Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/902 E. 2023/244 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/902 Esas
KARAR NO : 2023/244

DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 04/12/2019
KARAR TARİHİ : 21/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili olan davacının kendisine ait aracı satışa çıkarttığını, davalı şirket ile —–model,—— plakalı,——marka aracın 113.000,00-TL bedel ile satışı konusunda mutabakata varıldığını, işbu anlaşma neticesinde notere gidildiğini ve satış işlemi noter huzurunda gerçekleştirildiğini, işbu satış işlemleri sırasında davacıya kısmi bir ödeme gerçekleştirildiğini, davacının satış işlemine konu aracı davalı şirkete teslim ettiğini ve sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmişse de davalı tarafından davacıya eksik ödeme yapılmış olup davalıdan 76.000,00-TL’lik alacağı bulunduğunu, söz konusu aracın satış bedeli 113.000,00-TL olmasına rağmen davalı şirket tarafından davacıya yalnızca dava konusu aracın satımı esnasında kısmi olarak bir ödeme gerçekleştirildiğini, bakiye için senet verildiğini, davacının ticari ilişkiden doğan yükümlülüklerini yerine getirerek aracın teslimini gerçekleştirdiğini, ancak davalının sözleşmeye aykırı davranarak satın almış olduğu aracın bedelini davacıya ödemediğini, davacının mağdur olduğunu ve davalı tarafın davacının aleyhine ve davalının kendi lehine olacak şekilde haksız kazanç elde ettiğini, davalı şirketin aracı almak için vekaletname ile yetki vermiş olduğu şahıslar; —— tarafından satış işlemi gerçekleştirildiğini, bu şahıslar adına 17.04.2019 keşide tarihli ve bakiye alacağa karşılık olarak 76.000,00-TL bedelli senedin tanzim edildiğini, İşbu senedin de davalı şirketin borcunun ispatı niteliğinde olduğunu, işbu senede dayanılarak —-. İcra Müdürülüğü’nün —– Sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmışsa da herhangi bir sonuç elde edilemediğini, bunun üzerine taraflarınca asıl borçlu olan —– karşı tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile——. İcra Müdürlüğü’nün —— Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ancak bu takibe de borçlu tarafından haksız olarak itiraz edildiğini, yapılan satış işlemi neticesinde davalı şirketin sebepsiz olarak zenginleştiğini, arabuluculuk yoluna gidildiğini ancak anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla öncelikli olarak davacının geri dönülemeyecek zararları oluşmasına engel olmak için ——plakalı aracın satışının ve üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için mahkemece tedbir şerhi işlenmesine, —–plakalı aracın satışının iptali ile davacı adına tesciline, Tescili mümkün olmaması halinde haksız ve kötü niyetli olarak—–. İcra Müdürlüğü’nün—– Sayılı dosyasındaki itirazın iptaline ile takibin devamına, davalı tarafın %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde ileri sürelen iddiaların ve davanın kabulü mümkün olmadığını, yetki itirazında bulunduklarını yetkili Mahkemenin ——Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, dava dilekçesinde de belirtildiği gibi vekil eden davaya konu aracı vekaletname ile satın aldığını, vekaletnamede vekil olan şahsa senet tanzim etmek üzere yetki verilmediğini, vekaletnameden anlaşılacağı üzere satın alma yetkisinin ancak peşin alımlarda geçerli olabileceğini, satın alınan aracın bedelinin peşin olarak ödendiğinin satış Sözleşmesinden açık bir şekilde anlaşıldığını, davacının vekil eden adına araç satışında vekil olarak görev yapan kişiler ile girmiş olduğu diğer ticari veya ticari olmayan alacak – verecek veya borç ilişkisinin vekil eden davalı şirketi ilgilendirmediğini savunarak öncelikle yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili —— Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, Davanın reddine, Davacının kötü niyetli olması nedeniyle %20 den az olmamak üzere takdir edilecek kötüniyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, yargılama giderleri ve avukatılık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmenin iptali aksi halde icra dosyasına vuku bulan itirazın iptali istemine ilişkindir.
