Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/862 E. 2022/692 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/862 Esas
KARAR NO:2022/692

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)), Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/12/2019
KARAR TARİHİ : 02/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)), Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili derneğin —- ili sınırları dahilinde — üreticilerinin hak, hukuk ve menfaatlerini koruyan, mesleki/sektörel faaliyetlerin yasal mevzuatlara uygunluğu konusunda çalışmalar yapan bir kuruluş olduğunu, hükümet/kanun koyucunun pazardaki haksız rekabet ve haksız kazancı ortadan kaldırmak, dolayısıyla da — maliyetinin yükselmesini önlemek ve sonuçta– zam yapılmasının önüne geçmek için mevzuat düzenlenmesine gidildiğini, davalı — zincir marketi ve bu zincir marketin tedarikçi firması—– yasal mevzuata aykırı uygulamalar yaptığını— zincir marketin pazardaki kazancını kamufle etmek için —kurduğunu veya yakınlarına kurdurduğunu, davalı tedarikçi firmanın mevzuat gereği “ ödeme yüzde seksen beşten aşağı olamaz” hükmüne uygun olarak fatura tanzim ederek mevzuata uygun ödeme yaptığını, davalı zincir market veya tedarikçi firmanın — iadesini fatura ve kayıt altında yapmadığı için resmi işlemlerde sıfır iade olarak görüldüğünü, dava şartı arabuluculuk görüşmelerinde uzlaşmanın sağlanamadığını, bu nedenlerle davalı zincir market ve davalı tedarikçi firmanın haksız rekabet yaptığının tespiti ve haksız rekabetinin menine, davalı zincir market ve davalı tedarikçi firmanın mevzuatın emrettiği bayi kar oranları ve — iade oranlarına riayet etmesinin sağlanmasını, müvekkili dernek üyelerini zarara uğrattığı ve bu zararın sembolikte olsa karşılanması için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10 TL manevi tazminat ödemesine, bayi kar oranı ve — iadesi ile ilgili yasal mevzuatın — yayımlanıp yürürlüğe girdiği tarihten sonra üretici firmalara mevzuata uygun ödeme yapılmasına, geçmişe dönük yapılan hizmet bedeli, ciro primi ve benzeri kesintilerin üreticilere ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı —-vekili cevap dilekçesinde özetle;davacı tarafın söz konusu taleplerde bulunması HMK 113. madde gereğince mümkün olmadığını, davanın sıfat yokluğundan reddi gerektiğini, müvekkili şirketin günlük satış adedinin 150.000 adet olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin pazar payının yaklaşık binde 7,5 oranında olduğunu, herhangi bir pazarda hakim güç olmadığını, davacı derneğin genelleme yaparak işbu davayı açtığını, müvekkili ile sözleşme imzalayanların fırınlar olduğunu, müvekkiline gelmiş bir şikayetin bulunmadığını, davacı derneğin kendisinin tekel oluşmak istediğini, davacının dava dilekçesinde müvekkili şirketin diğer davalı —- yan kuruluşu olduğunu beyan ettiğini, ancak taraf ticaret sicil kayıtlarından kuruluş bilgilerine ulaşılabileceğini ve—- ile ortaklığının bulunmadığını, müvekkili şirketin —haricinde birçok firma ile çalıştığını, müvekkilinin vermiş olduğu hizmet karşılığında fatura düzenlediğini, üreticilerin kendi istekleri ile müvekkili şirket ile çalıştığını, baskı yapıldığı iddiasının asılsız olduğunu, müvekkili şirketin hiçbir fırın üzerinde baskı oluşturacak gücünün olmadığını, müvekkili şirketin bugüne kadar herhangi bir para cezası veya ihtara muhatap olmadığını, davacının davaya dayanak yapmış olduğu yönetmeliğin iptali ile ilgili dava açıldığını ve halen sonuçlanmadığını, bu nedenle işbu davanın sonucunun beklenmesinin gerektiğini—-Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına, davacının dava açma sıfatı bulunmadığından davanın usulden reddine, ayrıca haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili işverenliğinin ticari unvanının “—–” isminin mağazalarında kullandığı markanın ismi