarak tescil edildiğini, davalı —-sahip olduğu ve değeri milyonlar ile ifade edilen; — başvuru tarihli ve ——— kod numarası ile tescilli olan —ibareli marka ve —- Ruhsat numaralı— isimli ilaç ruhsatını tüm hakları ile birlikte diğer davalı … — devir ve tescil ettiklerini,— başvuru tarihli ve— kod numarası ile tescilli olan—– devir bedeli sembolik bir bedelle yapılmış gibi gösterildiğini, devir işlemi marka devir sözleşmesi ile yapıldığını, gerçek değeri çok yüksek olan marka ve ruhsatın bu şekilde sembolik bir bedelle satış gösterilmesinin tek amacı, davalı ——— karını azaltmak ve tek ortaklı şirkettin tek ortağı olan davacının borçlusunun kar payı ve şirketteki ortalıktan kaynaklanan alacaklarını gizlediğini, davalılar arasında yapılan işlemin asıl amacının davacının alacağını elde etmesini engellediğini, bu nedenle yapılan işlemin iptal edilmesi gerektiğini, TTK Madde 133/2 uyarınca alacaklı, alacağını o ortağa düşen kâr payından alabileceğini, kar payı (temettü) bir şirketin bir yıllık faaliyet dönemi sonucunda elde ettiği, net dönem karı üzerinden dağıttıkları ve ortakların şirkette sermayelerinin bulunması karşılığında elde ettiklerinin getiri olduğunu, dava konusu işlemle, davalı —— sahip olduğu varlığı, gerçek değerinin çok altında bir bedelle sattığını, bu nedenle davalı — gerçekte elde edeceğini ve ortağa düşecek olan kar payının ciddi oranda azaldiğini,—isimli marka aynı zamanda—- Ruhsat numaralı —— isimli ilaç ruhsatı ile de koruma altında olduğunu, davalı —- tarafından bu ruhsatta devredildiğini, davalılardan — tek ortağı olan dava dışı —, davalı şirketten payına düşecek kar payını azaltma amacı ile işlemin yapılmış olup, gerçek değeri milyonlar ile ifade edilen mal varlığına ilişkin bir emtia sembolik bir rakam ile devir gerçekleştiğini, edimler arasındaki bu büyük farkın yargılama sırasında da ortaya çıkacağını, dava konusu edilen ve iptale tabi olan — başvuru tarihli ve — kod numarası ile tescilli olan — ibareli markanın üçüncü kişilere devir ve temliğinin engellenmesi ve rehin vb. Sınırlayıcı ayni hak kurulmaması için tedbir kararı verilmesi ve—–kayıtlarına şerhi ile aynı markaya bağlı — ruhsat numaralı———–isimli ilaca ilişkin tüm ruhsatın üçüncü kişilere devir ve temliğinin engellenmesi ve rehin vb. sınırlayıcı ayni hak kurulmaması için—— Kurumuna bildirilmesini talep ettiklerini ileri sürerek öncelikle tedbir taleplerinin kabulü ile dava konusu edilen —başvuru tarihli ve — numarası ile tescilli olan – ibareli marka ve—— ruhsat numaralı —- isimli ilaca ilişkin tüm ruhsatın üçüncü kişilere devir ve temliğinin engellenmesi ve rehin vb. sınırlayıcı ayni hak kurulmaması için tedbir kararı verilmesini ve kararın —-bildirilmesine, davanın kabulü ile — başvuru tarihli ve- kod numarası ile tescilli olan — ibareli marka ve — Ruhsat numaralı— isimli ilaca ilişkin ruhsat devir ve satış işlemlerinin iptaline, ücreti vekalet ve yargılama giderlerinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE :
Dava İKK nın 277 ve devamı maddeleri uygulanması suretiyle tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Öncelikle ve resen mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre, görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden, -Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun — Esas, —- Karar sayılı ilâmında belirtildiği gibi dava şartı olan görev konusunda mahkeme her aşamada resen inceleme yapıp karar verebilir.
Tasarrufun İptali davasında görevli mahkemeye ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilmemiş olup genel kurallara göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesinin 1. fıkrası gereğince malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Yine 2. maddenin 2. fıkrası uyarınca HMK’da ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.
Göreve ilişkin bu genel düzenlemeler yanında bazı kanunlarda belirli kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara veya belli bir çeşit uyuşmazlıklara bakmak üzere kurulmuş özel olarak görevli mahkemeler de belirlenmiştir. Bu anlamda uyuşmazlıkla ilgili olması bakımından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde ticari davalar ve ticari nitelikteki çekişmesiz işlerin Ticaret Mahkemesi’nin görev alanına girdiği düzenlenmiştir.
Ticari davalar TTK’nın 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Asıl olan bir davanın genel mahkemelerde görülmesidir. Yani bir özel mahkemede bakılacağına dair özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava genel mahkemelerde görülür. Özel mahkemeler istisnai niteliktedir. Bu anlamda davanın özel mahkemenin (ticaret mahkemesi) görevine girip girmediğinin bu kanun düzenlemesine göre belirlenmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından somut olayda davanın tarafları, konusu ve davacının talebinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı taraf, dava dışı —- ilama bağlı olarak alacaklı olduğu, davacı tarafından ilama müstenit takip başlatıldığı, Davalı —– ortaklı olup tüm pay, dava dışı ve davacının borçlusu olan — ait olduğu, Davalı — marka devir sözleşmesi ile şirkete ait markanın davacının alacağını elde etmesini engellemek amacıyla diğer davalı şirkete devir ettiği, Davalı şirketler arasında yapılan işlemin asıl amacının davacının alacağını elde etmesini engeller mahiyette muvazaalı olduğunu iddia ederek alacağın teminini sağlamak için yapılan işlemin iptali istemli eldeki davayı açmıştır. Davaya konu edilen alacaklı ve borçlu arasındaki ilişki değil, davalı şirket —– ile diğer davalı … şirketi arasındaki muvazaalı olduğu ve iptali istenilen işlemdir.
Özellikle vurgulandığı gibi tasarrufun iptali davasında ya da TBK’nın 19. maddesi gereğince ve İİK’nın kıyasen uygulanması istemli olarak açılan davalarda alacaklı ile borçlu taraflar arasındaki ticari nitelikteki alım satım ya da banka alacağını oluşturan ticari ya da genel kredi sözleşmeleri görevin belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır. Ne tasarrufun iptali davası, ne de TBK m. 19 gereğince İİK’nin 283. Maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davası TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olduğundan 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kalmaktadır. Açıklanan nedenlerle görevli mahkemenin Nöbetçi İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesinin olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince görev dava şartı noksanlığından DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-HMK’nın 20. Maddesi uyarınca MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE, görevli Mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNA, HMK’nun 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK 20.maddesi uyarınca süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak karar kesinleşmişse kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi aksi takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
4-HMK 323/1-a, ğ madde ve bentleri uyarınca yargılama giderinden olan karar ve ilam harcı, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin HMK 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra davaya devam edecek olan İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmez ise talep halinde yargılama giderleri hakkında Mahkememizce karar verilmesine,
Dair HMK’nın 345/1. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere tarafların yokluklarında, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.20/01/2020