Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/558 E. 2020/216 K. 30.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/558 Esas
KARAR NO: 2020/216
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 31/10/2019
KARAR TARİHİ: 30/06/2020
Mahkememize tevzi edilen dava dosyasında yapılan yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı/ borçu tarafın sevk ve idaresindeki—–plakalı araç, — tarihinde müvekkili şirket nezdinde sigortalı olan ——- plakalı araca çarptığını, müvekkili şirket tarafından, hasara uğrayan —— plakalı araç sahibine ———- kapsamında ——- hasar tazminatı ödendiğini, incelemeler ve kaza tespit tutanağında belirtilen hususlar neticesinde davalı/borçlunun kusurlu olduğunu ve seyir halindeki——– plakalı aracın sağ tarafından çarparak hasara neden olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle ödenen hasar tazminatı bedelinin tazmini için davalı/borçluya —— tarihli rücu bilgilendirme yazısı gönderildiğini, herhangi bir dönüş alınamaması nedeniyle ——tarihinde ——- İcra Müdürlüğü ———— sayılı dosyası ile icra takibi ikame edildiğini, davalı/borçlu tarafça hukuka aykırı gerekçelerle takibe itiraz edildiğini, icra takibi durduğunu, bu nedenlerle işbu itirazın iptali davasını ikame etme zorunluluğunun doğduğunu, —- İcra Müdürlüğü’nün ——— sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, itirazın iptaline ve davalı tarafın % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalının Mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; hakkında haksızca başlatılan icra takibine itiraz etmiş olması sebebi ile itirazın iptali davası açıldığını, davacı sigorta şirketinin haksız olduğunu, kazada kendisinin kusuru olmadığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, açılan davanın haksız ve husumet nedeni ile reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Eldeki davada, meydana gelen trafik kazası neticesinde sigorta şirketince dava dışı kişiye ödenen hasar tazminatının davalıdan rücûen tahsili talep edilmektedir.
———- sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır.————————Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.——–
Dosyada mübrez——hasar dosyası evraklarından; davacı sigorta şirketinin dava dışı ——– sigortaladığı, işbu aracın kazaya karşıması neticesinde oluşan hasar tazminatını dava dışı ——– ödediği anlaşılmaktadır.
Rücûen tazminat davasında davacı sigorta şirketi, sigortalısının ——— haklarına halef olur ve rücûen tazminat davasında işbu dava dışı şirketin yerine geçer. Bu durumda; eldeki davada davacının ———– olduğu düşünülmeli ve buna görev görev tanımı yapılmalıdır. TTK’da düzenlenen ve sigorta şirketinin açtığı rücûen tazminat davasının temel mantığı bu eksendedir. Buradan hareketle; davacı sigorta şirketinin, dava dışı sigortalı ———– yerine geçerek huzurdaki davayı açtığı kabul edilip, görev sorunu bu minvalde çözülmelidir.
Sigortalı dava dışı ———- bir ticaret şirketi olup tacir sıfatını haizdir.
Davalı — tacir olduğu dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Hâlböyleyken, sigortalı ————– ortadaki trafik kazası (haksız eylem) ticari bir iş olsa da, yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında, ticari davadan bahsetmek mümkün değildir. Bilindiği üzere, her ticari iş, ticari dava konusu olmaz.
Huzurdaki rücûen tazminat davasında Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olması için, davalının da tacir ve uyuşmazlığın davalı gerçek kişinin ticari işletmesinden kaynaklanması gerekmektedir. Davalı tacir ve uyuşmazlık davalının ticari işletmesinden kaynaklanmadığından, uyuşmazlık nispi bir ticari davaya konu olmayacaktır.
Dava dışı sigortalı ——- ile davalı arasında meydana gelen trafik kazası, ticari iş hükmünde olsa da, trafik kazası ticari bir davaya konu olmayacaktır. Sigorta şirketi değil de huzurdaki bu davayı dava dışı ———— açmış olsa idi haksız fiil hükümleri uygulanacak ve haksız fiile göre uyuşmazlık yargılanacaktı. Aynı hukuk mantığı, davacı ———– tarafından açılan eldeki davada da geçerlidir. Huzurdaki davada; sigorta hukuku – Türk Ticaret Kanunu hükümleri değil, haksız fiil hükümleri tatbik edilmelidir.
Sonuç itibariyle; işbu uyuşmazlıkta Mahkememizin görevsizliğini, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu tespit etmek gerekmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 114/1-c uyarınca görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya ————– Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca,kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ———- Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-)Yargılama gideri ve vekalet ücreti hususlarında görevli Mahkemece değerlendirme yapılmasına,
Dair, davalının yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ————— Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı. 30/06/2020