olduğunu, ticari unvanına dahil olmadığını, bu sebeple davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, derneğin ileri sürebileceği talep ve kanun koyucunun maksadını aşan değerlendirmelerin olduğunun açık olduğunu, karşı tarafın sıfatının bulunmaması nedeniyle davanın sıfat yokluğundan reddine, davacının birçok iddiada bulunduğunu fakat bunları ispatlayacak hiçbir delili sunmadığını, HMK 194. Madde uyarınca davacının dayandıkları vakıaların ispata elverişli şekilde somutlaştırılmasının gerektiğini, bu sebeplerle öncelikle davanın usulden reddine, müvekkilinin tedarikçisinin özel olarak kurdurduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının davasında husumet ve taraf sıfatıyla yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, —-sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını, davacının ileri sürdüğü tüm iddia ve taleplerinin tümden reddine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin faizi ile karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Tespit ve Tazminat (Zincir market ve tedarikçi firmanın haksız rekabet yaptığının tespiti, uğranılan zararın tazmini) davasıdır.Davanın uyuşmazlık noktalarının; davalı —-arasında organik bir ilişkinin bulunup bulunmadığı, sunulan delillere göre 2018 yılında çıkarılan— uygulanacak ilke ve kurallar hakkındaki yönetmeliğin 12/c maddesi ve 5362 sayılı kanunun 62. maddesi ile diğer yasal mevzuat hükümlerine göre, davalıların hukuka aykırı ve haksız bir eyleminin bulunup bulunmadığı, bunun haksız rekabet seviyesine gelecek nitelikte olup olmadığı, özellikle TTK 54. ve 55. maddelerinde düzenlenen dürüstlük kurallarına aykırı nitelikte davalı zincir market ile davalı tedarikçi market arasında mevzuatın emrettiği bayi kar oranları ve — iade oranlarını riayet etmemek şeklinde oluşan bir haksız rekabetin bulunup bulunmadığının tespiti ile davacı dernek üyelerinin — üreticisi olup olmadığı ve davalının hangi eylemi ile ne tür zarara uğradığını ve davacı derneğin üyeleri adına varsa oluşan zararı talep etme koşulları ile bayi karı ile — iadesi düzenlenme yürürlük tarihi itibariyle yapılan haksız kesinti ve ücretlerin varsa miktarının belirlenmesi ve bu tazminat ve haksız kesintilere ilişkin talepler yönünden davacı derneğin aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti olduğu anlaşıldı.Mahkememizce alınan 15.11.2021 tarihli kök ve 18.03.2022 tarihli bilirkişi ek raporu dosya kapsamına uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür.
Mahkememize sunulan 15/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle;Davalı — ile diğer davalı (tedarikçi)— arasında organik bir ilişkinin bulunmadığını, sunulan delillere göre 2018 yılında çıkarılan — ticarete uygulanacak ilke ve kurallar hakkındaki yönetmeliğin 12/c maddesi ve 5362 sayılı kanunun 62. maddesi, diğer yasal mevzuat hükümlerine işaret eden—(dava dışı) —üreticileri tarafından bakanlığa intikal ettirilen şikayet başvurularında, anılan mevzuat hükümlerine davalılar tarafından uyulmadığı ve bu konuda mağduriyetler yaşandığını bildiren yazısının, başlı başına, davalıların hukuka aykırı ve haksız bir eyleminin bulunduğunu, TTK 54. ve 55. maddelerinde düzenlenen dürüstlük kurallarına aykırı haksız rekabet seviyesine gelecek nitelikte olduğunu kabulde yetersiz kaldığını, sunulan delillerden —- iadelerinin yapıldığının anlaşıldığını, davalının “hizmet bedeli” adı altında dava dışı üreticilerden kesinti yapmasının TTK m.55/f-2 hükmü gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, dava dışı —- üreticilerinin uğradıkları zarar miktarını ispat ederek bu zararlarının giderilmesini ayrı bir dava ile istemekte muhtar bulunduklarını, davacı derneğin üyeleri adına uluşan zararı talep etme koşullarının ve davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, kanaatine ulaşıldığını beyan etmişlerdir.
