Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/676 E. 2019/39 K. 02.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/548
KARAR NO : 2019/41
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/10/2019
KARAR TARİHİ: 02/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasında dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin —- tarihinde — adreste dava dışı —- adlı kişilerin kurucu sıfatıyla —-kurulmuş olup, —- sicil numarası ile işlem gördüğünü, müvekkili şirketin yegane kuruluş amacının tapunun iktisabından sonra, herhangi bir ticari iş ve işlemde bulunmadığı, hatta kendisi adına basılı bir fatura yahut irsaliye koçanı dahi düzenlenmediğini, şirketin uzun zamandır işlem görmemesinden dolayı ———— tarihinde resen kaydının kapatıldığını, aktif bir şirket olmaktan da çıktığını, tapuya gittiğinde taşınmaz üzerinde haciz olduğunu haricen öğrendiklerini, müvekkili şirket ve müvekkili şirket hakim ortağı ve tek yasal müdürü olan —— bu haksız ve hukuksuz işlemler aleyhinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunarak —- Soruşturma dosyasını açtırtıdığını, kötü ve dolandırıcılı saikiyle yapılan kambiyo takibi aleyhine İstanbul Anadolu 4. İcra Hukuk Hakimliğinin —- Esas Dosya ile — tarihinde şikayet davasının açıldığını, müvekkili şirketin davalı —- düzenleme tarihli,— tutarlı ve — vadeli ödeme emre muharrer senetten dolayı gerçek ve hukuken geçerli bir borcunun olmadığını, davalı …’ın gerçek borçlu diyerek banka üzerinden — verilmek üzere gönderdiği — kişisinin ise —- tarihli savcılık ifadesinde paranın müvekkili şirket hesabına değil kendi hesabına geldiğini ve de parayı müvekkili şirketin iş ve işlemleri için kullanmayıp ——— teslim ettiğini ikrar etmek zorunda kaldığını, müvekkili şirket açısından geçerli bir senet düzenlemesinin mevcut olmadığını, senet keşidecisi gözüken şirketin gerçek hak ve fiil ehliyeti dahi bulunmadığını, senedin geçerli bir kambiyo sözleşmesi sonucu oluşturulmadığının açık olduğunu, ortada haciz aşamasında gelmiş bir icra takibi alacağının da bulunmadığını ileri sürerek hem Kambiyo Sözleşmesi hem de senet düzenlemesine sebebiyet veren asıl ticari ilişkide gerçek ve geçerli bir alacak borç ilişkisinin mevcut olmadığı davalıların kendi ifadeleriyle ve de müvekkili şirketin kendi durumundan sabit olduğundan müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine ve İstanbul Anadolu 21. İcra Müdürlüğü —- Esas nolu kambiyo takibine konu – ——tarihli senete konu borcun oluşmadığının ve senedin geçersizliğinin tespiti ile geçersiz ve kötü niyetli senede dayanak açılıp yürütülen icra takibinin iptaline, kötü niyetle bilerek yürütülen icra takibinden ve takip konusu alacağın %40 tutarında kötü niyet tazminatının ödettirilmesine, davalı aleyhine dava tarihinden başlayarak faizine, yargılama masrafları ve ücreti vekaleti ödemesine karar verilmesini talep ve dava ettir.
DAVANIN VE ZORUNLU ARABULUCULUĞA İLİŞKİN DAVA ŞARTININ BULUNUP BULUNMADIĞININ TESPİTİ, İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, İcra İflas Kanununun 72. Maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ye eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’ nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının istemi bir miktar paranın davalıya ödenmesinin engellenmesine ilişkindir.
TTK’nin 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
Bu nedenle, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114(2) ve 115. maddeleri gereğince, dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
Şöyle ki, menfi tespite konu olan asıl uyuşmazlığın temeli bir miktar para alacağına ilişkin anlaşmazlığa dayanmaktadır. 6102 Sayılı TTK”nin 5. maddesine eklenen 5/A maddesi de arabuluculuğa tabi ticari davaların bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle, bu davaların türü itibariyle arabuluculuğa gidilmesi zorunludur.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri içerisinde en fazla kullanılan sistemlerden birisi olan arabuluculuk, ülkemizde de 2013 yılı Kasım ayından itibaren başarı ile uygulanmaktadır. Bunu gören kanun koyucu, ülkemizde de bu alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemini geliştirmek amacıyla bir seçim yaparak bir miktar paranın ödenmesine yönelik alacak ve tazminat davalarında da arabuluculuk sistemini zorunlu kılmıştır. Bilindiği üzere Mahkemelerin görevi Kanunla belirlenir. Kanun koyucu konusu bir miktar para alacağı olan davalarında zorunlu arabulucuk çözüm yöntemine başvurmayı zorunlu kılmıştır. Bu durumda tüm kurumlar gibi Mahkemelerin de hukuki değerlendirme yaparken Kanun Koyucunun iradesine uygun hareket etmeleri gereklidir. Bu nedenle kanun koyucu menfi tespit davalarını zorunlu arabuluculuk çözüm yöntemleri içinden çıkarmadığı sürece bu tür uyuşmazlıklarda dava açmadan önce zorunlu arabulucuya başvurmak zorunludur.
İşbu dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş olması 7155 sayılı Kanun’un 20. Maddesiyle TTK’ye eklenen 5/A ve HMK’nin 114/2. Madde1eri uyarınca dava şartıdır.
Dava şartlarına ilişkin kurallar kamu düzenindendir. “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK115.md.). Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi uyarınca “arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi” gerekmektedir.
HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmektedir. Bu hükümler her aşamada dava şartlarının incelenebileceğine dair 115. madde düzenlemesine inceleme zamanı bakımından en erken zaman olarak sınır çizen bir düzenleme olmayıp incelemenin en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.
HMK.nun 30. Maddesine göre Hakim lüzumsuz masraf yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
HMK.nun 138. madde ile öncelikle dava şartları ile ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Tüm bu nedenlerle, davacının varsa kısa sürede hakkına ulaşması için duruşma açılmaksızın TTK’nin 5/A, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi, HMK’nin 114/(2) ve 115. Maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın, TTK’nin 5/A, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi, HMK’nin 114/(2) ve 115. Maddeleri uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmasına ilişkin dava şartı noksanlığından USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 30.329,64 TL harçtan mahsubu ile bakiye 30.285,24 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3- Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.02/12/2019