—–. İcra dairesinin ——–Esas sayılı takip dosyaları celp edilmiştir.Arabuluculuk son tutanağı dosya içerisindedir.Mahkememizin 18/12/2019 tarihli ara kararı ile 113.000,00-TL satış bedeli üzerinden %15 (16.950,00-TL) teminat dosyaya yatırıldığında veya süresiz ve kesin teminat mektubu dosyaya sunulduğunda; davaya konu ——-plakalı aracın davalı üzerine kayıtlı olması durumunda aracın satışının ve üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için İhtiyati Tedbir uygulanmasına karar verilmiş, ancak teminat bedeli dosyaya yatırılmamış olduğundan ihtiyati tedbir kararı uygulanmamış, 21/03/2023 tarihli celsede ihtiyati tedbire ilişkin ara karar gereği yerine getirilmediği anlaşılmakla; ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.6100 sayılı HMK Madde 222- 1)Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle: 22/7/2020 – 7251 sayılı Kanun md. 23) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
6102 sayılı TTK Madde 64-(1)(Değişik fıkra: 26/06/2012-6335 S.K./8.md.) Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.”
(2)Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.
Madde 83- (1)Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Ticari defterler ve sahibi lehine delil olabilme koşulları, 6100 sayılı HMK madde 222 ve devamı ile 6102 sayılı TTK madde 64 ve devamında açıkça düzenlenmiştir. Tacirler, Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükmü uyarınca ticari defter tutmak zorundadır.
6100 sayılı HMK. 222/1. Maddesi ve 6102 sayılı TTK 83/1. Madde uyarıca ticari uyuşmazlıklarda Mahkeme re’sen ya da taraflardan birinin istemi üzerine ticari defterlerin ibrazına karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Anılan hükümler çerçevesinde değerlendirme yapıldığında; Tarafların tacir sıfatını taşıdıkları, uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, her iki tarafın da ticari defter tutmak zorunda olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin 17/11/2020 tarihli celse ara kararı ile rapor tanzim edilmek üzere dosya SMMM bilirkişiye tevdi edilmiş, SMMM bilirkişi ——tarafından tanzim edilen raporda ;”…Dava ve takip dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile davacı tarafın usulüne uygun tutulduğu ve birbirini teyit eden ticari defterleri ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucu.; Tarafların 2019 yılına ilişkin ticari defterlerinin; açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı ve defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, şirket defterlerinin kayıt nizamı bakımından uygun olduğu, Tarafların ticari defter ve dayanaklarına göre; taraflar arasında ticari ilişkili olduğu, taraflar arasında akdi ilişkinin bulunduğu, davacı tarafın takip tarihi itibariyle cari hesap bakiye alacağının kaydi 113.000,00-TL olduğu, Davalı kayıtlarında bakiye borcun O(sıfır ) gözüktüğü, Alacak borç ilişkisinin faturaya dayandığı, belli ve bilinebilir (likit) olduğu, Davacı tarafından beyan edilen kısmi ödemenin her ne kadar iki tarafın da resmi defterlerine işlenmemişse de Sayın Mahkemenin de takdirine bırakılması kaydıyla davacı tarafın bakiye alacağın 76.000,00-TL olarak beyanı doğrultusunda 37.000,00 TL’sının tahsil edildiği ikrarı dikkate alınarak Davacı takip tarihi itibariyle cari hesap bakiye alacağının 76.000,00-TL olduğu, davalı tarafın ters kayıt işleminin, Vergi Usul kanunu ve Muhasebe genel tebliği açısından müstenidata bağlanmadığından şüpheli bir kayıt olduğu kanaati dikkate alınmaması gerektiğinin Mahkemenin takdirine sunulduğu…” belirtilmiştir.Tanzim edilen rapor taraf vekillerine tebliğ edilmiştir. Taraf vekillerince rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri sunulmuştur.—–. İcra dairesinin —— Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından davalı aleyhine 113.000,00-TL fatura alacağı, 4.527,74-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 117.527,74-TL üzerinden takip başlatıldığı, davalı tarafından borca ve yetkiye itiraz edilerek takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İddia, savunma, celp edilen deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafından ——plakalı araca yönelik satım sözleşmesi gereğince aracın davalıya teslim edildiği, ancak bakiye bedelin ödenmediği iddiasıyla öncelikle satış sözleşmesinin iptali ile aracın davacı adına tescili, mümkün olmaması halinde bakiye bedelin konu edildiği icra takibine yönelik itirazın iptali istemiyle huzurdaki dava açılmıştır.Dava dilekçesi içeriğinden talebin terditli dava şeklinde dile getirildiği anlaşılmış olup, her ne kadar sözleşmenin iptali ve itirazın iptali davalarının inceleme usulleri farklı olmakla birlikte talebin terditli dava niteliğinde ileri sürülmesi karşısında talepler yönünden dosyanın tefrik edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmış, yargılamada öncelikle “satışın iptali” istemi yönünden inceleme ve değerlendirme yapılmıştır.Davalı tarafından davaya cevap dilekçesi ile Mahkememiz yetkisine itiraz ettiği, icra takibine itirazlarında icra müdürlüğünün yetkisine itiraz edildiği, itirazın iptali talebi yönünden öncelikle icra müdürlüğünün yetkisine itirazın incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK 114/1. maddesinde dava şartları tek tek düzenlenmiş olup, 114/2. Maddesinde “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” denilmiştir.