Davacı taraf, davalı— ile akdedilen “—ve Satış Sözleşmesi” ve “Hizmet Sözleşmesi” isimli sözleşmelerin tarafı olmadığı, sözleşmelerin taraflarının (dava dışı) — üreticileri olduğu, ancak dava dışı — üreticilerinin bu sözleşmeler dolayısıyla zarara uğradıklarını iddia ve zararın miktarını ispat suretiyle alacak davası açma imkânlarının bulunduğu, davacı derneğin somut olayda — üreticilerini temsil yetkisinin olmadığı ve aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gibi kimin, hangi—üreticisinin ne kadar zarara uğradığı da tamamen belirsizdir.Öğreti ve yerleşik Yargıtay kararlarında benimsendiği üzere, davada bir kişinin davacı ve davalı taraf olarak gösterilebilmesi için, o kişinin husumet ehliyetinin bulunması gerekir. Husumet ehliyeti(taraf sıfatının), genel bir anlatımla, dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Bu ilişki, esasen, maddi hukuktaki “alacak/borç ilişkisi”, “alacak hakkı/borç yükümlülüğü”, “alacaklılık/borçluluk” ilişkisinin,, yargılama hukukuna yansımasıdır. Bilindiği üzere, alacak hakkı, hukuken ortaya çıkmış bulunan borç ilişkisinden borçludan edimi yerine getirmesini isteme yetkisini sağlayan hakkı ifade eder ve alacaklının alacağını isteme yetkisine de “talep” (veya “talep hakkı”) denir. Borç yükümlülüğü (başka bir ifadeyle, borcu yerine getirme zorunluluğu) ise, hukuken ortaya çıkmış olan alacağın borçlusunun, borcunu yerine getirme sorumluluğudur. Hukuken geçerli olarak ortaya çıkmış bulunan alacak-borç ilişkisinde; alacaklının “alacaklı sıfatı”, borçlunun da “borçlu sıfatı” vardır.Dava dilekçesinde davacı ile davalı olarak gösterilen kişiler şeklen o davanın tarafları olmakla birlikte, mahkemenin davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler arasında dava konusu hakkın esası hakkında karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına (maddi hukuk anlamında “alacaklı sıfatı”na ve “borçlu sıfatı”na) sahip olmaları gerekir. Aksi halde dava, husumet yokluğundan reddedilir.Yargıtayın yerleşik kararlarına göre de; “Bir davanın başarıya ulaşabilmesi; davacı ya da davalı kimselerin gerçekten o davada davacı ya da davalı olmalarına bağlıdır. Bir davada ‘taraf ve dava yeteneğine sahip olmaları yetmez. Onlar, belirli bir davada davacı ve olmak yeteneğinden yoksun iseler, dava bu yönden reddedilir —-Bir kimsenin kendisine kondurulan davacı ya da davalı olma niteliğinin bulunup bulunmaması, usule ilişkin bir sorun olmayıp maddi hukuka göre belli edilmektedir” —-
Husumet kavramı, uygulamada, davacı bakımından “aktif husumet ehliyeti”; davalı yandan ise, “pasif husumet ehliyeti” olarak adlandırılmaktadır.
Yargıtay’a göre, “Bir hakkın kendisinden istenebilecek durumda olan kişi, hakka uymakla yükümlü ise borçlu kişi olup, buna da pasif husumet denilir” —. Buna göre, bir alacak davasında dava olma sıfatı (pasif husumet ehliyeti) o alacağın gerçek borçlusuna aittir. Alacak davasında, dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişi hukuken geçerli bir alacak-borç ilişkisi yoksa, bu davada davalı olarak gösterilen kişiye karşı açılan dava, pasif husumet ehliyetinin bulunmamasından dolayı reddedilir.Sonuç olarak; tüm bu açıklamalar ışığında davacı tarafın davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının aktif husumeti bulunmadığından HMK 114/d maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 44,40 TL harçtan mahsubu ile kalan 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca — bütçesinden ödenen 1.400,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
4-Davalılar kendilerini ayrı ayrı vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan — uyarınca hesap ve takdir edilen —- vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı— tarafından yapılan 1.100,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı — verilmesine,
7-Davalı—tarafından yapılan 613,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı —- verilmesine,
8-Yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yokluğunda ve davalı vekililerinin yüzüne gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —-Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.