İtirazın iptali davaları da HMK 114/1 maddesinde belirtilen genel dava şartları yanında; Geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunması, Borçlunun geçerli bir itirazının bulunması, Davanın süresinde açılmış olması, Hukuki yarar bulunması, Takibi geçersiz kılacak diğer sebeplerin bulunmaması şeklinde özel dava şartlarına tabidir. Bu nedenle, İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptâli davalarında mahkemenin yetkisine itiraz edilsin yada edilmesin, mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın incelenmesi gerekmektedir.
6100 sayılı HMK’nın;
6. maddesinde; (1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.
10. Maddesinde; Sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği,
Yetki sözleşmesi başlıklı 17. Maddesinde ise;” (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” şeklinde düzelenmiştir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 50. (Değişik madde: 03/07/1940 – 3890/1 md.) maddesinde ise; “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunacağı, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesinin de takipte yetkili olacağı, düzenlenmiştir.6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinde; Borcun ifa yerinin, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirleneceği, aksine bir anlaşma yoksa, para borçlarının, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde… ifa edilebileceği düzenlenmiştir.
Bu kapsamda her ne kadar davalı tarafından HMK 6. Madde kapsamında icra müdürlüğünün yetkisine itiraz edilmiş ise de; Taraflar arasında araç alım satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında yetki sözleşmesi bulunmadığı, araç satım sözleşmesinin —– Noterliğinde yapıldığı, yine davacı ikametgahının icra takip ve dava tarihinde ——olduğu, bu halde 6100 sayılı HMK 10 ve TBK 89. Madde kapsamında—— İcra Müdürlüğünün uyuşmazlıkta yetkili olduğu, yine aynı gerekçe ile uyuşmazlıkta Mahkememiz yetkili olduğu anlaşılmakla öncelikle icra müdürlüğünün yetkisine ve devamında da Mahkememiz yetkisine yapılan davalı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Dosyada mübrez araç satış sözleşmesinin 17/04/2019 tarihinde——Noterliği’nde yapıldığı, noter satış evrakında araç satım bedelinin 113.000,00-TL olarak belirtildiği, satıcının davacı … olduğu ve satış işleminin davacıya vekalaten —– tarafından yapıldığı, alıcının davalı——Olup işlemin davalıya vekaleten ——- tarafından yapıldığı, noter satış evrakında “satım bedelinin nakden alındığının” yazılı olduğu, noter evrakı ekinde yer alan vekaletnamelerde ise davacı tarafından vekili —— mülkiyeti muhafaza kaydıyla satım halinde bono kabulü yetkisi verildiği, alıcı ——-şirketi yönünden verilen vekaletnamede ise alıcı adına işlem yapan ——– davalı adına kambiyo taahhüdü verme yetkisinin bulunmadığı görülmüştür.Sunulu fatura incelendiğinde; … tarafından —— plakalı aracın satımına ilişkin 17/042019 tarihinde KDV dahil 113.000-TL bedelle davalı adına keşide edildiği görülmüştür.
Huzurdaki davaya konu olmayan—–. İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyasında; Alacaklının —–, borçluların —- ile ——- olduğu, takip konusu kambiyo senedinin 17/04/2019 tanzim ve 20/04/2019 vade tarihli 76.000,00-TL bedelli bono olduğu görülmüştür.Tüm dosya kapsamından; Taraflar arasında araç alım satımına ilişkin sözleşme bulunduğu, davacı tarafından satış sözleşmesinin geçersizliğine yönelik bir iddiada bulunulmayıp, satıma ilişkin bakiye bedelin ödenmediği iddiası ile huzurdaki davanın açıldığı, icra takibinin her ne kadar araç satım bedeli olan 113.000,00-TL üzerinden başlatıldığı görülmüş ise de huzurdaki davanın 76.000,00-TL üzerinden harçlandırılmak suretiyle açıldığı,Mahkememizce 6100 sayılı HMK 222. Madde ihtarı yapılmak suretiyle taraflara ait ticari defterlerin sunulması yönünde ara karar tesis edildiği, Mahkememizce re’sen alınan bilirkişi raporu ile taraflara ait ticari defterlerin usulüne uygun şekilde tutulduğunun ve ilgili tarafı lehine delil niteliğinin bulunduğunun anlaşıldığı, davacı taraf ticari defterlerinde davacının takip tarihi itibariyle 113.000-TL alacaklı olduğunun, davalı taraf ticari defterlerinde ise borcun bulunmadığının anlaşıldığı, davalı taraf ticari kayıtlarından davaya konu aracın dava dışı kişiye satışının yapıldığının anlaşıldığı,Araç alım-satım sözleşmesinin TBK kapsamında karşılıklı iki tarafa borç yükleyen sözleşme olduğu, davacı satıcının mülkiyeti devir etme, davalı alıcının ise satım bedelini ödeme borcu bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 17/04/2019 tarihinde noter senediyle resmi şekilde yapıldığı, Noter evrakında araç bedelinin nakden alınmış olduğunun yazılı olduğu, bu kapsamda uyuşmazlıkta ispat külfetinin resmi senedin aksini iddia eden davacı üzerinde olduğu,
Davacı tarafından noter satış sözleşmesinin geçersizliğine yahut satım iradesinin fesada uğradığına yönelik bir iddiada bulunulmadığı, satış sözleşmesinin taraflara vekaleten yapıldığı ve bedelin bir kısmının satış esnasında alındığı bakiye bedel yönünden vekiller arasında senet düzenlendiğinin ve ancak senet bedelinin ödenmediği ileri sürülüğü, noter evrakı ekinde yer alan vekaletnamelerde davacı tarafından vekili ——mülkiyeti muhafaza kaydıyla satım” söz konusu olması halinde bono kabulü yetkisi verildiği, oysaki somut olayda mülkiyeti muhafaza kaydıyla satımın söz konusu olmadığı, alıcı—–şirketi yönünden verilen vekaletnamede ise alıcı adına işlem yapan —– davalı adına kambiyo taahhüdü verme yetkisinin bulunmadığı, iddiaya dayanak senette alacaklının davacı olmayıp dava dışı —–ve yine borçlunun davalı şirket olmayıp dava dışı —– ile ——olduğunun görüldüğü, iddiaya dayanak senedin bu haliyle noter satış senedinde yer alan bedelin nakden alındığına ilişkin beyanın aksini ispata yeterli olmadığı gibi davaya konu aracın davalı tarafından dava dışı 3. Kişiye satıldığı anlaşılmakla öncelikle yasal koşulları bulunmayan satışın iptali talebinin reddi gerekmiş ve devamla takibe vaki davalı itirazının iptali isteminin reddine karar verilmesi gerektiği dosya kapsamından anlaşılmakla davaya konu taleplerin ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davaya konu taleplerin ayrı ayrı REDDİNE,
2-)Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca—— bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
3-)Karar ve ilâm harcı olan 179,90-TL harçtan peşin alınan 710,25-TL harcın mahsubu ile bakiye 530,35‬-TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip talep halinde davacıya iadesine,
4-)Davalı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 12.160,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-)Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde —–Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.